Forum

Kıyamet ya da Post ...
 

Kıyamet ya da Post Apokaliptik süreç

5 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
1,798 Görüntüleme
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Kıyamet bir “bitiş”i simgelerken, Post Apokaliptik sürecin yaşamın devamlılığına vurgu yapması, adındaki şıklığın teselli ediciliği altında sıranın sonunda ona geldiğini gösterir. Post Apokaliptik dönemin, gerçekleşmesi için bir “felaket”e muhtaç olması, beklenirliğinin de etkisiyle bu süreci katlanılır kılar. Özellikle filmler de bu dönemi, kötüler üzerinden iyi insanların arınması eylemiyle gözlemleriz. Düzenin her anlamda yıkıldığı bu dönemde ayakta kalmak ve varlığını sürdürmek insanoğlu için epey çilelidir. Bütün bu yıkıntılar altında biz seyircilere “sevimli” gelen şey nedir o zaman? Bizim başımıza gelmemiş olmasının keyfini çıkarmak. Bir kaza anında trafiğin sıkışmasının ilk sebebi de budur. O anın, bizim başımıza gelmemiş olmasının, başkası üzerinden tadını çıkarmak. Peki, bu temas etmediğimiz/edemediğimiz “başkası” bir görüntüden başka bir şey değilse? İspatı yok. Tersinden bakarsak; sinemada post apokaliptik dönemi işleyen bir filmde gördüklerimiz “gerçek”den başka bir şey değilse. Her birimizin kendisini dünyanın merkezinde hissetmesi tuhaf değil mi? Bunu anlamlandırmaya çalışmak, ortak algı alanı oluşturmaya çalışmak, başkasının yerine geçmek, isteklerimizi üreten kaynağa yönelip onu sorgulamaya ve belki de kurutmaya çalışmanın bencilliği üzerine eylemlere girişmek.

Kıyamet ya da Post Apokaliptik süreç, duyguları değersizleştirip insana başka bir model sunduğu için, ayrıca tercih edilebilir ve belki de istenen, olması gereken bir süreç. Post Apokaliptik süreç, Kıyamet’in içinde bir çember olarak da düşünülebilir. Kendisi de içinde dönemsel çemberler barındıran bir çember; şu andaki dünya zamanımızı da kapsayan. Sorun, Post Apokaliptik çemberin, parçalanması kaçınılmaz olan bu iç çemberlerin yıkıcılığına dayanıp dayanamayacağı. Dayanamaması durumunda Post Apokaliptik dönemin hiç gerçekleşmeyeceği –pas geçileceği- kıyamete açılan bir süreç yaşanacak. Ve kim bilir, belki kıyameti de içinde barındıran dış çemberler ya da başka oluşumlara kapı açılacak.

Gelecek bize sonsuz seçenek sunar. Bu da onu her anlamda işlemek için cazip kılar. Özellikle sinema ilgi alanımız olduğundan, yaratıcılık sıkıntısı çekenlerimiz için de esaslı bir seçenektir. Bunun üzerine gitmek gerekir bence.

Jung’un arketip kavramı (kabaca, ortak insanlık tarihi üzerinden kendiliğinden oluşan ortak bilinç) aynı zamanda “yaşanmamış” gelecek zamanı da kapsadığını varsayarsak, bilinçaltımızda gelecek ile ilgili şifreler de bulunmaktadır bence. Bilal ve Engin’in beraber çektikleri filmde, imkânlar dâhilinde daha yazım aşamasında bu olgunun üstüne gitmeye çalışmıştık. Daha açık olmak gerekirse tüm zamanlar üst üste binmiştir ve geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek aynı anda yaşanmaktadır. Bunun da devamı var ayrıca.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 31/10/2009 7:25 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Felaket sonrası sevdalılarından olduğumdan kendime sık sık bu dünyaları neden bu kadar sevdiğimi sorarım. Kendimden alabildiğim en gerçekçi cevap korku oldu. İnanılmaz korkutucu evrenlerdir felaket sonraları. İnandığınız, bildiğiniz, varlığından sonuna kadar yararlandığınız/sömürdüğünüz her şeyin, insanlığın bile bittiği yerdeki mücadeledir. Eminim tek bir felaket senaryosu bile gerçek olsa ve ben hayatta kalsam, "sonrasında" ilk ölenlerden olurum. Felaket sonrası hayat bizim algımıza tam olarak giremeyecek bir şey. Sonsuzluk kavramı kadar anlamsız bizim için Anlayabileceğimizi düşünsek de anlayamayacağımız bir olgu (henüz).

Bu bağlamda, okuduğum, izlediğim, oynadığım, gördüğüm vs. evrenler ve fikri mülkler içerisinde en çok sevdiğim Pulitzer ödüllü The Road oldu (Fallout'un yeri her zaman ayrı). Tüm çaresizliği, sefaleti, psikolojiyi, soğuğu.. İnanılmaz bir kitap gerçekten. Filmi de geliyor ancak filmin yarısı kadar bile etkileyici olmayacaktır.

Sinemada ne yazık ki beklediğim kadar fazla eser göremedim bu alanda. Son 3 4 yılda inanılmaz bir patlama olsa da çoğu işin popülist tarafında. Bu alanda son yıllarda "işte budur" diyebileceğim tek film I Am Legend oldu. Onun dışında gerçekten bize o atmosferi "solutabilen" fazla film yok. Gösteren var, ama solutabilen pek fazla yok. O-bi, O-ba – Koniec cywilizacji de çok ilginç bir filmdi. Böyle keşfedilmemiş daha çok vardır eminim ancak ana akım ve popüler yer altı sinemasında fazla iyi örnek yok dediğim gibi.

İşin bizi ilgilendiren bağımsız sinema kısmında birkaç deneme var. Pek başarılılar diyemeyeceğim ancak düşük bütçeyle kotarılan Ever Since the World Ended (ki bayağı sıkıcı bir filmdi, Mit Bastır dombik de oyuncularından) ve Right at Your Door gibi filmler umut vaat ediyor. Ancak sanat yönetimi ve prodüksiyon açısından her bilim kurgu eseri gibi yüksek maaliyet isteyen bu filmlerin bağımsız sinemacılar tarafından ayakta tutulması zor. Para babaları da dediğim gibi yanlış yoldalar. Son dönemde gelecek olan The Road, The Book of Eli, Legion, World War Z vs. gibi filmlerin tamamı olaya ıskalayacak gibi geliyor (World War Z'nin kitabı muhteşem ötesidir o ayrı, bu aralar Türkçe'ye çevriliyormuş sanırım). Eğlenceğiz, göreceğiz ama bir bok soluyamayacağız. Karakterlerin, kişilerin, insanların yaşadıkları umutsuzluğu hissedemediğimiz hiçbir felaket sonrası eseri tam anlamıyla başarılı değildir gözümde.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 31/10/2009 8:21 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Belki şu anda Post-Apokaliptik dönem içindeyizidir. ?
Ne bileyim, belki de Endüstri Devrimi büyük felaketti. 🙂
Milyonlarca insanı aynı anda öldürmedi belki ama bir felaketin öldüreceği kadar ciddi oranda insan öldürdü, öldürüyor.

Çoktan bir kıyametin içindeyizdir belki...

 
Gönderildi : 31/10/2009 8:49 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Kıyamete doğru gidiyoruz demek daha doğru olur. Olayların ani olması önemli bu evrenlerde zira geçişle olursa yukarıda bahsettiğim duygu şoku yaşanmaz.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 31/10/2009 9:16 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Tarkovski'nin "Stalker"ını, hatta "Offret"ini (Kurban) bu gözle seyretmiştim. Post Apokaliptik (büyük felaket sonrası süreç) evren-zamanda geçen filmler. Bu hem seyircinin, hem de yönetmenin ufkunu fazlasıyla açan bir tercih. Günümüzde geçtiğini sandığımız bir çok filme de bu gözle bakılabilir. Cronenberg'in filmleri de değişik dünyalardan, zamanlardan beslenen filmlerdir. "Naked Lunch" (Çıplak Şölen), kafası fazlasıyla iyiyken, -Giyom Tell’den bir sahne canlandırmaya çalışırken- karısının kafasına elma koyup tabancayla elmayı vurmak isterken karısını vurup öldüren William S. Burroughs'un romanından uyarlamadır. Jeunet ve Caro işbirliği ile yapılan "La Cite Des Enfants Perdus" ve "Delicatessen"i de bu türe ekleyebiliriz. Terry Gilliam, David Lynch, Tim Burton ve başkaları da önümüze tuhaf dünyalar sererler. Bunlardan beslenip ortaya bize özgü bir şeyler de çıkartılabilir artık diye düşünüyorum.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 02/11/2009 5:29 pm
Paylaş: