güzel paylaşım kharon, sağolasın, ben de bi kısa mısa bi şey çeksem de hata yapsam diyorum artık 🙂
ah kpss, 2-3 ay kaybettirdin bana, bari umarım güzel geçmişsindir...
güzel paylaşım kharon, sağolasın, ben de bi kısa mısa bi şey çeksem de hata yapsam diyorum artık 🙂
ah kpss, 2-3 ay kaybettirdin bana, bari umarım güzel geçmişsindir...
inşallah iyi geçmişdir 😉 giren bütün arkadaşlarım patladı valla. herkes çuvallamış. okadar dershane felan. harcanan paralara yazık.
Konuyla ilgili bir bilgi daha vermek isterim. Bazen oluyor ki, bir senaryoyu çekmek için üstünde 2-3 hafta uğraşıyoruz. İlk günler senaryodaki yaratıcı fikir çok ilginç geliyor mesela. Bütün film 5-10 dakika sürsede(misal süre) mükemmel olmasını istiyoruz. istekler artıkça senaryoda yoğunlaşıyor ve konudan sıkılabiliyoruz. İlk akla gelen yaratıcı fikir,, bir anda okadar monoton ve banal oluyor ki. Örnek vermek gerekirse Metallica grubu Master Of Puppets şarkısını Canlı olarak konserlerde 1402 kere çalmış. İzleyen yada dinleyen kitle ayda yılda bir dinlediği için onlara sıkıcı gelmez tabi. http://www.metallica.com/songs/master-of-puppets.asp " onclick="window.open(this.href);return false;" onclick="window.open(this.href);return false;
Ne kadar ilgilenirsen düşünürsen, düşündüğün fikire alışıp kendi içinde normalleştiriyorsun.
Eğer güzel bir senaryo bulduysanız, çekeceğiniz son ana kadar o içinizdeki heyecanı inşallah kaybetmessiniz 🙂
Camandgraph Entertainment..
böyle sıradanlaştığında da fikir belki de iyi değildir diye düşünüyor insan 🙂
umarım bana da arkadaşlarına da iyi puanlar gelir, yani herkesinki kötü geçtiyse daha az netle daha çok puan almamız lazım, tabi kopyacılar yoksa...
Güzel olmuş, başlığı özetliyor: http://www.afilifilintalar.com/ogrenci-kisa-filmleri-neden-berbattir
Burada yazılanları çoğu bir çok profesyonel, başyapıt filme göndermeden ibaret. Yani ben öyle anladım.
- Aynadan bahsetmiş. O zaman Tarantino bir sürü öğrenci filmi çekmiş. Bu çok yanlış bi değerlendirme.
- Anlatıcı ses bir çok başyapıt filmlerde kullanılmış. Burdan da bir gönderme var.
- Uzun diyalog hakkında yine gönderme var. Sanat filmlerinde sıkıcı dediğimiz uzun diyaloglar var.
- Kameranın içine yürüyen karakter bir çok başyapıtta var.
Bir filmde o kavram o teknik varsa yazıyı yazan arkadaş direk filmi öğrenci filmi damgası vurmuş.Hani dese ki yerinde kullanılmalı diye haklı dicem ama hem direk öğrenci filmi damgası vuruyor hemde ardından yerinde kullanılmalıydı diyor. Linkteki yazıyı yazan şahsiyet, yanlışa düşmüş bu konularda ama haklı olduğu noktalar elbette var; Ses,oyuncu,jenerik vs..
adam kısaca; film çekmeyin arkadaşlar, herkes soğusun kısa film çekmekten; çünkü ben bu işi çözdüm yazmış tüm egosuyla. Bu üslupta böyle bir yazı yazmak doğru değil bana kalırsa, çok bilmişlik ve artislik var yazısında... Rahatsız edici bir tarz.
Son zamanlarda kısa film üzerine o kadar çok eleştiri var ki artık film çekip paylaşmaktan korkan insanlar var.
Aslında eleştiriden ziyade saldırı desek daha doğru olur.
Ben belgesel üzerine daha çok kafa yoranlardanım. Kısa film üzerine çok düşünmedim. İzlediğim bir çok kısada temel hata ses üzerineydi o da ekipman sıkıntısından kaynaklıdır muhtemelen. Bir tür geçiş dönemindeyiz. DSLR'ler yaygınlaştı ve kısa film üzerine kafa patlatanların sayısı da arttı. Durum böyleyken kafadan kısıtlamak yerine cesaret vermek daha uygundur bence.
mükemmeli beklemek...
kezzap'ın yolladığı yazıyı dikkate almak lazım. Sinemaya maddi gelir getirmemesine rağmen gönül verip bütün zamanını harcayan insanları rahatsız edecek bir üslubu var. Ama dikkat edip okunduğunda kısa filmlerde çok sık görülen klişelere yer vermiş. Ve bir kısa film izleyicisi olarak yazılanların hemen hepsine katılıyorum. Ayrıca yazıyı yazan muhtemelen bir kısa film alıcısı veya festival görevlisi. Ki büyük ihtimalle kısa film alıcısı. Bir kısa film alıcısını dinlemek de kısa filmci için en önemli şeydir herhalde.
Bitmek Bilmeyen Bitiş Jeneriği
Anladık, filminizi çok seviyorsunuz ve teşekkür etmek istediğiniz çok insan var. Ama bu film, bir gösterimde on tane film izleyecek insanlara gösterilecek. Filmin kendisinden uzun süren bitiş jenerikleri görmüşlüğümüz vardır. O yüzden şunları aklınızda tutun:
1) Yazılar hızlı aksın. Bayağı hızlı aksın.
2) Karakterler küçük olsun.
3) Ekibin her üyesinin adı ekranda tek başına görünmek zorunda değildir.
4) Aile ağacınızın tamamına ismiyle teşekkür etmeniz gerekmez.
Yukarıdaki yazıdan yola çıkarak kısa film alıcısı olduğu sonucuna vardım. Belki de yanlış anlamışımdır. 😛
yazıları okudum çok şey öğrendim çok sağolun. bahsettiğiniz hatalara çok kez düştüğümü fark ettim. beni rahatlatan tek şey klişeler konusunda benim gibi düşünen birileri olduğunu görmek oldu. kısa film izlemeye başladığımdan beri bu klişeler gözüme battı. hatta yazdığım absürd komedi film senaryosu olduğunu sandığım bir yazının içine "kısa film yarışması kazanmanın 10 yolu" diye kısımlar eklemiştim. filmin normal düzenine koyduğum klişe sahnelerin sol üstünde 1-2-3... diye sayıyodum.
klişeler dünyasında filmlerin klişe olmamasını beklemek de yanlış belki. yine de hep eleştirdim bu klişeleri ama bir şey dikkatimi çekti bu klişeler ödül tahtalarında hep üst sıralara oynuyordu. hatta bir keresinde mansiyon kazandığım bir yarışma finaline giderken -birazda kıskançlıkla- birinci olan filmin ilk yarısında uyanıp kahvaltı yapan adam veya ikinci yarısında 5 dakikalık filmin 3 dakikasını yolda yürüyerek yiyen adam olduğunu iddia etmiştim -tamam büyük oranda kıskançlıkla- ve birinci olmasa da ikinci olan filmde 3 dakika yol yürüyen abimizle karşılaşıvermiştik. peki abi nedir bu jürilerdeki klişe merakı? nasıl oluyorda hep birbirinin türevi bu filmler ödül alan filmler oluyor? bu klişelerin var olma sebebi de bu filmlerin ödül alması değil mi zaten?bunları çekmeyin demek yerine bunlara pirim verenleri uyarmak gerekmez mi?
üstelik bu klişeler sıkıcı ve bunaltıcı karakterdeler. hoş kısa film denince o kasvetli hava şartmış gibi geliyor insanlara. zorla ödüllü kısa filmleri izletmeye mahkum ettiğim çevremdekilerin kısa filme bakışı; "insanları kısacık bir zaman diliminde dahi sıkabilme, bunaltabilme gücüne sahip film, kısa filmdir" oldu. bu algının oluşmasında insanları suçlayabiliriz tabi ama haklı olma olasılıkları da var sanki. kısa film ve ağır hareketler, uzun süre sabit ve genelde yakın yüz planları, bitmek bilmeyen yollar, yoldan geçen kedi, uçan güvercinler, durağa yanaşan toplu taşıma aracı, bu araçta uyuyan ve ya ayakta tutmaçları-bu kelimeyi ben uydrumuş olabilirim. kastettiğim ;araçlarda yukardan sarkıp tutulan nesne- tutan adam, sonra yine yakın yüz planları v.s. göze güzel gelsede bunlar sıkıcı değil mi ya? adamın a noktasından b noktasına giden yolu nasıl katettiği gerçekten her hikayede bu kadar ayrıntılı anlatılması gereken bir şey midir? ve ya her hikayede kahvaltı bu kadar önemli bir öğün müdür?
yazıları okudum çok şey öğrendim çok sağolun. bahsettiğiniz hatalara çok kez düştüğümü fark ettim. beni rahatlatan tek şey klişeler konusunda benim gibi düşünen birileri olduğunu görmek oldu. kısa film izlemeye başladığımdan beri bu klişeler gözüme battı. hatta yazdığım absürd komedi film senaryosu olduğunu sandığım bir yazının içine "kısa film yarışması kazanmanın 10 yolu" diye kısımlar eklemiştim. filmin normal düzenine koyduğum klişe sahnelerin sol üstünde 1-2-3... diye sayıyodum.
klişeler dünyasında filmlerin klişe olmamasını beklemek de yanlış belki. yine de hep eleştirdim bu klişeleri ama bir şey dikkatimi çekti bu klişeler ödül tahtalarında hep üst sıralara oynuyordu. hatta bir keresinde mansiyon kazandığım bir yarışma finaline giderken -birazda kıskançlıkla- birinci olan filmin ilk yarısında uyanıp kahvaltı yapan adam veya ikinci yarısında 5 dakikalık filmin 3 dakikasını yolda yürüyerek yiyen adam olduğunu iddia etmiştim -tamam büyük oranda kıskançlıkla- ve birinci olmasa da ikinci olan filmde 3 dakika yol yürüyen abimizle karşılaşıvermiştik. peki abi nedir bu jürilerdeki klişe merakı? nasıl oluyorda hep birbirinin türevi bu filmler ödül alan filmler oluyor? bu klişelerin var olma sebebi de bu filmlerin ödül alması değil mi zaten?bunları çekmeyin demek yerine bunlara pirim verenleri uyarmak gerekmez mi?
üstelik bu klişeler sıkıcı ve bunaltıcı karakterdeler. hoş kısa film denince o kasvetli hava şartmış gibi geliyor insanlara. zorla ödüllü kısa filmleri izletmeye mahkum ettiğim çevremdekilerin kısa filme bakışı; "insanları kısacık bir zaman diliminde dahi sıkabilme, bunaltabilme gücüne sahip film, kısa filmdir" oldu. bu algının oluşmasında insanları suçlayabiliriz tabi ama haklı olma olasılıkları da var sanki. kısa film ve ağır hareketler, uzun süre sabit ve genelde yakın yüz planları, bitmek bilmeyen yollar, yoldan geçen kedi, uçan güvercinler, durağa yanaşan toplu taşıma aracı, bu araçta uyuyan ve ya ayakta tutmaçları-bu kelimeyi ben uydrumuş olabilirim. kastettiğim ;araçlarda yukardan sarkıp tutulan nesne- tutan adam, sonra yine yakın yüz planları v.s. göze güzel gelsede bunlar sıkıcı değil mi ya? adamın a noktasından b noktasına giden yolu nasıl katettiği gerçekten her hikayede bu kadar ayrıntılı anlatılması gereken bir şey midir? ve ya her hikayede kahvaltı bu kadar önemli bir öğün müdür?
çok güzel yazmışsın 🙂
bu arada onlara tutamaç deniyor, herhalde yazının okunup okunmayacağını kontrol için o hataya göz yumdun 😀
tutamaç ha! tabi tabi bilmediğimden değil. tutamaç tabi...
ters ışığa düşmeyelimde en kötüsü o bir de manuelde çekmeyi unutuyor bazı arkadaşlar oda çok kötü kurguya bir oturuyorsun sahneyi tam ayarlayıp çakmişsin kurguda bi bakıyosun netlik oynuyo kamera göz kırpıp duruyo ...
Dün bugün birkaç kısa izledim. Ve çoğunda aynı sorun vardı:
Ses! Ses! Ses!
Kısa filmlerimizde görüntü işçiliğine giderek daha önem veriliyor ama ses işçilikleri çoğu örnekte çok kötü.
Filmi sesli çekmek zor birşeydir arkadaşlar. Ve yeterli ekipman gerektirir.
Özellikle de konuşmalar. Duyulmuyor, anlaşılmıyor.
Ses işçiliğine daha fazla dikkat!
Kesinlikle doğru, kayıt alma konusunda yapılan ciddi hatalar çok kısa filmde diyalog yerine yoldan geçen araba kornası, rüzgar vs. dinlettiriyor bize. Ancak şunu da eklemek gerekiyor, çok ciddi ekipman eksikliğinden çok bilgi eksikliği mevcut. Ayrıca kurgu ne kadar ciddiyetli bir işse ses miksi de bir o kadar öyle. Öyle olmalı... Ayrıca ses tasarımı ne kadar güçlü ve özenliyse filmin algıya hitap gücü de bir o kadar artıyor. Belki mesleki bir deformasyon ancak konu, senaryo, oyunculuk, çekim, kurgu, renk vs. ne kadar iyi olursa olsun ses yüksek kalitede olmadığı zaman diğerleri bendeki anlamını yitiriyor gibi hissediyorum. Bu konuda özellikle yönetmenler ve yönetmen adayları daha fazla araştırma yapmalı ve ses mühendisleriyle birlikte çalışmalılar. Özellikle işin post prodüksiyon kısmında.
Film müziği, ses tasarımı ve miks gibi konular ile ilgili her türlü yardıma açığım.
İletişim: [email protected]