Forum

türk filmlerinin za...
 

türk filmlerinin zarar etmesi

17 Gönderi
9 Üyeler
0 Reactions
3,784 Görüntüleme
 tute
(@tute)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

http://www.ensonhaber.com/turk-filmleri-sezonu-zararla-kapatti-2012-05-24.html " onclick="window.open(this.href);return false;" onclick="window.open(this.href);return false;

haber gerçi biraz abartı gibi geldi ama öyle olabilir de. nuri bilge'nin filmleri yurtdışında kar ediyodur ama diğer çoğu film sadece türkiyede gösteriliyor. mesela zeki demirkubuzun filmini o kadar az kişi izledi ki çok fazla hasılat yapmamıştır. ya da celal tan'ın bütçesi 600 000 tl bildiğim kadarıyla ama 40 bin kişi falan izledi. bu filmler tüm bu zararlara rağmen nasıl çekiliyor? sonuçta yapımcılar her yıl cebinden ödeyerek yapmıyorlardır bu filmleri. e bu filmlerle geçinen koskoca ekipler var. ama yine de görünürde zarar ediyor filmler.

 
Gönderildi : 14/06/2012 7:26 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Sadece görünürde zarar etmiyorlar, gerçekten zarar ediyorlar. Ve bu gayet normal. Çünkü daha önce de konuşutğumuz gibi bu filmlerin çoğu bayağı bayağı kötü zaten. Ha... Kâr edenler çok mu iyi, o da başka mesele. Ama Türk sineması, izleyicisiyle bağını, ilişkisini, ona ne verebileceğini ve ondan ne beklediğini henüz netleştirebilmiş değil.

Esas mesele: Türk sineması halâ izleyicinin profilini çıkaramamış, profesyonel sinemanın ve bu işi bir sektör hâline getirmenin gerekliliklerini çözememiştir. Genel izleyici kitlesine hitap eden vasatın üzerine filmler yapamamaktadır. Çünkü ülkedeki neredeyse tüm yapımcılar kısa yoldan köşeyi dönme merakındadırlar. Çok azı sinemayı gerçekten bilip tanımaktadır. Çok azı gerçek sinemacıdır. Zarar ettiği halde nasıl üretmeye devam ediyorlar sorusunun henüz bir cevabı yok. Çünkü edemeyecekler zaten. Bu gidişle türk sineması izleyicisini kaybedecek. Fİlmlerin çoğunun bütçesi küçüktür ya da farklı farklı yapımcıların yaptığı filmlerdir. Her bir yatırımcı bir batacak, iki batacak, üçüncüde çıkacak, diğer ikisinde tekrar batacak vs. Dayandığı kadar dayanacak, olmazsa bırakacak, olursa devam edecek vs. Tamamen düzensiz ve başıboş bir yatırımcılık söz konusu bu işte.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/06/2012 11:34 am
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

Aslında Türkiye'deki seyirci profilini belirleyen araştırmaların yanında, gişe şampiyonu olan filmlerin analiziyle de görülmektedir ki;
Ergen diye aşağıladığımız 11-17 yaş arası ve çoğunluğu erkek 500.000 lik sadık bir sinema izleyicisi ortaya çıkmaktadır.
Filmin içinde aşk ta olursa, bu sefer yaklaşık 250.000 civarında ergen kız da bu kitleye dahil olmaktadır.
Hatta bunların bir kısmı aynı filmi iki veya daha fazla seyretmektedir.
Bu itibarla, Recep İvedik-Cem Yılmaz, efektleri kaliteli yabancı bilim-kurgu filmleri ile medyanın pompaladığı yakışıklı aktörlerin olduğu filmler, yukarıda bahsettiğim ergen kitlesi tarafından izlenmesi nedeniyle, 500.000 izleyici barajını geçmektedir.
Hatta bu ergen kitlesi aynı zamanda filmin reklamını da yaptığı için, beğendikleri filmler ayrıca bir milyon barajını da geçebilmektedir.
Bu yüzden devamlı çevresinde kendilerine ne yapmaları gerektiğini anlatan büyüklerinden bıktıkları için, gerek altın portakal gerekse de oskar alan, didaktik ve mesaj kaygıyılı; sanatsal veya dramsal filmlere gitmedikleri için, bu tür filmler Türkiye'deki bilinçli seyirci kitlesinin sayısı olan, 15.000 ila 85.000 izleyici barajına sıkışmaktadır.
Bu nedenle kar eden bir film yapmak isteniyorsa, bir çok sinemacının zekasını ve tipini eleştirdiği ERGEN kitlesine yönelik filmler yapması gerekmektedir.
Türkiye'de gişe rekoru yapan filmleri izlemeden sadece isimlerine de bakarak, bu söylediklerimi anlayabilirsiniz.
Saygılarımla,

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 14/06/2012 12:47 pm
(@sirulas)
Gönderi: 19
 

Yönetmenler filmleri kendileri ve sanat için çekerler. Tan Tolga 2 milyon dolar bulsun zarar ediceksede çekinmeden projelerini gerçekleştirecektir.

 
Gönderildi : 14/06/2012 2:20 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

bence de filmi derdi olan çeker, kendi derdini anlatabilmek için.
adam ne kadar kaliteliyse derdi de o kadar evrensele yaklaşır 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 14/06/2012 2:25 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

kar eden bir film yapmak isteniyorsa, bir çok sinemacının zekasını ve tipini eleştirdiği ERGEN kitlesine yönelik filmler yapması gerekmektedir.
Türkiye'de gişe rekoru yapan filmleri izlemeden sadece isimlerine de bakarak, bu söylediklerimi anlayabilirsiniz.

Bu iddia tamamen doğru değil. Ergen kitlesine hitap etmek para kazandırabilir ama her örnek için geçerli değil bu. Babam ve Oğlum, Eşkıya, Fetih gibi filmler ergenlere hitap eden işler değil. Ayrıca ülkemiz ergenleri yerli filmler kadar scary movie, amerikan pastası gibi filmlere de para kazandırıyorlar. PEki neden bu tip filmler bizim sinemamızda üretilmiyor? Demek ki hedef kitle her zaman ergenler olmuyor. Olamaz da zaten. Ayrıca Recep İvedik serisi kesinlikle sadece ergen filmi değildir. Cem YIlmaz, Şahan falan zaten zerre yakışıklı herifler değillerdir, olmadıkları için de bu yolla izleyici çekmezler, çekemezler.

Bu söylediklerin Hollywood için geçerli daha çok. Bizim sinemamız için şu an tek geçerli formül meşhur komedyenlerin olduğu, leman mizahına dayanan (yurdum insanı, kıro/hanzo/barzo/maganda vs esprileri, uzayda türk, pariste türk vs.) filmler kazanır. Cem YIlmaz, Yılmaz Erdoğan, Şafak Sezer, Tolga Çevik vs. Ve bu formül de artık yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Çünkü insanlar fark etmese de bu filmlerin alayı köyü. Gora, Arog, Recep İvedikler, Tolga Çeviğin son iflmi... Hepsi ama hepsi aslında kötü. Sadece yeni nesil oldukları için farklı görünüyor. Ve izleyici kitlesi bu kötüleri deneyimleyerekten olayı çözecek.

TÜrk sineması arayışta, izleyicisini yakalamanın derdinde. Ama bunu başaramıyor. Başaramayacak da zaten bir süre. Çünkü sektör, gerçek sinemacıların elinde değil. Bayağı birileri batsın, b.ktan b.ktan işlerden tiksinsin millet, sektördeki salaklar "olmuyo olm böyle, naapças?" olayına girsin, işte o zaman birşeyler değişecektir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/06/2012 2:31 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Yönetmenler filmleri kendileri ve sanat için çekerler. Tan Tolga 2 milyon dolar bulsun zarar ediceksede çekinmeden projelerini gerçekleştirecektir.

Bu da doğru değil. "Zarar edecekse de" diye birşey yok. milyon doları batıran birinin sektörde kalması çok zordur. Ve izleyiciyi bu kadar önemsemeden hareket etmek, hele hele türkiye gibi bir ülkenin dar piyasasında pek olanaklı değil. Ayrıca zarar edeceği belli olan bir iflme hiçbir yapımcı para yatırmaz. Bu nedenle de bahsettiğin özellikteki adamlar kendi burunlarının diklerine gidebilmek için (takdir edilesi bir yaklaşımdır bu genelde) kendi bütçeleri ile çekerler filmlerini. Para bulmaya uğraşmazlar.

Ayrıca bahsettiğimiz konu bağlamında sanattan söz açmak zor. Popüler sinemadan bahsediyoruz. İkisi bir arada çok nadiren var olabilir. Bizim ülkemizde ise çok çok daha nadiren. Hatta bildiğim kadarı ile hiç.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/06/2012 2:36 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

bence de filmi derdi olan çeker, kendi derdini anlatabilmek için.
adam ne kadar kaliteliyse derdi de o kadar evrensele yaklaşır 🙂
bu arada Türk toplumunun derdi yoktur, şükürcüyüz çok şükür :DD
o yüzden de inkılaplar da yenilikler de filmler de havada kalır 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 14/06/2012 2:45 pm
(@sirulas)
Gönderi: 19
 

Yönetmenler filmleri kendileri ve sanat için çekerler. Tan Tolga 2 milyon dolar bulsun zarar ediceksede çekinmeden projelerini gerçekleştirecektir.

Bu da doğru değil. "Zarar edecekse de" diye birşey yok. milyon doları batıran birinin sektörde kalması çok zordur. Ve izleyiciyi bu kadar önemsemeden hareket etmek, hele hele türkiye gibi bir ülkenin dar piyasasında pek olanaklı değil. Ayrıca zarar edeceği belli olan bir iflme hiçbir yapımcı para yatırmaz. Bu nedenle de bahsettiğin özellikteki adamlar kendi burunlarının diklerine gidebilmek için (takdir edilesi bir yaklaşımdır bu genelde) kendi bütçeleri ile çekerler filmlerini. Para bulmaya uğraşmazlar.

Ayrıca bahsettiğimiz konu bağlamında sanattan söz açmak zor. Popüler sinemadan bahsediyoruz. İkisi bir arada çok nadiren var olabilir. Bizim ülkemizde ise çok çok daha nadiren. Hatta bildiğim kadarı ile hiç.

Görkem bana görede sen yanılıyorsun amaç ile aracı karıştırıyorsun. İzleyici sadece araçtır. Issız Adam, Babam ve Oğlum gibi örneklerde Çağan Irmak kendi beğenisini düşüncelerini çok insan görsün onaylasın diye o filmleri çekmedi adım gibi para için çekildi o filmler. Eski yeşilçam sinemasında ise halkın beğendiği şaban tiplemesinin yanına filmin asıl amacı olan politik doktirinler yerleştirildi.

 
Gönderildi : 14/06/2012 6:21 pm
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

kar eden bir film yapmak isteniyorsa, bir çok sinemacının zekasını ve tipini eleştirdiği ERGEN kitlesine yönelik filmler yapması gerekmektedir.
Türkiye'de gişe rekoru yapan filmleri izlemeden sadece isimlerine de bakarak, bu söylediklerimi anlayabilirsiniz.

Bu iddia tamamen doğru değil. Ergen kitlesine hitap etmek para kazandırabilir ama her örnek için geçerli değil bu. Babam ve Oğlum, Eşkıya, Fetih gibi filmler ergenlere hitap eden işler değil. Ayrıca ülkemiz ergenleri yerli filmler kadar scary movie, amerikan pastası gibi filmlere de para kazandırıyorlar. PEki neden bu tip filmler bizim sinemamızda üretilmiyor? Demek ki hedef kitle her zaman ergenler olmuyor. Olamaz da zaten. Ayrıca Recep İvedik serisi kesinlikle sadece ergen filmi değildir. Cem YIlmaz, Şahan falan zaten zerre yakışıklı herifler değillerdir, olmadıkları için de bu yolla izleyici çekmezler, çekemezler.

Bu söylediklerin Hollywood için geçerli daha çok. Bizim sinemamız için şu an tek geçerli formül meşhur komedyenlerin olduğu, leman mizahına dayanan (yurdum insanı, kıro/hanzo/barzo/maganda vs esprileri, uzayda türk, pariste türk vs.) filmler kazanır. Cem YIlmaz, Yılmaz Erdoğan, Şafak Sezer, Tolga Çevik vs. Ve bu formül de artık yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Çünkü insanlar fark etmese de bu filmlerin alayı köyü. Gora, Arog, Recep İvedikler, Tolga Çeviğin son iflmi... Hepsi ama hepsi aslında kötü. Sadece yeni nesil oldukları için farklı görünüyor. Ve izleyici kitlesi bu kötüleri deneyimleyerekten olayı çözecek.

TÜrk sineması arayışta, izleyicisini yakalamanın derdinde. Ama bunu başaramıyor. Başaramayacak da zaten bir süre. Çünkü sektör, gerçek sinemacıların elinde değil. Bayağı birileri batsın, b.ktan b.ktan işlerden tiksinsin millet, sektördeki salaklar "olmuyo olm böyle, naapças?" olayına girsin, işte o zaman birşeyler değişecektir.

Ben Sinema gişesine hakim olan ve yılda en az 20 film seyreden ve sayıları 500.000 ni geçen ergenlerin, Türkiye'deki sinemaları ve yapımcıları ayakta tutan kitle olduğunu söylüyorum. Elbette ergen filmleri dışında da bazı filmler gişede başarılı olabilir.
Çağan Irmak filmleri elbette "Ergen" filmi değildir. Çağan Irmak Asmalı Konak, Babam ve Oğlum konsepti ile, özellikle memur ve emekli kesimi ile yeşilçam nostaljisini özleyen nadir sinemaya giden bir kitleye hitap etmektedir. Ancak, bu kitle sinemaya yılda sadece 4-5 defa gitmektedir. Dolayısıyla bunların bir devamlılığı bulunmamaktadır.
Sizin de belirttiğiniz gibi, özellikle de Amerikan yapımlarını ve Cem Yılmaz, Şahan, Tolga Çevik gibi ergen türü mizah yapanları, daha önce bahsettiğim sinemaya sadık kitle beslemektedir.
Diğer taraftan, Cem Yılmaz, Şafak Sezer ile Şahan Gökbakar'ın gişede düşüşe geçmelerinin sebebi ise, sinema kesiminden kendilerine intikal eden eleştiriler nedeniyle, yaptıkları işe sanatsal bir boyut katma endişesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Bu nedenle yaptıkları filmde sanatsal öğelere odaklanırken, esas müşterileri olan ergenlerin konseptinden uzaklaşmakta dolayısıyla filmlerine yine aynı kitle giderken, bu sefer etraflarına filmin kötü olmasından bahsetmeleri ile ikinci veya daha fazla aynı filme gitmemeleri sonucu, bu filmleri gişede kan kaybetmektedir.

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 14/06/2012 7:42 pm
(@toska)
Gönderi: 67
 

Yönetmenler filmleri kendileri ve sanat için çekerler. Tan Tolga 2 milyon dolar bulsun zarar ediceksede çekinmeden projelerini gerçekleştirecektir.

Bu da doğru değil. "Zarar edecekse de" diye birşey yok. milyon doları batıran birinin sektörde kalması çok zordur. Ve izleyiciyi bu kadar önemsemeden hareket etmek, hele hele türkiye gibi bir ülkenin dar piyasasında pek olanaklı değil. Ayrıca zarar edeceği belli olan bir iflme hiçbir yapımcı para yatırmaz. Bu nedenle de bahsettiğin özellikteki adamlar kendi burunlarının diklerine gidebilmek için (takdir edilesi bir yaklaşımdır bu genelde) kendi bütçeleri ile çekerler filmlerini. Para bulmaya uğraşmazlar.

Ayrıca bahsettiğimiz konu bağlamında sanattan söz açmak zor. Popüler sinemadan bahsediyoruz. İkisi bir arada çok nadiren var olabilir. Bizim ülkemizde ise çok çok daha nadiren. Hatta bildiğim kadarı ile hiç.

Görkem bana görede sen yanılıyorsun amaç ile aracı karıştırıyorsun. İzleyici sadece araçtır. Issız Adam, Babam ve Oğlum gibi örneklerde Çağan Irmak kendi beğenisini düşüncelerini çok insan görsün onaylasın diye o filmleri çekmedi adım gibi para için çekildi o filmler. Eski yeşilçam sinemasında ise halkın beğendiği şaban tiplemesinin yanına filmin asıl amacı olan politik doktirinler yerleştirildi.
Coppola filmleri mi sanatsal açıdan yetersiz veya Scorsese veya Oliver Stone filmleri. Hangisi sanatsal açıdan yetersiz ve hangisi gişede bozguna uğramış..

2 milyonu batırmakla sanat arasında bir bağlantı göremiyorum.İkisi birlikte gayet de güzel oluyor.(Örnek de yukarıda saydıklarım)Zaten öyle olmasaydı 40 milyonluk JFK batar Stone da çoktan bir sahil kasabasına yerleşirdi.

Ama Görkem'e katılıyorum bu isimlerin sayısı fazlasıyla sınırlı;Türkiye'de ise hiç yok.

kar eden bir film yapmak isteniyorsa, bir çok sinemacının zekasını ve tipini eleştirdiği ERGEN kitlesine yönelik filmler yapması gerekmektedir.
Türkiye'de gişe rekoru yapan filmleri izlemeden sadece isimlerine de bakarak, bu söylediklerimi anlayabilirsiniz.

Bu iddia tamamen doğru değil. Ergen kitlesine hitap etmek para kazandırabilir ama her örnek için geçerli değil bu. Babam ve Oğlum, Eşkıya, Fetih gibi filmler ergenlere hitap eden işler değil. Ayrıca ülkemiz ergenleri yerli filmler kadar scary movie, amerikan pastası gibi filmlere de para kazandırıyorlar. PEki neden bu tip filmler bizim sinemamızda üretilmiyor? Demek ki hedef kitle her zaman ergenler olmuyor. Olamaz da zaten. Ayrıca Recep İvedik serisi kesinlikle sadece ergen filmi değildir. Cem YIlmaz, Şahan falan zaten zerre yakışıklı herifler değillerdir, olmadıkları için de bu yolla izleyici çekmezler, çekemezler.

Bu söylediklerin Hollywood için geçerli daha çok. Bizim sinemamız için şu an tek geçerli formül meşhur komedyenlerin olduğu, leman mizahına dayanan (yurdum insanı, kıro/hanzo/barzo/maganda vs esprileri, uzayda türk, pariste türk vs.) filmler kazanır. Cem YIlmaz, Yılmaz Erdoğan, Şafak Sezer, Tolga Çevik vs. Ve bu formül de artık yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Çünkü insanlar fark etmese de bu filmlerin alayı köyü. Gora, Arog, Recep İvedikler, Tolga Çeviğin son iflmi... Hepsi ama hepsi aslında kötü. Sadece yeni nesil oldukları için farklı görünüyor. Ve izleyici kitlesi bu kötüleri deneyimleyerekten olayı çözecek.

TÜrk sineması arayışta, izleyicisini yakalamanın derdinde. Ama bunu başaramıyor. Başaramayacak da zaten bir süre. Çünkü sektör, gerçek sinemacıların elinde değil. Bayağı birileri batsın, b.ktan b.ktan işlerden tiksinsin millet, sektördeki salaklar "olmuyo olm böyle, naapças?" olayına girsin, işte o zaman birşeyler değişecektir.

Ben Sinema gişesine hakim olan ve yılda en az 20 film seyreden ve sayıları 500.000 ni geçen ergenlerin, Türkiye'deki sinemaları ve yapımcıları ayakta tutan kitle olduğunu söylüyorum. Elbette ergen filmleri dışında da bazı filmler gişede başarılı olabilir.
Çağan Irmak filmleri elbette "Ergen" filmi değildir. Çağan Irmak Asmalı Konak, Babam ve Oğlum konsepti ile, özellikle memur ve emekli kesimi ile yeşilçam nostaljisini özleyen nadir sinemaya giden bir kitleye hitap etmektedir. Ancak, bu kitle sinemaya yılda sadece 4-5 defa gitmektedir. Dolayısıyla bunların bir devamlılığı bulunmamaktadır.
Sizin de belirttiğiniz gibi, özellikle de Amerikan yapımlarını ve Cem Yılmaz, Şahan, Tolga Çevik gibi ergen türü mizah yapanları, daha önce bahsettiğim sinemaya sadık kitle beslemektedir.
Diğer taraftan, Cem Yılmaz, Şafak Sezer ile Şahan Gökbakar'ın gişede düşüşe geçmelerinin sebebi ise, sinema kesiminden kendilerine intikal eden eleştiriler nedeniyle, yaptıkları işe sanatsal bir boyut katma endişesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Bu nedenle yaptıkları filmde sanatsal öğelere odaklanırken, esas müşterileri olan ergenlerin konseptinden uzaklaşmakta dolayısıyla filmlerine yine aynı kitle giderken, bu sefer etraflarına filmin kötü olmasından bahsetmeleri ile ikinci veya daha fazla aynı filme gitmemeleri sonucu, bu filmleri gişede kan kaybetmektedir.
Cem Yılmaz, Şafak Sezer,Şahan Gökbakar: bu adamlar son filmlerine ne gibi sanatsal boyutlar kattılar gerçekten merak ediyorum.

 
Gönderildi : 14/06/2012 8:36 pm
(@sirulas)
Gönderi: 19
 

Coppola filmleri mi sanatsal açıdan yetersiz veya Scorsese veya Oliver Stone filmleri. Hangisi sanatsal açıdan yetersiz ve hangisi gişede bozguna uğramış..

2 milyonu batırmakla sanat arasında bir bağlantı göremiyorum.İkisi birlikte gayet de güzel oluyor.(Örnek de yukarıda saydıklarım)Zaten öyle olmasaydı 40 milyonluk JFK batar Stone da çoktan bir sahil kasabasına yerleşirdi.

Ama Görkem'e katılıyorum bu isimlerin sayısı fazlasıyla sınırlı;Türkiye'de ise hiç yok.

Müthiş örnekler verdin ve konuyu tamda istediğim yöne çektin. Coppola sineması faşist ve muhafazakardır. Dolayısıyla sisteme yöneltilen eleştirileri tanrı karikatürüne dönüştürdüğü sinemasal imge halindeki mafyaya doğrultur. Sisteme yönelik eleştirileri kişilere yönlendirir. Baba 1 ve Baba 2'nin açılış sahnelerinde bu çok açıktır. Kedi tırmalayan mafya babası ve halkın küfürlerini ikame halinde Michael Corleone'ye ileten bürokrat. Filmlerin çıkış tarihleri zaten 1968 isyanı sonrası ideolojik boşluğa düşmüş kitlelerin imdadına yetişmiştir.

Scorsese çok iyi fakat bana göre postmodern filmler çeker. Şuan egemen olan bu anlayışın sinemadaki temsilinden faydalanmaktadır.

Oliver Stone'nun filmlerine bakıyoruz
Salvador, Platoon, Nixon, JFK, Wall Street(1987), Born on the Fourth July, World Trade Center, Wall Street (2010)

Yani Amerikanın yakın tarihindeki önemli olayları konu alır. Bu filmlere politik doktirinler yerleştirmese dahi bu filmleri geneli yakın plan kullanılmış sahnelerden oluştursa bile filmler bireysel muhafazakar ideolojinin kucağına düşer. Ayrıyetten JFK filminde müthiş bir sosyolojik gözlemle Amerikada oluşmuş tarikat (illuminati, bilderberg ve skulls and bones) paranoyasından (bana göre değil) faydalanır. Filmin alegorisi, retoriği tamamen o örgütlere gönderme yapar. Filmde adı geçmez bu örgütlerin fakat her sahnededirler. Sanat uğruna Hollywood'da da film batmıştır tabi. En ünlüsü Heaven's Gate filmidir. Bana göre müthiş filmdir ve stüdyosunu batırmıştır. Amerika'ya sonradan gelmiş göçmenlerin önceden belirlenmiş listeyle öldürülmesini konu alır.

 
Gönderildi : 15/06/2012 7:21 am
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
 

Cem Yılmaz, Şafak Sezer,Şahan Gökbakar: bu adamlar son filmlerine ne gibi sanatsal boyutlar kattılar gerçekten merak ediyorum.

Daha önce;
Diğer taraftan, Cem Yılmaz, Şafak Sezer ile Şahan Gökbakar'ın gişede düşüşe geçmelerinin sebebi ise, sinema kesiminden kendilerine intikal eden eleştiriler nedeniyle, yaptıkları işe sanatsal bir boyut katma endişesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
demiştim.
Dolayısıyla sanatsal boyut kattılar demedim. Ancak, bu kaygıyla oto sansür uyguladıkları, daha ergen mizahı yapmaktan kendilerini alıkoydukları için, daha önceki çalışmalarına göre daha az ergen espriler ürettiler.

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 15/06/2012 12:34 pm
(@efexan122)
Gönderi: 18
 

Gerçekten takip edilmesi gerekilen bir konu olmuş. Çok bilgi barındırıyor içerisinde. Ben de bu bilgi kitlesine biraz daha farklı açıdan bakmaya çalışayım.

Öncelikle, kar veya zarar işinden giriş yapayım. Bu vakte kadar okuduğum kitaplarda hep şu noktaya dikkat çekilir, bu işte batma ihtimalinizde kazanma ihtimalinizle aynı. Ben de filme bakarken bu açıdan kumar olarak bakıyorum ki, büyük grupların bir araya gelerek oynadıkları büyük bir kumardır sinema... Bileği güçlü olandan ziyade, zekası ve tecrübesi olanın hakimiyet altında tuttuğu bir alan.

Öncelikle burada dikkati çekmek istediğim nokta, filme hakim olacak olan zeka. Filmin konusundan, örgüdeki mükemmelliğine, masrafların düşürülerek (mekanı daraltmak, oyuncu kadrosunu şişirmemek) filmi daha ucuz bir şekilde üretmeye, ve en önemlisi pazarlamadaki ustalığıa kadar uzanabilecek bilgi kapasitesi. Örneklendirecek olursak, bir banka soygunu anlatalım mesela.
eğer bankayı herkesin rahatlıkla bildiği büyük bir caddeden seçip, güpegündüz soymaya kalkarsak, bunun için kurulması gereken setin maliyeti oldukça yüksek olur. Çünkü alışılagelindiği gibi, banka soygununda seyirciyi doyurabilmeniz için, filmde gereken noktaları iyi doldurmanız gerekecektir. Banka içerisi, banka önü, figüranlar, gerekli izinler vs vs.... Haliyle böyle yazılmış bir filmi çekebilmeniz için önce bankayı hakikaten soymanız gerekebilir 🙂 Oysa aynı banka soygununu, daha sığ bir köşedeki banka için ele alırsak masraf biraz düşer. Hatta bankayı, yer altından soymaya kalkışırsak masraf daha da düşecektir.
Özellikle uzun bir dönem Hollywood yapımcıları, birbiri ardına filmler çıkartıp bu güzergahta seyirler işledilerr. Buradaki en önemli nokta, ürünümüzü oluştururken kar etmemizdir. Bu sitede herkes 50 milyon$ bütçeyle film çekebilir. Ama bizim, 1milyon$ bütçeyle çekip, aynı başarıyı ya da daha fazlasını yakalayabilmemizdedir bu işin sırrı. Hotel serisini bilmeyen yoktur sanırım. Çok sevdiğim filmler değil ama, adamlar özellikle ilk yaptıkları filmde oldukça dar bir konu ve dar mekanlar çerçevesinde, aksiyon filmlerine nazaran düşük bir bütçeyle çalıştılar. Film ticari açıdan yeterli görüldü ve devam filmlerine gidildi.
Tabi burada en önemli noktalardan birisi bizim ülkemizdeki üretkenlik problemi. Öyle ki, yazılan romanlar olsun, hikaye kitapları olsun modern dünyanın oldukça gerisinde bir zihinle yazılmakta. haliyle böyle kitaplardan esinlenilerek film yapmak, yapımcıya büyük maliyet ve düşük başarı getirmekte. Özellikle hala öğütlenilmiş gibi tüm ağızlardan aşk üzerine filmler yapılması, romanlar yazılması, işleri oldukça zorlaştırmakta. Burada önemli olansa, aşkın bir tema değil, temayı destekleyecek ögelerden olması gerektiği.
Yine bir önrekle güzelleştirelim bu kısmı. Mesela, abd filmlerinin hemen hemen tamamında mutlaka öpüşme sahnesi bir figür olarak kullanlmaktadır. Şimdi siz bir film yapsanız ve filmin ana kurgusu öpüşme üzerine oluşturulsa, buradan ne kazanabilirsiniz. Birilerinin figürü sizin gerçeğiniz gibi olacak, bu da çok gülünç olacak. Tabi burada, öpüşürken eşini yiyen bir piskopatı çekiyorsanız amenna 🙂
Bir de eklemek gerekilen bir husus, aşk demişken; dünya porno sektörünün %80 los angeles yapımlarıdır. Şimdi, biz etik kurallar kültürü vs br kenara bırakıp filmlerimizde pornografiye başvursak bile ne kadar başarılı olabiliriz ortada. Tabi yukarıdaki yazılarda adı geçen ergen kesiminin ilgisi yoğun olacaktır 🙂

Bir diğer husus olarak ta Pazarlamaya dikkat çekip yatayım, daha çok yazacaktım ama yoruldum 🙂 Ben çocukken tvlerin reklam aralarındaki sürenin uzunluğuna dikkat çeken babam hep şöyle derdi: " bunlar yahudi oğlum, 10 liraları olsa 1 lirasını kullanıp, 9 lirasını reklama yatırırlar" İşte film burada biter. saygılar.

herkes kendi karakterini akord etsin lütfen

 
Gönderildi : 16/06/2012 7:20 am
 tute
(@tute)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Zarar ettiği halde nasıl üretmeye devam ediyorlar sorusunun henüz bir cevabı yok. Çünkü edemeyecekler zaten. Bu gidişle türk sineması izleyicisini kaybedecek. Fİlmlerin çoğunun bütçesi küçüktür ya da farklı farklı yapımcıların yaptığı filmlerdir. Her bir yatırımcı bir batacak, iki batacak, üçüncüde çıkacak, diğer ikisinde tekrar batacak vs. Dayandığı kadar dayanacak, olmazsa bırakacak, olursa devam edecek vs. Tamamen düzensiz ve başıboş bir yatırımcılık söz konusu bu işte.
mesela nuri bilge, zeki demirkubuz, semih kaplanoğlu falan bu sinemacıların pek kar ettiğini sanmıyorum ama bunlar nasıl devam ediyor? semih kaplanoğlu ve nuri bilge yurtdışı ödülleri sayesinde belki yeterli satış elde edebiliyordur ama zeki demirkubuz mesela sadece türkiyede izleniyor bildiğim kadarıyla. o da çok fazla değil. ama adamın 9 filmi var. sandığımız gibi zarar etmiyorlardır belki de.

 
Gönderildi : 05/07/2012 3:46 am
Sayfa 1 / 2
Paylaş: