Bazı filmler, ister büyük olsunlar ister küçük (bütçe ve ölçek açısından) içerik, temas ettiği konular, dertleri, iddiaları gibi tematik içerikte büyük olurlar. Kubrick rahmetli zaten hep büyük meselelerle ilgilenirdi. Ölçek ve bütçe olarak da büyük filmler yaptı. Oliver Stone da öyle.
Chris Nolan ister küçük (Memento) ister büyük (Dark Knight) film yapsın meselesi hep büyüktür. Spielberg hep büyük filmler yapar ama meselesi bazen büyüktür (Mor Yıllar, Schindler, A.I) bazen küçük (Terminal, Sıkıysa Yakala).
Bazı isimler ise büyük filmler yapar ama küçük meselelerle ilgilenirler. Tony Scott örneğin. Büyük bütçelerle, kadrolarla çalışır ama filmleri büyük meselelerle ilgilenmez.
Sadede gelirsek: Sinemaseverlerin, filmlerin büyük meselelerle uğraşma ya da küçük meselelerle ilgilenme durumlarına göre bir.... önyargı değilde.... nasıl desek.... yaklaşım tercihi olduğu fikrindeyim.
Gördüğüm kadarı ile birçok sinemasever, bir filmin büyük meselelerle uğraşması durumu için peşin bir grup beklenti gözetiyor. BU beklentilerin ilki de şu ki: Büyük meselelerle uğraşmak için karşısındaki eserin ya da o eseri inşa edenin, belli bir süzgeçten geçmiş olmasını talep ediyor. Ve eğer bir film, büyük bir konuyla ilgileniyor ise, izleyicinin o konu hakkındaki görsel birikimine birşeyler katılmasının gerektiğini. BUna madde 1 diyelim.
Küçük meselelerle ilgilenen filmler için ise, sinemacının, peşinen bir "haddini bilme" yaklaşımında olmasının verdiği sempati ile daha ılımlı olunabiliyor. Ve bu , "küçükçüler" için hep akıllarda olan bir diğer konu da şu sanki: "Küçükçüler, büyükçüler için, basite indirgenmiş söylem ile "büyük meselelerle ilgilenme, aslında o mesele hakkında değil, kişisel egoyla ilgilidir. Biz de biliriz büyükçü olmayı. Ama geçtik bunları. Akıllı adam on dinler bir söyler" diye düşünüyorlar" Yani küçükçüler, özellikle, büyük birşeyler üzerine birşeyler söylemenin, aslında büyük birşey olmadığı üzerine bazı fikirlere sahipler. Bunu açıkça dile getirmiyorlar ama çok güçlü oldukları halde büyük meselelerle ilgilenmemelerinin altında böyle bir mesaj var. BU da madde 2 olsun.
Ki birçok insan, genel olarak, birilerinin büyükçe laflar etme eğiliminde olmasına karşı bir alerji edinmiş durumda. Sanatta da var bu. Bilimde de, politikada da.
Madde 1'de olmak, ilgili sinemacıya ek bir yükümlülük katıyor. Madde 2 ise sinemacısına peşin bir konfor sağlıyor.
Sizin, bir filmin, büyük meseleler üzerine büyük laflar etme niyetinde olması ya da belirli bir özen ve kalite seviyesinin üzerindeki isim ve filmlerin ise büyük meselelerle hiç mi hiç ilgilenmemesi, önemli konularla ilgili bir kaygı yaklaşımı oluşturmaması üzerine fikriniz nedir?
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Mesele varsa işin büyük mesele ya da küçük mesele olarak yankı bulması tamamen bu filmi yapanlara düşüyor. Örneğin Yeniçeriocağı’nın kaldırılmasını anlatan film büyük meseleli bir filmdir. Bu zaten baştan kabul edilir. Lakin siz bunu öyle berbat çekersiniz ki kimse bu filmin büyük meseleli bir film olduğu algısına kapılmaz. Bununla birlikte sıradan gözüken kıytırık bir mahalledeki iki aşığın filmi sağlam vuruşların yapılmasıyla büyük meseleli bir film olabilir.
Bana göre bu ikisi arasındaki seçim tamamen kişisel. 7. Sanatın büyük çekiciliğide burada yatıyor. Hayalleriniz öyledir ki bunu tamamen zihni soyutluktan ürünsel somutluğa geçirebiliyorsunuz. Yaptığınız bu işi başkalarına sunmanız ise büyük bir cazibe katıyor. O kadar ilerleyemedim ama belki bir ihtimaldir ki, bir filme soyunan bir yönetmenin aklında hemen ardında çekeceği film ya da filmler vardır. Planlamasında öncelik tanıyacağı filmler vardır ve büyük arzusu bu filmlerin çok etkileyici olmasıdır. Eğer önceliğinde hali hazırda büyük meseleli film yoksa uzun yıllar bu yolda gidebilir. O zaman buradan şöyle bir şey çıkıyor; yaşı ilerlemiş yönetmenlerin büyük meseleli filmler çekmesi bir ihtimal olarak artıyor.
Şunu da sınamak lazım büyük meseleli film düşündüğümüzde aklımıza zamansal örnek olarak neler geliyor. Benim aklıma ilk başta geçmiş zamana dayalı filmler, artı tarihi değeri de olursa acayip bir sükse katar. Ardından gelecek zamanlı ya da uzay teknolojili filmler geliyor. Bunlardan sonra ise günümüzü yansıtan zaman ki en zoru ve tuzaklısı budur. Çünkü daha tam değerlendirilmemiştir; istense de tam anlamıyla değerlendirilemez (her halükarda süreci devam ediyordur). 21 yy’a kadar heralde yönetmenlerin aklına büyük meseleli film deyince geçmiş zamanlı filmler geliyor. Bu da epey bir uğraş ve uzun zaman alması gibi yükümlülükler doğuruyor (gelecek zamanlı ve uzay teknolojilide de durum aynı). Dönemin günlük olaylarını anlatmada şansı varsa iyi değerlendirilmiş bir hikaye tutturabilir.
Ki birçok insan, genel olarak, birilerinin büyükçe laflar etme eğiliminde olmasına karşı bir alerji edinmiş durumda. Sanatta da var bu. Bilimde de, politikada da.
Bu alerji yaratacak ortamı önemsememeleri lazım, çünkü sanata ters. Sanatçılar büyük laf etmeselerdi, sanat asla bu kadar ilerlemezdi.
Bence küçük meseleli filmlerde, büyük meseleli filmlerin etkisinden daha büyük bir etki yaratmak daha bir heyecanlı geliyor…
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)