Sanıyorum birçoğu tarafından unutulmak istenen, hırpalanan, silinen filmlerdir. Hele ki heyecanla 1-2 kısa film izleyip gaza gelindiyse.
Bilmiyorum nasıl bir heyecan hissettiniz ilk çalışmanızda. Tecrübelerinize ihtiyacım var bu konuda.
Yaklaşık 1-2 senedir bu işi belli aralıklarla takip ediyorum. Güncel çalışmaları izliyorum, teknik bilgileri edinmeye çalışıyorum. Çoğu kez hüsranlara şahit oluyorum. Tabii bu süreçte ben de birkaç senaryoyu kafamda olgunlaştırdım. Bunlardan çekimi en kolay, en ilgi çekici olanı ayıkladım. Yazdım bir kenara. Sesle beni pek uğraştırmayacak, dışarıda geçtiği için ışık sorununu yaşatmayacak, tek oyunculu, seslendirme yapacak 2 kişiye ihtiyaç duyan bir film.
Senaryoya inanılmaz güvenmekteyim. Herhangi bir durumu betimlemekten öte ters köşe edecek bir fikir. En azından bana öyle geliyor. (Ajitasyon denilemez)
Daha önce herhangi bir kamera ya da DSLR makine kullanmamış biri olarak, montaj konusunda deneyimsiz şekilde bu işin içine girmeli miyim? Hem maddi hem de zamanlama olarak kayıp mı olur sizce? Stopmotion vb. amatör çalışmalar yaptım vakti zamanında.
Siz aman, dur desenizde duramam biliyorum. Ama yine de yapılan işi izlediğiniz zaman nasıl bir haz duydunuz merak ediyorum?
Değer mi? Ya da değdi mi?
Teşekkürler.
hani şu söz var ya son zamanlarda çok moda. yok işte hiç filmin yoksa iyi bir yönetmen adayısındır. ama kötü bir filmin varsa kötü bir yönetmensindir artık gibi bişeydi. ben buna inanmıyorum. pratikte de hiç geçerliliği olan bişe değil. çünkü şuanda birçok kült filmin yönetmenleri ilk çalışmalarını sergilemeye bile çekinmekte. ilk filmler deneme filmleridir. sen şimdi bunu çekme ötekini çekme. ilk filmin hangisi olacak? o sırada istediğin kadar bilgi - deneyim kazan. kendi filmini çekerkenki şeyleri öğrenemezsin. bence çek. kötü de olursa oturur kendin izlersin.. hiçtakma kafana. bu sitedeki bikaç kişinin dışında da yorumlara takılma. çoğu gerçekten bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipleer 😀
hani şu söz var ya son zamanlarda çok moda. yok işte hiç filmin yoksa iyi bir yönetmen adayısındır. ama kötü bir filmin varsa kötü bir yönetmensindir artık gibi bişeydi. ben buna inanmıyorum. pratikte de hiç geçerliliği olan bişe değil. çünkü şuanda birçok kült filmin yönetmenleri ilk çalışmalarını sergilemeye bile çekinmekte. ilk filmler deneme filmleridir. sen şimdi bunu çekme ötekini çekme. ilk filmin hangisi olacak? o sırada istediğin kadar bilgi - deneyim kazan. kendi filmini çekerkenki şeyleri öğrenemezsin. bence çek. kötü de olursa oturur kendin izlersin.. hiçtakma kafana. bu sitedeki bikaç kişinin dışında da yorumlara takılma. çoğu gerçekten bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipleer 😀
rec35.... Bahsetmeye çalıştığın ama bahsedemediğin, yanlış hatırladığın ve doğrusunu söyleyemediğin sözün sahibi benim. Ve buna göre "bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipler" dediğin kişilerin en başta geleni ben oluyorum.
Seninle daha önce de tartıştık, konuşmalarımız saygı sınırlarını aşmadı ve bu olmadıkça ortada bir sorun yoktur zaten. Ama şimdi şu söylediğin şeye bak ve benim buna nasıl bir cevap vermem gerektiğini bir düşün. Nasıl bir tavrı ve cevabı hak ettiğine dürüstçe kendin karar ver. Ve senin bu yaklaşımına, bu iddiana, bu önerine nasıl bir (şu an okuduğun) cevap yazdığımı da bir düşün. Kendini benim yerime koy, bana bir cevap ver. Cevabını sabırsızlıkla bekliyorum....
Başlığı açan arkadaşım. Sana önerim şudur:
Birçok kişinin ilk filmi kötüdür, bu normal. Ama ilk filminde harikalar yaratan sinemacılar da yok değildir. Ancak söz konusu kötülüğün sebebi, kaynağı nedir? Bunu incelemek lazım. Sette birçok şey öğrenilir tabii ki, üretmek ve üretme yaklaşımında olmak seni her zaman hiçbirşey üretip biryerlerini büyüterek laf salatası yapan insanlara göre daha değerli kılar. Ancak bak kendin ne diyorsun, hiç kamera kullanmamışsın, kurgu üzerine neredeyse hiçbir bilgin yok. Bu durumda bir film çekmeni ben sana önermem. Çünkü emeğin, çaban boşa gidecektir. Bu "boşa" ne demek? Çekerken hiçbirşey öğrenmeyecek misin? BU bile bir kazanç değil midir? Hayır, değildir. Çünkü iyi bir film çekerek de birşeyler öğrenebilirsin. Bu daha iyi değil mi? Hİç kamera kullanmadıysan, hiç kurgu bilmiyorsan sen bir yönetmen değilsindir şu an için. Ama bu asla senin şevkini kıracak birşey olmamalı. Bu, atıyorum benim "ben de iç mimarlık yapacağım, konu hakkında hiçbirşey bilmiyorum ama yapacağım çünkü seviyorum" demem gibi birşeydir. Cem YIlmaz'ın dediği gibi, "ben de beyin ameliyatı yapayım" demek gibi birşey. Bunu yapacağına biraz oku, biraz araştır, biraz kamera kullan, azcık kurgu çalış öyle gir filmini çekmeye. Madem senaryon da güzel, ortaya iyi bir film çıkarmak için biraz ön hazırlık yap. Çünkü hiçbir hazırlık yapmazsan çok büyük olasılıkla zamanın, enerjin boşa gideceği gibi bu bahsettiğin iyi senaryo da harcanacaktır. Yazık değil mi bunca emeğe, çabaya?
İnan bana bir film yönetmeye hazırlanmak, okumak araştırmak, çalışmak da çok keyifli bir süreçtir. Bunu yaşamanı öneririm. Sette neyi nasıl çekeceğin konusunda, kurguda neyi nasıl bağlayacağın konusunda acılar içinde kıvranacağına bunu yap, sette yazdığın, kurguda çektiğin güzelliklerin keyfini çıkar. İnsanın kafasında canlandırdığı dünyayı kadrajda ve kurguda görmesi gibi bir keyif mutluluk yok bu dünyada. Ama o dünya kafandkai gibi değilse, estetik değilse de bu bir ızdırap. Eğer içinde gerçekten sinemacılık var ise (olmayadabilir, bu şart değil) bu sana resmen acı verecektir. Aklında birşeyler vardır ve onu yaratamamışsındır. Çok kötü, motivasyon kırıcı birşeydir bu. Aksi ne kadar mutluluk verici ise bu da o kadar kırıcıdır. Zaten bu durumda çoğu zaman tek çare (birçok kişinin yaptığı gibi) bahaneler uydurmaktır. Yeteneksizliği, azimsizliği, tembelliği, kısayolculuğu kimse itiraf etmez.
O nedenle sana önerim mümkün olduğunca iyi hazırlan öyle çık sete. Ortaya yine kötü bir iş çıkabilir ama bu durumda hatalarını kolayca kabul edebilir, bir dahaki sefere yapmama gücünü gösterebilirsin. Ders çıkarabilirsin. Ama diğer durumda "yönetmenlik bilmeden sete çıkmamak lazımmış" gibi bir ders olmaz. HAstanın beynini aç, hasta ölsün, "olmuyormuş" olmaz. Deneme yapabilirsin, o da başka. Çekersin, sadece sen izlersin, kimseye sunmazsın, o film de zaten yoktur, olmamıştır. Sırf kendin izle diye film çekilmez. O deneme olur. Fİlm, insanlar için yapılır. Paylaşmak, insanlarla iletişim kurmak için yapılır. Seni çektiğin filmdne tanırız. Seni kadrajlarından repliklerinden tanır öğreniriz. Bir film, görebilen göz için, sahibini inanılmaz derecede açık eden, tanımlayan birşeydir. Sözle bedenle insna yalan söyleyebilir ama bir film, sahibinin bile aklına gelmyecek şeylerini açık eder. Sen bir film yaparak herşeyden önce kendini bize sunuyorsun, hele hele ilk film için bu kesilnikle geçerlidir.. Nasıl biri olduğunu da o filme enjekte ediyorsun. Ve bu normal. Birçok kişi seni o filminle tanıyacak. O film senin çocuğun. Senin genin. Senin duyguların, hislerin, eğitimin, hayata bakışın. Özenmeden iyi bir çocuk yetiştirmeyi kimse düşünemez. Zaten kişinin kontrolünde yetişmeyen çocuk o kişiyi temsil de etmez. Filmini sen kararlılıkla, azminle, çalışmanla biçimlendirmiyorsan, senin zihnindeki haliyle bize sunmuyorsan senin de sayılmaz. Bu da film üzerine hakimiyetle var olabilecek birşey. BU hakimiyet de bilgiden, azimden, çalışmadan, kararlılıktan geçer.
Ve sözümün sonuna kadar arkasındayım. Yukarıda yanlış yazılmış olan sözün gerçek hali: "Hİç film yönetmemiş olmak sizi iyi bir yönetmen adayı yapar. Kötü bir yapmış olmak ise iyi bir yönetmen olmaktan uzaklaştırır"
Önemli not: Amaç sadece yönetmen olmak değildir. İyi yönetmen olmaktır. Çünkü eline kamera alan herkes yönetmendir. Değerli olan bu değildir. Değerli olan, iyi yönetmen olmaktır.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
(KOnuyla ilgisiz mesaj silinmiştir/Yönetim)
hani şu söz var ya son zamanlarda çok moda. yok işte hiç filmin yoksa iyi bir yönetmen adayısındır. ama kötü bir filmin varsa kötü bir yönetmensindir artık gibi bişeydi. ben buna inanmıyorum. pratikte de hiç geçerliliği olan bişe değil. çünkü şuanda birçok kült filmin yönetmenleri ilk çalışmalarını sergilemeye bile çekinmekte. ilk filmler deneme filmleridir. sen şimdi bunu çekme ötekini çekme. ilk filmin hangisi olacak? o sırada istediğin kadar bilgi - deneyim kazan. kendi filmini çekerkenki şeyleri öğrenemezsin. bence çek. kötü de olursa oturur kendin izlersin.. hiçtakma kafana. bu sitedeki bikaç kişinin dışında da yorumlara takılma. çoğu gerçekten bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipleer 😀
Aslında buraya bu mesajı yazarken çok çekindim. Çünkü çok emek vermiş insanlar, kaliteli yapımlar gördüm burada. Amatörlüğe dahi giriş yapmamış biri olarak, ciddiye alınıp cevaplanmamam bile beni yıpratmazdı. Öyle söyleyeyim. Yorum için çok teşekkür ederim, içimdeki sesin yansıması olmuş büyük kısmıyla. 'İlk film her zaman kötü olur' diye bir kavram varsa bile 'en iyi kötüyü' ortaya çıkarmaya çalışacağım sanırım.
hani şu söz var ya son zamanlarda çok moda. yok işte hiç filmin yoksa iyi bir yönetmen adayısındır. ama kötü bir filmin varsa kötü bir yönetmensindir artık gibi bişeydi. ben buna inanmıyorum. pratikte de hiç geçerliliği olan bişe değil. çünkü şuanda birçok kült filmin yönetmenleri ilk çalışmalarını sergilemeye bile çekinmekte. ilk filmler deneme filmleridir. sen şimdi bunu çekme ötekini çekme. ilk filmin hangisi olacak? o sırada istediğin kadar bilgi - deneyim kazan. kendi filmini çekerkenki şeyleri öğrenemezsin. bence çek. kötü de olursa oturur kendin izlersin.. hiçtakma kafana. bu sitedeki bikaç kişinin dışında da yorumlara takılma. çoğu gerçekten bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipleer 😀
rec35.... Bahsetmeye çalıştığın ama bahsedemediğin, yanlış hatırladığın ve doğrusunu söyleyemediğin sözün sahibi benim. Ve buna göre "bi iş yapmamış, tüm gün cips yiyerek biyerlerini büyüten tipler" dediğin kişilerin en başta geleni ben oluyorum.
Seninle daha önce de tartıştık, konuşmalarımız saygı sınırlarını aşmadı ve bu olmadıkça ortada bir sorun yoktur zaten. Ama şimdi şu söylediğin şeye bak ve benim buna nasıl bir cevap vermem gerektiğini bir düşün. Nasıl bir tavrı ve cevabı hak ettiğine dürüstçe kendin karar ver. Ve senin bu yaklaşımına, bu iddiana, bu önerine nasıl bir (şu an okuduğun) cevap yazdığımı da bir düşün. Kendini benim yerime koy, bana bir cevap ver. Cevabını sabırsızlıkla bekliyorum....
Başlığı açan arkadaşım. Sana önerim şudur:
Birçok kişinin ilk filmi kötüdür, bu normal. Ama ilk filminde harikalar yaratan sinemacılar da yok değildir. Ancak söz konusu kötülüğün sebebi, kaynağı nedir? Bunu incelemek lazım. Sette birçok şey öğrenilir tabii ki, üretmek ve üretme yaklaşımında olmak seni her zaman hiçbirşey üretip biryerlerini büyüterek laf salatası yapan insanlara göre daha değerli kılar. Ancak bak kendin ne diyorsun, hiç kamera kullanmamışsın, kurgu üzerine neredeyse hiçbir bilgin yok. Bu durumda bir film çekmeni ben sana önermem. Çünkü emeğin, çaban boşa gidecektir. Bu "boşa" ne demek? Çekerken hiçbirşey öğrenmeyecek misin? BU bile bir kazanç değil midir? Hayır, değildir. Çünkü iyi bir film çekerek de birşeyler öğrenebilirsin. Bu daha iyi değil mi? Hİç kamera kullanmadıysan, hiç kurgu bilmiyorsan sen bir yönetmen değilsindir şu an için. Ama bu asla senin şevkini kıracak birşey olmamalı. Bu, atıyorum benim "ben de iç mimarlık yapacağım, konu hakkında hiçbirşey bilmiyorum ama yapacağım çünkü seviyorum" demem gibi birşeydir. Cem YIlmaz'ın dediği gibi, "ben de beyin ameliyatı yapayım" demek gibi birşey. Bunu yapacağına biraz oku, biraz araştır, biraz kamera kullan, azcık kurgu çalış öyle gir filmini çekmeye. Madem senaryon da güzel, ortaya iyi bir film çıkarmak için biraz ön hazırlık yap. Çünkü hiçbir hazırlık yapmazsan çok büyük olasılıkla zamanın, enerjin boşa gideceği gibi bu bahsettiğin iyi senaryo da harcanacaktır. Yazık değil mi bunca emeğe, çabaya?
İnan bana bir film yönetmeye hazırlanmak, okumak araştırmak, çalışmak da çok keyifli bir süreçtir. Bunu yaşamanı öneririm. Sette neyi nasıl çekeceğin konusunda, kurguda neyi nasıl bağlayacağın konusunda acılar içinde kıvranacağına bunu yap, sette yazdığın, kurguda çektiğin güzelliklerin keyfini çıkar. İnsanın kafasında canlandırdığı dünyayı kadrajda ve kurguda görmesi gibi bir keyif mutluluk yok bu dünyada. Ama o dünya kafandkai gibi değilse, estetik değilse de bu bir ızdırap. Eğer içinde gerçekten sinemacılık var ise (olmayadabilir, bu şart değil) bu sana resmen acı verecektir. Aklında birşeyler vardır ve onu yaratamamışsındır. Çok kötü, motivasyon kırıcı birşeydir bu. Aksi ne kadar mutluluk verici ise bu da o kadar kırıcıdır. Zaten bu durumda çoğu zaman tek çare (birçok kişinin yaptığı gibi) bahaneler uydurmaktır. Yeteneksizliği, azimsizliği, tembelliği, kısayolculuğu kimse itiraf etmez.
O nedenle sana önerim mümkün olduğunca iyi hazırlan öyle çık sete. Ortaya yine kötü bir iş çıkabilir ama bu durumda hatalarını kolayca kabul edebilir, bir dahaki sefere yapmama gücünü gösterebilirsin. Ders çıkarabilirsin. Ama diğer durumda "yönetmenlik bilmeden sete çıkmamak lazımmış" gibi bir ders olmaz. HAstanın beynini aç, hasta ölsün, "olmuyormuş" olmaz. Deneme yapabilirsin, o da başka. Çekersin, sadece sen izlersin, kimseye sunmazsın, o film de zaten yoktur, olmamıştır. Sırf kendin izle diye film çekilmez. O deneme olur. Fİlm, insanlar için yapılır. Paylaşmak, insanlarla iletişim kurmak için yapılır. Seni çektiğin filmdne tanırız. Seni kadrajlarından repliklerinden tanır öğreniriz. Bir film, görebilen göz için, sahibini inanılmaz derecede açık eden, tanımlayan birşeydir. Sözle bedenle insna yalan söyleyebilir ama bir film, sahibinin bile aklına gelmyecek şeylerini açık eder. Sen bir film yaparak herşeyden önce kendini bize sunuyorsun, hele hele ilk film için bu kesilnikle geçerlidir.. Nasıl biri olduğunu da o filme enjekte ediyorsun. Ve bu normal. Birçok kişi seni o filminle tanıyacak. O film senin çocuğun. Senin genin. Senin duyguların, hislerin, eğitimin, hayata bakışın. Özenmeden iyi bir çocuk yetiştirmeyi kimse düşünemez. Zaten kişinin kontrolünde yetişmeyen çocuk o kişiyi temsil de etmez. Filmini sen kararlılıkla, azminle, çalışmanla biçimlendirmiyorsan, senin zihnindeki haliyle bize sunmuyorsan senin de sayılmaz. Bu da film üzerine hakimiyetle var olabilecek birşey. BU hakimiyet de bilgiden, azimden, çalışmadan, kararlılıktan geçer.
Ve sözümün sonuna kadar arkasındayım. Yukarıda yanlış yazılmış olan sözün gerçek hali: "Hİç film yönetmemiş olmak sizi iyi bir yönetmen adayı yapar. Kötü bir yapmış olmak ise iyi bir yönetmen olmaktan uzaklaştırır"
Önemli not: Amaç sadece yönetmen olmak değildir. İyi yönetmen olmaktır. Çünkü eline kamera alan herkes yönetmendir. Değerli olan bu değildir. Değerli olan, iyi yönetmen olmaktır.
Öncelikle dikkate alıp, gerçekten durumu net şekilde hissetmemi sağlayan bir yazı kaleme almışsınız. Çok teşekkür ederim.
Bir beyin ameliyatından ziyade, ben çok şey öğrendiğime inanıyorum. Elbette pratik yok. Lakin senaryomu defalarca değiştirdim, farklı çalışmalar izleyip, yorumları okudukça. Biliyorum saha olayı bambaşka. Ama düşünsel olarak verdiğim emek de az değil. Uzun süredir, üye olmasam da yorumları, filmleri takip ediyorum. Kısa film yönetmenlerinin özeleştrilerine, sık yapılan hatalara, klişelere, kamera tercihine, ilgili programlara kadar bir derece bilgi edindim. Bilişim işi ile uğraştığım için işin montaj boyutunda nispeten zorlanmayacağımı düşünüyorum.
En dikkatimi çeken ifade, "Nasıl biri olduğunu da o filme enjekte ediyorsun". Aslında biraz da bunu istiyorum ben. Bunu da düzensizlik-özensizlik-bilgisizlik nedeniyle heder etmek istemem. Kontrollü şekilde sunamazsam belki kendimle de çatışacağım. Risk işin tuzu biberi 🙂
Elime ilk kamerayı aldığımda, heyecanla işe girişme çılgınlığını yapmayacağım. Deneme çekimleri ile biraz olgunlaşıp, sette yaşanacak sorunları en aza indirmeye gayret edeceğim. Bu süreci de uzun tutmam yararıma olacak anladığım kadarıyla. Evet teknik konusunda çok yetersizim, hatta bu forumda yazışırken bile çekiniyorum kendimi ifade edemeyeceğim diye. En azından bu filmi çekerek en çok bana keyif veren yönünü bulup, onun üzerine odaklanabilirim. Zaten bana en çok keyif vereni de en iyi yaptığım iş olacaktır sanırım.
Bu işi yapanlara büyük saygı duyuyorum. Gerçekten beğenmediğim bir film çıkarsa ortaya 'kısa film' kavramına zarar vermemek adına yayınlamam bile.
Pedro ALMODOVAR diyorki nasıl yapılacagınızı bilmesenizde filminizi çekin
Jan-Luc GODARD ise ; Bir kamera al,bir deneme yap ve bunu birine göster
Woody Allen' da ; Sadece içgüdüleri izlemek yeterli.Tam'da burada eger yeteneginiz varsa herşey çok kolay olacaktır.Yoksada elden bişey gelmez diyor
Diyor ustalar.uzun uzun konuşmaya gerek yok yapmak istiyorsan yapmalısın,denemeden göremessin,Bırak kısayı, filmleri kült olmuş bu yönetmenler bile ilk uzun metrajları için bile hoşnutsuz şeyler söylüyorlar.Bu şu demek oluyo.her yaptıgın son iş öncekinden daha iyi oluyor demek.Bir demirci ustası mesleginin dorugunda olabilir metali tanıştır,ve metal ona verebildigi herşeyi vermiştir ötesi yoktur,ama sinema canlı bir organizma gibi yaşam formlarımız degiştikç.e algımıza estetik anlayışımızada etki ediyor.Bugün güzel olan yarın için çirkin olabiliyor.O yüzden kabaca işin iskeletini,aritmetigini oluşturan kuralları gözden geçirip o kurallar içerisinde ne hissediyorsan rec tuşuan basarak işe balamalısn.Forumda DUDE nickli arkadaşın çok severek takip ettigim ve gelişmemde ciddi faydası olan şu siteye http://www.eylemplani.com/ " onclick="window.open(this.href);return false; gözatarak başlayabilirisn mesela
başarılar..
PORTFOLIO: http://xantia.cgsociety.org/gallery/908278/" onclick="window.open(this.href);return false;
Pekiştireç,
Rica ederim. Çalışmalarında şimdiden başarılar.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
@prot, bu büyük ustaların yorumlarını gördükten sonra beni hiçbir yorumun durdurması mümkün değil. 🙂
Teşekkürler, blogu incelemeye başladım.
ne yaptın pekiştireç, çektin mi kısanı 🙂