ARZU KILIÇ
Öğrenciler, taze yönetmenler ya da sinema alanında bir şeyler üretmek isteyip de ‘küçük işlerle başlayayım’ diyenler için sinemaya atılacak ilk adım genellikle kısa filmlerle oluyor. Bu filmlere oyuncu ise sanıldığı kadar kolay bulunmuyor.
“Yılların oyuncusu bu, senaryoyu beğenir mi? Beğense de daha dünkü yönetmenin filminde oynamayı kabul eder mi? Hem cepte para yokken bunu sevabına yapar mı?” gibi sorular zihinlerde uçuşuyor. Teklifler götürülüyor. Kimi geri çevriliyor, kimi seve seve kabul ediliyor. Peki acaba çiçeği burnunda sinemacılar için ünlü oyuncularla çalışmak nasıl bir tecrübe?
‘Anlatacağınız bir şey varsa açılmayacak kapı yok’
‘Sessiz’ adlı filmiyle, 2012 Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Kısa Film’ ödülünü ilk kez ülke sinemasına kazandıran isim oldu Rezan Yeşilbaş. ‘Sessiz’de Belçim Bilgin’le çalışan yönetmen, bu filmden yaklaşık 3 yıl önce, öğrenciliğinde çektiği ‘Hüküm’ adlı kısa filmi için de Nazan Kesal ve Yüksel Arıcı’yı ikna etmişti. Yönetmen, “Yemin ediyorum, insanlara derdimi anlatmaktan başka bir şey yapmadım. İstediğinizden eminseniz, insanları ikna etmek sorun olmuyor. İşinizi ne kadar ciddiye alırsanız insanlar da sizi o kadar ciddiye alıyorlar.” diyor.
Ödüllü yönetmen, ünlü oyuncularla çalışmanın iyi iş çıkarmak için yeterli olacağı yönündeki yaygın düşünceye de karşı çıkıyor. “Film çekmek için önce mesele sahibi olmak gerek. Oyuncular iyi niyet gösterip gelen teklifleri kabul ediyorlar ama karşısında ne yapacağını bilmeyen birini bulunca hem yönetmene hem de kısa filmlere karşı önyargı oluşuyor.” diyor. Türkiye’de kısa filmlere bakışın hâlâ problemli olduğundan ve bu dalın bir sektör halini alamamasından şikâyet eden Yeşilbaş ekliyor: “Uzun metraj yönetmenlerinin 2 saatte anlattıklarını biz 10-15 dakikada anlatıyoruz. Ancak özensizce yapılan öğrenci işlerinin de bu algı üzerinde rolü var.”
'Yüzü görünmemesine rağmen filmde oynamayı kabul etti’
Serhat Karaaslan’ın 2011’de çektiği ‘Musa’ isimli filmde Serdar Orçin ve Şehsuvar Aktaş rol alıyor. Yönetmen Zeki Demirkubuz’un, korsan DVD satıcısı bir genç olan Musa ile yaptığı anlaşmanın anlatıldığı film için Karaaslan, Serdar Orçin ve Şehsuvar Aktaş’a teklif götürmüş. Karaaslan, daha önce Demirkubuz’la çalıştıkları için bu isimlerde karar kılmış. Hatta filmde Demirkubuz’u canlandıran tecrübeli oyuncu Aktaş, rol gereği yüzü hiç görünmemesine rağmen teklifi kabul etmekten geri durmamış.
İkna sürecinde ise Karaaslan’ın hocası devreye girmiş. Oyuncularla konuşup onlara Karaaslan’dan ve senaryodan bahsetmiş. Bunun üzerine iki isim de çok yoğun olmalarına rağmen çekim takvimine göre kendilerini ayarlayıp sete gelmiş ve hiçbir ücret almadan oynamışlar. Tecrübeli oyuncularla çalışmak ise genç yönetmen için çok daha rahatlatıcı olmuş. Karaaslan, amatör oyuncuyla çalışmakla profesyonelle çalışmak arasındaki farkı ise şöyle anlatıyor: “Özellikle diyalog varsa amatörlerle çekimler zorlaşıyor. Ama tecrübeli oyuncu sizi daha kolay anlayıp hemen olmasını istediğiniz kişi rolüne bürünebiliyor. Bir de amatörlerin büyük, abartılı oynama riski de var. Bu nedenle tecrübeli oyuncularla çalışmak daha iyi geldi.”
‘Başka türlü dikkat çekemiyoruz’
Tayfur Aydın, geçtiğimiz sene gösterime giren uzun metrajlı ‘İz’ filminin de yönetmeni. Sinemaya 2007’de, engellilerin yaşadıkları sıkıntıları konu edinen ‘Sen Olmak’la başlamış. Aydın’a bu filminde destek veren isim ise Şevval Sam. Kısa filmlere finans bulmanın zor olduğundan, kaliteyi düşürmemek adına böyle bir tercihte bulunmuş Aydın. Bu şekilde yaptığı işin daha fazla ilgi göreceğini düşünmüş. Şevval Sam’a ise arkadaşı vasıtasıyla ulaşmış. Sam da senaryoyu beğenince ücret almadan rol almayı kabul etmiş. Tecrübeli bir isimle çalışmak Aydın için de sandığından daha kolay ve rahatlatıcı olmuş. Aydın, “Bu seçilen oyuncuya göre de değişir elbet ama Şevval Hanım oldukça yardımcı oldu. Film için elbisesini bile kendisi alıp gelmişti.” diyor.
Kısa deyip geri çevirenler de var
Tabii yönetmenlerin, çaldıkları kapılardan eli boş döndüğü de olmuyor değil. Bazı oyuncular kısa filmlere sıcak bakmıyor, bazılarıyla ise talep ettikleri ücreti ödeyemedikleri için anlaşma sağlanamıyor. ‘Metruk’ isimli kısa filmde (2002) Akasya Asıltürkmen’le çalışan Suat Oktay Şenocak, oyunculuğu bir bütün olarak gören isimlerin, kısa metrajlı filmlere de uzun metrajlı filmlere de tecrübe gözüyle baktığını söylüyor. Şenocak, Asıltürkmen’le bir film festivalinde tanışmış ve filminden bahsedince Asıltürkmen de onun ricasını kırmamış ve gönüllü olarak oynamayı kabul etmiş.
Diğer taraftan genç yönetmenler, kısa film tekliflerini geri çeviren bazı oyuncularla da karşılaşıyor. Ya da zaman zaman, ödenemeyecek ücretler talep eden isimler de çıkabiliyor. Suat Şenocak, ünlü isimlerle çalışmanın, filmin ilgi çekmesinde etkili bir yöntem olduğunu düşünse de diğer taraftan bunun kolaycılık olduğunu da itiraf ediyor. Asıl marifetin kamera karşısında zaten ne yapacağını bilen isimlerle çalışmak değil, ne yapacağını bilmeyen isimleri kullanabilmek olduğunu söylüyor.
Zaman gazetesinden alıntıdır.
zekat tabi yaa, şimdi istanbulda olmak vardı anasını satim 😀
yok yok şimdi değil, işi bi öğreneyim istanbula gideceğim herhalde 🙂
Dogru yontemi anlatmislar.