Merhaba arkadaşlar,
Uzun bir süredir üzerine kafa yorduğum konulardan biri de filmlerdeki "metaforlar/semboller". Yani, bir olguyu, duyguyu ya da fikri doğrudan anlatmak yerine belli nesnelerle somutlayarak anlatma. Bu somutlama içerisinde de o nesnelerin kendi anlamlarını yitirip sizin anlatmak istediğiniz duyguya/fikre/olguya hizmet etmesi gerekiyor.
Bu girizgahtan sonra, sormak istediğim soruya geleyim... Kalıplaşmış bazı metaforlar var. Aynanın yalnızlığı simgelemesi, gölgesi yansıyan merdiven korkuluğunun karaktere tıkılı kalmış, hapisteymiş gibi bir anlamı vermesi(Hitchcock çok yapıyor bunu, The Shining filminde de vardı sonlara doğru) ve buna benzer diğer metaforlar. Benim sormak istediğim soruysa şu: Bu kalıplaşmış metaforları kullanmak zorunda mıyız? Yani ben ayna kullanarak bir sahtelik anlamı yaratamaz mıyım? Ya da kuşlar özgürlük ve ruhu çağrıştırıyor genelde filmlerde. Ben kuşları göçebe olmalarından mütevellit gelişmemiş bir aidiyet duygusuyla birlikte kullanamaz mıyım? Bu gibi kalıbın dışına çıkan kullanımlarda anlaşılabilir miyim?
Son olarak, metafor, göstergebilim ve sinema üzerine kitap önerebilecek arkadaşlar da olursa çok sevinirim.
Saygılar...
yaşamak mı zor yoksa yuvarlak masa aks mı?
Bence her yönetmenin kendine has yöntemi vardır. Mesela geçenlerde David Lynch metaforları diye bir şey okumuştum diyordu ki : Duman ölümü veya ölüm tehlikesini simgeler Lynch'in filmlerinde. Biz dumanı başka bir şekilde de sembolize ederiz diye düşünüyorum.
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!
bence bu somutlamalar; olaylar ve diğer tüm etkenlerle birlikte yeni yeni anlamlar kazanmalı.
Yoksa filmi izleyen birinin ne ne için kullanılıyor bilmesi için filmi izlemeden önce kitap okuması gerekir 🙂
Anlatırsın. İstediğin şey istediğin anlama gelir bu alemde.
Mesela sen bir sahneye röpteşambır koyarsın ve dersin ki bu aslında sevgiyi sembolize ediyor.
Hele bir de kendini birilerine sevdirebilen bir yönetmen olursan, bir sahneye atıyorum bir cezve koydun, birileri gelip "hmmm acaba bu cezveyle ikiyüzlülüğü mü anlatmış" diye sabaha kadar tartışırlar. Oysa sen cezveyi oraya öylesine koymuşsundur.
Yalan dünyadır yani. Metaforla istediğin şey istediğin anlama gelir. Güzel de kaçış yoludur, bakın metaforik anlattım diye.
Yalan dünya demişken konuyla alakalı şu sahneyi paylaşayım:
yok yahu, öylesine koymaya inanmıyorum ben, yani işini iyi yapan yönetmenlerde, geçen tarkovsky nin kamera arkasını izliyorum, orada duran sehpanın duruş açısına kadar her şeye karışıyordu adam...
Çok güzel bir konu. Eğer kitap önerisi olursa ben de çok sevinirim. Soruna cevap verecek olursam, bence olayların gelişimiyle alakalı bir durumdur bu. Uzak filmindeki fare metaforu buna örnek olabilir. Ya da şöyle bir örnek verebiliriz, bir film bitmeden onun önermesinin ne olduğunu tam olarak tespit edemeyiz.. Ufacık bir değişiklik belki bütün filmi etkileyebilir. Metaforlar da yerinde ve zamanında çok farklı anlamlar için kullanılabilir diye düşünüyorum.
@KEzzAP
Öylesine koyup koymaması yönetmenin kalitesiyle alakalı bir durum. Üstteki arkadaşın dediği gibi Tarkovky öylesine koymaz bir objeyi. Ama dediğiniz şeye kısmen katılıyorum. Bazen öküzün altında buzağı arıyoruz. Her yönetmenin tarzına saygım var ama ben metaforların daha göz önünde bulunmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Kadrajdaki küçücük bir makas veya başka bir obje bir şeyi simgelememeli. O kadar fazla mükemmeliyetçi olmamalı bir insan. Abartı oluyor işte o zaman.
ben çok takarım o tarz şeylere Her objenin önemi vardır. Bir kadraja neyin gireceğini düşünürken özellikle kapalı ortamda göze batacak her obje bir düşüncedir. Ve yönetmen kadrajdaki objelerin neyi çağrıştırdığını hikayesiyle olan bütünlüğünü hesaplamalıdır diye düşünüyorun. Ben şahsen çektmeye devam ettiğim filmde çok dikkat ettim o tarz şeylere ve beden diline. Sanat yönetimi önemli bir hadisedir yani. budur diye düşünüyorum sanat yönetimi dediimiz hadise. ortamın hikayeye birşeyler katacak ve etkileyecek şekilde ayarlanması. Bazı filmlerde çok belirgindir bazılarında sallanmaz. Özellikle Türk sinemasında pek dikkat edilmez. Kısa filmlerde hiç umursamaz bile millet sallamaz yani...
Anlatırsın. İstediğin şey istediğin anlama gelir bu alemde.
Mesela sen bir sahneye röpteşambır koyarsın ve dersin ki bu aslında sevgiyi sembolize ediyor.
Hele bir de kendini birilerine sevdirebilen bir yönetmen olursan, bir sahneye atıyorum bir cezve koydun, birileri gelip "hmmm acaba bu cezveyle ikiyüzlülüğü mü anlatmış" diye sabaha kadar tartışırlar. Oysa sen cezveyi oraya öylesine koymuşsundur.
Yalan dünyadır yani. Metaforla istediğin şey istediğin anlama gelir. Güzel de kaçış yoludur, bakın metaforik anlattım diye.
Metaforik bir anlatım neden kaçış yolu olsun ki? Kimden kaçıyorum? Neden kaçıyorum? Hali hazırda anlattığım bir mevzuyu birtakım simgelerle güçlendiriyorum diye mi "firari" sayılıyorum? Ayrıca, bir filmde bir şeyi "öylesine koymak" diye bir şey olabilir mi? O zaman da ciddiyetsiz bir yönetmen olmaz mısın? "Amaan ne anlarlarsa anlasınlar, koy abi oraya bardak da koy, hatta yarı dolu olsun, şimdi bunlar bardağa dolu tarafından bakmıyor bu adam filan da derler." diye düşünerek, yani senin filmine kafa yoran, üzerine düşen adamları 'aşağılayarak' ne için, kime film çekeceksin? O eleştirmenlerin ego problemidir, "Ben şunu buldum, bunu buldum diye egolarını tatmin ederler" de diyebilirsin. Ama zaten film çekmek başlı başına egoyla alakalı bir iş değil mi? Ayrıca orada gerçekten cevabını aradığım bir soru sormuşum. Yalnızca benim değil, başka insanların aklını karıştıran bir şey de olabilir bu. Bilgi ve görgün bizlerden yüksek de olabilir. Sanata bakış açın çok farklı da olabilir. Bunların hepsine eyvallah. Ama hem yaptığın yorumlar, hem de paylaştığın video neyin nesi? Yapma hocam. Sen sinir olabilirsin, kendini 'sanatçı' addedip filmlerini metaforlara boğan adamlara. Nasıl "sinir olmak" senin görüşünse, bu tür filmler çekmek de o adamların görüşüdür. Bunu söylemenin de belli bir üslubu yok mudur? Senin kullandığın üslubu ben bir arkadaşın soru sorduğu bir başlıkta kullansam, bunu onaylar mıydın?
yaşamak mı zor yoksa yuvarlak masa aks mı?
en güzel örneklerden biri de kanımca;
goodfather-portakal sahneleridir.
portakallı sahneler hep bir ölüm, çatışma ve vurulma habercisidir...
Benim için SAÇMA fikir yoktur, herkesin fikrine saygı duyarım. Sadece bazıları ilgimi çekmeyebilir.
sinemada metafor denilince bu işin babası Tarkovski'dir. Andrei'in Gözünden, kitabını okursanız sahne sahne metaforları analiz etmiş zaten benim Tarkovskiye olan inancımı artırdı bu kitap.