Forum

Ustalar asla zırval...
 

Ustalar asla zırvalamaz mı?

11 Gönderi
4 Üyeler
0 Reactions
2,732 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bir dergide, sinema tarihinin büyük ustalarından gelmiş gerçekten saçma söylemlere rastlamıştım. Şİmdi hatırlamıyorum birçok şeyi. Hangi dergiydi, ne zamandı....
Ama işte bir sessiz sinema ustası "sinema asla sesli olmayacak" demiş. İŞte bir başkası "sinemanın sesli olmasına gerek yok" demiş. Bir başkası (sanırım Lumiere Kardeşler'di bunu söyleyen) "basit bir eğlencelik, sanatsal kapasitesi yok" demiş. Bir diğeri "ticari geleceği yok" demiş. Lİste bayağı uzundu.

Başka zamanlarda da, günümüzde bile bazı usta isimlerden gayet garip, hatta saçma denebilecek şeyler duyuyorum. Hani "ona göre öyle" gibi şeyler değil bunlar. (Cronenberg: Her yönetmen kendi senaryosunu yazmalı) Aklıma geldikçe ve rastladıkça yazmaya çalışacağım.

Sizin hatırladığınız bu tip notlar var mı?

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 04/09/2010 5:19 am
(@nusret13)
Gönderi: 0
 

evet sessiz film döneminde bazı yönetmenlerin sesli çekmeye karar vermeleri üzerine aynen şunları söylemiştir ;

* “Hepiniz saçmalıyorsunuz. Tanrı aşkına, bir aktörün ya da aktrisin konuşmalarını duymayı kim ister ki?..”

( Henry M. Warner - 1927. Sessiz sinema döneminin film yapımcılarından...)

''Sinema, filme alınmış tiyatrodur.''

Robert Bresson

Bresson'un bu sözü gerçekten doğru mu değil mi ya da herkese göre öyle mi? Bence sinema günümüzde tiyatrodan çok çok farklı bir şey...Bu Bresson'un pek saçmalaması olmasa da en azından yanıldığına inandığım sözlerinden birisidir...

 
Gönderildi : 04/09/2010 2:08 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Sizin hatırladığınız bu tip notlar var mı?

Sen hariç hepsi zırvalar bence Görkem.

 
Gönderildi : 06/09/2010 6:12 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Harika gidiyorsun payi.
Senden çok daha yaralayıcı, kırıcı, nedeni hiçkimse tarafından anlaşılamayacak çıkışlar bekliyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/09/2010 12:16 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Harika gidiyorsun payi.
Senden çok daha yaralayıcı, kırıcı, nedeni hiçkimse tarafından anlaşılamayacak çıkışlar bekliyorum.

Bence bana haksızlık yapıyorsun. Sadece başlığın gereksiz olduğunu anlatmaya çalışmıştım kendimce.

 
Gönderildi : 15/09/2010 5:50 am
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Hani "ona göre öyle" gibi şeyler değil bunlar. (Cronenberg: Her yönetmen kendi senaryosunu yazmalı)

Bunun birebir İngilizcesini bulur ve bize de gösterirsen ne ala, ama bulamazsan "ona göre öyle gibi şeyler değil" diyerek kurtulamazsın. Hatta ben derim ki usta değil ama sen zırvalıyorsun. Birincisi, o cümlenin ingilizcesinin başında "I think" olma ihtimali bence çok yüksek. Eğer öyleyse, o zaman direkt ona göre olmuş oluyor zaten. Türkçe çevirilerle olacak iş değil bu. İkincisi de diyelim ki yok, her yönetmen kendi senaryosunu yazmalı dedi, e bu da bir fikirdir netekim niye zırva olsun. Cronenberg hep kendi senaryolarını çeken adam değil ki, niye böyle bir laf etsin, başka bir şey anlatmaya çalışan Lassie mi la bu. Ben her iki ihtimalde de zırvalamadığına eminim, hemen sehpaya götürdün gibi geliyor bana. Gündüz bilgisayarım yok arkamdan konuşmayın oyarım :).

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 15/09/2010 11:01 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Arkandan konuşmayız, sen akşamları aç forumu, o da yeter hacım.

Yemin ediyorum, "şu şöyledir" diyip de benim kadar "belge getir!" talebiyle karşılaşan bir forumcu daha yoktur. Söylediklerimin doğruluğunu göstermek için kitaplığımı taramaktan helak oldum, artık tövbe. Bu sondur, kim ne derse desin, bana ne yahu! Perişan ettiniz beni yaa! 🙂

İşte belge: (Çeviri hatasıdır falan eyvallah Sick. Onu bilemem tabi ama saygın bir dergiden alınmış Cronenberg'in ağzından yazılmış bir metin işte)

Popüler Sinema Dergisi. Haziran 1999 53. sayı. Sayfa 84. Derginin "Sinema Dersleri" köşesinde o hafta Cronenberg konuk edilmiş. TAbi dergi bizzat etmemiştir, bir derleme ve çeviridir bu. 83. sayfanın sonundan 84. sayfanın ilk iki kocaman paragrafına Cronenberg edebiyatı sinemadan daha çok sevdiği, daha üstün bir sanat olarak gördüğü üzerine bir ton şey söylüyor. Hatta bu meseleyi Salman Rütşü ile tartışmışlar elli kere. Birkaç tartışma acilde bitrmiş. 🙂 Tartışma sonunda ikisinin de birbirinden beslenen sanatlar olduğu konusunda fikir birliğine vardıklarını söylüyor. Yazı uzun, can alıcı kısmını aynen alayım: Bu fikir birliğine rağmen: "Bütünüyle bir sinemacı olmak için kendi senaryonuzu yazmanız gerektiğine inanıyorum" diyor Cronenberg. Hatta aynen "ısrar ediyorum!" diyor. (Bunun çeviri hatası olması zayıf bir olasılık Sick) Bundan sonra Stephen Kİng'ten Dead Zone'u çektiğini, bu kibrinden (dikkat: Kibir olduğunu kabul ediyor) "biraz" (sadece biraz!) vazgeçtiğini söylüyor.

Ama mesele "i think" meselesi de değil. Sinema, içerisindeki hemen herkesin kendince haklı olduğu bir mecra. Hatta sanat belki tamamen böyle. Bana göre Peter Greenaway'in "sinema bitti" demesi de zırvalıktır. Ha, bu söylem saygısızca birşey gibi görünüyor belki. Greenaway'ın bir usta olduğu da sinemanın bitmediği de bir gerçektir ama bir usta ne derse desin "ona göre öyle" gibi bir savunma söz konusudur. Bu başlığı açmaktaki amacım ikici kez sorgulanıyor. Madem öyle açıkça söyleyeyim: Görkem, Kerem, Fırat, Bilal, Özgür, Kenan, Barış, Abidin, Abdurrezzak yanlışımsı birşey söylerse "ona göre" gibi bir savunma pek geçerli olamaz ama bir usta istediğini söyler ve asgari ölçüde "ona göre öyle" fikri ile savunulur. Ama hayır, ben bunu kabul etmiyorum. Ustalar da basbayağı zırvalarlar. Kendilerine göre doğru olan birşeyi bir kanun gibi kabul edebilirler. Birsürü iyi filmleri olduğu için söyledikleri kanun gibi algılanır. Ama değildir. Söylediklerinin doğruluğu tartışıldığında her zaman odak, o sözün doğruluğu değil kimden geldiğidir. Oturup 15 yaşında bir çocuk iki dörtlük söz yazsa kimse kalkıp o şarkı sözüne para vermez ama aynı derecede kaliteli sözü Serdar Ortaç yazınca birileri beşyüzbün dolar verir o salak şeye. Mesele aynen budur.

Serdar Ortaç'la Greenaway'i aynı kefeye koyuyor değilim tabi. Ama çoğu zaman ürün'e değil, kaynağa saygı duyuyoruz. "Sinema Bitti!" Hayır abi, sinema bitmedi.(Cronenberg'ten aynen alıyorum: ) "Buna karşılık ben yazan yönetmenle film çekmekle yetinen (yetinen? Yetinmek de ne?) arasında gerçek bir fark olduğunu dşünmekte ısrar ediyorum!" Hayır abi. Bir fark olablir ama bu bir kalite farkı, (söylenende bu var, bir tarafı üstün görme var) üstünlük vs. değildir.

Bu bahsettiklerimin, kaba anlatımla "zırvalık" olarak görmeyeblirsiniz. Dediğim gibi, bu kelime biraz abartılı duruyor olabilir. "Yanlış şeyler söyleyebilir" dersem haklı, "zırvalar" dersem haksız mı olacağım? Mesele buysa değiştireyim başlığı.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 16/09/2010 12:42 am
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Hayır mesele sana göre zırva olduğunu düşündüğün şeyleri "usta" dediğin yönetmenlere mâletmen. Bak şimdi nasıl oluyor bu iş. Cronenberg bir şey söylemişse ona göre öyledir, ben bir şey söylersem bana göre öyledir, sen bir şey söylersen sana göre öyledir. Yani;

Cronenberg bir şeyler söyleyince ona göre öyledir,

Ben Cronenberg haklı dersem bana göre öyledir,

Sen Cronenberg zırvalamış dersen sana göre öyledir.

Şimdi sen kalkıp da Cronenberg'in bir cümlesi için "ona göre öyledir ile kalamaz" dersen mantık bunun neresinde. Adam istediğini söyler yahu. Ne kimse dediği şeyi kanun kabul eder, ne de onun söylemesi o cümleyi sorgulanmaz kılar. Sen de onun söylediğine karşılık fikrini söylersin. Bu kadar basit bir şeyi çok karmaşık bir şey haline getiriyorsun bence. "Kendilerine göre doğru olan birşeyi bir kanun gibi kabul edebilirler. Birsürü iyi filmleri olduğu için söyledikleri kanun gibi algılanır." diyorsun ama bence hiç öyle değil, yani sana göre öyle, napıcaz şimdi :). Morrison 60 ların sonunda demişti Rock is Dead diye. E napalım şimdi ona göre öyleymiş demek ki. O öyle dedi diye müziği bırakmadı kimse. Greenaway öyle dedi diye de sinemayı bırakmadılar. Cronenberg öyle dedi diye de harıl harıl senaryo kasan yönetmenler yoktur eminim. Hatta o dedi diye ben kesin kendi senaryomu yazmalıyım diyen kesinlikle yoktur. Eee ne o zaman şimdi. Salak mı bu adamlar. Yoo, o zaman başka bir durum var ortada. Zırvalıyorlar bunlar'dan daha başka bir yaklaşım lazım belki. Bilmiyorum ben anlamam.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 16/09/2010 1:27 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

"Ona göre öyledir ile kalamaz" dersem mantık şunun şurasında: Sinema ustaları her zaman takip edilen, örnek alınan şahsiyetlerdir. Her mesleğin ustaları öyledir. En azından o mesleğin çömzeleri tarafından takip edilirler. Bu nedenle söyledikleri önemlidir. Bu hata yapamazlar, kusursuzdurlar vs. demek değildir tabi. Onlara göre öyledir, buna da tamam.

Ama herkes, kendince doğru olanı söyler, her söylenen o kişiye göre öyledir. "Basit birşeyi karmaşıklaştırıyorsun" derken haklı bir eleştiri getiriyorsun söylediklerime belki de. Ama bu "ona göre öyle" kalıbından sıyrılıp hangi söylenenleri dikkate alıp hangilerini almayacağız acaba? Ve neye göre? "İşimize geldiğine göre"söylemi biraz nahoş ise bu "ona göre" kalıbını esnetmeye hakkımız olmalı. Kötü niyetle değil. Dediğim gibi kullandığım "zırvalamak" kelimesi, söylenenin gerçekten beklenmeyecek derecede yolundan sapmış olduğunu simgelemek içindi. Ben bu başlıkta, bunları değil gerçekten ustalardan duyduğumuz "doğruluğu tartışılır" söylemleri biriktirmek istiyordum. İstiyorsanız konuşuruz, o ayrı, konuşuyoruz zaten ama temel olarak derdim şu ki: Ustalardan gelmiş şeylerin hangilerini alıp hangilerini almayacağımıza karar verme mekanizmamız, bir ölçüde, "ona göre öyle" kalıbının verdiği esnekliğini dışlar niteliktedir. Çok sevdiğimiz bir adamın bir dediğini kanun gibi alıyorsak, diğer dediğine "o onun fikri, babane" dememiz biraz garip olacak ise bu "seçim hakkımız"ın olma durumu, hoşumuza gitmeyen bazı söylemleri de kabul etmemiz gerekliliğini doğurur. Neden? Çünkü "işimize geleni aldık, gelmeyeni almadık" pozisyonuna girmeyiz bu durumda. İşte bu denklem ustalar için de geçerlidir. "İşinize geleni alın, gelmeyeni almayın" konforu ile rahatça konuştukları olabilir. Bu yetkiyi onlara veren şey de başarıları, elde ettikleri oluyor.

Ve yine ilginç bir not: Hemen herkes, kendince değerli kişilerin söylemlerine tepki gösteriyor. Ben şimdi desem ki "Atilla Dorsay şurada zırva birşey söyledi" muhtemelen kimse buna itiraz etmez. Çünkü Dorsay'ı burada fazlaca önemseyen kimse olduğunu sanmıyorum. Ama Dorsay bir ustadır. Kesinlikle bir ustadır. Benim de Dorsay hakkındaki fikrim pek pozitif yönde değil açıkçası ama usta olduğunu kabul ederim.

Chaplin'in sesli sinemaya delicesine karşı olduğunu biliyor muydunuz? Haklı ya da haksız. Ona göre ya da sana göre. Bunu boşverelim lütfen. Bu ilginç bir not değil mi gerçekten? Kendisi de sonra bir sürü sesli film yaptı. Çok da iyi filmlerdi. Ama önce kalkıp da "sesli sinema gereksizdir" demesi zırvalama değil midir? Kendisi bile kabul etmez mi sizce zırvaladığını?

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 16/09/2010 12:22 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Çok sevdiğimiz bir adamın bir dediğini kanun gibi alıyorsak, diğer dediğine "o onun fikri, babane" dememiz biraz garip olacak ise bu "seçim hakkımız"ın olma durumu, hoşumuza gitmeyen bazı söylemleri de kabul etmemiz gerekliliğini doğurur. Neden? Çünkü "işimize geleni aldık, gelmeyeni almadık" pozisyonuna girmeyiz bu durumda. İşte bu denklem ustalar için de geçerlidir.

Bence pek öyle değil o. Birincisi hoşumuza gitmeyenleri de kabul etmemizi doğurur dersen öyle şeyler dökerim ortaya ne Dostoyevski kalır ne Nietzsche. Usta musta tanımam ben. Adamın biridir o da işte. Bakarım kafama yatarsa güzel söylemiş derim, kafama yatmazsa hastir lan derim dalgama bakarım. Öteki türlüsü tehlikeli bir yere doğru gider çünkü. Adam neyin ustası olursa olsun banane, yaptığı bir iş güzel diye o iş hakkında her söylediğini de kaale alamam, heastiri çekerim, bence herkes öyle yapmalı.

Bir diğer yandan söz yazıya geçince başka türlü bir şey oluyor, arada bazı kaymalar oluyor, tonlamalar gidiyor, mimikler gidiyor, gözler nereye bakıyor belli değil, eller oynuyor mu oynamıyor mu, cümlenin neresinde kesip sigaradan bir fırt çekiyor belli değil, sözü yazıya dökmek çok tehlikeli. Hele ki söyleyen kişiyi daha önce konuşurken görmediyseniz tam işkence. O zaman da bir yerden sonra kendi sesinizle okumaya başlıyorsunuz, dolayısıyla okuduğunuz şeyin sizi ele geçirmesi daha da kolaylaşıyor. Ben hep tonlarım o yüzden. Okuyup okuyup "sittir la deve" demek kolaylaşsın diye. Röpörtaj aforizma yaratma sanatıdır. Ne kadar tehlikeli olduğunu buradan da anlayabiliriz.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 16/09/2010 11:59 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

İlk paragrafın için "valla bravo, ne diyeyim?", ikinci paragrafın için "harbiden ha, bir de bu var" diyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 17/09/2010 2:43 am
Paylaş: