Bu nasil profesyonellik anlamadim. Profeyonel bir is yapiyorsan isin her yonunu hesaplarsin. Sinema sadece gorsel degildir. Yonetmenin dunyasi degildir. Bir filmi sadece yonetmen cekmez. Bir film sadece Yonetmenin degildir. Bir filmde 100 lerce insan calisir 100 binler o filmi izler o dakkadan sonra kimse cikip bu yonetmenin dunyasi diyemez o artik benimdir, benim olmasini istemese piyasaya filmini surmez. 100ler 100binlere bir sey vermek istiyorsa bunu tum yonleri ile kusursuz vermeye calismalidir. Cok guzel bir hikayen vardin ama sescin kotudur bunu oncesinde hesaplayip onlemeni almazsan sinemada sana sayan sayana olur. Profesyonellik bir isi her yonu ile en iyi sekilde yapmaktir. Sanildigi gibi adam biseler yapmaya calismis begenmiyorsan izleme degildir...
Tek tek düşüncelerimi yazayım anlaşamadığımız yer çok çünkü.
Film yönetmenin dünyasıdır. Oradaki sesçi, ışıkçı, oyuncu herkes yönetmenin dünyasını yansıtmak için oradadır. Sinema yönetmen sanatıdır.
Filmler yönetmenlerindir. "a film by" yazar film başlarken. Türkiye'de ise "bir bilmemkim filmi" diye yazar. Adamlar böyle tanımlıyor işlerini. Senin karşı fikrin sana ait. Ben onlar ne diyor ona bakarım.
Bir film piayasaya çıksa da çıkmasa da yönetmenin dünyasıdır. Piyasaya çıkması onu sizin yapmaz. Yönetmen film ile kendi sanat yeteneğini ortaya koyar ve izleyenlerle iletişime geçer. İzleyicinin dünyası değildir filmde anlatılan. Yönetmenin gözüdür tamamen.
İşte zaten filmde sesçiye kimse kötü demez, ışıkçıya demez, hataların hepsi yönetmenindir. Film yönetmenindir.
Adam bir şeyler yapmaya çalışmış değil olay. Adam ortaya koymuş eseri beğenmiyorsan ben beğenmedim diyebilirsin tabii ki. Ama gerçekten beğenmiyorsan adamın sanatından hoşlanmıyorsan bir daha izlemeyebilirsin. Elinden başka bir şey gelmez. O adam bir film daha çekecektir, bir film daha çekecektir. Seni hiç kaale almayacaktır muhtemelen. Kendisini beğenenlere hitap etmeye devam edecektir.
Bundan sonra senin yaklasimin gibi kelimeleri birinci anlamlari ile alip duz mantik ilerliyecem ve ilk sorum cok basit olacak. Senaryosunu yazmadigi filmi yoneten bir yonetmenin filmini izliyoruz. Yonetmenin dunyasinimi yansitiyor bu film demek dogru olacak mi ? : ) veya bir yonetmen film muzigi icin "dim tis dim tis" diyip soundtrackini hazirliyan kisi ona gore mi muzik yapacak? ve biz yonetmenin o an ki ruh dunyasindaki muzikleri mi duymus olacaz?
O filmin ustune bir ... filmidir yazdiginda onun dunyasini mi anlamaya calisiyor olacaz?
Ben de bunu diyecektim, kendi senaryosuysa hadi neyse ama değilse ancak senaristin dünyasına yönetmenin penceresinden bir bakış olabilir ancak...
- baço
Yapım-para pul işlerini devre dışı bırakalım.
Hiç kimse yönetmen karşısında üstün değildir.Senarist bile..!
Senaryolarına dokundurmayan bir senarist, ya kendi çeker, ya evde dizer o sayfaları.
Yönetmenin istemediği bir şey filmde yer almaz.İstediğini de istediği gibi yorumlayıp koyar.
Arriaga bugün film çekmeye başladıysa bu da kendi hikayesini anlatmak istediği içindir.
Innaritu ile birlikte ne kadar öne çıksa da asla üzerine çıkmamıştır.Film yönetmenin, Hakimiyet Allahındır. =))
Bundan sonra senin yaklasimin gibi kelimeleri birinci anlamlari ile alip duz mantik ilerliyecem ve ilk sorum cok basit olacak. Senaryosunu yazmadigi filmi yoneten bir yonetmenin filmini izliyoruz. Yonetmenin dunyasinimi yansitiyor bu film demek dogru olacak mi ? : ) veya bir yonetmen film muzigi icin "dim tis dim tis" diyip soundtrackini hazirliyan kisi ona gore mi muzik yapacak? ve biz yonetmenin o an ki ruh dunyasindaki muzikleri mi duymus olacaz?
O filmin ustune bir ... filmidir yazdiginda onun dunyasini mi anlamaya calisiyor olacaz?
Senaryoyu kim yazarsa yazsın. Aynı senaryoyu iki farklı yönetmene verelim misal, biri Tarantino, biri de Kubrick olsun. İzleyeceğiniz şeyler bambaşkadır. Eğer bir senaryo yazarı tamamen kendi dünyasını aktarmak istiyorsa ya kendi filmini kendi çekecek, ya da oturup kastırıp senaryosunu roman haline getirecek. Başka yolu yoktur bunun. Bu yüzden dolayıdır ki bazı romancılar eserlerini vermezler herkese, adam seçerler. Kendi dünya görüşlerine, kendi bakış açılarına yakın adamlar ararlar. Yoksa her ahval ve şeraitte yazılan başkadır çıkan başka.
Yönetmen filminin müziğini yapacak adama dım tıs tıs demez. Müzisyenin daha önce yaptığı işlere, kendi bakış açısına ne kadar uygun olduğuna, tarzına, çalışma şeklive bakar ve öyle karar verir. Adı üstünde yönetmen, motor demekle bitmiyor iş. Doğru adamları toplayıp yönetmekle oluyor. Dolayısıyla yapılan müzik, yönetmenin istediği şekilde çıkacaktır en nihayetinde. Çok güveniyorsa serbest bırakır ama her şekilde çıkacak sonucu biliyordur üç aşağı beş yukarı.
Filmin başında "bir Stanley Kubrick filmi" yazıyorsa bilmelisiniz ki olaya onun gözünden bakacaksınız. O onun dünyasıdır, O'nun o olaya bakış şeklidir. Kubrick ismi sadece örnektir tabi.
Kısaca ikiye de ayırabiliriz:
Kurgu odasına sokulmayan yönetmen.
Kurgu odasına sokulmayan yapımcı.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Bu yüzden dolayıdır ki bazı romancılar eserlerini vermezler herkese, adam seçerler. Kendi dünya görüşlerine, kendi bakış açılarına yakın adamlar ararlar. Yoksa her ahval ve şeraitte yazılan başkadır çıkan başka.
Yönetmen filminin müziğini yapacak adama dım tıs tıs demez. Müzisyenin daha önce yaptığı işlere, kendi bakış açısına ne kadar uygun olduğuna, tarzına, çalışma şeklive bakar ve öyle karar verir.
Demek ki yonetmen bu benim dunyamdir diyemiyor ve anlasma yoluna gidiyor. Ha fikirde anlasiyor yada en yakini ile anlasiyor.
Peki az once sen degilmiydin sunu yazan?
Film yönetmenin dünyasıdır. Oradaki sesçi, ışıkçı, oyuncu herkes yönetmenin dünyasını yansıtmak için oradadır. Sinema yönetmen sanatıdır.
Yonetmen senaristi dunyasini yansittigin da durum degisiyormus yani ilginc...
Demek istedigim su bir tartismada kelimelere baz alarak konusursak celiskili durumlar ortaya cikabiliryor. Ben maddiyatin sinemada ki onemi hakkinda konusurken maddiyati alip kavun karpuz satmakla eslerseniz, beni celiskili bir durumun icine cekersiniz.
Onun icin lutfen kelime ve cumle bazli kisiye yonelik mesajlara dikkat edelim. Burda yazdiklarim benim kibrimin degil dusuncelerimin ifadesi... Bende begenmiyorsan okuma der cikarim isin icinmden ama burda kimseyi kirmadan forumun nihayi amacina yonelik fikir beyan ediyorum. Gelin benim gorusumu savunun demiyorum, ben dogruyum siz haksizsiniz demiyorum. Tartisiyorsak kisiye yonelik degil konuya yonelik tartisalim derim
Bence yanlış bu düşünce. Yönetmenin senaryoyu istediği gibi çekmesi o hikayeyi yönetmenin hikayesi yapmaz. Kendi bakış açısını değiştirir ancak hikayeye, anlatımını değiştirir. Sonuçta filmi değiştirir evet ama hikayeyi değil. Anlattığı yine de kendi hikayesi değildir. Aynı şey onun için de geçerlidir "o zaman kendi yazsın aga"...
- baço
Arkadaşlar bir şeyi anlatamadım ben demek ki bir daha deniyorum. Film yönetmenindir. Franc'ın dediği gibi yönetmen kimseyle anlaşma yoluna gitmez, istediği sonucu ortaya çıkartacak adamları bulur ve onlarla çalışır. Yönetmen anlaşmaz, seçer ve insanlara nasıl bir sonuç ortaya çıkaracaklarını direkte eder, nam-ı diğer yönetir. İkisi bambaşka şeyler. Bunun oraya buraya çekerek değiştirilecek bir anlamı yok. Yönetmen seçer her şeyi. Hatta senaryoyu bile. Yönetmenin hikayeyi istediği gibi çekmesi hikayeyi onun yapmaz evet, ama tartıştığımız şey hikaye değil filmdir. Yönetmen bir hikayeyi istediği gibi çeker ve ortaya çıkan şey yönetmenin filmi olur. Mallar birbirine karışmasın 🙂 hikaye başka film başka. Anlattığı hikaye kendi hikayesi olmasa bile ki asıl mevzubahis kendi hikayelerini çeken auteur yönetmenler burada ya neyse.
Dolayısıyla az önce deiklerimle bu dediklerim arasında fark yok. Kelime oyunu da yapmıyorum çünkü gerek yok. Ben de kendi fikirlerimi yazıyorum sadece. Maddiyatın sinemadaki önemi hakkında konuşurken filmler kavun karpuz yerine konulursa ben öyle değil bu farklıdır derim. O yüzden dedim zaten. Suçu tamamen bana atmayın yani arkadaşlar, yazdıklarımız ortada 🙂
Ben daha hincimi alamadim : ) Hayir dunden beri yazilarim kelime bazli degerlendiriliyor biraz gerildim dogrusu, onun icin biraz daha kelimelere devam edecem : D
Film yönetmenindir. Franc'ın dediği gibi yönetmen kimseyle anlaşma yoluna gitmez, istediği sonucu ortaya çıkartacak adamları bulur ve onlarla çalışır. Yönetmen anlaşmaz, seçer ve insanlara nasıl bir sonuç ortaya çıkaracaklarını direkte eder, nam-ı diğer yönetir.
Adam buldugunda "gel calis mi?" deyecek veya "Benle calismak zorundasin mi diyecek?" adami bu projede yer almak icin ikna etmeye calismayacak mi? yani bir uzlasi olmayacak mi ?
Bir basliktan alinti yapmak istiyorum
Tony Scott, Top Gun'ı yönetmen için Jerry Bruckheimer'ı ikna etmeye çalışıyormuş. Birgün nehirde balık tutarlarken Jerry, "bu nehri yüzerek karşıya geçersen Top Gun'ı sana vereceğim" demiş. Scott hoppadanak suya atlamış, insanı rahatlıkla öldürebilecek hızla akan nehri yüzerek geçmiş. Ve kıyıdan tekrar atlayıp sandala gelmiş, Jerry'ye "Şİmdi Top Gun'ı bana borçlusun" demiş. Ve borcunu da tahsil etmiş.
Bak ne guzel anlasmilar yani : )
Neyse demek istedigini az cok anladigimi dusunuyorum ama
Bir filmi sadece yonetmen, oyuncu, senaryo olarak degil, ilk fikirden vizyona girip, vizyonunu tamamladiktan sonraki hali ile degerlendirmek gerekir kanaatindeyim. Tek basina yonetmen bir filmi iyi yapacak yeterlilikte olduguna inanmiyorum. Hepimizin zevdigi tarzlar farklidir, hepimizin en cok sevdigi film farklidir genelde ama objektif olarak iyi film nedir?, nasil olmalidir ? sorusuna yonelik hareket ettigmizde sadece kisilerin filmi iyi yapmadigini goruruz gibime geliyor. Buda bizi filmin diger boyutlarina tasir yavas yavas gisenin de bu basarida yerine de geliriz bir noktada : ). Parcalari birlestirdigimizde iyi filmin derdinin ne olmasi konusunda daha somut sonuclara yaklasiriz gibime geliyor.
Bir filmin senayosu senaristindir, görüntüleri görüntü yönetmeninin, efektleri efektçinin vs. Filmin bütünlüğünden de yönetmen sorumludur. Ancak mesela en iyi görüntü yönetmeni ödülünü gidip de yönetmene vermezler ne güzel adam bulmuşsun ya da yönetmişsin gibi. Demekki o insanlar da robot değiller ve bu ödül de kendilerine verilir.
"Film yönetmenindir, yönetmen anlaşmaz, yönetmen şöyledir, böyledir" gibi deyişlerle, yönetmen kavramını kendi tekelimize göre yorumlayabiliriz elbette. Ama ben anlaşıyorsam ne olacak, yönetmenlikten mi çıkıyorum? Görüşlerine değer veriyorsam insanların? Öyle despot bir çerçeve çizmenin bir anlamı yok bence. Bir ara delikanlılığın el kitabı olayı vardı, bunu da yönetmenliğin el kitabından mı okuyorsunuz nedir 🙂
- baço
Yazdım yazdım, sildim, sıkıldım çünkü, ya yazarak anlatamıyorum ya da bu soru işaretlerinin varolması gerçeği beni dehşete düşürüyor. 😀
Bir gün komple toplaşıp konuşalım.
Hehe, yönetmenliğin el kitabı evet. Ben gördüğümü yazıyorum, işin ilginci bu sitede o kadar yönetmen adayı var en alakasız olarak ben böyle bir şeye soyunmuşum hayret 🙂
O kadar sert değil tabi. "Sanatçı duruşu" gibi bir absürdlüğün içine girmek istemem ama gerçek şu ki sinema yönetmen sanatıdır, ben böyle yorumluyorum.
Dolayısıyla başlıktaki bir filmin kimin için olduğu sorusu bile bizi oraya götürür. "Film kimin içindir" diye sorulan bir soru kendine cevap olarak (halk, sanat gibi bir) hedef seçmekle beraberinde şöyle bir soruyu sormamıza da olanak sağlar durup dururken: Filmi kim kimin için yapar.
Bir hedefi olan bir şeyin tasarlayıcısı olması gerekir. Bu da bizi direk olarak yönetmene götürür. Bu sorunun sorulmasının sebebi bile yönetmenin tercihini öğrenmektir aslında.
Yapımcı açısından da bu sorulabilir ama onun derdi genelde hep bellidir zaten.
Filmin derdi olarak geçen şey ise yönetmenin derdi değil mi peki. Bir filme dert ekleyen, onu bir dertten muzdarip eden yönetmeni değil mi. Tabi baco'nun dediği gibi tek tek değerlendirilmede herkes işini yapar ama sonuçta çıkacak mal en tepe noktasında bir isime yazılıyor.
Yönetmenler filmi niye yapar derseniz, ego tatminidir. Filmin derdi de yönetmenin egosunu tatmin etmek olmalıdır derim. Başka da yazmam, yönetmenler yazsın. 🙂
Yahu kavun karpuz manav işi daha iyiydi bu masturbasyon teşhisinden 😀
Şaka bi yana katılıyorum ben.
Hep film yapınca duş alırım mesela.
- baço
Duş almak yetmez hamama gitmen lazım.
allah seni kahretmesin baco
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...