Sinematografik anlatım-selahattin yıldız- kitabını okumaktayım. Bir kaç kafama soru takıldı. Umarım aydınlatırsınız beni?
1-Einsentein'e göre parça,aynı zamanda hem parçadır hemde bütündür. Parça ile bütünün birliği yoktur,bunun yerine bütünün ve parçanın gösteriminde nesnel bir özdeşilik vardır. Parça ya da bütün olması önemli değildir, ikisi de her zaman toplam ve bütün rolünü oynar. Bu yalnız en yalın uygulama alanlarında ve eylemlerinde yer almaz, en yalın nesnel uygulama alanlarında ve eylemlerinde yer almaz, en yalın nesnel uygulanma sınırları aşıldığında da ortaya çıkar. Örneğin Potenkin'de hekimin yerini alan kelebek gözlük,bunu doğrudan doğruya hekimin yeniden boy göstermesiyle sağlanabileceğinden çok ötesinde,izleniminin yoğunluğundan büyük bir duyumsal ve coşkusal artışla yapar.
-Her obje ve yahut insan kendi başına hem neden sonuç hem diğer verdiği yargılarla ilintili bağımsız bir tasfirdir diye anladım- yanlış veya eksik anladım biliyorum. Bana örnekle vurgularsanız sevinirim.
2-Pudovkin'e göre nesneler ancak montaj yoluyla perdeye aktarıldığında fotografik olmaktan kurtularak sinematografik olurlar.
-montaj olgusuyla kullanıldığında asıl amacına ulaşırlar diye saptadım.-
3-Üçte bir kuralına göre altın kesim noktaları çerçeve içerisinde en duyarlı noktalardır. Bunu perde de belirgin duran nesne ya da canlı için kolay yerleştiriliyor. Ama biraz daha karışık betimlemelerde alınan baz ne? Nesne belirsiz olduğunda ya da karışık olduğunda nasıl karar veriliyor-
4-Basamak sistemi kuralı. Bu kuralı hiç anlamadım. Anlatırsanız sevinirim.
Sorularıma örnekli cevap verirseniz sevinirim. Uzun uzun yazın:))
Bunları yazarak tartışmak çok zor. Çok güzel konular ve aslında burada konuşulması gereken konular kamera ve sensörden çok bunlar ama yazarak bunu anlatmak çok zor.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Birdman filmini izle...
Sorduğu soruların Birdman ile alakası ne ben anlamadım...
Sinematografi yalnızca okuyarak öğrenilmez.
Aşağı yukarı 1000 filme yakın izlediğinizde ve bir şeyler okuyarak beslediğinizde bir şeyler öğrenmiş olacaksınız. Öyle diyeyim.
Ki o da işin yalnızca teknik kısmı.
Sonra felsefe, sosyoloji, psikoloji falan öğrenmeniz gerekebilir biraz ucundan, tabi auteur olacaksanız.
Şimdi birdman'i izledim ve sanırım alaka şu: "kesmelerin gücü adına" yok birdman de. kesmelersiz de film yapılabilir demek istemiş sanırım arkadaş.
çoğu plan stadicamla çekilmiş. tabi bu yöntem oyuncu performansını ön planda tutmak istediğinizde güzel bi yöntem ve film de tiyatroyla uğraşan kişiler hakkında olunca iyi performans sergilemişler.
eisenstein'ın kurguya kattığı katkı japonjayı bilmesi sayesinde olmuştur. japoncada (çince de öyle) imgelerin bir araya gelmesiyle kavramların anlatıldığı bir dil. yani kadın + su = hüzün gibi şeyler var 🙂 işte eisenstein ve pudovkn kuşelov gibi adamlar bunu kurguya sokuyorlar ve bu tarz bi anlatıma montaj diyorlar. montajsa fransızca bir kelime aslında "bir araya getirme" demek olması lazım. yani imgelerin bir araya getirerek kavramların anlatılması. eisenstein ın filmlerini izlerseniz bunun bolca örneğini görebilirsiniz.
Kezzap'a katılıyor ve hatta arttırıyorum. Birdman evet güzel-iyi bir film lakin sinematografik açıdan gerçekten kötü bir film, ister oscar kazansın, ister başka bir şey.
Plan sekans gibi çekmek bütün filmi evet güzel fikir, tiyatro gibi falan kesintisiz iyi hoş lakin sanki çok geniş bir pencereye ufacık bir delik açılmışta oradan bakılıyormuş gibi. Plan sekans olayını avrupa çok daha önceden yaptı, yuttu, sıkıldı geçti bile. Hitchcock yine yıllar yıllar önce o dönemin şartlarına uygun Rope'u çekti falan, geçen senelerde Gravity çekildi. Plan sekans konuya uygun olursa -Birdman ve Gravity gibi- evet denenebilir ama bu toplam filmlerin %1'i bile etmez. %99 için çok daha geniş düşünmek lazım.
Sinematografi bir sürü olanağı olan uçsuz bucaksız bir araç gerçekten. Arkadaşın sorduğu sorulara da Birdman asla yanıt veremez, Eisenstein-Pudovkin demiş arkadaş bugünkü kurgu mantığının altyapısını kuran adamlar bunlar, Birdman gibi plan sekans çekilen filmin buna cevap vermesi imkansızlık derecesindedir.
Öte yandan soruların yazılış biçimine bakılırsa ve bugünün tarihine, bu soruların senden değil bir sinema-tv bölümü hocasından final sınavı için geldiğini düşünmekteyim. Böyle ağdalı dilden hiç anlamam ve haz etmem (Eisenstein da etmezmiş) her halükarda bildiklerim doğrultusunda cevap verirsem (Çünkü gerçekten sorularından hiçbir şey anlamadım, kusura bakma);
Eisenstein tüm kariyeri boyunca 4-5 defa kurgu presiplerini değiştirmiş bir sinemacıdır. Ama bir mühendis olarak her zaman 4 işlemin basitliğine inanmıştır, iki parça yanyana geldiğinde bunlar ya birbirinin toplamı, ya çarpımı, ya farkı, yada bölümü olacaktır. Yani ya bir planın üstüne diğer plan ona ekleme yapararak anlamı geliştirir; örneğin bir adam görürsün, adam pastaya bakmaktadır, adam acıkmıştır dersin, veya aynı plan adam, ama bu sefer bir kadına bakmaktadır, sen dersin ki adam kadına aşık (Bu aynı zamanda pudovkinin ve kuleşov'un kurgu kuramıdır ve hatta kuleşov etkisi diye geçer)
Ama Eisenstein bu kurgunun sadece ufak bir olanağıdır, bunun dışında milyonlarca olanak vardır der. Bu yukarıdakiler toplama, çıkarma ise çarpma ve bölmede vardır yani tamamen farklı iki şeyden yeni bambaşka bir şey ortaya koyma. Bir sonbahar şiiri örneği verir mesela Eisenstein, kurumuş düşen yapraklar ve hafif çiseleyen yağmur, sonbaharı temsil eder. Entelektüel kurgu vardır bir de bu ikisinin arasında, örnek olarak Grev filminde işçiler çarın askerleri tarafından kurşuna dizilirler, ve bir sonraki planda mezbahada hayvanların kesildiğini görürsün. Direk olarak miden bulanır ve tiksinirsin, adamlar üzerinden değil adamlarla hiç alakası yok ama kafanda fikir oluşur, çarın adamları işçileri hayvanmışçasına doğramaktadır. veya potemkin zırhlısı filminde gemi doktorunun ardından kurtlu eti görmek gibi, doktordan seni tiksindirmeye çalışır. adam kendisi etken veya edilgen değildir kuleşovdaki gibi tamamen soyut olarak fikir ortaya çıkar.
İlk ikisi çok sık kullanılır zaten filmlerde, üçüncüsünü ise çok nadir görüyorum (ya da farkediyorum diyelim)
3 ve 4'ü hiç anlamadım. Onları toptan pas geçiyorum.
eisenstein ayrıca bu imgeleri neye göre bir araya getireceğizi de sormuş bir adam.
şekil benzerliğine göre getirebiliriz demiş,
fikir benzerliğine göre getirebiliriz,
ya da bu iki imge birbirine karşıtlık oluşturuyorsa getirebiliriz demiş.
hatrımda olanlar bunlar, ama 5 yöntem vardı sanırım.
aslında bu iş için japonca ya da çince öğrenmeyi düşündüm ama henüz başlamadım. sadece bir iki video izlemiştim, konuşma tarzından başlıyorlar 🙂
not: sonunda bir filmin kurgusundan bahsedildiğinde aslında neyden bahsedildiğini yeni yeni anlamaya başladım.
anlamaya başladığım şeyse olayların sıralanışı ve kesmelerin nasıl yapıldığı. yani demek istediğim olayların sıralanışı yani bilgilerin bize veriliş sırası sayesinde verilen bilgiden daha fazlasını veriyorlar filmde ve biz bunu hissederek alıyoruz ve böylece filmin iyi olduğunu düşünüyoruz. yani bu kurguda çok iş var 🙂
Birdman filmini izle...
Sorduğu soruların Birdman ile alakası ne ben anlamadım...
Çünkü Birdman filmi, tek shot olarak çekilmiş bir film. Aslında tek shot değil, birçok plan çekilmiş ve kurguyla bir araya getirilmiş, (yani hikayeyi anlatım sırasına göre), arkadaşın birinci ve ikinci sorusunu cevaplar sanırım.
Açıkçası, herşeyi sıfırdan dijitalde film yapmama rağmen, soruları pek anlamadım... Ama sinematoğrafi kelimesi geçiyor, bence yılın en iyi sinematoğrafik filmi Birdman. Tabi sinematoğrafi deyince, sadece anın açısal görüntüsünü savunan kişilerce değil. Bence sinematoğrafi hikaye anlatmadığı ya da hikayeyi desteklemediği sürece, sadece fotoğraftır.
Sinematoğrafiyi örnekler olmadan konuşmak çok zor, ki her örnek de kesin örnek olamaz, çünkü her sinematoğrafi kendine özgüdür, o ana özgüdür.
Bende ki sineamtoğrafi kitabında, üstadların konuşmalarından alınmış. Dikkatimi çeken, herkes farklı şeyler benimsiyor ve savunuyor.
1- Kezzap doğru biraz daha izlemeye ağırlık vermeliyim. ayrıca sosyo analiz ve psiko analiz üstüne okumakta iyi fikir olacaktır herhalde.
buna rastgeldim internette ayrıca
*Ucuz Roman (Pulp Fiction). Kameranın konumlandırılması
*Gosford Parkı (Gosford Park) Kamera hareketleri, ışıklandırma, odak
*sil baştan (eternal sunshine of the spotless mind) Kamera hareketleri
*Sert Polis (Hard Boiled) Plan ve kamera hareketleri
(Kaynak: tasteofcinema.com)
2-Dili sade bir sinematografik anlatım yok herhalde. Blain brown kuram ve uygulama için sade diyorlar ona bakmayı düşünüyorum. Sanki anlaşılsın diye değilde anlaşılmasın diye biçimlenilmiş gibi bazı kaynaklar. Grev filmi örneği için teşekkürler güzel örnek.
3- 3/1 kuralı konu merkezden kenarlara doğru kaydırılır. Oluşan belli noktalar dinamik kazanıyor, derinlik kazanıyor ve hareket kazanıyor.
http://www.eylemplani.com/2009/09/sinem ... in-oran-2/
hah buldum burada resim ve fotolarda belli noktalara obje geldiğinde en duyarlı noktalar -altın kesim noktaları- olduğu için buralar seyirci için farkında olmadan daha ayrı bir ilgi kazanıyor ve çok kullanılıyor.
4-basamak kuralına gelince onu hala bulamadım kurguda işe yaradığını biliyorum yalnızca.
Yorumlarınız için teşekkürler.
Kezzap'a katılıyor ve hatta arttırıyorum. Birdman evet güzel-iyi bir film lakin sinematografik açıdan gerçekten kötü bir film, ister oscar kazansın, ister başka bir şey.
Plan sekans gibi çekmek bütün filmi evet güzel fikir, tiyatro gibi falan kesintisiz iyi hoş lakin sanki çok geniş bir pencereye ufacık bir delik açılmışta oradan bakılıyormuş gibi. Plan sekans olayını avrupa çok daha önceden yaptı, yuttu, sıkıldı geçti bile. Hitchcock yine yıllar yıllar önce o dönemin şartlarına uygun Rope'u çekti falan, geçen senelerde Gravity çekildi. Plan sekans konuya uygun olursa -Birdman ve Gravity gibi- evet denenebilir ama bu toplam filmlerin %1'i bile etmez. %99 için çok daha geniş düşünmek lazım.
Sinematografi bir sürü olanağı olan uçsuz bucaksız bir araç gerçekten. Arkadaşın sorduğu sorulara da Birdman asla yanıt veremez, Eisenstein-Pudovkin demiş arkadaş bugünkü kurgu mantığının altyapısını kuran adamlar bunlar, Birdman gibi plan sekans çekilen filmin buna cevap vermesi imkansızlık derecesindedir.
Öte yandan soruların yazılış biçimine bakılırsa ve bugünün tarihine, bu soruların senden değil bir sinema-tv bölümü hocasından final sınavı için geldiğini düşünmekteyim. Böyle ağdalı dilden hiç anlamam ve haz etmem (Eisenstein da etmezmiş) her halükarda bildiklerim doğrultusunda cevap verirsem (Çünkü gerçekten sorularından hiçbir şey anlamadım, kusura bakma);
Eisenstein tüm kariyeri boyunca 4-5 defa kurgu presiplerini değiştirmiş bir sinemacıdır. Ama bir mühendis olarak her zaman 4 işlemin basitliğine inanmıştır, iki parça yanyana geldiğinde bunlar ya birbirinin toplamı, ya çarpımı, ya farkı, yada bölümü olacaktır. Yani ya bir planın üstüne diğer plan ona ekleme yapararak anlamı geliştirir; örneğin bir adam görürsün, adam pastaya bakmaktadır, adam acıkmıştır dersin, veya aynı plan adam, ama bu sefer bir kadına bakmaktadır, sen dersin ki adam kadına aşık (Bu aynı zamanda pudovkinin ve kuleşov'un kurgu kuramıdır ve hatta kuleşov etkisi diye geçer)
Ama Eisenstein bu kurgunun sadece ufak bir olanağıdır, bunun dışında milyonlarca olanak vardır der. Bu yukarıdakiler toplama, çıkarma ise çarpma ve bölmede vardır yani tamamen farklı iki şeyden yeni bambaşka bir şey ortaya koyma. Bir sonbahar şiiri örneği verir mesela Eisenstein, kurumuş düşen yapraklar ve hafif çiseleyen yağmur, sonbaharı temsil eder. Entelektüel kurgu vardır bir de bu ikisinin arasında, örnek olarak Grev filminde işçiler çarın askerleri tarafından kurşuna dizilirler, ve bir sonraki planda mezbahada hayvanların kesildiğini görürsün. Direk olarak miden bulanır ve tiksinirsin, adamlar üzerinden değil adamlarla hiç alakası yok ama kafanda fikir oluşur, çarın adamları işçileri hayvanmışçasına doğramaktadır. veya potemkin zırhlısı filminde gemi doktorunun ardından kurtlu eti görmek gibi, doktordan seni tiksindirmeye çalışır. adam kendisi etken veya edilgen değildir kuleşovdaki gibi tamamen soyut olarak fikir ortaya çıkar.
İlk ikisi çok sık kullanılır zaten filmlerde, üçüncüsünü ise çok nadir görüyorum (ya da farkediyorum diyelim)
3 ve 4'ü hiç anlamadım. Onları toptan pas geçiyorum.
Birdman e sinematografik açıdan "kötü" deme sebebimiz nedir ? Daha doğrusu "iyi" dememiz için ne olması gerekiyordu ? Modası geçmeyen bir teknik mi uygulaması gerekiyordu ?
Sinemaya bu kadar çok elden, bu kadar çok tarz getirmiş binlerce kurgucunun etkisini görmeyip hala Einsentein'den Birdman'den bahsetmek temel fikircilikle romantiklik arası bir şey gibi geliyor bana. Yadırgadığımdan değil ama çok örnek var, kurguya önem veren, farkını belli eden çok sinema emekçisi var.
Sinemaya bu kadar çok elden, bu kadar çok tarz getirmiş binlerce kurgucunun etkisini görmeyip hala Einsentein'den Birdman'den bahsetmek temel fikircilikle romantiklik arası bir şey gibi geliyor bana. Yadırgadığımdan değil ama çok örnek var, kurguya önem veren, farkını belli eden çok sinema emekçisi var.
Çok emekçi yerine bir kaç isim kullanmak gerek, olayı genellikten kurtarmak gerek, örneklerle destekleyip, daha belirgin hale de getirmek gerek...
Hatta benim sinemacı olmakla ilgili fikrim, ilk başta benimsenen bir yönetmenin taklitçisi olmaktır, bir ya da iki ya da üç yönetmen de olabilir, onların taklitçisi, sonra kendi tarzın da oluşur. Düz mantık, insan çeşitliliği, genlerin yarısı anneden yarısını babadan...
Mesela ben iki zıt yönetmenin yaptıklarını baz alıyorum. Biri aksiyon ile eğlenceyi her yaş gurubuna satabilen Steven Spielberg, diğeri filmin tamamına bakıldığında sağlam mesajı olan filmler yapan Mecid Mecidi...
Senaryo yazarken önce türünü, temasını ve ana fikrini belirlemek gibi... Burada da gerekirse bir filmi baz alarak çalışmak gerekir... Hangi film, hangi yönetmen baz alınırsa alınsın, bir filmin çekilip kurgulandığında, zaten kendi tarzı yakalar. Bir kere, yönetmen bir olsa oyuncular bir değil, oyuncular bir olsa, o aynı duyguyu her zaman yakalayamazlar, hepsinin o ana ait olduğunu kabullenmek gerekir.