Forum

Korsanın Profili ve...
 

Korsanın Profili ve Perspektif Bozulma

20 Gönderi
6 Üyeler
0 Reactions
4,728 Görüntüleme
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Genel olarak sistemin işleyişine olan itirazına bir sözüm yok tabi. Bir şeylerin yanlış gittiği çok açık. Fakat yazıda eksik olan ve görmezden gelinen bir şeyler var bence.

Birincisi "eser" olarak ele aldığın ilk iki paragrafta bütün sanat dallarını birbirine katmışsın. Nasıl olur diye baktım ama öyle olmuş. Şimdi kopyalanınca değerinden kaybeder mi kaybetmez mi esere göre değişir açıkçası. Bir kitap kaybetmez mesela. Yazarın kendi daktilosundan çıkana bile ilk kopya denir misal. Hepsi kopyadır yani. Kopyalandığı yer de asıl olarak yazarın beyni olduğundan her basılı kitap bir kopyadır. Ne kadar kopyalarsan kopyala değer kaybı mümkün değil. Ama Mona Lisa öyle değil. Onu kopyalaman mümkün değil. Çünkü sanatçı orada kendi elinden çıkma darbelerle, kendi karıştırdığı boyalarla, kendi "zamanı" içerisinde yapmıştır eseri. Onun kopyası olmaz. Olsa bile neye yarar, hiç bir şekilde aynı etkiyi vermez.

....

Ben kopyalar değer kaybeder demedim ki. Sadece orjinal 35 mm kopyalardan daha kalitelidir; o da istisnadır dedim. Sanatın diğer dallarındaki kopyaların hepsi, ilk bakışta orjinalinden farksızdır; eser sahibi de bundan hak iddia etmediği zaman farkı kalmaz dedim. Kitaplar kopyalandıkça değer kaybetmezler bu yüzden.
Bölünerek çoğalma da orjinal olan, baştaki orjinalliğinden doğan artı değerini bölünme esnasında yitirerek, kopyasıyla eşdeğer haline gelir demek istemiştim. Bu yüzden bir yanlış anlaşılma var.
Mona Lisa her anlamda kopyalanabiliyor. Kendi yaptığı tabloyla kopyasını ayıramayan ressamlar var. Hatta bunu bazı ressamlar kendileri yapıyor. İlk cümlemin arkasındayım: "Kopya tablolar, orjinaline biçilen pahayı sabote ettikleri için para etmezler."
...Kopyalanıp basılıyor olması eseri bir ürün yapmaz. Aksi taktirde Karamazov Kardeşler ile İstanbul 2010 Rehberi aynı muameleyi görmeli kafadan. Ama öyle değil. Karamazov kardeşleri ne kadar basarsan bas, o eserdir. Ve bu açıdan da her yeniden basımında eşşek kadar ismi yazar Dostoyevski'nin. Ha diyorsun ki her okuyanın elinde başka bir şeye dönüşür Karamazov Kardeşler ve yazar bundan çıkar sağlama hakkına sahip değildir...

Klasiklere, Dostoyevski dönemine gelirsek, bu eserlerin çoğu o zaman için kitap halinde basılmamıştır. Günlük gazetelerin veya haftalık dergilerin içinde tefrika olarak yer almışlardır. Yazar yine eserinin sahibidir ama ortada elle tutulur bir kitap veya maddi çıkar yoktur. Yazar bundan ün kazanmıştır, isim yapmıştır. Bunları reddetmesi gerekmez. Aksine sonraki yazacağı kitaplar için moral depolaması, kendine güveninin artması anlamına gelir. Bu yetmez mi?

...Ha ama ben müziği yaptım, sen indirdin netten koydun şakkada şukkada oynadın o müzikle eğlendin. Sonra ben artık o eseri kendim yorumluyorum sen hak iddia edemezsin demek aymazlık olur...

Onu üretenin sen olduğunu kimse inkar etmiyor; edebilir mi? Ben halkın bunları maddi çıkar sağlamadan paylaşmasından yanayım. Sahibinin bu yolla taktir görmesinden, sevilmesinden yanayım. Başkaları senin eserinle, senin sırtından para kazanıyorsa, bunun çözümü de topyekün sistemi dönüştürmekten geçer diyorum. Tek tek sineklerle uğraşmak yerine bataklığı nasıl kuruturuz diye düşünmeliyiz.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 23/10/2010 4:34 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Ben de okumak için şöyle bir kafa salimliği bekliyordum.

"Orjinal dışındaki diğerlerinde sanatçının hakkı yoktur" söylemine katılmıyorum Hegel abi. 🙂
Hakkı elbette ki vardır. Ama bu hakkın eserin kendisiyle alakası olmayan bir aracıyla "parayla" ölçülmesi bizim temel derdimiz.
.......

Hak kavramını ben maddi çıkar anlamında kullandım. Bu da benim hatam oldu; anlaşılmamı zorlaştırdı. Yoksa her anlamda o eserin sahibi yazarıdır. Kendi istemese bile, ortaya çıkan iyi bir eserse, onun getireceği faydalar bir şekilde -100 yıl sonra olsa bile- gelir onu bulur. Benim de temel derdim, üstteki alıntının son cümlesi zaten.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 23/10/2010 5:36 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Hegel, hangi dönemde yazılmış olursa olsun, hatta ister basılmış ister basılmamış olsun farketmez. Bir eserin çoğaltılması ile market rafında ürün olması mümkün değil. Market rafında diyorum çünkü nerede satılırsa satılsın değişmez bu.

İkincisi de şöyle dedin;

"Onu üretenin sen olduğunu kimse inkar etmiyor; edebilir mi? Ben halkın bunları maddi çıkar sağlamadan paylaşmasından yanayım. Sahibinin bu yolla taktir görmesinden, sevilmesinden yanayım. Başkaları senin eserinle, senin sırtından para kazanıyorsa, bunun çözümü de topyekün sistemi dönüştürmekten geçer diyorum. Tek tek sineklerle uğraşmak yerine bataklığı nasıl kuruturuz diye düşünmeliyiz."

Şimdi iyi güzel de evinde şakkada şakkada oynayana kimse bir şey demiyor ki zaten. Benim orada verdiğim örnek, senin "eseri kullanan insan onunla kendi yorumunu yaptığından artık eser sahibi hak iddia edemez" önermene karşılıktı. Diğer tarafından, yani başkalarının eserin üstünden para kazanması durumu zaten çok vahim ve telif de bunun için var. Yoksa sen evinde ister şakkada oyna, istersen sabahtan akşama arabanda çal dinle kimsenin bir şey dediği yok. Fakat benim yaptığım şarkıyı açtığın barda, düğün salonunda, markette, radyoda, televizyonda çalıyorsan telif devreye giriyor. Sen o şarkıdan çıkar elde ediyorsun demek oluyor bu da. Bu anlamda telife karşı olma durumunu ben zaten anlayamıyorum hiç.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 23/10/2010 7:07 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

Klasiklere, Dostoyevski dönemine gelirsek, bu eserlerin çoğu o zaman için kitap halinde basılmamıştır. Günlük gazetelerin veya haftalık dergilerin içinde tefrika olarak yer almışlardır. Yazar yine eserinin sahibidir ama ortada elle tutulur bir kitap veya maddi çıkar yoktur. Yazar bundan ün kazanmıştır, isim yapmıştır. Bunları reddetmesi gerekmez. Aksine sonraki yazacağı kitaplar için moral depolaması, kendine güveninin artması anlamına gelir. Bu yetmez mi?

O dönemdeki eserlerin çoğunun, kitap halinde basılmadığı, gazetelerde bölüm bölüm yayınlandığı doğru; ama ortada maddi çıkar olmadığı yanlış. Evet, belki de her zaman maddi çıkar yoktu; ama maddi çıkar için yazılmış eserler de vardı. Bunlardan biri de Dostoyevski'nin Kumarbaz'ıdır. Gelecekteki romanlarından telif ücreti alabilmesi için (yayınevi ile sözleşmesi böyle) 20 küsür gün içerisinde bu romanı yazmıştır. Ayrıca Tolstoy da "İtiraflarım"da ilk dönem eserlerini ne için yazdığıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunmuştur. Buna benzer olaylar geçmişte yaşanmıştır.

***

Konu birkaç cümleyle kestirilip atılacak bir konu değil. En azından kendi aklımda türlü sorular doğuyor. Örneğin; "Kitaplar kopyalandıkça değer kaybetmezler..." denmiş. Peki o halde bizim okuduğumuz çeviriler ne oluyor? Aynı anlama gelen iki sözcük bile insan algısında değişik yorumlar oluşturuyorsa, koca bir kitabın çevrilmesiyle oluşacak farklılığı hayal edemiyorum. Örneğin; Kafka'nın "Die Verwandlung" adlı öyküsü dilimize "Değişim" ve "Dönüşüm" adlarıyla çevrildi. "Değişim" ve "Dönüşüm" aynı anlamamı geliyor?

 
Gönderildi : 31/10/2010 4:52 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

..........

Konu birkaç cümleyle kestirilip atılacak bir konu değil. En azından kendi aklımda türlü sorular doğuyor. Örneğin; "Kitaplar kopyalandıkça değer kaybetmezler..." denmiş. Peki o halde bizim okuduğumuz çeviriler ne oluyor? Aynı anlama gelen iki sözcük bile insan algısında değişik yorumlar oluşturuyorsa, koca bir kitabın çevrilmesiyle oluşacak farklılığı hayal edemiyorum. Örneğin; Kafka'nın "Die Verwandlung" adlı öyküsü dilimize "Değişim" ve "Dönüşüm" adlarıyla çevrildi. "Değişim" ve "Dönüşüm" aynı anlamamı geliyor?

Olduğu gibi kopyalarsan fiziksel değeri değişmez demek istemiştim. Başka dillere çevirisi elbette, anlamını belli oranda yitirmesine yol açar.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 01/11/2010 6:23 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: