Bu girişim reklam sunum şeklini değiştirmeye yöneliktir. Yani filmden önce gösterilecek güzel bir kısa filme sponsor olacak olan "Orkid" kimsenin gözüne batmayacakdır. Hatta reklamı ucuza bile getirebilirler böylece. Yani bu olay reklamı kaldırmaya değil sanatın bi işine yaramasına yöneliktir. Bunu anlamayan Hüdaverdilere selam ediyorum.
Anlamamaları çok normal çünkü tanıtım metni çok yetersiz. Taaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa en ilk mesajda dediğim şey buydu zaten.
Ha Kezzap sen haksızsın ama sana laflar hazırlamadım, çok üşendim (son mesajını birazdan okuyacağım, daha önceki lafların için diyorum).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Milyon gişelik filmlerden bahsetmiyoruz,
2 değil, 3 kere ısıtılıp önümüze sunulsa ne olur.
Sen izledin, o izlemedi.
if'de onlarca aptal yabancı yönetmenin gösterimine gidiyorken şu da batmasın göze bence.
Batan sadece sunum şeklidir. Efendi efendi gösterince gidiyoruz zaten. Ayrıca o aptal filmlere gittiğimi nereden çıkarıyorsun? Popcorn'dan nereye geldik. Konuya dönelim:
Gün içinde orda burda yapılan tartışmaları okudum. İnsanlar şunu anlamıyorlar:
Bu girişim reklam sunum şeklini değiştirmeye yöneliktir. Yani filmden önce gösterilecek güzel bir kısa filme sponsor olacak olan "Orkid" kimsenin gözüne batmayacakdır. Hatta reklamı ucuza bile getirebilirler böylece. Yani bu olay reklamı kaldırmaya değil sanatın bi işine yaramasına yöneliktir. Bunu anlamayan Hüdaverdilere selam ediyorum.
Bu kafayla başka bir yere gidemeyeceğin aşikar.
Milyon gişelik filmlerden bahsetmiyoruz,
2 değil, 3 kere ısıtılıp önümüze sunulsa ne olur.
Sen izledin, o izlemedi.
if'de onlarca aptal yabancı yönetmenin gösterimine gidiyorken şu da batmasın göze bence.
Batan sadece sunum şeklidir. Efendi efendi gösterince gidiyoruz zaten. Ayrıca o aptal filmlere gittiğimi nereden çıkarıyorsun? Popcorn'dan nereye geldik. Konuya dönelim:
Gün içinde orda burda yapılan tartışmaları okudum. İnsanlar şunu anlamıyorlar:
Bu girişim reklam sunum şeklini değiştirmeye yöneliktir. Yani filmden önce gösterilecek güzel bir kısa filme sponsor olacak olan "Orkid" kimsenin gözüne batmayacakdır. Hatta reklamı ucuza bile getirebilirler böylece. Yani bu olay reklamı kaldırmaya değil sanatın bi işine yaramasına yöneliktir. Bunu anlamayan Hüdaverdilere selam ediyorum.
Bu kafayla başka bir yere gidemeyeceğin aşikar.
Sen de haklısın.
Sense epey.
Sinema salonlarına küsmek için her türlü hakkımız var(en azından benim var).Bitmeyen reklamlar,gevezeler,popcorn bağımlıları,gülmek için zorla ıkınıp garip sesler çıkaranlar,aşırı rahatsız koltuklar(örn;AFM Fitaş),yüksek bilet fiyatları,kalitesiz vizyon filmleri...vs.O yüzden vizyona uğramam yıl içinde taş çatlasa on defayı geçmemekte.Festivallerde de durum iç açıcı değil.Evet daha ucuz gibi görünüyor festivaller ama galaların fiyatlarının yüksek olması içimi buruyor(Her haliyle çok daha ucuz).Festivallerde de rezalet filmler izleyebiliyoruz,her an salonda bir tartışma potansiyeli güden insanlar oluyor,Sevmek Zamanı gibi bir filmde kıkır kıkır gülen bir yaratık topluluğu salonda bulunabiliyor.Kısacası sinemaya gidip film izlemek neredeyse bir gözükara(abartmıyorum valla öyle 😕 )olma durumu.Bu olumsuzluklardan sinir bozucu reklam olayının değişikliğe uğratılıp kısa film gösterme gibi bir şeyle değiştirilmesi nereden bakılırsa bakılsın bir adım olacaktır.Zamanla bencil hallerimizden sıyrılıp saydığım diğer şeyleri düzeltmek içinde bir atılımda bulunabiliriz.Belki insanlar görgülenirler,sinemalar rahat koltuklarla döşenip cebimizden aldığı paraların hakkını vermeye azda olsa yaklaşırlar,vizyona mükemmel filmler gelir, festivaller yüksek seviyeli seçkiler oluşturabilirler.
Tamam bunlar saf temenniler ama olsun hadi gözümüzü kapatıp dua edelim.
Bu durum içinde nasıl bir alternatif oluşturulabilir?
1) Film üretirken, emek sömürüsü olmayacak. Filmler ortak üretilip varsa karı ortak paylaştırılacak.
2) Ücretsiz festivallerin gösterim için bir alternatif oluşturduğunu düşünebiliriz. Ama festivallerin ne kadar "herkese" ulaştığını sormak gerekir.
3) İnternet çok daha geniş bir yelpaze sunuyor, bir eşitlik ortamı gibi algılanabilir, ama birçok kişinin internet erişiminin henüz olmadığı bir dünyadayız.
4) Kendi gösterimlerini kendin düzenleyeceksin.
Şaka yaptığını düşünüyorum. İdeolojik bir tartışma çıkarmak istemem ama, bence bu mevcut soruna çözüm yolundan ziyade, genel düzene çözüm bulma yolunda, ideolojik görüş bildirimi gibi. Komünizm gelince sinema kurtulacak gibi. Komünist ülkelerdeki sinemaların o zaman mükemmel olması lazım. Öyle bir örnek verirsen biraz o ülkenin sinemasını incelemek isterim.
Bu girişim reklam sunum şeklini değiştirmeye yöneliktir. Yani filmden önce gösterilecek güzel bir kısa filme sponsor olacak olan "Orkid" kimsenin gözüne batmayacakdır. Hatta reklamı ucuza bile getirebilirler böylece. Yani bu olay reklamı kaldırmaya değil sanatın bi işine yaramasına yöneliktir.
Bu çözüm yolu güzelmiş.
Yok meta köken olarak "ötesi, sonrası" demek. (Meta-fizik: fizikötesi demek mesela) Fakat Marx kapitalizmdeki üretilen malların sahip oldukları değerden "öte" değerler kazandıklarını iddia ettiğinden (yukarıda anlatmaya çalıştığım şey), o mallara doğrudan "meta" diyor. Yani mal ile özdeşleşen bir kullanım var gibi dursa da sahip olduklarından öte anlam kazanan her şey "metalaşmış" demektir.
DVD süpermarket rafındaki yerini alıyor, filmlerde sinemalarda yer buluyor.
Ama değiştirilmesi gerektiğini söylediğim sistem de bu bir anlamda.
Neden?
Ben bütün insanların her şeye eşit ulaşım şansının olması gerektiğine inanıyorum. En azından temel birtakım şeylere.
(Yemek, içecek, kültürel faaliyet, toplumsal ilişkiler vs. )
Şans diyorum bu arada hak değil! Çünkü liberal demokrasilerde herkesin her şeye ulaşma hakkı vardır, ama şansı yoktur.
Bu anlamda, raftaki DVD'ye, ya da sinemadaki filme herkesin eşit oranda ulaşma hakkı olsa da, ulaşma şansı yoktur.
Bu nedenle, evet, DVD'ler raflarda yerini almalı, fakat herkesin onlara eşit ulaşma şansı varsa.
Ya da sinemada filmler oynamalı, ama herkesin sinemaya gidebilme olanağı olduğu bir dünyada.
Aksi bir düzenin içinde sanat üretmek "beni de parası olanlar izlesin" demekten başka bir şey değil.
Bu durum içinde nasıl bir alternatif oluşturulabilir?
1) Film üretirken, emek sömürüsü olmayacak. Filmler ortak üretilip varsa karı ortak paylaştırılacak.
2) Ücretsiz festivallerin gösterim için bir alternatif oluşturduğunu düşünebiliriz. Ama festivallerin ne kadar "herkese" ulaştığını sormak gerekir.
3) İnternet çok daha geniş bir yelpaze sunuyor, bir eşitlik ortamı gibi algılanabilir, ama birçok kişinin internet erişiminin henüz olmadığı bir dünyadayız.
4) Kendi gösterimlerini kendin düzenleyeceksin.
Bu alanlar sözünü ettiğim hedefler doğrultusunda kurgulanabilir.
Elbetteki bahsettiğimiz kapitalist düzen içinde bu saydıklarımı duyanlar "bu çok zor" diyebilir.
Evet zor, bu şekilde kapitalist bir düzende ayakta kalmak cidden zor.
Ama amaç zaten kapitalist bir düzende ayakta kalmak değil, ayakta kalırken yarının sinemasını yaratmaya çalışmak.
Yavaş yavaş, adım adım, her şeyi bugünden küçük eylemlerle kurmaya çalışarak.
Birçok kişiye "ütopya", "boş umut" ve "hayal" çağrıştırabilir bu söylediklerim.
Ama ben erdemli bir yaşamın tüm imkansızlıklara rağmen inandığının peşinde koşmak olduğunu düşünüyorum.
Bunun adının ne olduğunun çok da bir önemi yok aslında.
Bu platformda, küçük üretimlerden başlayarak büyüyüp düzenin içine girmek isteyen insanların çoğunlukta olduğunu tahmin ediyorum.
Sadece burada değil, genel olarak öyle bir yönelim var. Buna hiçbir şey demeye hakkım yok. Ben kişileri değil genel bir düzeni eleştiriyorum.
Bunu da belirtmek isterim.
Konu nereden nereye geldi ama işte reklam olmasın demenin bir alternatif boyutunun sebeplerini anlatmaya çalıştım.
Özet geçemedim. 🙂
Ya abi gene ortalık karışacak ama değinmeden edemeyeceğim gibi...
1 de yazdığın şeyi ekonomik sistemlerden hangisi söylüyor? Ben bu yazdığını Kapitalizm ve Sosyalizm, Komünizmde göremiyorum...
Değinmek istediğin sosyalizm ve komünizm ekonomik düzenleri için heralde; ama bunlarda böyle bir olay yoktur...
Örneğin: Sosyalizm derki: eşit işe eşit ücret... emeğine göre kazanç
Komünizm derki: herkesin ihtiyacına göre bölüşüm.
Şimdi 1'de dediğin, filmler ortak üretilecek, kar paylaşımı ortak olacak...
Burdan şöyle bir şey daha çıkartılabilir... Komünist Parti'ye benzer bir kuruluş; tüm sinema sektörünü tek bir yönetici grubuna bağlayacak (yönetici gruptan kasıt; sinema yöneticisi grubudur) bunun belli bir bütçesi olacak. Film çekmek isteyen bu kuruluşa gelecek hiç bir bireysel yatırım gütmeden şu kadar maliyet diyecek alacak ve filmin kazancını buraya verecek... Bu yönetici grubu bu sektördeki tüm kişileri kazandığı kazançla maaş niteliği taşıyan ücretler verecek...Şimdi gelelim eşitliğe bir yıl içinde Boolywood gibi çok yapım olursa bürokrasiden daha beter, filmleri sıraya mı koyacaksın... şimdi git 5 sene sonra gel... Bütçemiz yetersiz;tüm bütçemizi bu seneki filmlere harcadık, bitti... Diyelim ki bu sorun da aşıldı ama gene dediğim gibi eşit işe eşit ücret meselesine takılıyor... Filmin yarısından çoğu boş asfaltı çekmiş, evi çekmiş kamera oynatmadan dağı çekmiş suskun insanları çekmiş bir filmle, buzul dağlarında bilmem kaç metre yükseklikte, tüm set görevlilerinin kıçı donarak çekilmiş bir filmin emekçeileri, eşit ücret alsın demiyeceğinin inancındayım...
Senin söylediğin bana Ospitalario ve Colombo’nun Cenovalı Kılavuzu'n konuşarak hazırlanan eseri, Güneş Ülkesi'ne daha yatkın gibi geldi... (Dikkat; bu ütopyada kadın da ortak kullanılır).
İlk Hristiyanlar'da da ortak mal sistemi varmış..
Aklıma bir aralar kendi kurduğum "Emeğin Karlılığı" geldi; gene kendim bu sistemi çökertmiştim... 🙂
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Dünya'da Komünist Ülke olmadığı için, bu temsili verebilecek bir örneği sana kimse sunamaz...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Bir gun sevdigim bir abimin arabasi calinmisti. Dedim abi nooldu ya. Muslumanin mali ortaktir lan dedi.
1'de söylediğimi komünist bir düzen için söylemedim, diğer söylediklerimi de.
Hepsini kapitalist bir düzen içinde alternatif "devrimci bir mücadele yöntemi" olarak söyledim.
HHK, sayıyor olduğun tüm olasılıkların referanslarını "reel sosyalizm" deneyiminden (SSCB) aldığını düşünüyorum.
Fakat SSCB ideolojisine, oradaki sosyalizm deneyimine çoğu noktada karşı olan biriyim. Sosyalizmin bahsediyor olduğun bürokrasi ve tek merkezcilik sorunlarıyla beraber düşünülmesinin sebebi zaten bu deneyimdir. Ama şu kadarını söyleyeyim, bu söylediklerinden başka bir dünya düşünüyorum ben.
Evet Roa, ideolojik bir görüş bildirimidir bu. Başka bir şey değil. Ben karşılaşıyor olduğum sorunların birçoğuna ideolojik duruşum çerçevesinde yanıtlar bulmaya çalışırım. Elbetteki "sinemada reklam" tartışması gibi temelinde yüzde yüz ideolojik olan bir duruma da bu şekilde yaklaşacağım, üreteceğim çözümler de bunu dikkate alacak. Şaka değil yani.
Sosyalizm gelecek ve sinema kurtulacak diyorum evet.
Birçok sanatın da kurtulacağını düşündüğüm gibi. Fakat bu şekilde söyleyince birebir bir eşlik mantığıyla sen de haklı olarak o zaman sosyalist ülkelerdeki sinemalar mükemmel olmalı diyorsun. Ama mesele öyle değil. Hangi sosyalizm diye sormak lazım evvela.
"Dünyaya" şu ana kadar sosyalist sistem gelmedi! Ne SSCB, ne Çin, ne de Küba...
Hepsi "kapitalist bir dünya düzeni" içindeki sosyalist deneyimlerdi. Dolayısıyla bunların sağlıklı örnekler sunduklarından bahsetmemiz mümkün değil.
Dolayısıyla kapitalist bir dünya içerisindeki "sosyalist sinema" lafının pek bir anlamı olmuyor. (Buradan anlayacağınız Sovyet Sineması'nı da idealleştirmediğim.)
Ama en basitinden G.Amerika'da birçok yerel sinema örgütlenmesi biliyorum. Bunlar mahallelerde ücretsiz sinema eğitimi veren örgütlenmeler.
Ve yaygınlar. Halk sinema üretiminin oldukça içindedir. (Yakında bunun için bir kaynak taraması yapacağım.) Bu bir yaklaşım farkını göstermek açısından küçük bir örnek sadece.
Neticede şu an için sosyalist bir dünyada şöyle şöyle olur biçimindeki bir yaklaşımla ahkam kesmek farazi cümleler kurmak olur.
Neticesinde o dünyayı içinde neleri istediğimizle, neleri istemediğimizle birlikte kurmayı düşünmek lazım.
Birilerinin gelip, "hadi size sosyalizmi getirdik" biçiminde kurgulanmış bir sosyalizm tasavvuru kafamda olmadığı için, o dünyanın sinemasının da
hazır kalıplarının olmadığını sadece bugün şekillendireceğimiz düşünceler, teoriler doğrultusunda birlikte kurulacağını umuyorum.
O yukarıda maddeler olarak sıraldığım şeyler ise tekrar söylüyorum kapitalist bir düzen içinde geliştirdiğim düşünceler ve teorilerdir.
Bir gun sevdigim bir abimin arabasi calinmisti. Dedim abi nooldu ya. Muslumanin mali ortaktir lan dedi.
Süpermiş! Ama her ne kadar itikadı sağlam bir amca süsü verse de, araba da eski ve pahada hafif bir arabadır eminim 🙂 Bu kadar rahat olunmaz kardeşim 🙂
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
Usta çalındıktan sonra artık ne desen gider. Çalınmadan önce diyebiliyor musun ben ona bakarım. Madem ortak ver bi tur bakam bana :D.
Ayrıca konuyla alakalı olarak payitaht'ın önerisi güzelmiş. Yani kısa filme sponsor olarak bir firma bulunsa, o firma filmlerden önce kısa filmi oynatır ve diğer reklamlardan çok daha ilgi çeker diye düşünüyorum. Mesela payitaht'ın dediği gibi Ülker'in sunduğu kısa film falan gibi bir girişle verilse kısa filmler acaba daha kolay yol alabilir miyiz. Sponsor bulmak lazım tabi önce.
sinemayı putlaştırmayın!
Siz de puştlaştırmayın.
🙂 🙂
bilgiye kartal olup havada kapacaksın.
Okurken gözüme çarptı, düzeltmek istedim:
Meta benim bildiğim mal demek.
Yok meta köken olarak "ötesi, sonrası" demek. (Meta-fizik: fizikötesi demek mesela)
İkiniz de haklısınız ama, sickman'ın "meta"sı Arapça olan meta ve "satılan mal", "sermaye" anlamlarına geliyor; KEzzAP'ın "meta"sı Yunanca olan meta ve "sonra" anlamına geliyor.
***
Konuyla ilgili söyleyebileceğim, aydın romantizmine kapılmadan, gerçekçi düşünmemiz gerektiğidir. Yani "reklam olmasın" diyerek, kestirip atamayız. Onun yerine, değişik çözümler sunmak gerekir. Aklıma ilk gelen bununla ilgili hukuksal bir düzenleme olup olmadığı (bu konuda bilgim yok)... Eğer bu konuyla ilgili, yani sinemada reklam gösterimleriyle ilgili hukuka aykırı bir durum varsa, ilk aşamada hukuki haklardan yararlanılabilir. Yani 15 dakikadan çok reklam göstermek hukuka aykırı ise, ilk aşamada hukuki hakkı kullanmak daha yararlı olacaktır.