“Sitemizin değerli üyesi” diye sunmama gerek yok, elimizden geldiğince değerli elemanları röportaj sayfalarımıza taşımaya çalışacağız zaten. Evet…..
Eylem Caner. İlk röportajımızın misafiri. Rezalet bir ev sahibi olarak (ya da ev sahibi o mu oluyor? İçecekler kimden olur bu durumda?) içecek bile ısmarlamadan böyle pattadanak girişiyoruz sohbete. Çünkü msn’den fındıklı votka göndermenin yolunu henüz bana öğreten olmadı, site duayenlerini kınıyorum. Yeniyim diye yapıyorsunuz biliyorum.
Valla klavyesi de hızlıymış, bizi uyutmayacağı kesin burada.
Kendisi öyle göstermese de 1986 doğumlu. Gelecekte de bunu sürdürmeyi düşünüyor. İTÜ Jeoloji Mühendisliği'nde okuyormuş gibi yapıyor. Hatta okuyor da. Gelecekte yapacağı arazi çalışmalarını dandik bir video kamerayla kaydetmemek ve genç jeoloji severlere rezil olmamak, onları meslekten soğutmamak için biraz video çekimi öğreneyim demiş, o zaman kullandığı erikson 628’ini, markasını hala okuyamadığı, direk 25 kuruşluk dandik vcd’ye kayıt yapan, bir kamerayla takas etmiş. O zamanlar 628 kraldı, kullananlar bilir. Bu meslek aşkının sonu nerelere mi varmış?
Şimdi 16 ayrı filmin montajını bir arada sürdürüyor. Tamam, attım tabii. Sadece 3 filmin. Ve bu 3 filmden biri bildiğiniz gibi H7. Röportaja eklemediğim bir ayrıntı var, kendisine söz verdim eklemeyeceğim diye, sözümü tutacağım, lütfen ısrar etmeyin; kendisi bu filmin asla bitmeyeceğini, bunu arkadaşlara nasıl söyleyeceğini düşünüyor. Bana fikir danıştı. Ben de söyleme boşver, bekleye bekleye sıkılırlar, sonra unuturlar dedim. En fazla H8’e katılamazsın, o filmi de başkası çeker, paçayı yırtarsın dedim. Ve bana inandı.
The Dude :
Abi röportaj soruların hazırsa yapalım istersen başka vakit rastlaşmayız uyku mahmuru ne kadar cevaplarım o da ayrı.
Görkem:
Şu an işyerindeyim gerçi ama öğle arasındayım.... Şöyle. Daha çok muhabbet etme havasında yapacağımız için hafiften bir hazırlık yaptım. Fazla kasmak istemedim.
The Dude :
Hazırım dersen yapalım abi ben hep uyku mahrumuyum zaten
Görkem:
Tmmdır o zaman....
Görkem:
Eglaia'nın anlamı nedir?
The Dude :
Abi bu soru direk geç Sormadın say öyle başlayalım :).
Görkem:
Yapma ya! Kötü mü başladık?
The Dude :
Yok yok, liseden kalma bir şey diyelim o zaman çok gurur duyduğum bir anı değil, The Dude'u yerleştirmeye çalışıyoruz şimdi
Görkem:
Elimizden geleni yaparız o zaman ahbap! Off, trip gibi oldu ya? Elli kere Lebowski izleyen bir sen değilsin ama lakabı kapmışsın bakıyorum. Evet, neyse.... devam….. Kaç yaşından beri sinemayla ilgilisin?
The Dude :
Bu sinemayla ilgili kısmını açmak lazım, izlemekse çocukluktan beri izlerim, Maske'yi vhse kaydedip günde 3 kere izlerdim. Bilmeyenler için ben Kıbrıs'lıyım. Kıbrıs'ta uzun bir dönem sinema yoktu. 90ların ortalarında tekrar açıldı, o dönem dedim ki her hafta bir filme gideceğim, 1 filme gittim. Sonra 2003'te istanbul'a geldim, her şey orada başladı diyelim kısaca. yoksa hikâye uzun
Görkem:
Şu anki durum? iş, okul?
The Dude :
Şu an, İTÜ'de beşinci yılım ama üçüncü sınıf olmayı yeni başardım. Okul vakit açısından her şeyi kısıtladığından artık bitse de gitsem moduna girdim. Ama daha en az 2 yılı var önümde. Zaten 2 yılda bitiremezsem askere alıyorlar . İş olarak freelance montaj editörlüğü yapıyorum. Arkadaşların filmlerinde vs. Montaj, görsel efekt ve ender olarak da ses-müzik yapıyorum.
Görkem:
En çok hangisinde uzmanlaşmayı düşünüyorsun? Yani yönetmenlik, görüntü yönetmenliği, kurgu, efekt, ses....? Yada senaryo yazarlığı_? Oyunculuk?
The Dude :
Şimdi bu uzmanlaşmaktan çok gönülde yatanla alakalı. En "bilgili" olduğum ki onlar da daha öğrencilik aşaması sayılır, görüntü yönetmenliğinin teknik olan kısımları. Yani kamera işleyiş biçimleri, görüntü düşürme teknikleri, pipelinelar vs.ler. Ne yazık ki teorik bilgim zayıf. Ondan sonra da görsel efektler derim muhtemelen. Ama iki alanda da teori ve uygulamam ne yazık ki az. Bu 2 alana da zorlayıcı bir kaç proje geliştirmek şu anki hedefim. Böylece ikisini de kendimi en fazla zorlayarak yapıp, hangisini yapmaktan daha fazla zevk aldığımı anlayıp, o yöne yöneleceğim. Daha genciz canım, vakit bol. İnsanlar montajda iyi olduğumu söylüyorlar ama şahsen montaj yapmaktan zevk almadığım için bu işi yapmayı düşünmüyorum, kendi projelerim bunun dışında tabii, kendi işlerimi montajlamayı çok seviyorum.
Görkem:
Yani henüz ucu açık biraz. Şu an kadar kaç çekimde çalıştın? Aktif olarak yani....
The Dude :
Setinde bulunduğum film sayısı 10-15 falandır ama bunların içerisinde düzgün iş çıkanların sayısı çok az. Aktif rol aldığım (görüntü yönetmenliği) 2 film var, montaj yaptığım çok var.. Şu anda 3 film birden var . Biri de h7 biliyorsun, bekleyeni çok..
Görkem:
Eline gelipte, "ah bunu ben çeksem keşke" dediğin senaryo oldu mu hiç? Yönetmek ya da montajlamak istediğin yani....
The Dude :
Kısa film dünyasından bahsediyoruz diye kabul ettim. Öyle bir proje olsaydı direk alır ve yapardım derim. Şu an senaryo arayışındayım.. Ya da beni alacak ekip. Dışarıdan iyi görünüyor gibi durabilir de kimse beni istemiyor setinde . Bekliyoruz bakalım değerimiz anlaşılsın diye..
Görkem:
Peki okuyup, birilerinin çektiğini görüpte "batırmışlar" dediğin?
The Dude :
Allah, dur foto makinesini düşürdüm
Görkem:
Makine? Zarar var mı?
The Dude :
Her şey sağlam tamam, durum kontrol altında
Görkem:
.... tmmdır....
The Dude :
Şu an aklıma gelmedi Görkem varsa da.. Demek ki çok kafama taktığım bir şey yok.. Keşke çekmeseydiler dediğim çok film var ama..
Görkem:
Peki biraz babalardan konuşalım. Sevdiğin hayranı olduğun yönetmen, görüntü yönetmeni?
The Dude :
Uzun bir liste . ilk aklıma gelenleri sayayım sadece
Görkem:
...
The Dude :
Alex Proyas, Coenler (Lebowski'yi çekmişler daha ne), Richard Kelly, Kevin Smith tabii ki, Sonraaaa.. Cuaron Children of Men'den sonra radarıma girdi.. Sergio Leone üstat tabii ki, genelde bir popüler sinema takipçisi olduğum yeterince anlaşıldı sanırım, çok var daha da aklıma gelenler bunlar şimdilik.
Görkem:
En çok ilgi duyduğun türler, alttürler?
The Dude :
Sinemada aşırı miktarda düzgün örneği olmasa da Post Apokaliptik ve distopik evrenler hayranıyım. Güzel işlendiği sürece her türlü filme hayranım. Yani en sevdiğim top 3ü sayayım, bu karmaşa anlaşılsın, The Big Lebowski, Donnie Darko, Eternal Sunshine, Komedi, bilim kurgu/süperkahraman ve ne idiğü belirsiz..
Görkem:
Yakın dönem yerli sinemadaki hareketlenme hakkında ne düşünüyorsun? Korku filmleri, minimalistler, yüksek denebilecek bütçeler?
The Dude :
Hepsi çekilmeli. Bir sektörde her tarz ifilm çıkmalı. Bunlar çok sıradan muhabbetlere dönüştü artık ve özgün ve farklı fikirlere çok da açık bir piyasa değil aslında. Yani son dönemde nitelik bakımından düzgün işler çıkaran yönetmenlerimiz var ama bunlar genelde yurtdışı ekonomisinden yaralandıklarından ne kadar Türk filmi sayılırlar, bunlar tartışılır, bu filmlerin Türkiye gişeleri ayrı bir tartışma konusu. Yani her alanda olduğu gibi, devlet ve özel sektörün ilgisizliği (geri dönüş olmayışından dolayı) beyin göçünü tetikliyor.
Bir de şimdi işin poh poh kısmı var. Birkaç isim yapmış kişi bir filme el attı mı, hemen pohpohlanmaya başlanıyor film. Örnek olarak Takva'yı verebilirim. Hiçbir özelliği olmayan bir film, sırf ele alınmamış bir konuyu ele alıyor diye, (bu konuda bir şeyler diyor diyemiyorum ne yazık ki) yere göğe sığdırılamıyor. Bu filmler çekilmesin demiyorum, ama hak etmeyen filme, hak edilmeyen eleştiriler yapılırsa, bu niteliksiz iş yapımını tetikler diye düşünüyorum. Belki takva'da benim görmediğim bir ışık vardır yani o örneği dışarıda tutabiliriz ama piyasada bu genel hareket mevcut. Bunlar da yapılmamalı. Yani çok ümitli değilim şu an için özetle.
Görkem:
Yerli kısa film piyasası ve yerli "bağımsızlar" hakkındaki fikrin nedir? Çok önemli işler çıkaracak bir nesil geliyor mu sence?
The Dude :
Kısa film piyasasını genelde BS üzerinden takip ediyorum, o da piyasanın en fazla %10 15’ini kapsayan bir site. Gerisi hakkında hiçbir fikrim yok ama BS içindeki filmleri kabul ederek alacaksak neredeyse kayda değer film yok diyebilirim. Ama onun dışında çok büyük bir topluluk var dışarıda kısa filmle ciddi ciddi uğraşana pek bilgili olduğum bir alan değil. Oralardan büyük isimler çıkabilir ileride ama Kısanın uzuna geçiş kapısı olarak görülmesi saçma bir fikir. Kısa ve uzun tamamen ayrı dinamiklere sahip, ayrı sanat dalları.
Görkem:
Onu da soracaktım zaten. buyur, devam et.
The Dude :
Bunu yapan bunu da yapar demek cahilliktir, ki sonuçları da ortada zaten. Ya örneğin geçen sene NTV, ünlü yönetmenlere çeşitli kısa filmler çektirdi. İzlerken sıkılmadığım kısa film olmadı aralarında. Ama uzunlarına bakıyorsun bu adamların, en azından eli yüzü düzgün filmler en kötüleri bile. E demek ki İyi Uzun Yönetmeni ile İyi Kısa Yönetmeni aynı şeyler değilmiş. İyi kısa yöneten iyi uzun yönetebilir diye bir şey yok. Dediğim gibi ayrı şeyler. Tabii tek örnek üstünden hareket doğru gelmeyebilir de ben en somut örnek olduğundan vermek istedim
Görkem:
BS dedin. Lafı açılmışken siteden konuşalım. BS'nin senin hayatındaki yeri nedir?
The Dude :
(Anam yapma bunu ) Güzel bir soru.. BS'yi keşfedene kadar kamera arkası ilgim pek fazla değildi
The Dude :
Yok yok, olmadı bu, onu sil, baştan başlıyaylım
Görkem:
Neden? iyiydi....
The Dude :
Sosyal yönünde yaklaşmak istiyorum olaya.
Görkem:
BS'de aydınlandın desek? Neyse. tamam. devam et dostum.... İstediğin gibi yaklaş... Forumda değilsin, rahat ol.... Tabi bu röportaj foruma atılacak, o ayrı.
The Dude :
Öncelikle şunu belirtmem lazım ki her zaman arkasında durduğum bir teoridir, ADSL, 80 darbesinden sonra Türk gençliğinin başına gelmiş en kötü şeydir
Görkem:
…………….
The Dude :
Bu, her türlü alanda olduğu gibi sinema alanında bir yozlaşmayı beraberinde getirmiştir tabii ki (gülmesene olum )
Görkem:
Evet? Devam et….
The Dude :
BS de özünde bir sanal platform.. O nedenle o genel yozlaşmışlık doğası gereğinde içinde var. Ama nedense giren ve kalmayı başaran herkesin bildiği gibi, BS farklı bir platform-idi. Pek çok insanı sektörü sokmuş, şu an geçimlerini sağlayan, veya geçimlerini sağlamaya vesile olmuş bir yerdir. Bunlara isim isim örnekler verebilirim, dün "abi ben okula girsem mi ne yapsam" diye başlık açıp bugün bazı firmalarda Yönetmenlik yapanından, baba işini terk edip evinde montaj stüdyosu kurana (nasıl da isim vermedim)... Ben bile BS üzerinden iş bulan birisiyim.Ama bu tabii sadece bir yönü
Görkem:
Diğer yön?
The Dude :
Bir de işin sosyal yönü var. Bu site üzerinden tanışıp beraber işler yapan onlarca insan var. Sağlam dostluklar geliştiren beraber filmler çeken, aynı evde yaşayan, sevgili bulan (anam bunu yazmayacaktık..)
Görkem:
(Devam et, iyi gidiyor, bulan bulur, ne güzel)
The Dude :
Beni bile 4 yıldan sonra her haftasonu taksim'e çıkarabilen bir sitedir BS. Şimdi böyle bana Bs'yi anlat deyince anlatılmıyor ki kardeşim.. Kalbimizde çok büyük yeri BS'nin. O nedenle bırakacağım ulan desek de gidemiyoruz, bakmıyorum desek de haftada bir de olsa bakıyoruz. Çünkü BS bizim için önemli, bizi biz yapan pek çok şeyin gerçekleşmesini sağlamış, çok sağlam, çok güzel insanlarla dolu bir yer. Ha evet gidişat kötü, ama olsun, kapansın veya açık kalsın, BS'nin yeri herkesin kalbinde ayrı. 15 yıl sonra ilk işini nasıl buldun dediklerine hep bir sırıtış gelecek yüzümüze sonuçta. Veya 10 filmdir xx le beraber çalışıyorsunuz, nereye dayanıyor bu dediklerinde, yine o aynı sırıtış gelecek yüzümüze.
Görkem:
Valla gayet açık söyledin. Bu arada, gidişat o kadarda kötü mü ya? Biz yeniyiz, önceden nasıldı? Ne değişti?
The Dude :
Ben de yeniyim be Görkem . Gidişat kötü değil aslında, bildiğim kadarıyla Burcu'nun kafasında bazı projeler var. Ama o da yalnız kaldı. Ali İtalya'da, işiyle uğraşıyor vakit ayıramıyor, Azazel desen bildiğim kadarıyla sessizce bıraktı. Burcu tek başına uğraşmaya çalışıyor her şeyle. Ama seviyor işte, kendi kariyeriyle uğraşacağına yine bu site için, senin benim için uğraşıyor. Üstüne gitmiyorum o nedenle artık. Eski başlıkları ara ara açar bakarım olay şu ki, evet BS her daim bir şekilde devam ediyor, ama nitelikli insan sayısı giderek azalıyor, giderek daha çok tek bir soru sorup, cevabını alıp bir daha uğramayan insanların çöplük sorularıyla doluyor forum.. Nicelik artıyor ama nitelik azalıyor. O nedenledir ki başlıyor "nerede o eski günler" muhabbetleri. Bunların zamanındaki kötü yönetimin etkileri tabii ki, bugüne direk yansıyorlar. Uzun bir konu bu. Anlamıyor da kimse, çok da irdelemeye gerek yok diye düşünüyorum, sorularınla yönlendirebilirsin istersen, bu konuda konuşmak istiyorsan yani.
Görkem:
Tamam, sorun değil....hmm.... bu konuda son olarak şunu sorup kapatalım, peki neler yapılabilir sence? Site için iyi bir şeyler yapmaya gönüllü olacak insanlar yok mu sence? Neler yapılmalı senin fikrine göre diye sorayım....
The Dude :
Bazı eşikler vardır, onlar aşıldı mı artık geri dönüş yoktur. Oraya geldik mi? Ondan emin değilim, içimde hep hâlen daha geri dönülebilir diye bir umut var. Ama işte çok doğru yönetim gerekir. Çok ince düşünülmeli her şey. Her görüştüğümüzde Burcu'ya söylüyorum. Forumları kapat . Yeniden yapılandır, tam anlamıyla ne-nasıl yapılacak, neye nasıl müdahale edilecek, her şey kesin ve net olmalı. Bu bugün BS'nin 10 katı üye sayısına sahip forumlar moderatörsüz yönetiliyor yani modları var ama bir şey yapmalarına gerek kalmıyor çünkü sitenin kuralları tamamen belli, tüm kullanıcılar bunun bilincinde bunlara uymayan biri tüm kullanıcılar tarafından dışlanınca, kullanıcı düşünüyor, neyim eksik diye kendini otomatikman düzeltiyor. Bu otokontrol sistemi oturtulmalı.. Yaşan bir mekanizma haline getirilmeli, bu çok zor bir işlem, gerçekten zor ama başka türlü de bu yeni eski dengesi kurulamaz, kavgalar devam eder, sonu da bir yere varmaz.
Görkem:
Evet.... yani.... konuyu değiştirelim.... okullu olmak olmamak?
The Dude :
Konuşmak istersen ben konuşurum ama senin yönlendirmen lazım ben bir başladım mı susamıyorum o konuda.
Görkem:
Devam et. Sadeleştiririz.
The Dude :
Okullu olup bir b.k yapamayın da gördük okullu olmayıp harikalar yaratanı da. Bu tamamen insanın kendinde biten bir şey, birinin eli kalem tutmuyorsa istersen döve döve anlat yine de yazamaz. Okul sadece teori verir, onu pratiğe dökmek yine yeteneğe bağlı. Herkesin genel kanısı olan şeyi ben de diyorum, okul sadece çevre yapmaya yarar, gerisi insanın kendine bitiyor.
Görkem:
Peki insanın okulda edindiği teorik bilgiler işe daha ciddi yaklaşmasını sağlıyor mu sence? Daha iyi işler ortaya çıkarmasını sağlar mı?
The Dude :
Sağlamaz.. Oradaki bilgilerin hiçbiri gizli saklı bilgiler değil. Sadece biri size anlattığından, bu kişinin anlatım yeteneği ve tecrübesiyle doğru orantılı olarak daha hızlı öğreniyorsunuz o kadar, hızın da her zaman boşluk bıraktığına inanırım o nedenle kendim öğrenmeyi tercih ederim ama jeoloji okuyacağına gel sinema oku deseler direk giderim o da ayrı. Yani bence insan okuyabiliyorsa okumalı, ama herhangi bir sanat için okul okumak şart değil.
Görkem:
Türkiyedeki eğitim sisteminin eksikliklerinden sinema öğrencileri de nasipleniyordur mutlaka ama bunu sık duymuyoruz gibi geliyor bana.... Yani okuyanlar sinema eğitimine sahip çıkıyor gibi....
The Dude :
Türkiye'de en büyük sorun ekipman ve ekip. Bunları en düzgün sağlayabilecek yer de sinema okulları ve özellike de yeni açılan akademiler, dfa akademi neo gib yerler. Onlar dışında faydalılar tabii de dediğim gibi bağlantıları dışındaki her şeye kendi başınıza da ulaşabilirsiniz, tabii ki tecrübeli bir insanın size gelip anlatması gibi olmaz ama ulaşılmaz değiller onu diyorum sadece.
Görkem:
Peki.... sinema dışında nelerle ilgilisindir?
The Dude :
Müzik var en başta zaten. İstanbul'a da müzik için gelmiştim, sonra sinema diye bir şey varmış onu öğrendik işte. Hobi olarak kaldı ne yazık ki müzik, okumayı severim ama bilgisayar yüzünden vakit ayıramam genelde (utanıyorum gelmeyin üstüme), kızlarla bayağı ilgiliyim bakarım falan, güzel şeyler, arada bir eserse yazıyorum. 5 yıl aikido yaptım, bu sene ara verdim çeşitli sebeplerden, kaya tırmanışına başladım onun yerine ama İstanbul'da çevrem olmadığından yapamıyorum şimdilik.. Olacak ama olacak.. Bir de basketbol oynamayı severim.. öyle işte sanırım
Görkem:
Kızlar demiştin… hmm. O ilginç bir hobiymiş. Diğerleri tamam da müzik? ben müzisyen olduğunu bilmiyordum, yada olmak istediğini?
The Dude :
Müzisyen değilim zaten, müzisyenlere hakaret olur
Görkem:
Estağfurullah....
The Dude :
Yılını unuttum da 7 8 yıldır gitar çalıyorum, çeşitli grup girişimleri vs oldu. Baktım ne beste yeteneğim var ne de kulağım, sen hobi olarak kal dedim, geçen hafta bir grup teklifi daha geldi.. bakalım onu denemeyi düşünüyoruz, belki bu sefer olur ha?
Görkem:
Valla bilmiyordum. 7-8 yıl az değil.... beste falan hiç mi yok? Vokal?
The Dude :
Besteler var, bs'ye bile attık zamanında arkadaşım hiç mi bakmadın. (Kalayı yedik. Görmüşümdür ama hatırlamıyorum ki?) Ben aa diye bağrınca sesi kısılan bir adamım, vokal kim ben kim. Ama en çok istediğim şeydi hep güzel bir sesim olması, iğrenç bir sesle idare ediyorum onun yerine.
Görkem:
baktım dostum. alayına baktım.... forumların.... nasıl görmem? Neyse.... Hangi türe yatkınsın?
The Dude :
valla lisede bir gaz rock ve metal giderdik tabii ki. Hâlen daha dinlerim de çok ayrı dünyalarla tanıştık tabii buralara gelince genelde post rock ve metal dinliyorum artık ama yanıltmasın şu anda killing joke dinliyorum mesela (post punk) ama birazdan bir mono açıp ağlayabilirim, belli olmaz yani. Kurmayı düşündüğümüz grup da post rock/metal bir şeyler olacak diye konuştuk, eski Kekik grubu elemanları ile.. Zaten az çok öyle bir tarzları vardı. Bakalım işte.
Görkem:
Gaz rock. (Salağa yatayım dedim) şimdi röportajın en son ve en zor sorusu. Üyeler sorunun cevabını sonraki röportajı siteye attığımda görecekler.... hazır mısın?
The Dude :
O ne ya? Hadi hazırız bakalım!
Görkem:
Sıradaki röportajı kiminle yapacağım? Sen seç!
The Dude :
(Gülüyor)
Görkem:
Cevabı görmeyecekler.... Söz….
The Dude :
Şimdi aklımda bir isim var da zaten onunla yapacaktım olmadı dedin.. başka isim seçelim.
Eglaia, artık The Dude olan arkadaşımız yeni ismi seçti. Kendisiyle bağlantıya geçeceğim.
Nasıl bir sohbetti bilmiyorum, umarım daha iyilerini yaparız.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Tehey, çok eski bu röportaj ya, keşke tekrar yapıp güncelleseydik.. Yüzyüze hem.. Yıllar oldu..
Çok güzel demişim zamanında.. Hiç mütevazı olamayacağım :).
The Dude :
BS de özünde bir sanal platform.. O nedenle o genel yozlaşmışlık doğası gereğinde içinde var. Ama nedense giren ve kalmayı başaran herkesin bildiği gibi, BS farklı bir platform-idi. Pek çok insanı sektörü sokmuş, şu an geçimlerini sağlayan, veya geçimlerini sağlamaya vesile olmuş bir yerdir. Bunlara isim isim örnekler verebilirim, dün "abi ben okula girsem mi ne yapsam" diye başlık açıp bugün bazı firmalarda Yönetmenlik yapanından, baba işini terk edip evinde montaj stüdyosu kurana (nasıl da isim vermedim)... Ben bile BS üzerinden iş bulan birisiyim.Ama bu tabii sadece bir yönü
Görkem:
Diğer yön?
The Dude :
Bir de işin sosyal yönü var. Bu site üzerinden tanışıp beraber işler yapan onlarca insan var. Sağlam dostluklar geliştiren beraber filmler çeken, aynı evde yaşayan, sevgili bulan (anam bunu yazmayacaktık..)
Görkem:
(Devam et, iyi gidiyor, bulan bulur, ne güzel)
The Dude :
Beni bile 4 yıldan sonra her haftasonu taksim'e çıkarabilen bir sitedir BS. Şimdi böyle bana Bs'yi anlat deyince anlatılmıyor ki kardeşim.. Kalbimizde çok büyük yeri BS'nin. O nedenle bırakacağım ulan desek de gidemiyoruz, bakmıyorum desek de haftada bir de olsa bakıyoruz. Çünkü BS bizim için önemli, bizi biz yapan pek çok şeyin gerçekleşmesini sağlamış, çok sağlam, çok güzel insanlarla dolu bir yer. Ha evet gidişat kötü, ama olsun, kapansın veya açık kalsın, BS'nin yeri herkesin kalbinde ayrı. 15 yıl sonra ilk işini nasıl buldun dediklerine hep bir sırıtış gelecek yüzümüze sonuçta. Veya 10 filmdir xx le beraber çalışıyorsunuz, nereye dayanıyor bu dediklerinde, yine o aynı sırıtış gelecek yüzümüze.
Görkem:
Valla gayet açık söyledin. Bu arada, gidişat o kadarda kötü mü ya? Biz yeniyiz, önceden nasıldı? Ne değişti?
The Dude :
Ben de yeniyim be Görkem . Gidişat kötü değil aslında, bildiğim kadarıyla Burcu'nun kafasında bazı projeler var. Ama o da yalnız kaldı. Ali İtalya'da, işiyle uğraşıyor vakit ayıramıyor, Azazel desen bildiğim kadarıyla sessizce bıraktı. Burcu tek başına uğraşmaya çalışıyor her şeyle. Ama seviyor işte, kendi kariyeriyle uğraşacağına yine bu site için, senin benim için uğraşıyor. Üstüne gitmiyorum o nedenle artık. Eski başlıkları ara ara açar bakarım olay şu ki, evet BS her daim bir şekilde devam ediyor, ama nitelikli insan sayısı giderek azalıyor, giderek daha çok tek bir soru sorup, cevabını alıp bir daha uğramayan insanların çöplük sorularıyla doluyor forum.. Nicelik artıyor ama nitelik azalıyor. O nedenledir ki başlıyor "nerede o eski günler" muhabbetleri. Bunların zamanındaki kötü yönetimin etkileri tabii ki, bugüne direk yansıyorlar. Uzun bir konu bu. Anlamıyor da kimse, çok da irdelemeye gerek yok diye düşünüyorum, sorularınla yönlendirebilirsin istersen, bu konuda konuşmak istiyorsan yani.
Görkem:
Tamam, sorun değil....hmm.... bu konuda son olarak şunu sorup kapatalım, peki neler yapılabilir sence? Site için iyi bir şeyler yapmaya gönüllü olacak insanlar yok mu sence? Neler yapılmalı senin fikrine göre diye sorayım....
The Dude :
Bazı eşikler vardır, onlar aşıldı mı artık geri dönüş yoktur. Oraya geldik mi? Ondan emin değilim, içimde hep hâlen daha geri dönülebilir diye bir umut var. Ama işte çok doğru yönetim gerekir. Çok ince düşünülmeli her şey. Her görüştüğümüzde Burcu'ya söylüyorum. Forumları kapat . Yeniden yapılandır, tam anlamıyla ne-nasıl yapılacak, neye nasıl müdahale edilecek, her şey kesin ve net olmalı. Bu bugün BS'nin 10 katı üye sayısına sahip forumlar moderatörsüz yönetiliyor yani modları var ama bir şey yapmalarına gerek kalmıyor çünkü sitenin kuralları tamamen belli, tüm kullanıcılar bunun bilincinde bunlara uymayan biri tüm kullanıcılar tarafından dışlanınca, kullanıcı düşünüyor, neyim eksik diye kendini otomatikman düzeltiyor. Bu otokontrol sistemi oturtulmalı.. Yaşan bir mekanizma haline getirilmeli, bu çok zor bir işlem, gerçekten zor ama başka türlü de bu yeni eski dengesi kurulamaz, kavgalar devam eder, sonu da bir yere varmaz.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Sen hep güzel diyorsun zaten de o yıllar önce bahsettiğin projeleri artık görelim bir ara.
Çalışıyoruz moruk biliyorsun, 28 Mayıs'ta kamera sahibi oluyorum Allah baba izin verirse.. Ertesi 2 hafta finallerim falan var, ondan sonra ufaktan Alice moduna girmeyi planlıyorum bakalım, 2 yıl sonra da bu laflarımı karşılaştırırız :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.