Forum

Özeleştiri

28 Gönderi
12 Üyeler
0 Reactions
5,570 Görüntüleme
(@karatasa)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Kezzap'ın biraz önce okuduğum mesajından esinlenip böyle bir başlığın güzel olacağını düşündüm. Esin kaynağı mesaj ;
Öz eleştiri yapacak olursam kendi filmlerimdeki görece kalitesizliğin sebebini biçimsel bir arayış içinde olmama bağlıyorum.
Yani açıkca söylemek gerekirse klasik sinematografik kuralları pekiştirerek, devamlı o çerçevede ilerlemeye çalışarak her seferinde kaliteyi yakalamaya biraz daha yaklaşırız. Ama arayış sürecinde şahsen buna çok yönelemiyorum. Bu benim kendi yetersizliğim de olabilir, ama arayışım biraz daha arayıştan kurtulup "sabit" bir dile dönüşünce, kaliteyi daha da arttırabileceğimi ümidediyorum.....

Bende geçen yıl çektiğim (bir senedir film çekememenin ızdırabını çekiyorum) stop motion filmde istediğim görsel kaliteyi yaklayamamı elimizdeki ekipmana, ekipmanın (amatör fotoğraf makinesi) ayarlarını sonuna kadar kullanamayışımıza, filmin dramatik yapısında final bölümünü biraz daha yaymam gerektiğini farketmemi sağlayacak dramatik yapı bilgisizliğine, işleri yapım sonrasında toparlayabilecek kadar yapım sonrası (post prodüksyon) bilgisine sahip olmayışıma ve son olarak yeterli araştırmayı yapmamama bağlıyorum.

Özellikle stop motion gibi bir işe girişmeden önce çektiğim izmirsinek | sorgu filminin çok fazla teknik hata barındırmamasından doğan özgüvenin, bir sonraki filmde teknik arızalara yol açtığını tecrübe etmiş oldum. Şimdi farkettiğim eksikleri kapatıp yeni projelere yelken açarken önümüzdeki projelerde karşıma çıkacak olası aksaklık ve zorluklara hazır olmak için günden güne daha çok öğrenmeye çalışıyorum.

Bu öğrenme hevesi sanırım yazmayı, düşünmeyi bir nebze yavaşlatıyor. Bir sonraki kurmaca filmimin çok şık olması hedefim ise önceki tecrübelerden kaynaklanıyor olabilir. Birde yeni çekeceğim filmde senaryo matematiğine epey yükleneceğim. Bakalım nasıl birşey olacak.

 
Gönderildi : 04/06/2009 12:15 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Bu çok güzel başlığa tekrar yazayım o zaman:

Öz eleştiri yapacak olursam kendi filmlerimdeki görece kalitesizliğin sebebini biçimsel bir arayış içinde olmama bağlıyorum.
Yani açıkca söylemek gerekirse klasik sinematografik kuralları pekiştirerek, devamlı o çerçevede ilerlemeye çalışarak her seferinde kaliteyi yakalamaya biraz daha yaklaşırız. Ama arayış sürecinde şahsen buna çok yönelemiyorum. Bu benim kendi yetersizliğim de olabilir, ama arayışım biraz daha arayıştan kurtulup "sabit" bir dile dönüşünce, kaliteyi daha da arttırabileceğimi ümidediyorum.

 
Gönderildi : 04/06/2009 12:29 am
 iLAN
(@ilan)
Gönderi: 0
 

Belki de kamera arkasında az adam kullanmamızdan kaynaklı birşeydir. Kendi adıma konuşayım, filmin her köşesiyle (neredeyse) ben ilgileniyorum. Görüntü yönetimi, ışık, ses, oyuncu yönetimi, sanat yönetimi, kostüm falan filan ve bu arada (adaptörlü çekimler için söylüyorum) odağın kaymamasına dikkat ediyorum ve bunları yaparken çoğu zaman mikrofon kablosunun sallanmasından kaynaklanan sesi duyamayabiliyor, kamera önünden geçen alakasız bir adamın kameraya baktığını göremeyebiliyor ve hatta yapmacık okunan bir diyaloğu kaçırabiliyorum ve "oldu" diyip geçebiliyorum.

Kalabalık bir kamera arkası ekibini yönetmek de kolay değil tabi ama güvendiğin adamlar arasında iş bölümü yaparak (bu adamlar önceki çalışmalarınızda yanınızda çekimi seyreden kişiler olabilir, fazla tecrübeli olmaları da gerekmiyor aslında) daha iyi işler çıkartılabilir bence. Yine herşeyle ben ilgilenirim ama çekim yaparken sadece oyuncunun performansına dikkat eden birisinin olması daha iyi bir oyunculuğun olmasını sağlayacaktır. Devamlılık ya da aks hakkında beni uyarabilecek ve sadece o konulara dikkat eden birisinin olması benim hata yapma ihtimalimi düşürecektir.

"Hayde toplanın" diyince de toplanıp kimse koşmuyor o ayrı. herkese uygun zamanı bulmak, su gibi kontör harcamak yine bana düşüyor.

Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?

 
Gönderildi : 04/06/2009 1:38 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Direk cevap, temel sebep bilgisizlik ve özensizlik. Ama en önemlisi de bilgisizlik.

Kolay tatmin olma, bilgisizlik, acelecilik, bilgisizlik, yapım öncesi ile hiç uğraşmamak, bilgisizlik, yaptığınız işe değer vermeme, bilgisizlik..

Daha çok şey var da, şimdilik bu kadar yeter.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 05/06/2009 3:47 am
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Bana daha çok "benim de bir kısa filmim olsun" mantığıymış gibi geliyor bizlerdeki filmlerin çok kötü oluşunun sebebi. Sadece bir film çekmiş olmak için çeken o kadar fazla insan var ki. 3 sene önce gazetede bir haber vardı; "ev hanımları da kısa film çekiyor" diye. O zamanlar tabi sevine sevine okumuştuk, "ne güzel lan kısa film yayılıyor" diye. Ama avrupada ya da amerikada gördüğüm itibariyle bir kısa filmin çekiminin, yapım öncesinin ve yapım sonrasının uzun metrajdan hiçbir farkı yok.

Mesela Eylem (The Dude) bu konuda en takdir ettiğim kişilerden biridir. Adam yıllardır kısa film ve görsel sanatlar ile çok ilgili olmasına rağmen benim de bir kısa filmim olsun, adım geçsin, şanım yürüsün mantığıyla asla hareket etmedi.

Ve bir de bir başka konu var. Bizim ülkede herkes her şeyin çırağı. Tek bir şeyin ustası olmayı beceremiyor bizim halk. Adam kurgunun, senaryonun, efektin, yönetmenliğin, kameranın vs.nin her şeyin ustası oolmaya çalıştığı için her şeyin çırağı kalmaya mahkum oluyor. (burada da araya girip Ercüyü (Ercane) takdir edeyim. Bu adam da kendini tamamen görüntü yönetmenliğine vermiş mesela. Olması gereken de bu.)

Kısaca bir insan her şeyin ustası olamaz. Birinde kalfa kalır, birinde usta olur, diğerlerinde çırak kalmaya mahkumdur. Ama hepsinde usta olmaya çalışırsanız bu sefer ters teper, hepsinde çırak kalırsınız.

O çok beğendiğimiz yabancı kısalara bakıyorum ve çok uzun bir jenerik görüyorum. Her işin ayrı bir adamı var, ustası var. Ha bizde de jenerikler çok uzun ama bizimkilerde en azından bir 50 sıra teşekkür var. Osman abi, Hayriye teyze, köşedeki bakkal, Balıkçı Süleyman abi (seni tanımayan yok bu şehirde) vesayre.

Kendimden de örnek vereyim. Mesela asla bir kısa film çekmeyi düşünmüyorum. Belki olur, onu bilemem. Ama bu işin ne kadar ciddi olduğunu biliyorum. Ben bir senaristim kardeşim. Benim işim bu. Bir zamanlar stop-motion çekmeye niyetlenmiştim. Bu iş üzerine abartmıyorum 500'e yakın görsel izledim. Okulun heykeltraşından nasıl hamurdan adam yapılırı bile gittim öğrendim. Ama kendimi hala yetersiz gördüğüm için çekmedim. Biraz daha ustalaşmam gerekiyor ki çekeyim.

Kısaca sorun bu bana göre.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 05/06/2009 1:22 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Peki deneyerek öğrenmek konusundaki fikirleriniz neler?

 
Gönderildi : 05/06/2009 2:20 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Denesin ama "ben süper bir kısa çektim hacı, 8 festivale gönderdim, kesin 1.lik bekliyorum" diyerek tüm platformlarda kısa film yönetmeniyim ben havalarında dolaşmasın yeter ki. Elbette deneyerek öğrenilir bu iş. Ama her denediğin de "kısa film" değildir. Bu farkın ayırdında olmak lazım.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 05/06/2009 2:32 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Bence bu işte öykü problemi de var. Her şeyden önce filminizin elle tutulur bir öyküsü olması lazım. Aklına bir fikir gelen kameraya sarılabiliyor. Bu işin ön hazırlığı var. O “muhteşem fikre” seyirciyi hazırlama kısmı var; sonrasını güzelce bağlayıp sonlandırabilme kısmı var. Özenli bir iş çıkartma çabası da olmalı, bu işe soyunan kişilerde. İmkânsızlıkları başka yöntemler deneyerek aşabilmek lazım.

Bir de kırda kıç üstü yatan adam, o anki otun, bokun, böceğin güzelliği karşısında kendinden geçip yanındaki mini dv’ye sarılabiliyor. O pembe kıçını yerinden kaldırma zahmetine bile girmeden, ağır zoom in ile bizi o muhteşem otla, bokla yakınlaştırarak, doğduğundan beri annesini görmemiş evlat ile annesini buluşturduğunu sanıp gözyaşı döküyor.

Bu sancılı bir süreçtir. Pikniğe gider gibi bir ruh haliyle kısa film çekerseniz piknik sepetindeki yalancı dolma tadı verirsiniz. İşin teknik kısmını kurallara göre oynamak lazım. Kalan kısmı ise sizin yaratıcılığını belirleyecektir. Burada kendinizi sınayabilirsiniz.

Ben de bu konuda mordevrim gibi düşünüyorum. Söylediklerinin hepsine hak veriyorum. Kısa film çekmeyi de hiç düşünmedim. Aslında kısa filmi sevmem.. Bu çocukları sevmemek gibi bir şey. Daha olmamış, büyümemiş olduğundan.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 05/06/2009 3:26 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 0
 

Ülkenin genel kısa film konusunda eksikliği, profesyonel yaklaşımın olmaması...
Buna yapımcı ile çalışmak, pelikür çekmek, her işin ayrı adamı olması gibi de değerlendirebilirsiniz.
Şahsi değerlendirirsem; Rodriguez-ci biri olarak bunlara ihtiyaç duymak zorunda olduğumu düşünmüyorum. En iyi bilginin, tecrübelenmiş bilgi olduğunu düşünerek, yaparak üzerine koymayı tercih ediyorum.
Elin adamı sinema okulunda 16mm film yaparken, benim okulum bin yalvarışla Z1 veriyor,başka okullar hiç vermiyor.
Önemli olan olmadan yapmaktır. Olunca zaten yapıyorsun...
Örn: Meraklıöğrencinin imzası:)
Kolay gelsin.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 05/06/2009 3:31 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Denesin ama "ben süper bir kısa çektim hacı, 8 festivale gönderdim, kesin 1.lik bekliyorum" diyerek tüm platformlarda kısa film yönetmeniyim ben havalarında dolaşmasın yeter ki. Elbette deneyerek öğrenilir bu iş. Ama her denediğin de "kısa film" değildir. Bu farkın ayırdında olmak lazım.

Katılıyorum o zaman her söylediğine.
Ben teorik ve pratik sürecin birlikte işlemesi gerekliliğine inananlardanım.
Bu noktada teorik süreç fazlasıyla önemli.
Bence her sinema yapma derdinde olan kişi belli başlı filmleri dışarı atmadan, her kaynaktan beslenmeli, yolunu çizmeye çalışmalı, acaba neredeyim diye görebilmek adına da film çekmeli. (Tabi temel amacı buysa.)
Bu teorik kaynak kısmı önemli.
Kimisi popüler filmleri dışlar, kimisi kuramsal filmleri.
Herbirinden beslenmeden kendi yolunu bulmanın çok mümkün olmadığını düşünüyorum.
Ya da bulsan da bir yanın fazlasıyla eksik kalacaktır.

Tüm bunların yanında çekmeyeni de anlıyorum,
fakat film çekmeyen de kendini dışarıdan görebilme olasılığından da marum kalır benim gözümde.
(bkz: süs 2009) giriş konuşmam. 🙂

"Tanrı yarattığı insanı göremeden tanrı değildir" diyorum.

 
Gönderildi : 05/06/2009 4:10 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 0
 

Denesin ama "ben süper bir kısa çektim hacı, 8 festivale gönderdim, kesin 1.lik bekliyorum" diyerek tüm platformlarda kısa film yönetmeniyim ben havalarında dolaşmasın yeter ki...

bence böle konuşmaları sorun değil. zaten tevazu kibirdendir diye bir laf varmış, bidılcüs söylemişti fii tarihinde:) öyle takılanlar fena halde yerinde sayar,ki eğer sen de o şekilde geçinen adamlardan birşeyler kapmazsan, sen de onlar gibi olup yerinde sayarsın bana kalırsa:)
"dakikası kısa olan film kısa filmdir" tanımını belki biraz da burada sorgulamak lazım?
kısa film anlatısı, aksiyon çizgisi veya sinema dili diye ayrıma gitmeli mi misal?eğer giderse zaten tüm soruları tekrar elden geçirmeliyiz.
ama kısa filmi, ülke sinemasının beslendiği damar olarak algılarsak, o zaman bu başlığın ve bu soruların geniş açılımını yapmak daha kolay olur sanki.
kolay gelsin.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 05/06/2009 4:58 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Mesaj Başlığı: Gönderilme zamanı: Pzt May 22, 2006 8:44 pm
Ben özellikle sinematografinin konuşulması gerektiğini düşünüyorum!
Şahsen kısa-filmcilik ile ilgilenmeme rağmen pratik anlamda kendimi geliştirmeden önce teorik altyapıyla donanma taraftarıyım.

🙂 Kezzap'ın 3 sene önceki fikri. Yaa yaaa. Bulup çıkarırım ben.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 05/06/2009 7:57 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Mesaj Başlığı: Gönderilme zamanı: Pzt May 22, 2006 8:44 pm
Ben özellikle sinematografinin konuşulması gerektiğini düşünüyorum!
Şahsen kısa-filmcilik ile ilgilenmeme rağmen pratik anlamda kendimi geliştirmeden önce teorik altyapıyla donanma taraftarıyım.

🙂 Kezzap'ın 3 sene önceki fikri. Yaa yaaa. Bulup çıkarırım ben.
🙂

Hala da farklı değil ki fikrim tam olarak.
Sadece teorik altyapıyla ilgili gelişirken pratik ile gelişmemi sınamalıyım diyorum.

Eski defterleri karıştırma ayrıca. 🙂
3 sene el insaf 🙂

 
Gönderildi : 05/06/2009 8:11 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Adamı boşuna moderatör yapmazlar canım evladım.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 05/06/2009 8:18 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Adamı boşuna moderatör yapmazlar canım evladım.

Anlamadım.
Mal mıyım bilemedim? 🙂

 
Gönderildi : 05/06/2009 10:18 pm
Sayfa 1 / 2
Paylaş: