MAKYAJLI MAGNEFİK
Hayat; karnını deşebildiğimiz kadar acımasız, gözyaşı dökebildiğimiz kadar merhametli. Ve hayat, bizim verdiğimiz değerden daha kıymetli değil..
Mevsim önemli değil. Ayları da takip etmiyorsun. Bugünün günlerden ne olduğuna dair en ufak bi' fikrin yok. Sadece nefes alan bi' varlıksın. Buda, seni diğer canlılardan ayıran bir özellik değil. Yaşadığın şey, sıradanlığın sınırlarını zorlayan saatlerle dolu. Ve yalnızsın. Ve hep yalnız kalacaksın. Hiç bir şey sinirini bozmuyor. Ve sende hiçbir şeyin. Hiç bir şey aklına takılmıyor ve aynı süreklilikte beynini kurcalamıyor hiçbir şey. İllegâl yollar sana göre değil. Lakin kanunlu hiç bir şey de cazip gelmiyor. Çok fazla dışarı çıkmıyorsun. Dışarı çıkmaya korkuyorsun. Çünkü; dışarısı çok pornografik. Sokakta yalnız yürümeyi seviyorsun. Koltuğunda otururken, dünyada yalnız olduğunu hissettiren o sesi.. "Sessizlik".. Şehir çok kalabalık. Ve bütün sokaklar. Senin sevdiğin sokaklar; henüz denememiş olduklarının verdiği ümit. Lakin heyecanlı değilsin. Şehir meydanında duran çıplak bi' kadın kadar kalabalıksın. Beklediğin bir şey yok. Kimse de seni beklemiyor. Bekleneni veremeyecek kadar acizsin. Lakin yalancı değilsin. Yalnızca dürüst olmayı sevmiyorsun. Her lafa atlayacak bir cümlen yok. Bu yüzden konuşmayı seviyorsun. Kendini insanlardan üstün görüyorsun, çünkü insanlar alçak. Takıntılı biri değilsin. Lakin dünya, takılması gereken objelerle dolu. Hasta değilsin. Sadece kendini iyi hissetmen için küçük kapsüller yutuyorsun. Bunu sana yutturuyorlar. Gizlediğin hiçbir şey yok. Sadece kimse yanına gelip, sana çok önemsiyormuşcasına hissettiren, dünyanın en klişe sorusunu sormuyor..
"Nasılsın?"..
-"Tanrı gibi"...
Bi' bardak çay seni dünyanın en mutlu insanı yapıyor. Gülümsüyorsun lakin pek belli olmuyor. Utanmıyorsun hiçbir şeyden. Bu yüzden yanakların devamlı sarı. Uyuyorsun sayısını bilmediğin günün saatlerinin zaman aşırı deviniminde. O kadar çok uyuyorsun ki, o kadar çok uyanmıyor'sun. Camiye, Kiliseye yahut Havraya gitmiyorsun. Bu yüzden dua etmeyi bilmiyorsun. Bu, seni üzen bi' durum değil. O yüzden geçiştirmeyi seviyorsun. Sevdiğin şeyleri hatırlayınca daha çok sigara içiyorsun, daha çok kan geliyor tükürüğünden. Senin gibi insanların olup olmadığını düşünüyorsun. Uyumaya devam ediyorsun. Mektup yazmayı seviyorsun, lakin bildiğin hiçbir ev adresi yok. Mektupların ayakkabılığında duruyor. Bu yüzden ölümü hatırlamıyorsun. Aklın o kadar boş ki; söyleyeceğin bir sonraki cümleyi, günler öncesi düşünmeye başlıyorsun. Bilmediğin şeylerin bildiklerinden daha kesin sonuçlu olgular olduğunun farkındasın. Çünkü hiçbir şey bilmiyorsun. Muhtemelen Bach yada Schubert dinlemiyorsun. Jazz yada Blues'la da ilgili değilsin. Muddy Waters senin için hiçbir şey ifade etmiyor.. Korkuların yok. Yalnızca endişeleniyorsun. Kendinle ilgili sorunların olduğu zaman kimseye danışmıyorsun. Çünkü insanlar riyakâr. Çünkü senin sorunların, senin sorunların. Ve bunu tüm insanların düşleme'sini diliyorsun..
Yaklaşık 4 yıl, 7 ay ve 16 gecedir rüya görmüyorsun. Tanrıyı sorgulamıyorsun. Lakin insanları öldürmüyor, dolandırmıyor yahut hor görmüyorsun. Kimsenin malında gözün yok. Ve hiç bir kadını seks kölesi olarak görmüyorsun ama, tanrıyı sorgulamıyorsun.. Ucuz içkilerden içiyorsun lakin kullandığın uyuşturucular birinci kalite. Bu yüzden en sevdiğin renk beyaz değil. Gömleğinin cebinde bir fotoğraf var. Bazen ona bakıyorsun, bazen ona bakmıyorsun.
Faturaların birikiyor. Pek fazla paranın olmadığını da biliyorsun. Bu yüzden bir iş bulup çalışman gerektiğini düşünüyorsun. Sadece düşünüyorsun. Çünkü kimse sana iş vermek istemiyor. Eve dönüp çay içiyorsun, sigara içiyorsun, öksürüyorsun, kusuyorsun lakin çığlık atmayı beceremiyorsun. Zamanın geldiğini düşünüyorsun, ve vakit sinyallerinin doyuma ulaştığını. İnsanlar seni izlemiyor bu kez. Etrafını süzüyor'sun. Dünyadaki değişikliğin farkındasın. Maskeni çıkarıyorsun. Tüm insanlığın bir 52 destesinin 51 kağıdı olduğunu hayal ediyorsun..
Yürüyorsun, yürüyorsun, yürüyorsun...
-"Son kağıt sensin genç adam, git ve oyun başlasın.."
Yazan-Yöneten: Kâzım Akgöl
Teşekkür ederim, okuyup yorumunu esirgemediğin için..
önemli değil, benim üni. yıllarındaki halime sesleniyor gibiydi çoğunlukla...uyuşturucu kısmı hariç tabi 😀