Aslında emeğe saygı vs konularda duyar kasmayi bende severim , fakat hepimizin izlediginde
"yav bu adamlar bu film için kimden para bulmuş " yada
"Hiç mi çektikten sonra oturup izlememisler yada birisi hiç mi uyarmamis bunları "
Dediğimiz filmler olmuştur.
İşte bu başlıkta bu filmleri paylaşalım istedim.
Bu hususta benim açık ara gözlerimi kanattan film "mühürlü köşk "
Özen Film etiketi ile vizyona bile çıkan bu film şimdiye kadar izlediğim en kötü film öyle ki flash tv oyunculuğu bile Oscarlık kalıyor yanında.
Sırf afişiyle 30 bin civarında izlenmişti, öyle hatırlıyorum ki bu film için hiç fena değil. Potansiyeline göre değerlendirirsem en kötü Türk filmi Yol Ayrımı olabilir.
izlerken kusacak gibi olduğum tek film ömerçip filmiydi. filmin tamamını hatırlamamakla birlikte bıraktığı kötü duygu üstümden hala gitmedi. yoksa buraya bi şeyler yazmadan önce tekrar bi bakardım 😀 filmi Zeki Alasyanın yönettiğini de yeni öğrendim, çok yazık olmuş kendisine...
Sonuna kadar izleyebildiklerimle sınırlıysa Hababam Sınıfı Merhaba, izleyemiyorum bunu deyip kapattığım Mustang.
Emeğe saygı konularında ben duyar kasmam! Duyar kasılmasını da anlamam. Kötü film kötü filmdir. Ağzına kürekle vurmam gerekirse de vururum.Sanatı değerlendirmek başka bir şey esas emek meselesi başka bir şeydir. Böyle dövülesi film yapanların emek gibi hassasiyeti yüksek bir anlamı edindiklerini, bildiklerini düşünmüyorum. Bizzat emeğe karşı bir istismar yaptıkları kanısındayım. Emek böyle çok basit ve boş gibi duran bir şey değildir. Herkes emek veremez. Herkesin her yaptığı işte emek olmayabilir. İş ve emek aynı şeyler değildir.
Sanırım forumda ilk defa başlıktan ayrı bir şey yazdım ama şunu da yazmak istiyorum.
'emeğe saygı lütfen' ifadesi de bizimkiler tarafından en çok sanatta kullanılıyor. Öyle her ota boka saygı duymak iyi bir şey değildir. Kötüyse kötü; iyiyse iyidir! Kötü ise düşüncelerini destekler nitelikte paylaşırsın. İyiyse de aynen bunu yaparsın.
Sanatta tıftışlama yapılırsa gelişim ve özgür düşünce doğamaz. İş etikliğini ve esnekliğini kaybeder ki bu da sanat için çok tehlikelidir.
Düşüncene saygı duyuyorum ifadesi var bir de. Saçmalığa neden saygı duyayım. Bunu da bak böyle düşündüğün için saldırmıyorum dememek için kullanıyorlar. Yanlış düşünüyorsun deyip bunu desteklerle anlatırsın ve yanlış olduğunu belirtirsin. Bilimsel anlatım, bilimsel yöntemler bizde hiç gelişmediği için maalesef yalan ve riya ile muhabbetler dönüyor.
Rönesans bu değildir ya!
Üyeliğimden beri bu ifadeler her zaman vardı. Film çekmiş. Yazıyorsun işte şunlar şunlar kötü, olmamış. İyi bir şey elde edememişsin. Sayfalarca açıklamalar vs. Sonra biri çıkıp altına yazıyor 'ama emeğe saygı'. Al işte! Ne denilebilir. Dizginlenen birileri olsak sırf emeğe saygı kutsalı bozulmasın diye hiçbir şeye ağzımızı açamayacağız.
Dnd, bunları demiştir demiyorum. Kendisine karşı yazmış değilim. Sadece gördüm ve derdimi dökeyim dedim.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Mühürlü Köşk ilginç gözüküyor. Eğlendirici bir berbat film gibi. Ed Wood filmlerinin nasıl bir pazarı varsa, ona hitap edebilecek bir film. Emeğe saygı konusunu filmi yapanların da kale aldığını sanmıyorum. Sinemadan uzak adamların parayı kırmak için çektiği bir şeye benziyor.
Soruya cevabım da Fetih 1453 olabilir.
Mühürlü Köşk ilginç gözüküyor. Eğlendirici bir berbat film gibi. Ed Wood filmlerinin nasıl bir pazarı varsa, ona hitap edebilecek bir film. Emeğe saygı konusunu filmi yapanların da kale aldığını sanmıyorum. Sinemadan uzak adamların parayı kırmak için çektiği bir şeye benziyor.
Yok kardeş bu senarist yönetmen abinin 8 uzun metraji var hepsi birbirinden berbat ve gram ilerleme yok hep ayni kotu kamera kotu isik kotu oyunculuk .
benimde başlangıçta ed wood geldi fakat daha sonra bu abinin son filmi olacak olan "abazalar Bodrum'da " için bodrum belediye başkanına sitem eden bir basın toplantısı var youtube da , öf öyle bir konuşuyor ki yaptıklarını baya baya ciddi sanat eseri olduğunu sanıyor yani 🙂
En son bi tokatci vardı hani Hollywood'u ben var ettim diyen Micheal derun galiba adi , görsel efekt uzmaniyim türkiyenin ilk 3d animasyonunu ben çekiyorum diye TV'lerde gezmisti sonra foyasi ortaya çıkınca siz sanattan anlamiyorsunuz demişti onun kafada buda .
Anladım. Tanımıyordum yönetmeni.
Ben yine de pazarının var olduğunu düşünüyorum. Neil Breen, Tommy Wiseau gibi adamlar da yaptığınız tanımlara uyuyor. İnsanlar ironik olarak izliyorlar bu filmleri. Ed Wood da bildiğim kadarıyla inanıyordu kendi filmlerine.
Benim sinirlerim kötü film iyi film muamelesi görünce geriliyor daha çok.
Bu tip adamların sadece Amerika gibi her şeyi pazarlayabilen bir ülkede ilgi görebileceğini sanıyorum. Ortak noktaları bence de kendilerine, ortaya çıkacak işe inanmaları. Tommy Wiseau'nun hikayesi bana en ilgi çekici gelendir bu arada. Adam garantiye gitmek için filmi aynı anda hem kimyasal (Film) hem dijital çekmiş, bütçesi hiç fena değil çünkü. Filmde replikler felaket, oyunculuk yerlerde, bir elbiseye hallenme sahnesi var ki dillere destan 🙂 Ortaya çıkan iş tam bir iş bilmezlik ürünü ama güven tam. Hollywood, Ed Wood gibi Tommy Wiseu'nun da biyografik filmini yapıp bu hikayelerden faydalanabilme geleneğine sahip. Bizde film yapma çabasının anlatıldığı filmler var, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Son, Pek Yakında gibi ama bunlar hep kurmaca, biyografik değil.
Mühürlü Köşk, hatırladığım kadarıyla inşaatçi bir abinin desteğiyle çekilmişti, sitesinde yazıyordu öyle bir şeyler. Bu forumda bahsi geçmişti, fragmanı görünce şaşkınlıkla burada paylaşmıştım. (O zaman nickim başka)
Amerika ve Türkiye farkı konusuna katılabilirim. Ben daha çok kategorisinin farklı olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Pazarlama kelimesini çok kullanınca farklı anlamlara gitmiş. Çok farklı bir kategoride filmler olduğu için sinemayla uğraşan insanlar görmezden gelmeli bence bunları. Sonuçta tüm toplum bu filmlerin kötü olduğu konusunda hemfikir. Bu filmlere beslenecek olumsuz duyguların hiçbir işlevi yok ciddiyeti olan insanlar için.
Ajdar'ın sinema versiyonu gibi adamlar.