Merhaba.
İki sorum olacak:
1. Steadycam, Shoulder Rig vb. gibi ekipmanları kullanırken görüntümüzün hareket etmesinin sahneye kattığı estetiklik aşikar. Fakat, biz tam da burada beyaz ayarını ve ışığı nasıl kontrol edeceğiz? Yani iç mekan düşünelim, kamera bütün odayı dolaşıyor ve alacağımız kayıt 10 dk. Bu noktada yapmamız gereken nedir? Çok güçlü bir sensörü olan kamera, ışığın merkezi ve tepeden konumlandırılması, (veya reflektörü tutan elemanın kameramana yapışarak ışığı dengede tutmaya çalışması) ve karşıtlığı çok düşük kayıt alınarak kurguya bir ton iş bırakılması... Bu mudur? Dslr ile çalışırken bunu nasıl çözeceğiz?
2. Yine iç mekanda, yine dslr ile, karanlık bir görüntü almak istiyoruz. (Bu sefer görüntü hareket etmese de olur 🙂 )Tamam karanlık sensörün düşmanı ama, dslr ile hatta iphone'la bile güzel, karanlık görüntü alınmış bir çok iş var. Benim sormak istediğim veri kaybını en aza nasıl indirgeriz? Yani aydınlık ya da orta seviyede bir görüntü alıp kurguda kısarak mı? Bu şekilde de en az diğeri gibi veri kaybı olmuyor mu?
Fikir, en büyük sermayedir.
Tam doğru anladığımdan emin değilim ama kendin sorup verdiğin cevaplar içinde doğrular var. Bunlar zaten film/videoculuğun açmazları genelde. Yani en temel sorunlar bunlar. Bu nedenle aslında olabildiğince bu sorunlarla yüzleşmeden çekim yapmaya çalışmalı. Yani teknik sınırlamalar çekiminizin de sınırlarıdır diye hatırlamalısınız.
Kameranız hareketli ise zaten ışıkları nasıl saklayacağınızı düşünmelisiniz. Demek ki tüm odayı kesmeden gezecekseniz (long take) ya mevcut ortam ışıklandırmasını kullanacaksınız ya da pencere dışı veya oda dışı kaynaklardan dolaylı ışıklandırma yapacak ve pratik ışıklandırmaya (doğal görünen abajur ve aplikler vb) güveneceksiniz. Pozlama önceden ayarlanmalı ki bu da kamera hareketine göre ya sabit pozlama (ki sabit ışık demek) ya da dinamik pozlama (ki kameraman ya da asistanın diyafram değişimi yapması demek) ile mümkün. Yani zor. Ya da hareketli kameralı sahnenizi kesmeli olarak tasarlayacak ve odayı 2-3 ayrı ışıklandırma tasarımına göre kurup 2-3 ayrı çekim ve montajla yapacaksınız. Her alternatifi zor; en kolayı sabit pozlama.
Düşük ışık konusunu önceden çok söyledik; ya sağlam kamera ve 10-12 bit raw ile çekim yapılacak ya da 8 bit kamera için karşıtlığı kaybetmeden ortam ışığını yüksek tutacak ve sonra kısacaksınız. Veri kaybı olayı farklı. Işık yüksekken alınan veri daha yüksek bit aralıklarında toplanır yani aydınlık ortamdan daha çok veri alınır. Ya da daha doğrusu veri/gürültü oranı daha iyidir. Bunu kısarken gürültü de yok olur ve karanlık ortam görüntüsü daha temiz elde edilir. Başta karanlık ortam çekmek isterseniz veriler düşük bit aralıklarına yığılır ve veri/gürültü oranı düşük olur ki bu durumda karanlıklarda kıpır kıpır gürültü demektir. Bu gürültüyü temizlemek zordur. Bu nedenle 8 bit dslr ile elde edebileceğiniz en kaliteli görüntü her zaman yüksek bitrate ve sağa pozlama tekniğidir. RAW tek başına bu sorunu çözmüyor aslında. BM gibi kameraların sensörleri aslında daha çok yüksek pozlamadan veri kurtarmaya optimize gibi geliyor bana. Yani karanlıklar için daha iyiler ama tam profesyonel dijital sistemler ya da 35mm film kadar iyi değiller hala. Bu nedenle her zaman ışık kurtarıcı oluyor. Işık ve ışıklandırma öğrenmeye bakın derim.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Cevabınız için çok teşekkürler.
Yok hocam, doğru anlamışsınız. Ama benim derdim pozlamayla, kesmeyle değil. Beyaz dengesiyle. Aslında tam da olayı açıklayamamışım tekrar tekrar okuyunca farkettim. Kendi sorduğum/cevapladığım kısımdakiler çözüm için, güçlü sensör ve merkezi ışıklandırmaya dair düşüncelerimdi. Ben dslr ile naparız diye sormak istedim. Hani "her açı değişiminde beyaz ayarı yapılmalı" diyoruz ya. Sürekli açı değişirken (yani görüntü hareket ederken) beyaz dengesini nasıl korumalıyız? Sanırım sorumu anlaşılır şekilde sorabildim.
Düşük ışık konusuna dair sizin blog yazılarınızı da takip ediyorum. Fakat sorunun ne olduğunu kavrasam da çözümü tam olarak anlayamamıştım. Şimdi; düşük ışığın veri/gürültü oranı az. O yüzden 8bit kamera için karşıtlığı koruyup, ettr yapıp, iyi aydınlattıktan sonra kaydı alıp, kurguda kısalım diyorsunuz. Benim aslında sorum tam da buydu. Yani, bizim 8bit kamerada aldığımız bir görüntü için üzerinde en fazla %5 oynama payımız (belki de daha az) yok mu? Aynı şekilde de kalitesini düşürmüş olmuyor muyuz?
Raw ve 10-12 bit olayına girmeden bu sınırları en fazla nereye zorlarız onu ölçmek istiyorum. Tekrardan çok teşekkür ederim verdiğiniz cevaplar için.
Fikir, en büyük sermayedir.
Hayır, kullanılan ışık değişmemişse beyaz ayarında aynı oda içinde büyük kayma olmaz. Odanın bir tarafı halojen aydınlatma iken diğer tarafı güneş/ay/floresan vb aydınlatma altında ise gerekebilir ama bu gibi durumlarla çok karşılaşılmaz zaten. Açı değişince beyaz ayarı gerekliliği gündüz dış mekan vb yerlerde saat değişimi nedeniyle yapılmalı ki bir gri kart bile buna yeter. O kadar abartmamalı beyaz ayarını. Çekimde kamera açısı hareketli olarak değişmekte ise beyaz ayarı büyük değişiklik sergilememeli.
O dediğiniz diğer durum ise şöyle; blogda da yazmıştım o bitrate kademelerinin önemini hatırlarsanız. Görüntü içeriğini olabildiğince üst kademelerde toplarsanız elinizde oynayabileceğiniz daha çok veri olur en baştan. Yani ortamı olduğu gibi çekerseniz elinizde 20 birim veri olur diyelim ve siz bunu %5 artı ya da eksi olarak oynayabilirsiniz. Bu da 19,5 ila 20,5 değerleri arasında gezebilirsiniz demek. Oysa aynı çekimi ETTR yaparsanız aynı görüntü içeriğinde 60 birim veri olur en baştan diyelim. Bu durumda oynayabileceğiniz %5 artı ve eksi size 57 ile 63 değerleri arasında oynama sağlar. İlkinde oynama payınız toplam 1 birimdir, ikincisinde ise 6-7 birime çıkmıştır. Ayrıca veri artınca oynama payı arttığı için o %5 de artar ve diyelim ki %8-9 olur. Rakamları örnek veriyorum. Sonradan pozlama düşüşü yapınca kalite kaybı olmaz.
Şöyle açıklayalım o noktayı da: Düşük ortamda düz pozlama ile çekim yaparsanız karanlık bir köşedeki piksellerin yarısı gerçek veri yarısı gürültü olur. Aynı şeyi ETTR ile çekerseniz %75 veri, %25 gürültü olur. Kısma yapınca eşit düşecektir, yani %25 pozlama düşüşü yaparsanız veri 50'ye inerken gürültü 0'a yakın iner, yani o köşe temiz bir siyah olur. Elbette 8 bitte sınırlar var ama bugüne dek elde ettiğim en temiz düşük ışık ortamlarında hep bu başarılı oldu. En fazla az bir denoise yaparak temizlersiniz görüntüyü. Bir de flaat veya technicolor ile çekerseniz daha iyi. Normal pozlama ile çekilen görüntüde bazen %5 bile oynamak mümkün değil. Sadece denoise ile oynaşan pikselleri yoketmeye çalışıyorsunuz ve o da blur yapıyor. Bir keresinde mecburiyetten maskeleme ile karanlık yerleri tracking ile belirleyip kesmek ve resmen yama ile kurtarmak durumunda kaldım. 8bit kamerada ekranda durumu göremiyorsunuz ve ancak deneyim ile sonradan bunun olamayacağını kestiriyorsunuz. Bu da ek ışık kullanmak demek ama bugün düşük ışık performansı daha iyi kameralar ve 10 bit rawlar olunca en azından oynama daha mümkün.
Raw ve 10-12 bit yoksa, ML ile yüksek bitrate ve ETTR tekniğinizi geliştirin. Bunu flaat ve TS profiileri ile deneyin derim. Bazen ortama göre farklı sonuçlar olabiliyor. 800 ISO en üst değer ve biraz dikkatli denoise ile kullanılabiir.
Bundan ötesi ise hile teknikleri. Yani içerikte çok hareket yoksa yani durağan bir ortamsa 1/25 shutter'a kadar inmeyi deneyin. En büyük kalite artışı burada olur. Ya da görüntünün durağan kısımlarını uzun pozlamalı fotodan alınmış kısımlar ile yamalayabilirsiniz. Örneğin eviden çıkıp arabasına binen bir adamı karşı kaldırımdan çekiyorsanız adamın hareket ettiği kısım haricini uzun pozlamalı bir fotodan alıp arayı güzel bir geçişle saklayabilirsiniz. Hatta durağan kareyi 1/25 ile çekip adamın olduğu kısmı 1/50'lik kısımdan alarak montaj bile yapabilirsiniz. İmkansızlıklar neler öğretti zamanında bize. Böylece sabit kamerada temiz bir plaka elde edip üzerine maskeli geçişlerle hareketli kısımları sakladığımız durumlar bile oldu.
DSLR ile düşük ışıkta video ve hem de h.264 çalışmak bir bela. Bunu yapmak mümkün ama bedelini emek ve zamanla ödersiniz.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Verdiğiniz eşsiz bilgiler için sonsuz teşekkürler. Hileli teknik olayı iyiymiş 🙂 Bu noktadan sonrası biraz uygulamaya kaçıyor. Tatmin edici sonuçlar alabileceğimizi umuyorum. Ama eğer dediğiniz gibi verdiğimiz zaman ve emeğe değmezse hiç zorlamaya gerek yok. Biraz daha para biriktirip daha üst düzey bir donanım sahibi olmak gerek.
Fikir, en büyük sermayedir.