Anlatamamışım.
Şimdi olay şu:
Ezilen sınıflar var. Sosyalist öncüler de, ezilen sınıfları örgütleyip, bir mücadeleye yöneltmeliler.
Şimdi bu öncü mantığında iki temel farklılık var. Biri ezilen sınıfları bilinçsiz, eziliyor olduklarının, sistemin kölesi olduklarının farkında olmayanlar olarak görürken, kendilerini ayrıcalıklı bir konuma koyar ve ezilen sınıflara o şekilde yaklaşır.
İkincisi ise bu yaklaşıma bir eleştiri olarak doğdu. Dediler ki, ezilen sınıflar komple bilinçsiz değildir, eziliyor olduklarının kısmen farkındadır, hatta bunu birçok şekilde ifade eder, buna aldığı ürünleri kullanışından tut, gündelik hayatındaki kültürel ifadeler de dahildir. Ama bu "kısmi" bilinçlilik durumu bir sınıf bilincine, örgütlülük bilincine evrilmemiştir. İşte sosyalist öncülerin yapması gereken, ezilen sınıflarda kısmı olarak var olan bir bilinç durumunu örgütlemek ve bunu sistem karşıtı bir bütünlüklü bilince evriltmektir.
Dolayısıyla, kapitalizm içinde üretilen ürünlerin tüketim biçimleri içinde kısmi bir devrimci bilinç barındırdığından sosyalistler bunları bir kenara atmamalı önemsemelidirler. Onları tamamlayabilmek için yol açmalıdırlar.
Örnek:
bir araştırma yemekteyiz ve magazin programlarının en çok izlendiği yerlerin yoksul mahalleleri olduğunu söyledi. İlk grup sosyalistler bu sonucu, bilinçsiz kitle, birilerinin onlara bu yapıyor olduklarının yanlış olduğunu söylemesi lazım biçiminde değerlendirir. İkinci grup ise acaba nasıl tüketiyorlar diye sorarak, o sese kulak verir. Bu araştırma böyle bir araştırmaydı ve bu izleme eyleminde yoksulların baştan sona lzenginlere, adeletsizliğe lanet ederek izlediklerini ortaya çıkardı. Dolayısıyla birilerinin bilinçsizlik gördüğü bir yerde devrimci bir ifadeye yönelmemiş, ama kısmi olarak bir isyanı içinde barındıran bir bilinç vardır. O nedenle sistemin içinde olan şeylerin içinde böyle isyan bilinçleri olabileceği için sistemin içinde olmak önemlidir, devamlı gözlem içinde olmalıyızdır.
Beş milyon kişinin izlediği, özellikle alt sınıflar tarafından rabet edilen Recep İvedik bu yüzden incelenmesi değer verilmesi gereken bir filmdir.
Ama tabi diğer eleştirin çok doğru. Yukarıdaki örnekten gidecek olursak yemekteyiz de magazin programları da sistemin göbeğindedir. Ama işte bunlar sistemin bir parçasıdır deyip bir köşeye atamazsın. Bir yandan onun içindeki sömürü düzeni içinde olan çalışanla mücadele ederken bir yandan onu izleyenle birlikte mücadele etmelisin.
Zaten o yüzden diyoruz ki, bir filmin tam devrimci bir potansiyeli olabilmesi için sadece ne söylediği değil nasıl yapıldığı da önemlidir.
Önemli olan hem yapım aşamasını hem söylediği şeyi bütünlüklü birdevrimcilie taşımak gerekir.
çoğunluğuna katılmakla beraber şunu belirtmek isterim
alıntıdır:
Zaten o yüzden diyoruz ki, bir filmin tam devrimci bir potansiyeli olabilmesi için sadece ne söylediği değil nasıl yapıldığı da önemlidir.
Önemli olan hem yapım aşamasını hem söylediği şeyi bütünlüklü birdevrimcilie taşımak gerekir.
Ben de diyorum ki bir filmin devrimci olması için o potansiyele sahip olması için izlenen yol şu an kapitalizmden geçiyor ve birileri sömürülürken birileri zengin oluyor.
Benim bu söylediklerim 60 yıl öncesine aitse ve şu an hala sistem bu şekilde işliyorsa sadece beyinlerimizi yormuş ama adımlar atmışız. Eylem var mı? Yok!! Öyleyse ben düşüncemi sandıkta da sunuyorum hani başbakan diyor ya " Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama 5 yılda bir" aynen öyle, konuşalım konuşalım bi sonuç yok. Benim anlamadığım nokta şu; ya sistem harbiden çok büyük, ya da biz sistemi büyüttük ve bir canavara dönüştürdük (aslında olmayan)
3 2 1 Akııyoorrrr!
Ben de diyorum ki bir filmin devrimci olması için o potansiyele sahip olması için izlenen yol şu an kapitalizmden geçiyor ve birileri sömürülürken birileri zengin oluyor.
Doğru; işte en son söylemek istediğim bu.
Böyle olmaması gerekiyor, ama bu da beraberinde sistem çok büyük boşverin mücadeleyi gibi bir sonuca itmemeli bizi.
Ben de diyorum ki bir filmin devrimci olması için o potansiyele sahip olması için izlenen yol şu an kapitalizmden geçiyor ve birileri sömürülürken birileri zengin oluyor.
Doğru; işte en son söylemek istediğim bu.
Böyle olmaması gerekiyor, ama bu da beraberinde sistem çok büyük boşverin mücadeleyi gibi bir sonuca itmemeli bizi.
kesinlikle!!! Biz eğer duruşu olan bir insansak bu uğurda savunduğumuz olguları maksimum seviyeye çıkarıp karşı olduğumuz olguları minimize etmeliyiz.
3 2 1 Akııyoorrrr!
insanlık bir sistem olmadan yaşar mı ? hayır. ( istenilerek getirilmese bile eninde sonunda kendi kendine oluşur )
herkes mutlu olduğu bir sistem ister mi ? evet.
peki bir sistemde herkes mutlu olabilir mi? hayır.
sistemi eleştiren bir kesimin istediği olduğunda, ortaya " yeni eleştirenler " çıkacak mı? evet.
Sistem adaletsiz, sistem yetersiz veya sistem tamamen yanlış. Farketmez, sonuçta bu sistem içinde yaşıyorsan, sistem karşıtlığı için bile olsa, yaptığın şeyler eninde sonunda, farkında olarak yada olmayarak sistemin ürünleri, sistemin araçları ve sistemin sonuçları olacak.
Ve Fight Club sistemi eleştiren bir film.
Fight Club sistemi eleştiriyo gibi gözükürken, aslında öven bir film.
Fight Club aslında sistemi eleştiriyor gibi yapıp, överek sermayeden parayı alan ama aslında çaktırmadan gene eleştiren film.
vs diye gider...
Her sistem kendi mutsuz karşıtlarını yaratır, her karşıt kendi sistemini ister.
Hani bir söz vardır her devrim kendi evlatlarını yer ve kendi burjuvasını yaratır diye.
("Revolution ist wie Saturn, sie frisst ihre eigenen Kindern")
Gönül ister ki sınırlar olmasın, sistemler olmasın ama malesef insan hırslı bir mahlukat işte.
6.999.999.999 u anlaşsa sonuncusu rahat durmaz.
Son söylediklerin liberalizmin ideolojisi SRTN. Herkes insanın hırslı bir mahlükat olduğuna, dünyadaki kaynakların insana yetemeyeceğine inanmış. Dünyadaki kaynaklar insana fazlasıyla yeter. Yeter ki dağılımı eşit olsun. Dünya üzerindeki servetin %90'ının dünyanın %1'ine ait olduğu bir gerçekliğin içinde üretilmiş "insan hırslı mahlükat, o yüzden dünyanın sınırlı kaynakları bu hırslı insana yetmez" düşüncesi "doğru galiba" biçiminde karşılanıyor.
Sosyalizm dünyayı bayram yerine çevirmeyecek. İnsanların türlü çatışmaları her zaman devam eder. Bunu inkar etmem. Sosyalizmin dünya üzerindeki bütün çatışmaları bitireceğine inanan gözü körlerden değilim.
Ama sosyalizm dediğimiz düzen insanı bir zeminde eşitliyor, o da ekonomik zeminde. Yani kapitalizmde a fikrini savunan kişi maddi olarak birçok kanala sahipken b fikrini savunan kişinin maddi kaynakları sınırlı olduğundan a fikrinin b fikrinden üstünlüğünü daha rahat sağlayabiliyor, hatta bu üstünlüğü "demokratik" bile gösterebiliyor. (Bu yüzden günümüz Türkiye'sini yükselen islamcılık olarak düşünürken yükselen İslam burjuvazisi olarak da düşünmek lazım) Ama sosyalizmin sağlayacak olduğunu düşündüğümüz şey a fikrini b fikriyle ekonomik zeminde eşitlemek, birbirlerine fikir düzeyinden öte üstünlük sağlamalarını engellemek. Gerçek demokrasi tarafların baştan eşit sayıldığı bir durumda gerçekleşir. O nedenle taraflar hayatın en önemli düzeyinde, yani herkes için gerekli olan en azami şartlarda, yeme-içme-barınma-boşaltım-eğitim-sağlık gibi şartlarda eşit olurlarsa, fikirlerini savunma imkanları konusunda da eşit olurlar. Demokrasi o zaman gerçekleşir.
Dediklerinde haklısın ve ben de öyle olmasını gönülden isterim fakat iş hayata geçirmeye gelince teoriden ve asıl düşünülenlerden geriye pek bir şey kalmıyor.
Kapitalizm insanların eşitliğini ortadan kaldırıyor. Bir fabrikanin sahibi, yani sermayenin sahibi ayda 500.000 TL kazanırken , işgücü, çalışan işçi 600 TL kazanıyor. Adam tabi ki binlerce insana iş veriyor da olabilir fakat sonuçta aylık karı hiçbir şekilde paylaşmıyor. Ama ortaya bir sermaye koyan o ve zarar ederken de işçilerin maaşını ödüyor, işçiler ceplerinden para veriyor mu? Sosyalizm olsa yine o işçiler aynı paralara çalışmayacak mı ? Evet ama sonuçta toplumun çok büyük bir kısmında gelir ve fikir eşitliği olacak. Her iki taraftan da bakmak mümkün.
Yani Sosyalizm insanların en başta en temel ihtiyaçlarını karşılıyor, beslenme,barınma. Ve insanları senin de dediğin gibi fikirlerini savunma imkanları konusunda eşitliyor. Ama bu sefer de ekonominin çarkları dönmüyor, ve üretim - hizmet yeterli olmuyor. Tabi ki herkes için değil, bazı kesimler için. İşte o bazı kesimlerde o demek istediğim rahat durmayanlar 🙂 Sonuçta bazı insanlar hırslı ve biriktirmenin ve yükselmenin olmadığı bir dünya istemiyorlar. Haklı / Haksız orasını bilemiyorum.
Kapitalizmde ise her birey kendi bacağından asılıyor ama birçok birey bacaksız doğuyor.. Kimileri ise anne karnında onlarca kancayla dünyaya geliyor.
Ki zaten dünyada sadece Sosyalizm ya da sadece Kapitalizm diye bir şey kalmadı. Sistemler birbirlerinin içine geçti. Ve eğer asıl başlığa geri dönecek olursak, sistemin yarattığı sistem karşıtları verdikleri “ savaşta “ sistemden faydalanmaları onları iki yüzlü yapmaz bence. Proletarya, burjuvaziye kafa tutacaksa, mecburen sistemin kendisinden faydalanarak yada onu kullanarak maddi manevi birliği kazanmak zorundadır. Ve bu bence mübahtır çünkü proletarya önemlidir, fikirle, fabrikalardaki proletarya buluşmazsa, uyuyanlar uyanamaz, kitleler harekete geçemez.
edit : imla
Sonuçta bazı insanlar hırslı ve biriktirmenin ve yükselmenin olmadığı bir dünya istemiyorlar. Haklı / Haksız orasını bilemiyorum.
Proletarya, burjuvaziye kafa tutacaksa, mecburen sistemin kendisinden faydalanarak yada onu kullanarak maddi manevi birliği kazanmak zorundadır. Ve bu bence mübahtır çünkü proletarya önemlidir, fikirle, fabrikalardaki proletarya buluşmazsa, uyuyanlar uyanamaz, kitleler harekete geçemez.
Düşüncelerini iki paragrafta ele alıyorum SRTN.
İlki için söylenecek tek şey var: İsteyecekler. Kapitalizmin ideolojisi nasıl savaşmak yükselmek, rekabet gibi ideolojileri beynimize enjekte etmeye çalışıyorsa, sosyalizmin de yapması gereken bireysel yükselmeyi değil toplumsal yükselmeyi insanların kafasına kazımak.
Bu açıdan düşünüldüğünde de sosyalizmde hizmet olmaz vs. diye bir şey yok. Bu açıdan bakıldığında kapitalizm dünyayı çılgın bir gelişmeye taşıdı. Teknolojik olarak mesela. Sosyalizmdeki insan da kapitalizmdeki bu gelişme hızını isteyecek. Kapitalizm insanlığa bir ileri gitme mantığını oturttu, sosyalizm ise bu ileri gitme mantığını bireysellikten toplumsallığa taşıyacak, eşit dağıtacak. Kapitalist gelişmeyi bir köşeye atmıyoruz. Marx da sosyalizmin oluşması için kapitalist gelişmenin gerçekleşmesi gerektiğini söylüyordu. Marx'ın kafasındaki sosyalizmde bütün işleri bütün insanlığın aidiyetindeki makinaların yaptığı insanların ise eşit bir zeminde daha makinaların yapamayacağı zihinsel - sanatasal faaliyelere eğilmesiydi. O makina düzeninin temeli ise kapitalizmde atıldı, atılıyor ama yeter. Sadece makinaların çalışacağı bir düzeye, en azından sanayi alanında yaklaştık denilebilir.
İkinci paragrafta söylediğine ise katılıyorum. Başından beri söylediğim, sistemin içinde olmalıyız, onun imkanlarını kullanmalıyız gibi bir şey. Mesela bence sistem karşıtı hackerlar örgütlenmedikçe örgütlü bir devrim gerçekleştirmek çok zor. O sistem karşıtı hackerların çoğu ise zaten bir yandan sistemin işini yapan adamlar, o işi yapmayı sistemin kendilerine sundukları olanaklarla öğreniyorlar.
Sosyalizmin aslında bir geçiş evresi olduğunu unutmamak lazım. Komünizme geçiş için bir basamak görevi görür.
"Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra sosyalist yapı kendiliğinden söneceğinden komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder. Marksizm komünizmin teorik ve felsefi zemini, komünizm sosyalizmin ardılı olarak gelişecek toplumsal sistemdir."
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyalizm " onclick="window.open(this.href);return false;
Sosyalizm ile yönetilen batılı ülkeler daha ileri gidemediklerinden, bu evreyi yumuşatıp dönüştürerek bambaşka bir şeye, bir çeşit mutasyona uğratmışlardır. Bu konfor onlara yeterli gelmiştir. Komünizme geçemezler, çünkü doğası gereği emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı olan bu sistem, batılı zihniyetin doğasına aykırıdır. Bu yüzden ikiyüzlü bir sosyalizm boy göstermektedir. Bu ülkelerin halkları da aynı zihniyeti paylaştıklarından dünyanın geri kalanına faydaları olmamaktadır.
Bu yüzden batılı sosyalistler klasik marksizmi dışlarlar; çünkü işlerine gelmez.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Sosyalizm ile yönetilen batılı ülkeler daha ileri gidemediklerinden, bu evreyi yumuşatıp dönüştürerek bambaşka bir şeye, bir çeşit mutasyona uğratmışlardır. Bu konfor onlara yeterli gelmiştir. Komünizme geçemezler, çünkü doğası gereği emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı olan bu sistem, batılı zihniyetin doğasına aykırıdır. Bu yüzden ikiyüzlü bir sosyalizm boy göstermektedir. Bu ülkelerin halkları da aynı zihniyeti paylaştıklarından dünyanın geri kalanına faydaları olmamaktadır.
Bu yüzden batılı sosyalistler klasik marksizmi dışlarlar; çünkü işlerine gelmez.
Keyifleri yerinde tabi haklı olarak. bu şekilde zaten örnek ülkeler. daha napsınlar. o yüzden örnek alınmayı hakediyolar. tabi önce arabian hayranlığını bi kenara bırakmamız gerekiyor.
Zaten bir Norveç İsveç Danimarka gibi sosyal demokrasiyi temel edinmiş uygarlıkta son noktayı koymuş toplumlar gibi olamayız. sosyal demokrasi nedir ki bizim için Gominist la bunnar deyip geçeriz. Kakadır. Nur yoktur bunların yüzünde. bizim sakallılarda nur vardır nur yayarlar etrafa. bakınız hzblh sanıkları. yani kısaca çok katetmemiz yol var öncelikle yanlışlarımızın doğru olamayacak kadar taş devrine yakıştığını öğrenene kadar. uygulamayı sonra düşünürüz..
@ KEzzAP
İnsanoğlu'nun kapitalizmle alıştığı ilerleme, gelişme ve daha iyiye sahip olma isteğini, " yeni " sosyalizm ile sürdürmeye devam etmesi konusunda haklı olabilirsin, hiç böyle düşünmemiştim. Fakat bu da gerçekleşmesini temenni edeceğimiz iyimser bir senaryodan fazlası değil aslında. En azından şu an için.
Diğer yandan ben, zeki ile zeki olmayanın, yetenekli ile yetenekli olmayanın farklarının kalmadığı bir sistemde, çarkların işlemeyeceğine, çünkü ilk insanın da, günümüz insanının da içinde fark yaratma, sivrilme, sahip olma ve biriktirme dürtüsü olduğuna inanıyorum. Açıkcası bundan sonra çok büyük felaketler ve savaşlar yaşanmadan insanların ortak bir paydada düşünerek ve hareket ederek, gerçekten hümanizm ve fikir eşitliği isteyeceklerini zannetmiyorum. Umarım yanılırım 🙂