Merhabalar,
Bu yıl "ösym" denilen kurumun mağdurları arasında bulunmak gibi bir problemle birlikte,yetenek sınavlarında şansımı denemeyi ve bunun için kendimi bi hayli geliştirmem gerektiğini ve bu nedenle bolca kitap okumayı,film okumayı/izlemeyi hedefliyorum...
Acaba Görsel İletişim Tasarımı ile ilgili hangi kitaplar öneridir?
Ve konu doğru yerde mi bilmiyorum ama ; hangi filmleri izlemek,insana gelişim katar?
Cevapları merakla bekliyorum.
Teşekkürler..
İyi çalışmalar.
Burak.
''üretim değil , tüketim fabrikasına hoşgeldiniz."
Dünya sinemasından filmler izlemek bu sınavlarda epey faydalı olacaktır. Federico fellini, alfred hitchcock, stanley kubrick, andrei tarkovsky, roman polanski, krzysztof kieslowski.
Festivalleri takip etmekte önemli. Kim hangi filmle ne ödülü almış vs. Akademi ödülleri, cannes film festivali, venedik film festivali, berlin film festivali.
Birde işin teknik boyutu var. Bu noktada imdada kitaplar yetişiyor ama girmek istediğin bölüme göre kitaplar değişir.
Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan üniversiteler her yıl yetenek sınavlarından 3-4 ay önce kendi bünyelerinde "sınavlara hazırlık" kursu açıyorlar. Kendi araştırmalarının yanında bu kurslarada katılırsan başarılı olma şansın artar. Hatta bu kurslara kesinlikle katıl derim ben. Aksi takdirde bu sınavarı kazanman çok zor.
Zamanında güzel sanatlar fakültesinin özel yetenek sınavını 5000 küsür kişi arasından birincilikle kazanmış ve fırsat buldukça ilgili fakültelerde dersler veren biri olarak söyleyeceğim söyleyeceklerimi.
Türkiye de özel yetenek sınavıyla alım yapan tüm okullarda girişinizi etkileyen yegane faktör şanstır. Şans derken piyangodan ikramiye kazanmak gibi bir şanstan bahsetmiyorum elbet. Buradaki şans faktörleri kısaca şöyle sıralanabilir.
O seneki torpillilerin sayısının bölümün mevcut kontenjanından az olması bir şanstır. Aksi takdirde torpili olmayıp da sınava katılan kimse bilgisi ve yeteneği ne olursa olsun sınavı kazanamaz. Ben mesela dediğim gibi Marmara güzel sanatları birincilikle kazandığım sene Mimar Sinan'ın üç aşamalı olan sınavının ikinci aşamasında elenmiştim. Teknik olarak herşey adil olsaydı en azından mülakat için jüri karşına çıkabilmeliydim diye düşünmüştüm o zamanlar.
Ayrıca jüri üyelerinin o seneki adaylardan beklentileriyle adayların birikimlerinin birbirini karşılaması da bir şanstır. Çünkü bazı zamanlar bilgili ve deneyimli adaylar bekleyen jüri başka bir sene tamamen bilgisiz ve deneyimsiz adaylar arıyor olabilir.
Jüri üyelerinin mülakat günü ve öncesinde özel hayatlarında yaşadıkları da kesinlikle sizin şansınızla doğru orantılıdır. Dengeli hatta pozitif bir ruh halindeki jüri üyesinin sizi tartmasıyla sınava gelmeden önce ciddi özel hayat problemleri yaşamış bir zihnin size bakışı kesinlikle aynı olmayacaktır.
Jürinin kendi aralarındaki ilişkileri de aynı şekilde şansınız üzerinde etkilidir çünkü çoğunlukla jüri üyelerinin aralarında mesleki ve özel sorunlar bulunur. Dolayısı ile jüri üyeleri arasında sizi çok beğenen biri, o üyeye sırf ters gitmek niyetinde olan bir diğerinden alt konumdaysa, sırf aralarındaki husumet yüzünden bölüme girme şansınız haksız bir şekilde yok olur ve siz sonraki sene tekrar şansınızı denemek dışında hiçbirşey yapamazsınız.
Bu örnekler çoğaltılabilir ama sanırım verdiklerim derdimi anlatmama yeterlidir.
Peki o halde ne yapmak gerekli diyorsanız öncelikle şunu belirtmeliyim ki yapacaklarınızı güzel sanatların ilgili bir bölümünü kazanmak için değil de gelecekte severek icra edeceğinize emin olduğunuz bir işe ve kendinizi geliştirmeye yatırım olarak yapın. Her konuda bol bol okumayı bir alışkanlık haline getirmediyseniz bu mesleğin sizin için uygun olup olmadığını tekrar gözden geçirin. Bol bol film seyredin, internetin altını üstüne getirin, yapılan işleri dikkatle inceleyin, düşünün, tasarlayın, üretin sonra yine düşünün, daha iyi tasarlayın ve daha iyi üretin. Bu söylediklerimi uygularsanız dünyadaki hiçbir güzel sanatlar eğitiminin size veremeyeceği birşeye sahip olursunuz. Ve şunu hiç unutmayın ki dünyada tüm sanatlara yön vermiş ustaların çoğu kendi kendilerini yetiştirmiş kişilerdir. Hiçbir okul sizi sanatçı yapmaz, yapamaz.
Sınav için illaki bir tiyo isterseniz şunu söyleyebilirim. Mülakat ki o aşamaya kalabilirseniz özel yetenek sınavının en önemli aşamasıdır. Sınav salonuna girdiğinizde tüm endişelerinizi ve egonuzu dışarıda bırakın. Dengeli bir zihinle tüm üyelerin gözlerinin içine bakın. İnsan ilişkilerinde biraz yetenekliyseniz grubun dinamikleri hemen gözünüze çarpacaktır. Eğer yapabiliyorsanız üyeler hakkında önceden biraz bilgi toplamak da işinize çok yarayabilir. Nelerden hoşlandıklarını nelere kesinlikle tahammül edemediklerini öğrenmeye çalışın ama bu bilgileri kesinlikle onlara yaranmak için kullanmayın. Beğendikleri şeyleri övmek yerine beğenmedikleri durumlara düşmemeye çalışın. Bu husulara dikkat ederek grubun üzerinde hakkınızda olumlu bir intiba bırakırsanız bölüme girme şansınız oldukça yükselecektir...
MiloFX öyle bir cevap yazmışsın ki sonuçta tamamen "ya torpilin olacak ya da sanatçı kaprisi nedir bunu bilecek ve ona göre oynayacaksın oyunu" anlamına gelmiş. Yanlış mı? Değil. Sadece okuyana dolaylı da olsa "sen aslında ne yapsan boş, o günkü duruma göre gireceğin varsa girersin, yoksa Eisenstein olsan koyarlar kapının önüne" gibi geliyor. Sanatla ilgil bölümler ve konservatuvarlar mesleki haset ve subjektivite dolu yerler. Yani "akademisyenden" çok "sanatçılarla" karşı karşıya olduğunuzu bilmek lazım.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Yorum yapan herkese çok teşekkür ederim.
Peki bu dönemde (önümde 7-8 aylık bir süreç var) bana yararlı olabilecek en iyi eğitim ne olur?
Çizim kursları mı? Yabancı Dil Kursları mı? (Bildiğim kadarıyla,bu bölüm yabancı dil'de kapsıyormuş) , Sinema Kursları mı?
Ya da yapabildiğim herşey mi?
Benim için en önemli olan (şuan için) Çizim sınavı. yani ilk sınav.
Ardından genel kültür devreye giriyor (iletişim kültürü deniliyor bazı çevrelerce.)
Şuan nereden başlamalıyım?
-- Kitap okuma alışkanlığım var iyi ki. Sinema kitaplarından en yararlı bilgi aldığım kitap (şuana kadar) ; Sinematografi (Blain Brown)
Bu tip kitaplar mı bana zaman kazandırır? Yoksa daha farklı kitaplar mı okumalıyım. (keza okuduğum sinema kitapları arasında ; ÜNLÜ YÖNETMENLERDEN SİNEMA DERSLERİ'de var)
Hangi kitaplar zaman kaybı olur? Hangi kitaplar vakit kazandırır?
Ve sınavlarda ; referanslar önemlimidir?
Örnek ; Kurs,yarışma,şahıs isimleri önemlimidir?
Ve mülakat için ShowReel hazırlamak düşüncesindeyim. Acaba bunu mülakatta izletebilme oranım nedir?
Cevaplarınızı merakla bekliyorum.
Teşekkür ederim.
''üretim değil , tüketim fabrikasına hoşgeldiniz."
Showreel falan izletebileceğini pek sanmam ama elinin altında referans olarak bulunması iyidir.
Şimdi kaynaklar konusuna gelince bence söylediklerinde bir yanlış var. Mülakat vb ile öğrenci alan bir yer, alanı her ne olursa olsun hiç farketmez, "eğitilebilecek" adam arar. Yani adayda bir ışık ve kapasite görülmeli. O bahsettiğin kitapları ya da içindekileri adam sana zaten kendi öğretecek, okutacak. "Ben zaten biliyorum, hepsini okudum" diye bir aday bence baştan olumsuz izlenim yaratır. Çok bilmek iyi birşey değil. "Kendi kendine öğrenebiliyorsan bizimle ne işin var" dedirtmemeli. Bu nedenle teknik içerikli şeylerdense kültürel içerikli metinlere ağırlık vermelisin. DÜnya sineması tarihi oku, yönetmenleri tanı ve birbirlerinden farklarını ya da sinemada neden önemli olduklarını öğrenmeye çalış. Aynısını Türk sineması için de yap ama dediğim gibi abartma. Senaryo ve öykü konularında da okuma yap. Çoğu kişi sinemayı görsellikten ibaret sanıyor ve en ihmal edilen nokta içerik yani öykü. Edebiyat okumak da sana bu nedenle katkıda bulunacaktır. AL Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını, sonra oradan esin alınarak çekilen Gizli Yüz'ü izle, başka benzeri adaptasyonlar izle. SOnra da TVlerdeki uyarlamaları izle. Yani işin edebi boyutu konusunu ihmal etmemeli. Biraz da TV tarihi okursan bence tam olur.
"İlgili öğrenci" her zaman "bildiğini sana öğrenciden" daha iyidir. Alıp yontarsın, şekil verirsin ve yolunu bulur. O nedenle elinde amatörce de olsa derme çatma birşeylerle karşılarına çıkarsan baştan notunu verirler. "Eline kamera alan kendini yönetmen sanmış" lafını dedirtme. Kamerayı okulda da görürsün sen çekirdeği geliştir.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Showreel falan izletebileceğini pek sanmam ama elinin altında referans olarak bulunması iyidir.
Şimdi kaynaklar konusuna gelince bence söylediklerinde bir yanlış var. Mülakat vb ile öğrenci alan bir yer, alanı her ne olursa olsun hiç farketmez, "eğitilebilecek" adam arar. Yani adayda bir ışık ve kapasite görülmeli. O bahsettiğin kitapları ya da içindekileri adam sana zaten kendi öğretecek, okutacak. "Ben zaten biliyorum, hepsini okudum" diye bir aday bence baştan olumsuz izlenim yaratır. Çok bilmek iyi birşey değil. "Kendi kendine öğrenebiliyorsan bizimle ne işin var" dedirtmemeli. Bu nedenle teknik içerikli şeylerdense kültürel içerikli metinlere ağırlık vermelisin. DÜnya sineması tarihi oku, yönetmenleri tanı ve birbirlerinden farklarını ya da sinemada neden önemli olduklarını öğrenmeye çalış. Aynısını Türk sineması için de yap ama dediğim gibi abartma. Senaryo ve öykü konularında da okuma yap. Çoğu kişi sinemayı görsellikten ibaret sanıyor ve en ihmal edilen nokta içerik yani öykü. Edebiyat okumak da sana bu nedenle katkıda bulunacaktır. AL Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını, sonra oradan esin alınarak çekilen Gizli Yüz'ü izle, başka benzeri adaptasyonlar izle. SOnra da TVlerdeki uyarlamaları izle. Yani işin edebi boyutu konusunu ihmal etmemeli. Biraz da TV tarihi okursan bence tam olur.
"İlgili öğrenci" her zaman "bildiğini sana öğrenciden" daha iyidir. Alıp yontarsın, şekil verirsin ve yolunu bulur. O nedenle elinde amatörce de olsa derme çatma birşeylerle karşılarına çıkarsan baştan notunu verirler. "Eline kamera alan kendini yönetmen sanmış" lafını dedirtme. Kamerayı okulda da görürsün sen çekirdeği geliştir.
--
Hm..
Dün bir arkadaşımla konuştum. İstanbul'da bi özel üniversitenin görsel iletişim tasarımı bölümüne %100 burslu ve yetenek sınavında 1.gelerek girdi geçen yıl.
Onun dediğine göre ; Çektiğin kısa filmleri göster. uğraştığını anlasınlar,meraklı olduğunu anlasınlar.
gibi birşey dedi.
Bu nekadar doğrudur?
''üretim değil , tüketim fabrikasına hoşgeldiniz."
Özel kurumlar farklı davranabiliyorlar. Biraz daha rahatlar. Ben daha devlet kurumlarına aşinayım. Söylediğim gibi çalışmaların elinin altında olsun ama normalde bir mülakat ortamında (önceden farklı bir duyuru yapılmadıkça) onları izletmen mümkün olmayacaktır. Yine de birşeyler yapmakta olduğunu bilmeleri işe yarayabilir.
Bu arada girmek istediğiniz bölüm özellikle o bölüm mü yoksa RSTV bölümleri mi? Ayrıca iletişim fak. kapsamında da medya çalışmaları bölümleri oluyor ve prodüksiyon çalışmaları yapılıyor. Hatta Güzel Sanatlar Fak. göre daha şansınız yüksek çünkü yanlış bilmiyorsam çizim vb sanatsal önkoşullar yok.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Şöyle ki ; Türkiyede yaygın olarak Görsel İletişim Tasarımı bölümü yetenek sınavı ile alıyor.
Ben bulduğum,haberdar olduğum istanbulda ki bütün yetenek sınavlarında şansımı denemek niyetindeyim...
''üretim değil , tüketim fabrikasına hoşgeldiniz."
yalnız bu bölüm çoğu okulda artık yetenek sınavı yerine ts-1 puanıyla alıyor. mesela bilgi üniversitesi hala yetenekle alıyor ama büyük bir bölümü ts-1 puanıyla almaya başladı.
evet yavaş yavaş ts-1 puanı ile alım yapmaya başlayanlar var maalesef.
''üretim değil , tüketim fabrikasına hoşgeldiniz."