Forum

"Korku"nuzu Nasıl Alırsınız?

13 Gönderi
9 Üyeler
0 Reactions
3,629 Görüntüleme
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

İnsanlara “niçin içtikleri” sorulduğunda, genellikle “unutmak için” cevabını verirler. Aynı cevabı “niçin film seyrediyorsunuz” sorusuna da verebiliriz. Hayatın, gerçeğin sıradanlığından, sıkıntısından az da olsa uzaklaşmak, unutmak için diyebiliriz. Bu durumda gerçek hayattaki sıkıntılarımızdan damıttığımız paramızla, filmler ve benzer seyirlikler satın aldığımızda en iyisini bekleriz. Çoğumuz keyiflenmek, neşelenmek ister. Bu yüzden komedi filmleri en çok getirisi olan türdür. Macera, bilim kurgu, romantik vs. türler de paranızın hakkını alabileceğiniz seyirlikler sunabilir size.

Peki ya korku? Neden korkmak için paramızı ve/veya zamanımızı harcarız. Karakterlerle beraber korkmak için mi, korkmuş karakterlerin başına gelenlerden keyif almak için mi? Gerçeği zedeleyerek filmin içine iyice dalmak, kendimizden geçmek tehlikeli midir? Yaşadığınızı nasıl ispat edebilirsiniz? Birbirinize doğrulatarak mı? Ya bütün dünya, evren “elle tutulur bir gerçekliğin” çok ötesinde bir yerdeyse? Ya hiç yoksa? Platon’un “mağaradaki gölgeler” benzetmesinden “Matrix” serisine kadar onca önerme varken, “gerçek”i sorgulamamak anlamlı mıdır? Sinemadan çıkmış insanın aydınlıkla karşılaştığında bir an afallaması nedendir? Ya da uyandığınızda, tuhaf bir rüyanın ağırlığı üstünüzdeyken hiçbir şey hatırlamamanız.

Tekrar korku filmlerine dönersek, “yapılma ve seyredilme sebebi, bize sunulan/dayatılan gerçekliği zedelemek, çeperlerini yarıp başka bir şeye varmak” diyebiliriz. Karakterlerle beraber ölmek, sanal ölüm, intihar provası, bir korkağın “başkaları ölürken gözlerinin önünden hayatlarının film şeridi gibi geçmesine” ortak olmak belki de. Korku filmlerinin de çeşitli yöntemleri vardır.

Tekinsiz bir havanın film boyunca hüküm sürdüğü korkular. İlk saniyelerde bir korku filmi seyredeceğinizi anlarsınız. Her konuşma, her mimik, plan bu türe hizmet eder. Kesinlikle sıradan bir kesite yer vermez.

Yaratığın uzun süre gösterilmediği korkular. Sizi o “büyük tanışmaya” hazırlamakla meşguldür ilk 60–70 dakika. Şafak sayar gibi dakikaları sayarsınız. Çekenlerde tanışma anında sizi hayal kırıklığına uğratmamak için müthiş bir yaratık çıkarmakla meşguldürler film çekimi boyunca. Chat yaparken yüzünü görmediğiniz aşkınızla karşılaşmak gibi heyecan vericidir.

Çocukla korkutmak. Öte dünyaya inanmayan Japonlar için her kötülüğün bu dünyada cezası verilir. Eziyet edilen çocuklar da, gün gelir intikamlarını kendileri alır. Japonlar uzun süre bu türü sürdürmüşlerdir. Taklitçi, fikir kabızı Hollywood sayesinde de ekmeğini yemeyi sürdürmektedirler.

Gündüz korkuları. Sıra dışı olmak adına, 40 derece güneşin altında, sıra dışılığı katmerlemek için ille de öğle sıcağında geçerler. Kahramanlar kolsuz atlet, safari şort gibi kıyafetlerle hem göze hem çekememezliğe hitap ederler. Biz de onları bu diri vücutlarından dolayı çok kıskandığımızdan, başlarına gelenler karşısında pek bir keyifleniriz.

Zombi, vampir, kurt adam, hortlak, vırkalak türü varlıklarla korkutmak. Bunlarla baş etme yöntemleri bellidir. Kıvrak bir zekâ, güçlü kaslar ve geçmişinde yaşadığın travmadan kalan kederli ve “her şeye hazırlıklıyım” bakışları.

İnançlarla, şeytanla vs. ile korkutmak. En tehlikelisidir. Neyle karşı karşıya olduğunuzu pek bilemezsiniz. Kim ne dese inanırsınız. Kör bir rahip de olabilir bu, ölmek üzere olan bir ihtiyar da, tuhaf görünümlü kafayı yemiş bir insan da. Gözlerinden kan akan bir İsa heykeli görürseniz alakasız bir yerde, beni hatırlayınız.

“Gore” denen, pek bir kanlı, genellikle sıradanlığın kol gezdiği korkular. Sizi kanla, kol, bacak, kafa kopartmakla korkutmaya çalışır. Daha çok sanat yönetmeninin, maketleri yapanın becerileriyle doğru orantılı olarak başarı sağlanır.

Amacı korkutmak değilmiş gibi başlayan, hayatın gerçeklerinden beslenen korkular da vardır. Melodram, trajedi gibi başlar. İyi hazırlandığında tadından yenmez. Ama bazı korku fanatikleri filmin başında soğuyabileceklerinden, sabırlı seyirciye hitab ederler.

Son on-onbeş yıldır türler iyice harmanlığından bu tür ayrımlar yapmak zorlaştı. Ama iyi bir korku, sizi hesapsız kitapsız korkutabiliyorsa tamamdır. Filmin bütününe yayılmış bir şiddet, kan revan içinde insanlar, her an bir patlamanın, vahşetin olduğu gidişat, bize artık olabilecek her şeyi kanıksatmasından dolayı tercih edilir bir şey midir bilmiyorum. Belki de en büyük sürpriz, minimalist türde bir film seyrederken uyuklamaya başlamış seyirciyi yerinden hoplatmak adına, beklenmedik bir korku sahnesiyle kendine getirmektir. Kim bilir.

Peki ya siz “korku”nuzu nasıl alırsınız? Sevdiğiniz korku türü ya da filmler hangileridir? Birkaç isim vermek gerekirse:

The Shining (1980) Yön: Stanley KUBRICK

Videodrome (1983) Yön: David CRONENBERG (daha çok kafa açıcı özelliği vardır)

28 Days Later (2002) Yön: Danny BOYLE

The Exorcist (1973) Yön: William FRIEDKIN

Rosemary’s Baby (1968) Yön: Roman POLANSKI

The Cell (2000) Yön: Tarsem SINGH (bu da tür kırması diyebiliriz)

Dog Soldiers (2002) Yön: Neil MARSHALL (İngiliz korkularının gerçekten değişik bir havası var)

The Descent (2005) Yön: Neil MARSHALL

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 07/01/2009 7:29 pm
(@strangeguy)
Gönderi: 0
 

her ne kadar araklama olsada hollywood halka sını sevmiştim ve bayaa korkmuştum son olarakta sinemada izlediğim ve blear cadı sı türünde ama taha profosyonel olan rec filminde deli tırstım.. farklıydı ama bence güzeldii..

şimdilik aklıma gelen bunlar..

bu arada yazı gerçekten güzel olmuş hegel.. senin zaten hikayelerinde de yer alır korku.. (psikolojik korku).. korkudan ne kadar ii anladığın bu yazıyla bir kere daha anlaşıldı.. eline sağlık..

ANKARADAN AYDIN

 
Gönderildi : 07/01/2009 8:04 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Dog Soldiers'a nasıl korku dersin ben anlamadım.. Bize güle oynaya izledik..

Korku deyince bu aralar aklıma sadece Rec geliyor. Ev arkadaşımın kız arkadaşı korkudan ağladı filmi izlerken ki biz de çığlık çığlığa izlemiştik.. Sonra bir baktım sinemaya gelmiş, sinir oldum.. Biz ufacık monitörde izledik..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 07/01/2009 8:07 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Her tür korkunun kalitelisi dadundan yinmez bence. Korkunun en güzeli, "olabilir mi" diye sorgulatandır diye düşünüyorum. Ya da tamamen kopuk olanlar. Arada kalanlar genelde görsel olarak çok iyi değillerse pek etkili olamazlar. Ha bir de trash zombi filmleri 😉

- baço

 
Gönderildi : 07/01/2009 9:42 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

"Dog Soldiers" için dediklerin doğru olabilir.

"Onibaba (1964) Yön: Shindo Kaneto" bu filmi göremedim. Merak ediyorum.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 08/01/2009 2:05 pm
 Hepa
(@hepa)
Gönderi: 0
 

Shutter benim için güzel bir korkuydu.

*our AC-130 in the air

 
Gönderildi : 08/01/2009 3:09 pm
(@red_thermite)
Gönderi: 0
 

kötü ruh diye bir film izlemiştim (gençler kampa gider ve hepsi ölür) o zaman kasetler vardı ankarada dosttan kiralamıştık küçüklüğün de verdiği aşırı tırsma ile sonunu bile izleyememiştik..

http://cirkinadamlar.blogspot.com/

 
Gönderildi : 08/01/2009 5:56 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Valla başlığa direk cevap vermek gerekirse "korkumuzu asla istediğimiz gibi alamıyoruz" bence.

Gerçekten iyi bir korku filmi bulmak çok zor. Ya da şöyle ifade edelim: öyle bir korku filmi olacak ki hem çok iyi bir film olacak, hemde gerçekten korkutacak. Çok zor gerçekten.

Korku türü, sinema tarihinde "sinema tarihinin en iyi filmleri" listelerine konuk olmayı nadiren başarmış bir türdür. Sinema tarihinde iyi korku filmleri, başyapıtlar mutlaka vardır ama tür ayırt etmeksizin yapılan listelerde korku filmi yok gibidir. Ve en baba korku filmlerine bile gülen birilerine rastlarsınız. Ama hiçkimsenin Se7en'da eğlendiğini, 2001'de güldüğünü ya da ne bilelim, çok iyi birçok diğer tür filminde anlatılandan çok ters tepkiler verdiğini görmezsiniz.

Korku biraz kişisel bir tür. İnsanların, kişisel olarak en az açığa vurdukları şeylerdir korkuları (Mesela gülünenler tam tersidir). Bu yüzden insanların korkularını cisimlendirmek çok güç birşey. Ki zaten insan, neyden korktuğunu tam olarak bilmez gibi geliyor bana. Küçük ipuçları insanı korkutur, kişi de o ipuçlarının ardındaki şeyi kendince biçimlendirir. Ve hangi film ki korkulan nesneyi tam olarak açık eder, o film başarılı olmakta güçlük çeker. Hangi film korkulan şeyi hissettiren ipucunu eşsiz biçimde çizer, o film başarıyı yakalamaya yakınlaşır.

Örneğin The Exorcist, korkulan şeyi apaçık gösteren bir film olarak kabul edilir ama aslında öyle değildir. Kızın hali, korkulan şeyin kendisi değildir, korkulan şeyin nasıl bir güce ve ürkütücülüğe sahip olduğunu gösteren bir nesnedir.

Bir söz var, birçoğumuz biliriz: "ya gerçeğe çok yakın fanteziler ya da fanteziye çok yakın gerçekler sinemanın konusu olabilir" İşte korku filmi denince bu önerme daha da önem kazanır. The Exorcist, bir fanteziyi, çok inandırıcı bir biçimde sergileyerek gerçeğe yaklaştırır.

Şahsen ben bilimkurguda, polisiyede, aksiyonda, dramda birçok başyapıt gördüm. Ama korkuda gerçek bir başyapıt gördüğümü sanmıyorum.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/04/2009 6:23 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

"Dog Soldiers" için dediklerin doğru olabilir.

"Onibaba (1964) Yön: Shindo Kaneto" bu filmi göremedim. Merak ediyorum.
en boktan korku filmlerinin bile (fright night mesela) bazı yerlerinde tırsan, kanal geçen, pausa basan bi adam olarak onibaba'nın korkutucu bi film olmadığını söyleyebilirim rahatlıkla. ha ama iyi film o ayrı.

 
Gönderildi : 14/04/2009 6:36 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

Don't Look Now
El Espinazo del diablo
Kaidan
La maschera del demonio
Profondo rosso
Santa sangre
Sei donne per l'assassino
The Call of Cthulhu
The Innocents
The Wicker Man

ama dediğim gibi, filmlerde kolay tırsarım. çıta düşük olduğu için de yazdığım filmler aslında pek de korkutucu gelmeyebilir izleyene.

korku filmi izlemeyi sevmiyorum, külliyata da pek hakim değilim, baştan söyleyeyim. ama izlediğim filmleri nedense ikiye ayırıyorum ben, karakter bazlı ve ideoloji bazlı diye. karakter bazlı filmler daha çok film içindeki karakterlerin paranoyaları ya da sapkınlıkları, ya da filmi yönetenin sapkınlıkları üzerine. örneğin the shining karakterleri üzerine kurulmuştu sanki. the descent de yönetmenin içindeki kadın düşmanlığını bariz biçimde yansıtıyordu.

ideoloji bazlı filmler diyince de direkt romero geliyor aklıma. modern bireyin kaçacak yerinin olmaması, alışveriş çılgınlığı, anne-baba kompleksi vs...

ama tabi yüzeysel bakıyorum ben olaya, farkındayım. buffy'nin bile bazı yerlerini atlatarak izledim lan ben! 🙄

edit: yukarıda yazdığım çoğu filmi de izlemedim ha. sağda solda okuduğum tavsiyelerden derledim. kaidan'ı izledim, iyi bi film mesela. the innocents'da da korktum ne yalan söyliim. ama kalanını izlemedim.

 
Gönderildi : 14/04/2009 6:58 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Benim için en büyük korku, ölmek veya hayatta kalmak ikileminden ziyade, sonsuzlukta içinden kurtulamayacağım bir belanın başıma gelmesidir. İllaki burada yaşadığım toprakların, inançlarımın, genel kültürümüzün etkisi vardır. Başlığa cevaben ben korkumu "sonsuzluk" konseptinde almak isterim.

 
Gönderildi : 14/04/2009 7:16 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Cthulhu dediğin umarım 2000lerde çeklilip de sessiz film efektleriyle donatılıp o dönem filmi gibi çekilmiş olan orta metraj değildir.. Hoş bir filmdi de zerre korkutamaz o kimseyi :).

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 15/04/2009 12:34 am
(@toker)
Gönderi: 0
 

Cthulhu dediğin umarım 2000lerde çeklilip de sessiz film efektleriyle donatılıp o dönem filmi gibi çekilmiş olan orta metraj değildir.. Hoş bir filmdi de zerre korkutamaz o kimseyi :).

harbi mi yahu? treylırı tırsınç gibiydi sanki. oki o zaman çiif.

 
Gönderildi : 15/04/2009 2:01 am
Paylaş: