Forum

Belki de ülkemizde ...
 

Belki de ülkemizde kısa film böyle birşeydir....?

46 Gönderi
18 Üyeler
0 Reactions
10.4 K Görüntüleme
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

@ mr.badii

Kötüden kasıt; "Konunun işlenişi mi? Oyunculuk mu? Kurgu mu? Görsellik mi? " bu soruların çoğunluğunu kapsamasıdır zaten.

Görkem'in yazdığından, benim anladığım; Türkiye'de çekilen kısa filmlerin çoğunluğunun @ mr.badii nin kötü ve cehalet ile ilgili sorduğu soruların çoğunluğunu kapsamasıdır.
Teknik alandaki ve hatta senaryo alanındaki bilgisizliğimizi giderdiğimiz zaman bütün bu yakınmalarımız bitecek mi sanıyorsunuz? Hayır, bitmeyecek! Çünkü sorun zihniyet sorunudur.
Zihniyet meselesine gelelim... @ mr.badii ele aldığın zihniyet örnekleri geçmiş toplum ölçütleridir. İletişim imkanlarının gelişmesiyle, insalığın zihniyeti de bu hızla değişmeye başladı. Yaşadığımız toplumu artık salt yaşadığı bölgeye, kültüre göre zihniyet edinmiyor. Ulaşabildiği ve kullanabildiği iletişim ağlarına göre de zihniyeti değişiyor. Teknik ve senaryo alanındaki bilgisizlikler giderildiğinde gayet başarılı ve çok iyi filmler çıkacağına hiç şüphem yok. Bu eksiklikleri giderenler içinde hala yapamayanlar olacaktır ama onların oluşturduğu azınlık, çoğunluğun yanında bahsedeğer bile olmayacaktır.

Biz yeterki araştıralım, öğrenelim yaşamış olduğumuz kültürün oluşturduğu sonsuz kaynakla en iyisini yapacağımıza inancım tam...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 10/06/2010 3:29 pm
(@fatihc)
Gönderi: 33
 

Nuri Bilge Ceylan filmleri neden batıda ilgi görüyor da, ülkemizde ilgi görmüyor?

Bilmediğimden soruyorum, NBC filmleri Avrupa'da sinemalarda gösteriliyor mu? Gösteriliyorsa gişe hasılatı nedir? Bilen var mı?

 
Gönderildi : 10/06/2010 5:43 pm
(@ercane)
Gönderi: 0
 

http://www.imdb.com/title/tt0346094/business " onclick="window.open(this.href);return false;
http://www.imdb.com/title/tt0498097/business " onclick="window.open(this.href);return false;
http://www.imdb.com/title/tt1233381/business " onclick="window.open(this.href);return false;
http://www.imdb.com/title/tt0234217/business " onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 10/06/2010 5:52 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Box office mojo uzantıları daha doğru bilgi verecektir:
Uzak için örneğin: http://www.boxofficemojo.com/movies/?id=distant.htm " onclick="window.open(this.href);return false;

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 10/06/2010 6:04 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

beetlejuice, bazı yerlerde yeterince açıklamala yapılmadığı için Görkem'in verdiği örnekten yaptığım çıkarım budur. Senin verdiğin Ejder Kapanı örneği de yazımda işaret ettiğim nokta ile ilgili güzel bir örnektir. "Evet batıda görsel sanatlar gelişmiştir biz de resim yasak olduğundan otomatikman şiir gibi edebiyat gibi organlar gelişmiştir. Bunları neden aktaramıyoruz sinemaya." cümlesindeki düşüncelerine katılıyorum. Görkem'in sorularına yanıt vermek ve konudan uzaklaşmamak için bunlara derinlemesine girmek istemedim.

HHK, işte o "kötü"nün neyi işaret ettiğini anlamadığım için soru sordum. Görkem'in verdiği örnekten de böyle bir çıkarım yaptım. "Zihniyet meselesine gelelim... @ mr.badii ele aldığın zihniyet örnekleri geçmiş toplum ölçütleridir. İletişim imkanlarının gelişmesiyle, insalığın zihniyeti de bu hızla değişmeye başladı. Yaşadığımız toplumu artık salt yaşadığı bölgeye, kültüre göre zihniyet edinmiyor. Ulaşabildiği ve kullanabildiği iletişim ağlarına göre de zihniyeti değişiyor." düşüncene belli noktalarda katılmıyorum. Bunlar geçmiş toplum ölçütleri ise neden Reha Erdem son filmini 14 kopya bastırdı ve neden filmini Türkiye'nin her ilinde aynı anda gösterime sokmadı? Neden uzun süre gösterimde kalmadı? Neden bu filmi yalnızca 12.000 kişi izledi? Diğer noktalarda senden farklı düşünmüyorum zaten. Önceki yazımın sonunda da "küreselleşme hastalığı" diye kıyısından da olsa buna değindim. "Teknik ve senaryo alanındaki bilgisizlikler giderildiğinde gayet başarılı ve çok iyi filmler çıkacağına hiç şüphem yok. Bu eksiklikleri giderenler içinde hala yapamayanlar olacaktır ama onların oluşturduğu azınlık, çoğunluğun yanında bahsedeğer bile olmayacaktır." düşüncene de katılmıyorum ve zihniyet konusuna yeniden vurgu yapıyorum. Ayrıca "başarı" dediğimiz sözcük, günümüzde çok yanlış kullanılıyor. Bu sözcük "başa ermek" anlamına gelir. Örneğin, bir koşu yarışmasında birinci gelen kişi başa ermiştir, yani başarılıdır. The Hurt Locker, Akademi Ödülü'nde yarışmış ve en iyi film seçilmiştir, başarılıdır. Bu filmi sev ya da sevme, bu o filmin başarılı olmadığı anlamına gelmez. Başarısız bir film, en sevdiğiniz film de olabilir. Yani demek istediğim, sözcükleri doğru seçmemiz gerekiyor.

 
Gönderildi : 11/06/2010 12:11 am
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
 

Teknik ve senaryo alanındaki bilgisizlikler giderildiğinde gayet başarılı ve çok iyi filmler çıkacağına hiç şüphem yok.

Sadece bilgilenmekle de olmuyor ustad. Kisa film maddi getirisi olmayan (maddi beklenti olmayan) bir sanat oldugu icin destek bulmak cok zor. Kendi cebimizden cikan parayla, kendi satin aldigimiz, rica minnet buldugumuz ekipmanlarla ancak bugunki iyi turk kisalari kadar iyi kisa filmler cekilebilir.

Bizim en onemli sorunumuz jenerik, tesekkur listesinden olusan bir jenerikten kurtuldugumuz zaman daha guzel filmler yapmaya baslariz ancak. Kamera arkasinda ya da onunde calisanlari, nazimizin gectigi arkadaslarimizdan degil de sinemadan anlayan, isi bilen insanlardan olusturdugumuz zaman basariya ulasiriz. Bunun icin de onceki mesajda dedigim gibi bir arada durmamiz lazim. Zihniyet iste burda devreye giriyor. "Tanimadigin, bilmedigin adama niye yardim edesin ki, sana ne faydasi olur?" gibi sorular hem baskalarindan yardim isterken hem de baskalarina yardim ederken bizi cikmaza sokuyor. Sonunda kimse kimseden yardim istemiyor, isteyen cevap alamiyor, is yine ese dosta kaliyor. Zihniyet bozuklugu bizde. Turkiyedeki kisa filmcilerin kaci baska kisa filmcilerle calisarak ortak yapimlar uretiyor, daha dogrusu kac kisa filmin setinde yonetmenden baska sinemadan anlayan var?

Geri zekali olan biziz, zihniyeti bozuk olan biziz ama bunu gormezden gelecek kadar da cahiliz. Cehalet bilgisizlikten cok bilincsizlikten kaynaklaniyor. Bu bilinci de internetten, forumlardan vs. saglamak cok zor. O yuzden diyorum ki bu zihniyetle sinemaci yetistiren sinema okullari olmadan turkiyede sinema gelisemez. Kitap okuyarak, bilgi edinerek ancak bugunki seviyeye gelinebilir.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 11/06/2010 2:07 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Reha ERDEM örneği, vermiş olduğun bilgileri tam destekleyecek isabetli bir örnek olmuş...
neden Reha Erdem son filmini 14 kopya bastırdı ve neden filmini Türkiye'nin her ilinde aynı anda gösterime sokmadı? Neden uzun süre gösterimde kalmadı? Neden bu filmi yalnızca 12.000 kişi izledi?

Tüm bu soruların cevabını ikimizde gayet iyi biliyoruz...

Öğrenilen her yeni şeyle zihniyet de değişir... Şimdi yukardaki sorulara neden olan insanların zihniyet meselesinden mi kaynaklandığı, yoksa çeşitli kaygılarından mı kaynaklandığı önemlidir...Kaygılara neden olan beğeni ve tercihlerdir...Lütfen bu beğeni ve tercihler zihniyetin kendisidir demeyin (Kosmos filminin olağan şekli ile tam duyurumlu yayınlanması halinde, rağbet görmemesi bir beğeni meselesidir. Kosmos gibi filmlerin rağbet görmemesi ise bir zihniyet meselesidir.) Reha ERDEM'in Kosmos filmi bana göre Türk izleyicinin çoğunluğa yakınının (çoğunluk demiyorum) itibar edeceği bir filmdir... Her ne kadar bu film, Türk izleyicisinin alışılagelmiş tarzının dışında bir film olsa da, değişen insanımız itibar edecektir kanısındayım..(ki artık yabancı dizileri daha çok tercih ediyoruz)...Türk insanının zihniyeti hızla değişiyor, ben bunu rahatlıkla gözlemleyebiliyorum... Ama sorun bu filmin o kadar iyi bir çapta duyurulmamasıdır... İşte bizimde ortak zihniyetimiz burda ortaya çıkıyor; takip etmemek, araştırmamak, merak etmemek...
Yaşadığımız toplumu artık salt yaşadığı bölgeye, kültüre göre zihniyet edinmiyor. Ulaşabildiği ve kullanabildiği iletişim ağlarına göre de zihniyeti değişiyor. Teknik ve senaryo alanındaki bilgisizlikler giderildiğinde gayet başarılı ve çok iyi filmler çıkacağına hiç şüphem yok.

Bunu inat ediyorum ve gene yineliyorum :)... Bilgi eksikliğimizi giderdiğimizde, gayet başarılı ve çok iyi filmler yaparız 😉 ...

Umarım sözcükleri doğru kullanmak yazını, kullandığım yukardaki yazıda geçen başarı kelimesini, bahsettiğin yanlış anlamlarda kullanılması şeklinde anlamamışsındır 😯 ...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 11/06/2010 2:51 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

@İLAN, bahsettiğin parasızlık en büyük dert... Parasızlıktan şu anda bir faaliyete geçemiyorum; kaldı ki çektiğim kısa filmin borcu hala var 🙂

Parasızlığı forumun içinde İMECE usulü ile çözsek iyi olmaz mı? Çok iyi olur... Asyalı bir iktisatçı mikro kredi fikrini ortaya attı Nobel aldı... Özü bizim İMECE'den farksız...

Bahsettiğin okullar onları da iletişim ağıyla kasttetmek istemiştim...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 11/06/2010 2:59 am
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Bilmediğimden soruyorum, NBC filmleri Avrupa'da sinemalarda gösteriliyor mu? Gösteriliyorsa gişe hasılatı nedir? Bilen var mı?
Ben NBC ve Fatih Akın filmleri gösterildiğine şahit oldum.

 
Gönderildi : 11/06/2010 3:33 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Bilmediğimden soruyorum, NBC filmleri Avrupa'da sinemalarda gösteriliyor mu? Gösteriliyorsa gişe hasılatı nedir? Bilen var mı?
Ben NBC ve Fatih Akın filmleri gösterildiğine şahit oldum.

Üç Maymun'un dünyada yaklaşık bir milyon gişe yaptığını duymuştum. Ama kesinliği nedir bilemiyorum.

Napacan hasılatını FatihC? Yoksa telif ücreti mi ödemeleri gerekli sana 🙂

 
Gönderildi : 11/06/2010 4:50 am
(@fatihc)
Gönderi: 33
 

Üç Maymun'un Türkiye'deki hasılatı bir milyon. Neden sordum? Birisi NBC filmlerinin batıda büyük ilgi gördüğünü söyledi. Ben de zannettim ki sokaktaki adam da çok izledi. Ama belli ki öyle değil. Sanat çevreleri çok beğenmiş. Burda da sanat çevreleri çok beğendi. Hem Üç Maymun'u hem öncekileri. Benimse tek sevdiğim filmidir Üç Maymun.
Asıl mesele şu ki ben sorunun izleyicide olduğunu sanmıyorum. Evet, Recep İvedik Türkiye'nin hasılat rekorunun sahibi olabilir ancak her ülkenin kendi Recep İvedik'leri var.
Kısa filme gelince parasızlık da ilk sıradaki sorunmuş gibi gelmiyor bana. Hem bu sitede hem başka yerlerden izlediğim onca kısa film arasında "muhteşem senaryo, kusursuz replikler, şahane oyunculuk ama ışık, ses veya görüntü kötü" dediğim hiç olmadı maalesef.
Belki de ben sanatsal olarak evrimleşememişim hala ama ben bir filmi sadece görselliği için izleyemiyorum. Anlattığı bir hikayesi, bu hikayeye uygun bir ritmi, gerçekçi ve imbikten geçirilmiş diyalogları olan filmler izlemek daha çok hoşuma gidiyor. (Ben de kaç zamandır yazmaya çalışıyorum ama beceremiyorum o ayrı.)
Lütfi Akad'ın hatıralarında okumuştum galiba, Yılmaz Güney anlatıyor. İlk yaptığı filmler tutmamış. Sonra demiş ki madem halk bize gelmiyor, biz halka iner halkla birlikte yükseliriz. Görsellik, sanat, siyasi ve toplumsal mesajlar elbette olsun ancak bunları sağlam senaryolar etrafında toplayamadıktan sonra izleyiciyi nasıl suçlayabiliriz ki.

 
Gönderildi : 11/06/2010 7:13 am
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

HHK, beğenilerin de zihniyetle ilgisi var tabii ki. Başka ne ile ilgisi olacak? "Reha ERDEM'in Kosmos filmi bana göre Türk izleyicinin çoğunluğa yakınının (çoğunluk demiyorum) itibar edeceği bir filmdir... Her ne kadar bu film, Türk izleyicisinin alışılagelmiş tarzının dışında bir film olsa da, değişen insanımız itibar edecektir kanısındayım..(ki artık yabancı dizileri daha çok tercih ediyoruz)..." İzleyici sayısı ortadayken, itibar konusunu tartışmanın gereği yok. Yabancı dizilere ne kadar ilgi gösteriliyor bunu bilmiyorum, ama yerli dizilere bu kadar ilgi gösterilmeseydi, kolay kolay yapımcılar bu dizilere paralarını dökmezlerdi. Kaldı ki yerli dizi sayısı da çok.

"Bilgi eksikliğimizi giderdiğimizde, gayet başarılı ve çok iyi filmler yaparız ..." Bu tartışmayı artık sürdürmüyorum. Şu HDSLR fotoğraf makinaları iyice yaygınlaşsın, birkaç yıl geçsin. O zaman, bu tespitin doğru mu yanlış mı olduğunu -ömrümüz yeterse- hep birlikte göreceğiz. Kendi öngörüm, birkaç yıl sonra da biz burada değişik sorularla ve değişik başlıklarda yerli kısa filmleri tartışıyor olacağız.

FatihC, burada kimsenin izleyicileri suçlaması gibi bir şey söz konusu değil. Eğer verdiğim örneklerden böyle bir anlam çıkardıysan yanılmışsın. Çünkü, vurgu yapmak istediğim konu zihniyet ve zihniyetin sanatla olan ilişkisiydi. Verdiğim örnekler de bu konudaki ilişkiye dikkat çekmek istediğimdendir.

 
Gönderildi : 14/06/2010 12:21 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Beğenilerin tabi ki zihniyetle ilişkisi vardır; ama ben zaten vurgulamak istediğimi parantez içinde belirtmiştim...

Kosmos Filmi ile kaç kişi bu filmi duymuştur, görmüştür ve bu duyup, görenler arasında kaçı gitmiştir. Bu oranı tespit edersek genele yayabiliriz. Ben çoğunluğun bu filmi duymadığını düşünmüyorum...

Bu kadar çok kötümser olunmamalı...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 14/06/2010 7:03 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Çeşitli fikirler sunulmuş, belki haklısınızdır belki de yanılıyorsunuzdur arkadaşlar, bilmiyorum, emin değilim.

Ama benim kafamda parsel parsel gezinen bir konu da şu: Bizim insanımız genelde olanaksızlıklardan (para, ekipman, eleman eksikliği), sistemdeki çarpıklıklardan (çekim izin alamadık) falan bahsetmeyi çok sever. Ve tabii ki olayı kişiselleştirmekten. Görüntü yönetmeni oyuncuyla takışır, proje iptal olur. Yazarla oyuncu kavga eder, proje iptal olur.

Hatta başlı başına bir film teşkil eden örneklerle film çekilemediği (vardı zaten benzer bir kısa film ama oradaki olay başkaydı) görülmüştür. 10-20 kişilik ekip, tonla ekipman toplanır, tek bir oyuncu gelemez, proje iptal olur. BU nasıl iş yahu? Bildiğimiz, tecrübeli arkadaşların, projelerindeki sorunları ile ilgili bir sophbet yapsanız çıkar sorunlara inanamazsınız.

Bakın, inanın ki daha birkaç saat önce daha çok yapımcılıkla uğraşan bir arkadaşın projesi üzerine konuşuyorduk ve (zaten bu örneği yaşayınca bu mesajı buraya ekleme ihtiyacı duydum) bir hafta kadar sonra çekilecek bir projenin çekim senaryosunun birkaç gün sonra yazılacağını öğrendim. Arkadaş bana senaryoyu attı, baktım ki senaryo "bayağı edebi" senaryo. 10'a hata 20'ye bölümesi gereken sekanslar tek çekimde yazılmış falan. Hİkaye harika, karakterler enfes ama teknik işçilik....? BUrada hata kimde?

Başka, gayet iyi tanıdığınız bir yönetmen, çekim için kiraladığı evi, sözleştiği süreden önce boşaltmak zorunda kaldığı için "aklımdakinin yarısını yapabildim" diyor. Burada hata kimde?

Bir başkası "herşey hazırdı, bayan oyuncu gelmedi, proje yattı" dedi bana açıkça.... Burada hata kimde?

Bu örnekler size "na alaka birader?" dedirtiyor ise tek bir cevabım var: Hangi sorun, profesyonel dünyada var olabilir?

Hiçbiri.... Profesyonel bir senarist ve yönetmen, çekime bir hafta kala çekim senaryosunu yazıp bitirip hatmetmemişse kusura bakmasın, o projeden iyi bir film çıkamaz. 48 saatlik çekim 12 saate sıkıştırılırsa da. Zaten çekilemeyen projenin profesyonellikle bağdaştırılması gereksiz.

Bizim kısacılarımız, olaya profesyonelce yaklaşmıyorlar. "N'apalım abi, evi boşaltmak lazım, çabucak çekelim!" dediniz mi? Bitti işte. Çekmeyin abi çekmeyin o filmi. Ya çekmeyin, ya da "neden Ülkemizdeki kısalar kötü?" demeyin. "Kız gelemiyormuş abi...." "Neden?" "Hamile olduğunu öğrenip evlenmiş" "Bana hamile olmayan birini bulun" demiyor da o yönetmen neden projeyi bitiriyor? Neden? O çekim senaryosu bittikten sonra çekime girmek kimin neresini bozar?

Ya o kadar eminim ki.... Bir deha arkadaş, senaryo başlığına enfes bir senaryo atsa, ff'in önde gelenleri birleşip "hadi bu filmi çekelim" dese, çekim tarihi ile ilgili telafffuz edilecek ilk tarih, gerekenden beş kat falan da kısa olmazsa kolumu keserim! Bakın bu tamamen zihinlerdeki, olaya bakıştaki çarpıklık. Yoksa atıyorum, görüntü yönetmeni Dude olacaktır da çekimde bir hafta kala projeden ayrılmak zorunda kalır, bu hiç önemli değil. Çünkü bu yaklaşım meselesi değil. Setteyken projeden ayrılan yönetmenler bile var. Aksilikler, engeller olur. Ki bu yaklaşım çarpıklıklarına bakarsak, birilerinin "şerefsiz Dude" deyip projeyi rafa kaldıracağı da kuvveti bir olasılıktır. Ama "1 kasım" yerine neden "1 temmuz"1 der ki bir insan? "Dur şu çekimleri tekrar inceleyeyim" demez ki? Bu direk yaklaşım meselesidir. Bizim sorunumuz bu.

Peki neden? Çünkü yok ki çevremizde olaya profesyonel yaklaşılması gerektiğini iddia eden. Olanlar Kubrick zaten. Diğer hepimiz de Martin Brest. (Birileri gazı vermiş, kendisini sinemacı sanmış) Kendi kendimize çekip çekip yayınlıyoruz. Fİlmlerimi zoluyor mu oluyor. Hatta ödül falan bile alıyoruz. Ne gereği var profesyonel yaklaşıma? Çok çok komikçe sebeplerle iptal edilip rafa kaldırılan projeler sohbetleri zaten mizah malzemesi. Dram değil.

Ve.... bir iki arkadaş demiş ya, "hayır, kendimizi dışarıyla karşılaştırmazsak yerimizde sayarız" Şu an yerimizde saymıyor muyuz zaten? Hani "100 yıldır bu ülkede kısa film üretiliyor, hala birşey yok" gibi demiyorum tabii ki. Ama birkaç kısası olduğunu bildiğim ama hemen her filminde daha iyi işlere imza attığını gördüğüm kişi yok. Çünkü bu adamlar iyi sinemacılar olsalar da yaklaşımları profesyonelce değil işte. Yani profesyonelce yaklaşsalar inanın ki yerimizde saymayacağız. Ama bu yaklaşımla 15 tane kısası olan ama sesini duyuramamış bir sürü kısacı arkadaşımız olacak.

Ve son olarak, bunu daha önce de konuşmuştuk: Herkes elindeki malzemeye, yapımcısı Spielberg'miş gibi yaklaşsa da sorunlarımız bitmeyecek. Çünkü biz beceri ve gelişkin taraflarımızı bir yerlere kanalize ederken, "özgürlük ve serbestlik" hakkımızın altına sığınıp garipliklere meyil ediyoruz. Çünkü Spielberg'in yapımcılığını istemiyoruz, istemeyi de haksız buluyoruz. Tüm jenerik bizden oluşsun istiyoruz.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 18/06/2010 5:32 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

İşte Görkem böyle düşündüğün zaman da hiçbir şeyi beğenmemekle suçlanıyorsun ve insanlar seninle dalga geçmeye başlıyor. Dolayısıyla çıkmaza giriyorsun.

Dün de aydemirse'yle uzuuuunca sohbet ettik, orada da söyledim, profesyonel isimler dahil, Türkiye'de neredeyse kimsede vizyon yok. Olanlar da zaten yıldız gibi parlıyor. Mış gibi yapanlar da var, arkasının gelmeyeceğini görmek çok kolay. Taylan Biraderler "bir daha Vavien gibi bir film çekmeyi düşünmüyoruz" dediler örneğin, gözümün önünde canlı canlı dediler. Üzücü.

Ümitli olduğum çok az isim var: Çağan Irmak ve Ezel Akay iki tanesi. Cem Yılmaz ise beni en çok ümitlendiren kişi. Bomba gibi geliyor umarım, kurtarırsa o kurtaracak.

Kısa filmcilere ise değinme gereği görmüyorum pek. Bu sitede kendimin de arasında olduğum kitleden çıkacak isim sayısının 3 4 ü geçeceğini düşünmüyorum. Ha yanılırsam muhteşem olur, ama şu anda olasılıkları az görüyorum. Ben hayatta çıkamam örneğin. Site dışında zaten olanlar oluyor. Atlayan atlıyor, kalan sağlar bizimdir. Atlayanlarda da vizyon olmadığını rahatlıkla görüyoruz ama. Sapak'tan sonra Ada'yı çekebilen g.y. ye ben hiçbir şey diyemiyorum. Olay yönetmendeymiş demek ki.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 18/06/2010 6:02 pm
Sayfa 2 / 4
Paylaş: