Forum

Elinde kamera tutma...
 

Elinde kamera tutmanın kutsallığını/değerini bilmeyenlere...

6 Gönderi
5 Üyeler
0 Reactions
2,409 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

(Tüm yazıdaki bıkkınlıktan gebermiş, yorulmuş, kaba ve hoyrat tavrım için şimdiden, şaka değil cidden çok özür diliyorum arkadaşlar… Ama bu yazıyı yazmak ve buraya atmak zorundayım artık, inanın başka çarem yok… Çünkü aylardır hatta yıllardır içimde bu mesele)

Mecramızın “gerzek”lerinden biri, canı sıkılıp, eline kamerayı alıp kürt-türk meselesiyle ilgili salak saçma bir film yapsa ve filmden “kürtlere/türklere ölüm, bunların alayı zaten şerefsiz” gibi bir mesaj çıksa, engellilerle ilgili bir film yapsa ve filmden “engelliler sürünmeye mahkum zaten, gebersin şerefsizler” gibi bir mesaj çıksa ya da kadına/aile içi şiddetle ilgili yine salak bir film yapsa ve filmden “Hak eden garıyı dövecen bu memlekette, bunların alayı ..rospu!” gibi bir mesaj çıksa… Herkes o ergeni bulup ıslak odun manyağı yapmaz mı? Yapar…

Ama bu tayfa yıllardır mide bulandırıcı depresyon ve intihar filmleri çekiyor ve alayının temel mesajı “hayat b.ktan, yaşanmaya değmez” gibi bir şey.

Depresyon, intihar, stres, bunalım, kaygı gibi konular, yukarıda andığım konulardan daha mı önemsiz konular mı ki biz hala bu tayfayı dayak manyağı yapmıyoruz? (Bu dayak kelimesi tabii ki mecazi… Sözlü dayak anlamında yani…)
Belirtmeye çalıştığım gibi, bu arkadaşların acemilikleri sadece feci derecede kötü görselliklerinde değil. Yaptıkları filmlerin hedefi şaşıyor çoğu zaman. Ne anlattıklarının farkında da değiller. Ve bu filmlerin hemen hepsi karamsarlıkları ile (daha doğrusu karamsar olduklarını sanmaları ile) ciddi bir umutsuzluk içeriyorlar. Işığa ulaşanları değil ölenleri anlatıyorlar hesapta. “Durdurun dünyayı, inecek var” temeli bu filmler zerre çözüm, öneri, mesaj vs. içermemeleri ile de feci derecede gereksizler. Her film bunu yapmalı demiyorum ama bunu yapanlar bir ölçü daha “gerekli” denebilir. Ve bu filmlerin temel mesajı da zaten “hayat b.ktan, yaşanmaya değmez” havasında.

E bu da normal, bu filmleri yapanların ve verecek bir mesajları, ne hayatla ölümle ilgili doğru dürüst bir fikirleri, ne de olan bitenle ilgili bir fikir muhakemesi yapmışlıkları var. E haliyle bu filmleri izleyenler de “bırak şu ergeni yahu!” diyip geçiyorlar. Haklılar da

Ama… Burada çok büyük başka, gözden kaçan bir sorun var:

Hadi bir çoğumuz bu saçmalığı yemeyecek kadar akıllıyız, yetişkiniz ama daha da genç birçok çocuk bu filmleri bir şekilde izlese ne düşünecek? Ne hissedecek? Kafasına silahı dayayan bir abisini hiç izlemedi o çocuk. Hayatında hiç silah da görmedi. Ortada bir denetleme kurulu da yok. Eee? Vİmeo youtube herkese açık.

Bu filmlerin sahiplerinin hiç umurunda değil bu olasılık…

Ve… Bu tayfa, depresyonun, intiharın ne kadar ama ne kadar korkunç bir şey olduğunu biliyor mu acep? Katil olmadan bir katilin hayatını anlatmak gibi bir şey değildir bu. Yaşamış olman şart değildir ancak onu anlamak gerekir. İncelemek, mümkünse görmek, araştırmak. Hissetmeye çalışmak.

Depresyon çağımızın hastalığı… İntihar, tüm ölümler içinde 6. Ölüm sebebi. (20 sebep içinde falan. Savaşın, doğal afetlerin üzerine mesela) Yani bu “gerzek” tayfa, hiç de geyiğe, denemeye, şakaya alınamayacak bir konuyu feci derecede sömürmüş, perişan etmiş durumda. Artık bu perişan etme seviyesi, öyle bir dereceye gelmiş gibi geliyor ki bana, birinin gayet ciddi ve önemli bir konuyu (ilk paragrafta andıklarım gibi konular mesela) alıp olmayacak hallere sokması, alaya alması, elinin kiri yapması gibi bir şey olmuş durumda.

İyi, hadi o zaman. Tecavüze uğramış kadın filmleri yapalım bir süre. Tecavüze uğrayan kadını ortaokul çağında bir kız oynasın. Ona tecavüz edeni de yan sınıftaki çocuk. Ne dersiniz? Ya da hapishanelerdeki eşcinsel tecavüzleri anlatan film yapalım. 16 yaşında beş çocuk aynı yaşlarda bir çocuğa tecavüz etsin… Bu nasıl? E film çekiyoruz işte… Konu etkileyici… 550d’yi aldıkmıyı kim tutar bizi? Şimdi hepsiburada.com da 2000 liraya da düştü zaten…

Ya da dur dur hacı… Babası tarafından 25 yıl hapis tutulup tüm bu süre boyunca tecavüze uğrayan, babasından 6 tane çocuk yapmış kadının hikayesini anlatalım hadi… Ne dersiniz? Bİ bodrum buluruz, floresanı yakarız, kadını benim bacı oynar. Adamı da ben oynarım. Hadi, kalkın…

Ne kadar iğrenç duruyor değil mi? Abarttım mı sanıyorsunuz? İnanın abartmıyorum. Depresyon, intihar filmleri bu olası projelerden daha “yuh!” değil ki… Bir genç ölüyor yaa! Günlerce haftalarca hatta aylarca odasından çıkamayan, kendini kaybeden, bir daha asla normal olamayan gençler/insanlar var. Hayata dönmesinin üzerinden 10 yıl geçmiş ama onu gördüğümde hala kendimi dikkatli davranmak zorunda hissettiğim kişiler tanıyorum.

40.000 kişinin öldüğü, on katının yaralandığının, birçoğunun evini memleketini kaybettiği türk-kürt-pkk vs. gibi bir konuda film yapmaya milletin poposu yemiyor. Aksi olsa da bu konuda gerzek filmler yapılsa ve bu şartlarda yapılsa baya baya “türk-kürt düşmandır kardeşim, asla da mutlucanak bir arada yaşayamazlar” gibi bir mesajı ortaya çıksa neler olur? Her yol binlerce insanın gencin öldüğü depresyon, intihar gibi konular nasıl bu kadar perişan ediliyor ve hoyratça işleniyor ve bunu hepimiz nasıl kabullendik ve bundan nasıl rahatsız olmuyoruz anlayamıyorum?

Ve… Ve belki de en önemlisi: Bu bahsettiğim tayfa nedeni ile:

ARTIK GERÇEKTEN DEPRESYONDAKİ, CANI SIKKIN, HAYATI İLE İLGİLİ CİDDİ ŞÜPHELERİ OLAN, BELKİ İNTİHARI DÜŞÜNEN GENÇLERİ TEMSİL EDEN, ONLARIN DERTLERİNİ DÜŞÜNCELERİNİ ANLATAN FİLM YOK.
Artık onları temsil eden genç sinemacılar yok. Olamaz da… Şu başlıkta yazdıklarıma koşut biçimde ( http://filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=10&t=10174 " onclick="window.open(this.href);return false;) artık bitti.

Ben, gerçekten kötü tecrübeler yaşamış, hayattan umudunu kaybetmiş kişileri anlatmak istiyorum ama artık yapamam.
Derdini ve hissettiklerini anlatmayı istediğim ama bunu yapamadığım kişilerden özür diliyorum…

Ben Bilal Bay, Eray Dinç, Özgür Bakar, Fırat Konuşlu, Ali Ünal, Ayberk Olgay, Aykut Alp Ersoy bu temaya sahip bir film yapsın istiyorum. Ama yapmazlar...

“Birileri benim karanlığımı, karamsarlığımı, üzüntülerimi anlatsın istiyorum. Birileri benim derdimi paylaşsın istiyorum” diyen bir kesim artık tamamen yalnız.

Birilerinin sayesinde… İmzamdakiler sayesinde...

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/03/2012 6:49 pm
(@zuuaa)
Gönderi: 0
 

Derin mevzu...

Adamlar saçma sapan film çekiyor diye sitemde bulunuyorsun doğru haklısın. Peki dizilerde sinemada iyi proje örnekleri var mı ki alttan gelen nesil çıtayı yükseltsin?. Adam izliyor kurtlar vadisini sarılıyor silahlı filmlere. İzliyor Fatma yı Aşkı memnu'yu aklı gidiyor seks oyunlarına cinselliğe. Medya adamlara ne verdi ki biz onlardan kalite bekliyoruz. İnsanların senin dediğin filmleri yapmaları için neye ihtiyaçları var biliyor musun? Dert sahibi olmaya! ( para falan eminim ki bir şekilde halledilir) Adam diyecek ki arkadaş Kürtlere haksızlık ediliyor bakın ben de böyle kurmaca bir şey oluşturup derdimi anlatacağım, gördüklerimi yaşadıklarımı paylaşacağım. Adam diyecek ki Türklerin hakkı yendi ben buna itiraz ediyorum al filmim ortada.

İnsanların gerçekten altı dolu bir film üretebilmesi için bazı şeyleri dert edinmesi lazım. Arkadaş ben bunu aktaracam ya demesi lazım. Ee şimdi bakıyorsun sinemaya Recep ivedik paranın gözüne koyuyor. Saçma sapan komediler paranın gözüne koyuyor. Kurtlar vadisi koyuyor, mafya vari filmler koyuyor. Eee bizim millet de diyor ki bizde yapalım ulan bu işlerde para var. İşin sanat kısmı önemli değil para kısmı önemli. Türkiye de sinemaya giden kesimi incelersek gerçekten filmden bir ders almaya giden kitle mi var kurban bayramlarında hafta sonlarında vakit geçirmek için giden bir kitle mi var?

Artık insanlar her şeyini internet ve televizyon üzerinden görüyor. Market alışverişleri bile internetten yapılıyor. Ulan sen yediğin peynirin tadını bilmeden nasıl sipariş veriyorsun be adam? İşte çekilen kısa filmlerde öle sadece yaptık oldu demek için var. Bir şekilde köşe olmak için var. Karın ağrısı değil film, para kaygısı.

Ha bu filmlere karşı mıyım ? (uzun metraj özellikle) yooo değilim. Onunda izleyicisi olacak o da gidip eğlenmek için sinemadan bilet alacak. Alsın abi o filmler olmadıkça iyi filmler nasıl ayırt edilecek? Kötü olacak ki iyi de olsun. Diyebilirsin ki hep iyi olursa iyinin iyisini seçeriz ama iyinin iyisi olmaz biri mutlaka kötü olur.

Sonuç olarak umarım seni anlayabilmiş ve derdimi biraz anlatabilmişimdir. İnsan ne hissederse ne görürse onu aktarır, dert görürse derdini anlatır, salak saçma şeyler empoze edilirse salak saçma şeyler sunarlar.

3 2 1 Akııyoorrrr!

 
Gönderildi : 14/03/2012 8:48 pm
(@sataman)
Gönderi: 0
 

Çook haklısın Görkem.Birşeyler çekiyor ve bulduğumuz her mecrada yayınlamaya çalışıyoruz ama,mesajların nasıl ve nerelere gideceğinin hesabını yapmıyoruz çoğunlukla.Bu durum,eline kamera alan arkadaşlarımızın (bende dahil tabi) daha bilinclenmemizle giderebilir sanıyorum.Ne kadar çok bilirsek o kadar az hata yaparız diye düşünüyorum.

 
Gönderildi : 14/03/2012 9:05 pm
(@zecalufinon)
Gönderi: 61
 

Yazı olabildiğine duygusal bir durumda yazılmış. Argümanlar sıkıntılı: appeal to common practice, appeal to emotion, argumentum ad hominem vb. mantık hataları var.

İsteyen istediği filmi çeker ve çekmelidir. Eğer hukuki bir sorun teşkil ediyorsa, ilgili yerlere şikayet ederek duyarlı bir birey olduğunuzu gösterebilirsiniz. Benim kişisel görüşüm, sinema diline yedirilmek şartıyla isteyen istediği düşünceyi/ideolojiyi alt metinlerine yazabilir. Doğrudan “gidin intihar edin!” demediği sürece –ki böyle bir durum söz konusu değil– yönetmen istediği konuyu ele alabilir. İster eşcinsellik, ister ensest her ne kadar aykırı konu varsa sinemasına yedirebilir. Burada bir yanlış söz konusu değil. Bu filmleri izleyip ortaya çıkabilecek sorunlardan yönetmen ise hiç ama hiç sorumlu değil. Sinemada, DVD ve Blu-Ray sunumlarında, TV'de, filmler üzerinde "uyarı işaretleri" bulunuyor: +18, Olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar, cinsellik, şiddet vs.

Sizin, kısa filmciler olarak yapmanız ve savunmanız gereken sinemanızın özgür olması; ancak filmin başında ve adında uyarı işaretleri/yazıları kuralını yaygın hale getirmek için çaba olmasıdır. Aksi halde sanatınıza kısıtlama getirmek ve köreltmekten başka bir anlamı olmaz, bu düşüncenizin.

 
Gönderildi : 15/03/2012 6:48 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yazının duygusal bir taşkınlıkla yazıldığını en başından söyledim, itiraf ettim zaten. (kimine göre) Gereksiz ve abartılı derecede ciddi, derin vs. yazılarımla eleştirilmişimdir. Ve samimiyet, duygusallık, akademik dil, anlaşılmazlık vs. gibi dengelerde kimine göre yanlış kimine göre ise en doğru yerdeyim. NEyse... Herkes elinden geleni ve doğru bildiğini yapar... Ama bu yazı benim için bir istisna... Ve istisna teşkil etmeye de hakkı olan bir yazı...

Senin söylediğin "özgürlük" meselesinde kısa filmcilerin önünde hiçbir engel yok. İsteyen istediğini çekiyor zaten. Sorun, durum, ortam ve olanaklar böyle iken ortaya hiçbir şeyin çıkmaması. BEn daha önceki bazı yazılarımda da üretilenler kadar tutturulan üretim motivasyonunu ve yaklaşımını eleştirmişimdir. Ve daha önce de "sen ne hakla üreten zihinleri snırlıyorsun? Ne haddine kimin ne üreteceğine karışmak?" gibi bi rtavırla karşılaştım. Ama beni (ve benim bu yaklaşımımı destekleyen arkadaşları) şu noktada anlamıyorsunuz arkadaşlar: Mesele özgürlük, ifade özgürlüğü, kısıtlamalardan sansürden kurtulmak falan değil ki! Kİm kimi engelliyor ki? Çünkü (en azından kısa filmde) zaten böyle şeyler yok... İsteyen istediğini çeker. Çeksin, çekiyor da... Ama ortada film yok! Ortada üretim yok... Hatta ortada olmamasının herkes için daha hayırlı olacağı işler var. Sayısız genç, 10 sene sonra tüm kopyalarını bulup yok etmek isteyecekleri filmler çekiyorlar. (Kubrick gibi) Demek ki özgür olmak birşeye yaramıyormuş... YEterli değilmiş... BU durumda, hiçbir kısıtlama yokken ortada üretim yok ise bunun sebebini nerede arayacağız? Beyinlerde... Zihinlerde...

Farkında değilsiniz ki asıl sansür, asıl engel zihinlerde... "Bol bol Tarkovski diyeyim ki herkesbeni çok kültürlü sansın!" "Anlaşılmaz filmler çekeyim ki herkes beni filozof sansın!" ve hatta "entel gibi görüneyim de şu kız bana versin!"den öte bir sansür mekanizması yok bizim amatör sinemacılarımız için! 18 yaşında çocuk hayatın anlamını incelemeye çalışıyor! Ya bi s.ktir git... Yapamaz, beceremez, olmaz! Yapamıyor da zaten... OLmuyor... KIsa film, hep ego için kullanılıyor. YEtişkin gibi görünmek için, zeki/akıllı gibi görünmek için, popüler olmak için kullanılıyor. Ve kısa filmi gerçekten bir iletişim aracı, paylaşım ortamı, bir sanatsal üretim gibi kullanmak isteyenlerin hiçbir anlamı kalmıyor. BEn nasıl genel izleyici kitlesinde dahil bir dostuma, Amilie'yi izletmek istediğimde "Off, Fransız filmi izletme bana yaa!" tepkisi alıyorsam, aynı dostuma "gel sana bir kısa izleteceğim" dediğimde "bırak şu salak ergen filmlerini" tepkisi alıyorum. Çünkü birsürü fransız filmi sıkıcı ya. (?) Türkiyede kısa film de b.ktan... aradaki iyiler anlamsız... Kayboluyor...

"Doktorun kötüsü candan imamın kötüsü imândan eder" gibi bi laf vardı. Aynı hesap işte...

İyi, ben canım istiyor, formüla filmi çekmek istiyorum. BEnim megane'ımın k.çına bi kanat takiim, bir mopet kaskı takıp oturayım içine, mahalle arasında 60'le süreyim, bunu size formüla fimi diye yutturiim... Oldu mu? "BIrak yapsın! Canı onu istiyor!" diyorsunuz da ortada bu gerzeklikte 500 tane film olunca "eeeh! Yeter artık ama!" oluyor...

Ve dediğim gibi esas sorun, bu gerzek filmlerin işledikleri konu çok ama çok önemli bir konu... Ve bir kanalı, bir türü, bir yaklaşımı, bir derdi, "toplumsal bir sorunu" tüketiyorlar... Artık hiçbir akıllı kısa filmci böyle filmler çekmiyor, çekmez de...

Bu arada... O yazdığın ingilizce kelimeler ne anlama geliyor bilmiyorum? YAzından mantık hataları var demişsin... Var mı gerçekten? Yaz, konuşalım istiyorsan...

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 19/03/2012 1:10 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

bence çektiğiniz şu sancı, iyi kısa film çekme sancısıdır, siz de çekin bu konuları efendim, neden çekmiyceksiniz ki, biz izleyici olarak iyiyi kötüden ayırt edebiliriz, endişe etmeyin 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 19/03/2012 7:48 pm
Paylaş: