Birçok açıdan aydemirse ile aynı düşünüyorum. Teknolojik evrimin dediği gibi bir ortam yaratacağından eminim bile diyebilirim.
Ama o daha çok "evde izleme" "sinemada izleme"nin yerini alır mı sorusuna cevap vermiş. Bu açıdan kesinlikle evet alır diyorum, ve sinemada izleme ise onun dediği üzere ortadan kalkmaz belki ama "romantik" bir hal alır. Çünkü sinemada film izlemenin keyfi aslında ortamın kendisiyle alakalı değil de, işte "evden çıkmak, biraz dolaşmak sonra da bir film izlemek" ile birlikte düşünüldüğünde hala bir "ev dışı" aktivite olarak yer bulacaktır, ama o kadar. Digitürk'te bir-iki hafta gecikmeyle vizyonda olan filmlerin oynadığı oluyor. İşin ekonomik boyutuyla birlikte düşünüp, misal ona 10 TL verip, sülalecek izlemek mi iyidir, kişi başı 15 TL vererek mi?
Ama ana soru dizi filmlerin sinema filmlerinin yerini alıp alamayacağı sorusu üzerineydi. Ben dizi filmin ilk mesajda da dediğimiz üzere "daha karlı" olduğunu düşünüyorum. Hele ki ev teknolojisinde aydemirse'nin saydıklarını da düşünürsek birçok sektöre kapı açıyor, televizyonundan tut, ses sistemine kadar, ve çok önemli bir şekilde az riskli. Hem de çok az! Üç bölüm zarar ediyorsan, çekmezsin olur biter. Hele ki bir de çılgıncasına izleniyorsun diyelim, reklam sana doğrudan, garanti getiri. Yani televizyoncular için, inanılmaz bir kar kaynağı, ki bunları bir de yapımcı firmalara yaptırdıklarını düşünürsek, neredeyse risk sıfıra yakın. Yapımcı firmalar da zaten taşeron firmalarla çalışıyorlar çoğu zaman onların da bir dizi film çekiminde aldıkları risk elbette vardır, ama bir film kadar değildir bu.
Yani kygkm yazmış ya yapımcı için hayır diye. Ben aksini düşünüyorum. Fazlasıyla evet onlar için.
İzleyici açısından düşünürsek de zaman meselesi var. Uyunulan saatleri düşünürsek bir kişinin evde geçirdiği toplam saat aşağı yukarı 5'tir bu zalım köle düzeninde. O beş saatin 1 saati yemeğe gitse kalıyor geriye 4. Şimdi bana kalırsa kimse o 4 saatin 2 saatini sonunun nasıl olacağından emin olmadığı, beğenip beğenmeyeceği konusunda şüphe duyduğu bir filme yatırmaz. Yatıran vardır, filmin nasıl olduğundan ziyade "film izleme" eyleminin kendisi için değerli olduğu bir insandır, o insanları dışarıda tutuyorum, ama toplumun tamamına yakın bir kısmının bu rikse girmeyeceğini düşünüyorum. İşlerinden biri "film izlemek" olan ben bile bazen bunu yapmıyorum. Onun yerine ne olduğu konusunda üç aşağı beş yukarı fikrim olan, kötüyse başka kanaldakine bakabileceğim, onu takip edebileceğim bir diziyi izlemeyi tercih ederim. Film izlemek, bu zaman meselesini düşününce biraz lüks bir iş. İzleyici açısından da riskli. Risksiz olan dizi izlemek.
Farklı bir açıdan düşündüğünde ise sinema bir anlamda daha değerlileşiyior, lüks bir aktivite haline geliyor bence. Bir noktadan sonra popüler film yapımcılarının tamamiyle dizi piyasasına yöneleceklerini varsayarsak, yeterli sermaye birikimini elinde bulunduramayan daha "elit" diyebileceğimiz sinemacılara kalabilir sinema alanı. Şahan'ı artık yalnızca televizyonda görmeye başlayacağız, onun boşalttığı, ama artık kar getirmediği için kapanmaya başlayan sinema salonlarında ise daha çok Semih Kaplanoğlu'nu falan. Bilmem bence bir olasılık...
Neticede sayı, miktar, ana odak noktası olarak düşünecek olursak dizi filmler, sinemanın önüne geçti geçecekler gibi geliyor bana. Ve sinema bir lüks tüketime doğru gidiyor, gidecek. Hem zaman, hem ekonomi açısından.
Daha başka boyutlar da var, ama onları daha sonra yazmak istiyorum.