Forum

Görüntünün arkasınd...
 

Görüntünün arkasındaki anlamın görüntüsü....

6 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
1,728 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Birçok (ama daha çok usta ya da usta adayı isimlerin ellerinden çıkan) filmde karşımıza çıkan ve bizleri üzerine uzun uzadıya konuşmaya davet eden bir durum vardır.

Öyle bir an vardır ki karşımızda, sembolik bir anlatım, metarofik bir kullanım vardır. Kast ettiğim şey 2001'deki siyah obje falan değil. Kamerayla elde edilenlerden bahsediyorum. Örneğin bir adam konuşurken adamı kadrajın ortasına değil, bayağı bir kenarına yakın konumlandırırsınız. Bu durumda adam kadrajın (ve o an iletilmek istenen şeyin) tam ortasında olmadığından merkezdeki obje olmaktan çıkar. O kadrajın anlamı "konuşan adam" değil "konuşan adam ve birşey" olur. Sayısız örneği vardır bu uygulamanın. Ya da kadrajın düzenlemesine göre "bilmemneye doğru konuşan adam" ya da "ışığa doğru konuşan adam" hatta "karanlığa doğru konuşan adam" falan olur. Tüm bu basit ama anlamlı tercihlerin göstergebilimsel bir anlamı ve atmosferi besleyici etkisi vardır. Kadrajdaki ışık, renk, kameranın hareketi, alan derinliği vs. hep göstergebilimsel yolla anlam yaratmanın ögeleridir.

Ama bazen bu verdiğim basit örnekleri geçer karşımızdaki durum. Ortada garip bir göstergebilimsel tercihler yığını, belirgin bir anlam yaratma çabası vardır ama çıkan anlamı netleştirmek zordur. Somut biçimde örnekleyelim: Angelopoulos'un devasa plan/sekansları. Konuşan iki kişinin dakikalar sren sohbetini kesmelerle vermek yerine kesintisiz vermenin göstergebilimsel anlamı nedir? Tarkovsky'nin enfes renklerinin, garip imgelerinin kompozisyonu neye hizmet eder? Peki ya Oliver Stone'un yorucu filtreleri?

Ayrıca bazen anlam kamerayla kurguyla yaratılmaz. Sanat yönetimi ile, kullanılan imgelerle hatta bazı eylem ve olaylarla anlatılır. Yani bazen bir otomobilin kırmızı olması bir anlam içerir. Birinin diğerine tokat atması eylemin içeriğinden fazlasını anlatır. Bunlar da estetik olması dışında bir meram anlatmanın yollarıdır.

Tüm bunlar bazen sadece estetik oldukları için de kullanılabilir. Bu daha değersiz bir çaba değildir. Ancak bazen bunun dışında birer anlam içermeleri istenir.

Peki.... İzleyicinize bir anlam, bir mesaj, bir fikir iletmek istiyorsunuz. Bunu açıkça, bir bakışta anlaşılır tercihlerle (örneğin kelimeler, replikler, amacı ve sonucu net eylemler) değil de içinde anlam barındıran "sembolize" şeylerle veriyorsunuz. Yani veriyorlar....

Neden?

Bunun cevabını vermeyeceğim çünkü: Bunun cevabını vermiyorlar....

Aradaki ayırımın, olması gereken ayırımın yanlış hatta belki de bile isteye "yanlış" kullanıldığı fikrindeyim sanırım.

Buna somut örnek vermeyeceğim çünkü isimler üzerinden konuşmak zorunda kalıyoruz. Beklentim, olması gerektiğini düşündüğüm durum şudur:

Eğer bir sinemacı, içinde anlamlar aramamızı beklediği bir sembolizasyon kullanıyor ise, o sembolizasyonun altından, "çabayla anlaşılmaya değecek" bir anlam çıkmalıdır. Görece basit (buradaki "basit" asla "değersiz" anlamında değil) fikirleri, anlamları, mesajları, çaba gerektiren tercihlerle (gerek icra etme gerek inceleme olarak) vermeyi tercih etmek doğru değil gibi geliyor bana.

Daha basit söylem ile, üzerine uzun uzun düşündüğüm bir "gizemli tercih"in altından gayet gizemsiz bir anlam çıkıyor ise, o sinemacı, "görüntünün arkasındaki anlamın görüntüsünü" abartıyor/şatafatlandırıyor ve açıkçası hak etmediği bir hale sokuyor gibi hissediyorum. Çünkü o sinemacı, aslında çaba sarf edilerek fark edilmeye değmeyecek bir mesajı, daha değerli göstermek için böyle yapıyormuş gibi geliyor bana....

Acaba yanılıyor muyum?

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 27/10/2011 6:37 am
(@zitarof)
Gönderi: 0
 

Sembolik anlatı klasik anlatıya nazaran daha etkili ve zihinde daha kalıcı olduğu için kulanılıyor bence. Eserin çıtasını yükselttiği su götürmez bi gerçek.

Ayrıca bahsettiğin, görüntüdeki sembole yüklenen anlamın basitliği oldukça göreceli. Kime göre basit, neye göre basit..

 
Gönderildi : 27/10/2011 11:24 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Kime göre basit, neye göre basit..

O filmi izleme lütfunu gösteren herkese/herhangi bir izleyiciye göre.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 28/10/2011 1:51 am
(@zitarof)
Gönderi: 0
 

Kime göre basit, neye göre basit..

O filmi izleme lütfunu gösteren herkese/herhangi bir izleyiciye göre.

İşte bende onu diyorum çeşit çeşit izleyici var. Ülkenin en ücra köşesinde çiftçilik yaparak geçimini sağlayan bi insanla, İstanbul'da işadamı sıfatıyla dolaşan bi entelektüelin sinemadaki sembolik anlamlara yaklaşımları çok farklı olacaktır. Birine çok basit gelen anlam diğeri için büyük önem arzedebilir. Bu noktada devreye kitlesellik giriyor ki o mevzuya girersek kapitalizmle dibe vurur, soluğu sosyalizmde alırız.

 
Gönderildi : 28/10/2011 2:35 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Söylediğin doğru, hak vermiyor değilim zaten.

Ama bahsedilen sembolizm, saklı anlamlar falan gibi kavramlar bazen yerinde kullanılmıyor fikrindeyim.
Bu da beni düşündürüyor. Hayatın anlamını, insanın evrendeki yerini incelersin, birşeyleri sembolizme dayanarak verirsin, eyvallah. Ve evet, dediğin gibi böyle bir film herkese hitap etme iddiasında değildir. Ama bu şart mı?

BUna ek olarak; eleştirmen Uygar Şirin'in enfes bir yazısı vardı. "Egoya iyi gelen filmler" başlıklı. Yazar kabaca diyordu ki: Bazı filmler vardır ki insanlar, o film üzerine, pozitif ya da negatif fikir edinmek zorunda hisseder kendini. Matrix'i, Dövüş Kulübünü izleyen, anlayan ve üzerine güçlü fikirler oluşturabilen (artı ya da eksi yönde olabilir) kişi akıllıdır, entelektüeldir. İzlemeyen ya da izleyip güçlü fikirler oluşturamayan ise tam tersi. Adam "bu saçmalığın daniskasıdır" diyordu. Ben ce haklıydı ve harika bir tespitti bu.

İşte bence bir de sadece egoya değil, başka şeylere de iyi gelen filmler ve bunların üreticileri var. Ama burada durum biraz daha feci. Çünkü sanki bu adamlar bir entelektüel filtre konumundalar. Sanki bu isimleri bilen, seven, anlayan akıllı, entelektüel. Tersi durumdakiler ise cahil, salak.

Ve daha da kötüsü, bu kişileri bu konumda görenler, bu kişilerin anlattıklarının değeri ile bu payeyi biçmiyorlar. Anlattıkları isterse "Kadının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyecen!" olsun. Gizemli, sembolize ve belki evet "estetik", yani illa entelektüel birikimi olanların anlayabileceği şekilde anlattığında o kişi değerli oluyor.

Ama böyle birşey de yok bence işte. TAbiidir ki, bir filmin değerini insanların anlayamaması ve benim anlamam bana keyif verebilir, kendimi özel hissettirebiir. Ancak bu, mesajın derinliğinden ve sıkça rastlanır olmamasından doğacak bir durum olmalıdır. Verilen mesajın gizemle sunulmasından değil.

Daha net ve "sembolizme" prim vermeyen şekilde anlatacak olursam: Fİkri herkes anlamalı. Fikrin derinliğini kimin ne kadar inceleyip inceleyemediğidir entelektüel izleyiciyle diğer izleyiciyi ayıran şey. Fikri anlayıp anlamamak değil. Herhangi biri (TAbii ki Forrest Gump olmadıkça) "bu film ne anlatıyor?" diye soruyor ise o sinemacı başarısızdır.

Stalker'dan örnek vereyim. (İzlemeyen sıradaki paragrafı okumasın. Devamını okuyabilir)

"3 tane adam, insanın tüm isteklerini yerine getirdiğine inanılan bir yeri arıyorlar ama bulduklarında içeriye girmeye cesaret edemiyorlar. Çünkü bu ilgi çekici olsa da insanoğlunun anlamakta zorlanacağı bir vaattir"
Stalker'ı izleyip (izlemeye enerjisi yetip) bunu anlamayacak kişi yoktur. Ha, bu cümlenin derinliğini herkes ayrı inceler. Biri "gerçekten garip" der geçer. Kimi 10 sayfa inceleme yazar. Ayrıca filmin görsel tercihlerini, süresini falan da "neden böyle" diye kimi düşünür kimi düşünmez. Ama bunlar, filmin ana hikayesini ve meramını anlamaya engel değildir.

Bu Stalker örneğine benzer birçok örnek var. Sinema tarihine baktığımızda (hatta müzik tarihinde bile buna yakın bir durum söz konusudur) en değerli olarak anılmış filmler arasında, anlamakta zorlanacağımız fazla film yoktur. Varsa da kesinlikle istisnadır bunlar. (2001 gibi. Onun da bir kısmı gayet anlaşılırdır aslında)

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 28/10/2011 5:32 pm
(@eskici)
Gönderi: 0
 

Konunun daha iyi anlaşılması için bunu bir örnekle devam ettirebiliriz.BZA daki dereye düşen elma sahnesi.Doktorun da savcı ve komiser gibi onların arasına karışıp çürüyeceğini anlatıyor.Bunu bir diyalogla verseydi yönetmen bu kadar etkili olur muydu bu kadar aklımızda kalır mıydı o replik sanmıyorum.Madem sinema sesten önce görüntüydü, önce görüntüye yüklenmek lazım.

 
Gönderildi : 27/04/2012 6:42 pm
Paylaş: