Ali Eyüboğlu [email protected]
EKRANLARIN KİRLİ YANI-1
http://cadde.milliyet.com.tr/2013/09/05 ... RLI_YANI-1
Çok zor bir sektör bu yahu.
Her şeye rağmen profesyonel anlamda bu işi yapan insanların öncesinde senaryo güvenliği ile ilgili tedbirleri almaları gerekirdi diye düşünüyorum.Hırsızlık bu kadar kolay yapılabiliyor işte.Hayranlıkla izlediğimiz pek çok filmin, dizinin arka planında kim bilir ne kirli işler dönüyor kim bilir kimlerin emekleri gasp ediliyor bilemiyoruz.
Senaryosunu noterden onaylatabilirdi. Gerçi pahalı bir çözüm olurdu sanırım.Sayfa başına ücret alındığına göre yüzlerce sayfalık senaryolarda oldukça kabarık meblağlar tutabilir.Senaryonun bir nüshasını kapalı mühürlü zarf içinde kendi kendine posta ile yollamak da bir çözüm diye okumuştum bir yerlerde.
Senaryo çok ciddi bir fikir eseri ve oldukça emek harcamak gereken bir şey.Bu kadar kolay kaybedilmesi gerçekten üzücü.Elde somut delil olmaksızın sadece kişilerin ifadesine dayanarak açılacak davadan ne kadar sonuç elde edilir o da soru işareti.
Elde somut delil olmaksızın sadece kişilerin ifadesine dayanarak açılacak davadan ne kadar sonuç elde edilir o da soru işareti.
elde somut delil olsa bile açılacak davadan ne kadar sonuç elde edilir o da başka bir soru işareti.
Elde somut delil olmaksızın sadece kişilerin ifadesine dayanarak açılacak davadan ne kadar sonuç elde edilir o da soru işareti.
elde somut delil olsa bile açılacak davadan ne kadar sonuç elde edilir o da başka bir soru işareti.
davadan sonuç çıksa bile o saatten sonra o senaristin sektörde iş bulma olasılığı da başka bir soru işareti, gerçi bu problemden yazıda bahsediyolar sanırım ama dayanamadım ben de size katılmak istedim 🙂
vay be bukadarınıda tahmin etmezdim açıkcası...
Senaryo hırsızlığı, proje hırsızlığı... Ankara'da çalışırken (muhabir olarak) emek hırsızlığının sandığımızdan çok fazla olduğunu görmüştüm. Yuh! Demekten başka bir şey söyleyemiyorsunuz.
Daha hala sektör sektör diyorsunuz. Türkiye'de sektör diye bir şey yok.
Ya da şöyle söyleyelim: Hani amele pazarı diye bir yer vardır. Müteaahit kamyonetle gider, "sen, sen, sen gel" der, adam seçer ya. Orada bile standartlaşmış bir amele yevmiyesi veya ustabaşı yevmiyesi vardır. Oradaki durum ne ise genelde medya, özelde de film, dizi alanında durum bunu hallicesi.
Bir çalışma alanının "sektör" gibi afilli bir isimle tanımlanabilmesi için orada emeğin örgütlenmesi başta olmak üzere her türlü güvence ve hak korunmasının önce kuramsal (yasal vb) sonra da uygulama ile (yani kanunu görmediğin halde ahlaki bir yapıya dönüşerek) var olması gerekli. Bunlar yok.
Hani medya gökdelenleri nasıl hijyenik ve arınmış bir durum arzeder ama biraz kuvvetli yağmurda taşan dereler gökdelenlerin zeminini lağım suyuyla doldurursa aynen medyada magazinde onca para alarak burjuva-üstü bir yaşam tarzını sergileyen insanlarımızın da arkasında bu türden pislikler mevcut.
Tesadüfen gördüm: Habire çalıp duran "Get Lucky" diye bir Daft Punk şarkısı var. 2011 yılında Koreli bir gencin melodisini çalıp Youtube'a yüklediği bir çalışmadan kopyalanmış olduğu söyleniyor. Yani "melodik altyapıyı alıp biraz çeşitlendirmişler" türünden suçlamalar var ki bunu hukuken ispatı olmadığı halde bu sözler o grubun karizmansının yerin dibine batmasına neden oldu. Korkarım bizde hala "ben paramı alırım da oradaki emekçi almasa da olur, ışıkçı günde 20 saat çalışsa da olur, senaryo arak olsa da olur" demek standart. Pislikleri ahlaki sorgulamamıza yol açmayacak şekilde arka planda yapsınlar. "Çekimleri Alexa ile F65 ile yaptık" diyorlar hala. Aletin etrafında dolaşan onca adam ile o teknoloji tam tezat.
Yuh demekle olacak şey değil. Tarih boyunca insanlar bu tür sorunları birebir yaşamışlar ama örgütlenerek çözmüşlerdir. Örgütlenin, gidin bir kuruma üye olun, mücadele edin. Sistemin kurulup tıkır tıkır çalışmasını ve sizin de gidip içinde yer almanızı beklemeyin. Nerede öyle olmuş ki Türkiye'de olsun?
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
"Youtube'a yüklediği bir çalışmadan kopyalanmış olduğu söyleniyor.
Yuh demekle olacak şey değil. Tarih boyunca insanlar bu tür sorunları birebir yaşamışlar ama örgütlenerek çözmüşlerdir. Örgütlenin, gidin bir kuruma üye olun, mücadele edin. Sistemin kurulup tıkır tıkır çalışmasını ve sizin de gidip içinde yer almanızı beklemeyin. Nerede öyle olmuş ki Türkiye'de olsun?"
Bir eleştiri bu kadar naif ve vurucu olabilir. Ben tekrar tekrar okumakla meşgulüm usta. Ayrıca, yerden göğe kadar haklısınız.
Daha hala sektör sektör diyorsunuz. Türkiye'de sektör diye bir şey yok.
Hani amele pazarı diye bir yer vardır. Müteaahit kamyonetle gider, "sen, sen, sen gel" der, adam seçer ya. Orada bile standartlaşmış bir amele yevmiyesi veya ustabaşı yevmiyesi vardır. Oradaki durum ne ise genelde medya, özelde de film, dizi alanında durum bunu hallicesi.
Bu yazinin 2. bolumu bugun yayinlanmis
Bu parayı alamama sorununun altında o rakamların resmen belirlenmemiş olması da yatıyor elbette. Araba-ev alır satarken yapıldığı gibi resmi rakamı düşük gösterip vergiden kaçma yoluna gidince parayı verecek olan adam "vermiyorum" deyince oyuncunun ya da yapımcının hukuki bir durumu söz konusu olamıyor.
Bakın ABD'de vb dünyanın diğer yerlerinde hangi aktör ne kadar para almış listesiyle kuruşu kuruşuna bellidir. Sektör denen şey dernek, oda, sendika, lonca şeklinde hem hakları savunur hem de hile hurdanın olmasına izin vermez. Keyfine değil, hile hurda olunca sektör ve tüm çalışanlar zarar görür. Bakın koca kanal sahipleri adamlar yüzsüz yüzsüz "vermiyorum paranızı" diyebiliyor, karşısında da anlı şanlı, burnundan kıl aldırmayan oyuncu güruhu gık diyemiyor. O kasıntı rolleri kamera önündeymiş sadece.
Lonca türü bir örgütlenme olsaydı senaryonun çalınması ne demek, bedava olması bile (bağımsızlar dışında) mümkün olmayacaktır. Senaristin bir senaryosu için isteyebileceği "minimum" rakam bile lonca tarafından belirlenmiştir. Yani "alın bu senaryomu bedava çekin. Yeter ki çekilsin" diyemezsiniz. Minimum 50.000 dolar diye yazıyordu zamanında. Yoksa Brad Pitt'den yakışıklı ve yetenekli adam mı yok dünyada? Onca milyon doları ona vereceğine her sene yeni bir yüz, yeni bir yetenek sürersin ucuza, ama işte Brad Bey lonca üyesi olunca hem her filmden aldığını adam gibi belirmek durumunda kalıyor, hem de sistemin içinde kalarak oyunua devam etme hakkını elde ediyor. Yani oyunu kurallarına göre oynamak herkesin çıkarına o dünyada. O dev rakamların vergisini tam vermesi de mesleğini sürdürmenin bedeli. Yoksa dünyada yaşayan insanların herhalde yarısı bir filmde bedava rol almayı kabul eder. Seçkinler kulübünün tam üyesi olmanın karşılığı, kulübe girdikten sonra kapıyı arkandan kapatmandır. Bedavacılar dışarıda kalmalı.
Yıllar önce Antalya'da meşhur bir cadde üzerinde dükkanı olan bir tanıdığımızın başına geldi. Adam kira olarak 2000 TL istiyordu ve yüksek bir rakamdı. Gelen memur vb güvenilir insanlar biraz pazarlıkla rakamı düşürmeye çalışırken biz "gel, ver şu adama. Ödeyeceği garanti. Sorun çıkmaz, 1500 deyiver, her ay alırsın paranı" dedik. Yok, ille bekledi, ne idüğü belirsiz adamın biri çıktı "Ben 2500 TL vereyim, hatta al 2 ay peşin" dedi. Bizim açıkgöz önce sevindi iyi müşteri buldum diye de, o 2 aydan sonra adamlardan parayı al alabilirsen. Kirayı almaya gittiğinde adamı silahla tehdit ettiler. Adam 1-2 yıl uğraşıp zor kurtuldu belalı tiplerden. Aldığı da herhalde o 2 aylık kiradır maksimum. İşte yukarıdaki adamlar da vermiyorum deyince ancak buralara girip içinizi dökersiniz. Hakkı yok hukuku yok.
Onca genç yetenek görüyorum. Portfolyo yapıyorlar, kişisel web sitesi kuruyorlar. "Bir iki dizide resmen bedavaya görüneyim. Referans olur, sonra açılır işlerim" diye. Onca sene sonra hala ellerinde dişe dokunur bir şey yok. Adam google images'da resim indirip istediği reklamda kullanıyor resmen. Kim verir para buna?
Neyse, elbette herşey karanlık değil. Yetenekler çıkıyor görüyoruz ama her iyi gelişmenin arkasında onun 2-3 katı kadar da heba olan ve sömürülen insan yeteneği ve bedenleri var. Türkiye'de bana akıl soran tüm eş dosta doğrudan içinde olmadığım halde, medya sektöründen uzak durun diyorum. Maalesef bugüne dek de genelde haklı çıktım.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
300 alacağına karşın 50 vermiş...
gayet doğal....
sanatta yapsan işin gerçeği ticarettir...
bizde gerektiğinde ticaretlerimizde iskonto yapıyoruz...
karşı taraf sezon sonunda iskonto teklif edebiliyor...
yada ticatetin acımasızlığımı dersiniz emek hırsızlığımı hepsi aynı yol...
numune hazırlıyorum... sonradan öğreniyorumki ,işi başkasına vermişler...
ticaret böyle birşey arkadaşlar...
sadece bizim ülkemizde değil ... emin olun dünyada böyle...
paranın olduğu yerde entrika boldur...
Benim bu konu hakkındaki düşüncem gayet basit. Abi senaryomu çaldılar diyen adama diyilecek tek bişey var bence "senaryonu çaldılar tamam anladık ama beynini ve hayal gücünü çalmadılar ya kardeşim" yani başka bir senaryo yaz. Ha diyorsan ki benim yazıp yazabileceğim buydu zaten,o zaman çalsalar ne çalmasalar ne anasını satiim. İşin ticari boyutu öyle değil diyenler olabilir ve haklıdırlar da ama bende bu senaryo yazma işiyle amatör olarak ilgilenen biri olarak pek umursamıyorum bu durumları. Adam senaryomu çalıp iyi bir gelir elde ediyorsa helal olsun o adama, benim yapamadığımı yapmış demektir bence ... Bu işi profesyonel olarak yaptığını sanan ve senaryosunu bir başkasına kaptıran kişi ise işi profesyonel olarak yaptığını sanıyordur 🙂 Milyon dolarları olan biri parasını basit kilitli bir yerde saklıyor ise ve hırsız o basit kilidi açıp paraları çalıyor ise hırsız hakkını almış demektir ve paraları çalınan kişi için yapılacak yorum "Parayı önemseyen biri değil." olacaktır, çünkü basit kilit kullanmıştır.
Bu sorun her yerde böyle değil. İnsan ve dolayısıyla da işçi-emekçi haklarının gelişmemiş olduğu yerlerde böyle. Güney Amerika'da böyle, Türkiye'de böyle, Çin, Hindistan, Bangladeş gibi yerlerde böyle. Emeği en ucuza kimden alabilirsen ve kaça alabilirsen alıyorsun ve sistem seni korur. O emeğini ucuza satanı değil. İsteyen deneyebilir ki ben zamanında denedim. Emeğin yasal, uygulama ve ahlaki olarak korunduğu ülkelerde bedavaya hizmet vermeniz imkansız gibi bir şey. 3 sene önce yeraltı ve indie gruplara süresinin bir kısmı bedavaya klip hizmeti önerdik. Beklediğim gibi tepki aldık bir çevreden.
Emeğinizin çalınmasında hırsızı haklı görürseniz sizin hakkınızda da hoş düşünülmez. Korunmasının sizin sorumluluğunuz olması ayrı ama hırsızın takdir edilmesi ilginç olur. Hangi amatör ne kadar parayla koruyabilir ki eserini? Akli eserler para veya mücevher gibi genelde değeri belli şeyler değiller. Biri beğenip çekince değerli olur eseriniz. O ana dek değeri belirsizdir. Profesyonel ortamda ise minimum değeri saptanmıştır ve altına inemezsiniz. O nedenle sistem zaten korumanızı sağlar.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Bye
oh be 😀
Benim bu konu hakkındaki düşüncem gayet basit. Abi senaryomu çaldılar diyen adama diyilecek tek bişey var bence "senaryonu çaldılar tamam anladık ama beynini ve hayal gücünü çalmadılar ya kardeşim" yani başka bir senaryo yaz. Ha diyorsan ki benim yazıp yazabileceğim buydu zaten,o zaman çalsalar ne çalmasalar ne anasını satiim. İşin ticari boyutu öyle değil diyenler olabilir ve haklıdırlar da ama bende bu senaryo yazma işiyle amatör olarak ilgilenen biri olarak pek umursamıyorum bu durumları. Adam senaryomu çalıp iyi bir gelir elde ediyorsa helal olsun o adama, benim yapamadığımı yapmış demektir bence ... Bu işi profesyonel olarak yaptığını sanan ve senaryosunu bir başkasına kaptıran kişi ise işi profesyonel olarak yaptığını sanıyordur 🙂 Milyon dolarları olan biri parasını basit kilitli bir yerde saklıyor ise ve hırsız o basit kilidi açıp paraları çalıyor ise hırsız hakkını almış demektir ve paraları çalınan kişi için yapılacak yorum "Parayı önemseyen biri değil." olacaktır, çünkü basit kilit kullanmıştır.
kusura bakma ama saçmalığın daniskası yazdıkların. sanatı sanat yapan eşsiz olmasıdır. van gogh aynı resimlerden düzinelerce yapsaydı anlamı kalır mıydı? yazdığın her kelime her harf eğer içinden geliyorsa ruhunun bir parçasıdır. yenileyemezsin aynısı yapamazsın, olmaz. eşsiz bir şeyi başkasına vermek sana rahat gelebilir ama bunu savunmak saçmalıktan başka bir şey değil. bir sayfa senaryonun kaç liraya noterden tasdiklendiğine bak, tasdiklense bile iki üç şeyin yerini değiştirince ise mahekemlerce ''esinlenilmiş.'' denilebilmesini gör ondan sonra profesyonelce bu işi yapan adam nasıl senaryosunu kaptırabiliyor gör.
1 incisi ben lafıma bu konu hakkındaki düşüncem diyerek başladım, bunlara katılmak zorunda değilsin ama saçmalıkta diyemezsin. 2 incisi sanatı sanat yapan eşsiz olmasıdır demişsin, eşsiz olan her şey sanat mı?
3 üncüsü senarist sanatçı mıdır ki van gogh ile aynı kefeye konuluyor?
4 üncüsü van gogh aynı resimlerden düzinelerce yapsaydı da anlamı olurdu...
Gelelim ne demek istediğime! Ben hırsızları savunmuyorum! Ben senaryo yazmanın sanat eseri olduğunu düşünmüyorum? Roman yazmak bir sanat olabilir ama senaryo sanat değildir, bir iştir. Bu işi profesyonel şekilde yapıp da senaryosunu kaptıranlara da kızıyorum, değer verdiğin bir uğraşını çakkalla neden kaptırıyorsun diye... Amatörlere ise bir şey dediğim yok onlar bu tarz tuzaklara düşebilirler. Amatörlere tavsiyem kaptırdıkları senaryolardan sonra umutsuzluğa düşmesinler, yazmaya devam etsinler. van gogh un en ünlü eserlerinden Dr. Gachet'nin Portesi çalınıp başkasının eseriymiş gibi sunulsaydı van gogh isyan edip durmazdı bence yenisini yapardı ( burada yenisini yapardı derken aynı projenin yenisi anlamında değil!)