Acı ve çile çekmek, yalnızca sanat uğraşısıyla değil, Doğu geleneklerinde de büyük yer kaplıyor. Mabedine kadar sürüne sürüne giden keşiş ya da çölde bir şey yemeyerek/çarmıhta bütün insanların günahını taşıyarak çile çeken İsa'nın yaşadıkları acının ve çilenin, yaratının ve toplumdan farklı olmanın gerekliliği olduğunu düşünebilir miyiz? Bunun yadsınamaz bir payı olsa da, bu acı retoriğinin, aynı zamanda insanın kendini yüceleştirmesine neden olduğunu da düşünüyorum. Yaratmaya yol açan şey bu mudur, bu bir gereklilik midir, elbette bir formüle indirgenecek şeyler değil. Acı çekmenin daha soylu bir yaşam ya da toplumdan daha farklı olmanın bir adımı olduğunu söylemek zor. Kredi kartı taksidini yatıramayan esnaf da acı çekiyor çünkü. Acılar arasında bir hiyerarşi yoksa, onun da tanım itibariyle sanatçı olmasını beklemek gerekebilir. Tanım bizi buna zorlayabilir ama bunun böyle olmadığını da biliyoruz. Yine de kendime bile kabul ettiremediğim bir şeyler var bu konuda. Bir yanım bunu desteklerken, diğer yanım ayak diriyor. Birinde bencil, birinde diğerkâm. Öyle işte.
Ali'nin dedikleri uzerine biraz daha acarsam konuyu: Mesela, Guy Ritchie Madonna gibi bir kadinla coluk cocuk sahibi olduktan sonra Demirkubuz'un "Masumiyet" gibi bir filmini nasil cekebilir? Demek istedigim marazi bir aski tanimadan, yasamadan ya da o kulturde yetismeden nasil Yusuf'u, Ugur'u, Bekir'i yaratirsin?
Aci ile kastim, kredi karti borclari, simarik cocuklar, faturalar degil cok daha ust duzey kaygilari barindirmak idi. Misafirlige gidince, kuzenlerinle ayni odada 10 dakika kalamamakti; annenin "Ne zaman torunumu sevecegim ben!" serzenislerine dehsetle bakmakti; etrafindaki insanlara uzayli gibi bakip, neden bir tek senin mutlu olamadigini merak etmekti. Kisacasi, depresif bir tabiat icinde turlu kaygilara gebe olmakti. Bukowski gibi kadinlarin hepsine orospu deyip, sonra bir kadinin adini duyunca aglamakti 65 yasinda.
Yaratmak aslinda hayattan vazgecmekti bir sureligine. Odana kapanmak, tek basina lohusa sancilari cekmek, kan ile revan ile karakterler yaratmak, onlara kendi hayat isigini kisarak hayat vermek, kendi canini onlarla paylasmakti... Karakterlerinin senin kanini emmesine izin vermekti bir sureligine, sanki zehirini emiyorlarmiscasina. Sifa bulmakti o suluklerden...
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;