Serim, düğüm, çözümün oluşturduğu bir trenin vagonları gibi birbirini izleyen olaylar dengesinin toplamıdır kelime anlamı. Bu kelamı sinema sistemine vurduğumuz da zaman zaman iskelette uzuvların yerlerinin değişerek kullanıldığını görebiliyoruz. Kurgu mu? Hareketli sahne fotoğraflarının bir masa üstünde dağınık bir şekilde bulunurken onları izleyiciyi kimi zaman şaşırtan kimi zaman da izleyicinin tahmini doğrultusunda nizama sokulması anın romansal portresinin sayfalara sığmayan soyutluğunu izleyiciye hissettirme işlemidir benim nazarımda.
Bazı filmlerde sahne aralıklarında tahmini giden yol da şaşırtmayan sonlar karşımıza çıkar. Örnek vereyim, Enter The Void filmi gibi. İzlersin ve kesitlerden anormal birşey çıkmaz karşına son, tahminler dahilinde nihayete erer. Film olay canlılığında normal seyrini korur. Bazı filmler ise kendisini izleyen göz bebeklerinde şekil değişimleri olsun ister. Entrikalar, beklenmeyen son yaratmak istemeler... Bunlara baş vurulur.
Bence bir filmin konusunu sona erdirmek mantık çerçevesinde olmalıdır. Karakterlerdeki güç yetimi, deha vs. bunlar çok önemlidir. Derken diğer yanım bu bir film, seyircideki ruh değişimini yaratacaksın, izleme eylemi dışında onlara başka bir meşguliyet bulmaları lüksüne son vereceksin (ki böyle bir vaziyet doğarsa şayet, zaten o film vasat ya da vasat altıdır. Tabi izleyen de bilinç öğelerinin kollektif çalışması da ayrı bir husustur.) diyor.
Forum da gerçekten (boş olmayan) bilgili, entellektüel yazarlar mevcut. Bu da aklımdaki bu konuyu size soru olarak yöneltmeme yeltendirdi. Tek başına hemen ve kesin karar vermek sağlıklı olmayacaktır zaten. Şöyle ki bir filmi sonlandırmak yolunda seyir yönü ne olmalı? Filmin bütününün kapsamı içinde bir son mu yoksa sınır ötesi, keskin bir son mu filmin makullüğünü arttırır? Şunu belirteyim aslında açtığım tartışma konusunun istisnai film örnekleri dışında gelişmesi iyi olur bence. Öneri ve bilgileriniz benim için büyük önem arz eder.