bu tıpkı bizim oyunculuk öğrencilerinin kuramsal derslere "ben oyuncuyum, napıcam bu dersleri" demesine benziyor. o yüzden bir karakteri oynayacakları zaman en milimetrik hareketlerinde bile yönetmenin ağzına bakıyorlardı çünkü ne metni ne de karakteri anlamıyorlar, neyi neden yaptıklarını bilmiyorlardı. Oysa çok sevdikleri Al Pacino'dan tutun, Tuncel Kurtiz'den üç Oscar'lı Daniel Day Lewis'e kadar bütün iyi oyuncular yukarıda saydığımız ögeleri çok iyi biliyorlardı. Bir şeyi bozmak için önce bozacağınız şeyi iyi bilmeniz gerekir. Aleste'nin dediği sanat tarihi bölümünde gösterilenlerden bahsetmedim ben. Orada camileri zart zurtları gösterdiklerini biliyorum. Sanat tarihi ya da sinema tarihi kim hangi tarihte hangi filmi çekmiş demek değildir. Gerçekçiliği bilmeniz için romantizmi bilmenz gerekir, romantizmi anlamak için klasizmi bilmeniz gerekir.
Sanatın ne olduğuna dair bir düşünceniz ve kendi sanatsal duruşunuz olabilir ancak sanatın nasıl doğup nasıl evrildiğini bilmeniz yaratacağınız eserde olgunlaşmanızı sağlar. Onur Ünlü ve dünyadaki pek çok yönetmen filmlerinde 500 yıl önce yaşayıp ölmüş Shakespeare'e saygı duruşunda bulunur, atıflarda bulunur. Üç bin yıl önce yazılmış olan Aristotales'in poetikası'nı önerir onur ünlü, Sen Aydınlatırsın Geceyi filmimi izlemeden önce tekrar okuyun der.
Yılmaz Güney siyaseti, tarihi, felsefeyi çok iyi bildiği için o filmleri yazıp çekebilir. NBC gidip gelip Cehov'un öykülerine, oyunlarına yapışıp kalır. Cehov realisttir. Gidin oturun konuşun Haneke ile, Lynch ile, Bela Tarr ile, Tarantino ile... Artık kimi seviyorsanız bir konuşun da bakalım "hacı boş işler bunlar ben kamerayı koyuyom çekiyom işte" diyor mu...
yazdıklarımı daha dikkatli okumalısın.
oh be 😀
Size edilmiş bir küfür ya da kötü bir söz yok JeanG'nin söylediğinde.
Ama sizin doğrudan JeanG'ye uygun bulmadığımız bir hitabınız var, moderatör arkadaş böyle yorumlamış.
@Orhan
verdiğim cevap kaynamasın, diğer sayfada kaldı.
"hacı boş işler bunlar ben kamerayı koyuyom çekiyom işte"
Yukarıdaki yazılanlardan bu anlaşılıyorsa, bende bir kaç sayfa karşı fikir yazabilirim.
Meseleyi basitleştirip rezil bir hale getirdikten sonra üzerine saldırmak ne kadar doğru?
Orhan, seni tanımıyorum ve bana küfür mü etmişsin bilmiyorum ama sana göt demedim ben. tavuğun götüne göt dedim sadece. ama özür diliyorum affet, okumak, araştırmak, öğrenmek ve bilmek gerekir demekle hata ettim.
Aleste, senin de yazdıklarını okudum tekrar daha dikkatle. senden de özür dilerim affet.
memet, tekrar önceki sayfalara baktım, yine bunlar boş iştir mesajlarını gördüm. herhalde onları da dikkatli okuyamıyorum. sen de kusura bakma, teori, kuram, tarih ve diğer disiplinler önemlidir diye atıp tuttum. örnekler verdim. senden de özür dilerim kusura bakma.
yapın arkadaşlar, üretin izleyelim. benim gibiler çıkacaktır zaman zaman karşınıza uyarın onları da hata etmesinler.
selametle...
Ben saygısızlık olarak görürüm, sinematik anlatım çabasına girip de bunun tarihini, kavramını irdelemeyi vakit kaybı olarak gören anlayışı. Başlangıç aşamasındaki sinemacıya göre kötü filmlerin iyi filmlerden daha öğretici olduğu açıktır. Çünkü kötü filmi neyin kötü yaptığı açıktır. Sinema tarihi ve kavramı araştıran insanların derdini anlatmak için başvurduğu yollarla ve bir sürü başarısızlıkla karşılaşılacaktır. Başkalarının hatalarından ders çıkarıp durduğu yerden tecrübe kazanabilmek varken kamerayla didinmek niyedir? Hızlı sinemacılardan biri anlatsın lütfen.
yahu ben okumayın etmeyin mi dedim? bahsedilen sinema tarihi ile anlatılmak isteneni söyledim. okuyunca artılar katacağınıda belirttim. yapmayın gözünüzü seveyim. ben bişey demiyorum artık, öyle program, mikrofon kamera sorarım, soranlara biliyorsam yardım ederim. benden bu kadarmış.
oh be 😀
. yapmayın gözünüzü seveyim. ben bişey demiyorum artık, öyle program, mikrofon kamera sorarım, soranlara biliyorsam yardım ederim. benden bu kadarmış.
ağzımdan aldın vallahi.
Nedir bu bu kadar ya, iki kelime konuşamayacak duruma gelmek nedir.
Hele ki böyle bir başlıkta.
dünyadaki sosyolojik,piskolojik erozyon bu forumada sıçradı sanırım
Yok canım, normal bir tartışma bu. Hatta bu tartışmanın bir tarafını tutanın diğer tarafta da deneyimi vardır. Tartışmadan bu kadar korkmayın, çekinmeyin. Fikrini dile getirmekten, tartışmaktan sakınmaya kendinizi alıştırmayın. Kişiselleştirmeden verimli bir şekilde tartışılsın, amaç üstünlük kurmak değil fayda görmek olmalı.
Yok canım, normal bir tartışma bu. Hatta bu tartışmanın bir tarafını tutanın diğer tarafta da deneyimi vardır. Tartışmadan bu kadar korkmayın, çekinmeyin. Fikrini dile getirmekten, tartışmaktan sakınmaya kendinizi alıştırmayın. Kişiselleştirmeden verimli bir şekilde tartışılsın, amaç üstünlük kurmak değil fayda görmek olmalı.
bence de tartışabilmeliyiz 🙂
Mesajımı sansürlediğniz için teşekkür ederim.
Rica ederim ancak sansür demek yanlış olur. Mesajınızı silmedim, düzenledim. Amacım da tartışmanın kişiselleşmesini engellemek.
bana küfür mü etmişsin bilmiyorum
Küfür değil, sadece küçümseyici bir ifadeydi.
Bence az tartıştığımız için bu celallenme. Bizle aynı düşünmeyen kişinin kıymetini bilmek lazım. Dolaylı yolla da olsa insan çok şey öğreniyor. Neticede herkesin aynı şeyi söylediği ortamda birileri yeterince düşünmüyordur.
Yanlış anlamayın ama bu teori kısmı bana ilk olarak değil de, en son olarak öğrenilecek bilgi olarak görüyorum. Derste verdiğim örneği burada da söyleyeyim. Sosyoloji dersindeyiz, artık gına gelmiş bize. Bütün ama bütün kuram derslerinde, isimleri de değişik derslerin, tek öğretilen şey Adorno, Weber, Frankfurt Okulu, Marx vs... Yanlış anlaşılmasın, benim tepkim sürekli aynı şeylerin teori diye öğretilmesi... Dedim hocaya, ''Biz iki bin bilmem kaç yılındayız, daha telefonun, internetin, televizyonun, bilgisayarın vs. keşfedilmediği dönemde yaşayan insanların görüşlerini günümüzde öğrenmenin faydası nedir? Weber günümüzde yani internetin, bilgisayarın, telefonun vs. olduğu dönemde yaşasaydı kendi görüşleri yine aynı mı olurdu yoksa değişir miydi?'' Diye sakin sakin söyleyince hoca bana cevap veremedi ve dersten çıkardı. Ek olarak bir tane daha örnek vereyim. Kamera ve Aydınlatma dersi hocamız var acayip kafa bir insandır kendisi. Öğrencilerine yani bize yeri geldiğinde ''kardeşim, abi, kanka'' diye hitap eden güler yüzlü birisi. RTS mezunu ve mezun olunca özel tv'lerde kameramanlık yapmış, sonra dizi setlerinde yaptıktan sonra trt'ye girmiş. Anlatıyor bize derste; Trt'de NBC ve Demirkubuz hayranı bir iş arkadaşı varmış. Tabi bizim hoca da teoriye çok önem vermez. Bizim hoca bu arkadaşının Kış Uykusu filminde çok sevdiği ve konuştuğu bir sahnenin aynısını kendisi de çekmiş ve arkadaşına gösterince ''bu ne lan'' tepkisi almış. Bize de izletti, en az %80 aynısıydı sahnenin ve hayran olunan tepki ile ''bu ne lan'' tepkisi arasında sadece çeken kişinin farklı kişi olmasıydı tek fark. Ben bu kadar önemsememezlik yapmam ama öğrenilecek en son şey olarak görüyorum bu teori işlerini...
Bu arada her ne kadar senaryo istesem de, ankette ses ile efektin önlerde olmasını beklerdim. Ses çok basite alınan bir de konu ve bir çok film ses sorunları yüzünden izlenmez hale geliyor. Efekt ile bizim milletimizin kanayan yarası zaten, detaya girmeme gerek yok.
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
Bu söylediklerinin çoğuna katılırım TechnicaL.
Aslında burada teori de neymiş ki diyen arkadaşların da tavırlarında , kuram, tarih denilen şeyle "şimdi ve burada olup biten" arasındaki ilişkinin iyi kurulamamış olmasından kaynaklı haklı bir ön yargı olduğunu düşünüyorum.
Aslında burada teori-tarih meselesiyle ilgili sıkıntı bunu anlatan insanların çoğunun günümüz gençliğinin diline uyarlamak konusundaki başarısızlıklarından kaynaklanıyor. Ben bunu bu kadar rahat söylüyorum çünkü kendi işim bu. Bahsettiğin teorisyenleri ve daha nicelerini üniversite gençliğine anlatmaya (ve tabii ki de kendim anlamaya) çabalamak ile geçiyor benim günlük hayatımın çoğu. Eğer doğru bir dil tutturabilirseniz bu teorisyenlerin gençleri korkutmadığını defalarca gözlemledim. (Bu kolay değil elbette, biraz yetiştiğim çevre ve çok şanslı bir şekilde benim de benzer hocalarım olmasından kaynaklı edinebildim bunu.) Yani sizin problemli gördüğünüz şey teorinin kendisi değil, onu öğretenin kendisi. Sorduğun çok mantıklı bir soruya seni dışarı çıkararak cevap veren hoca bunu kanıtlıyor zaten. Neticede, evet dolayısıyla bu ülke gençlerinin tarih-kuram öğrenmeye hevesli olmaması kadar normal bir şey yok.
Ama bunu da aşacağız zamanla. Bunun için de mücadele vermek gerekiyor demek ki.
Fakat şu yanılgıya düşmeyin işte. Tarih-teori kendisi sıkıcı ve gereksiz olan bir şey gibi algılamayın.
Çünkü gerçekten gerekli şeyler, sadece neden gerekli olduğunu anlatabilme kabiliyetimizin eksikliği yüzünden gereksiz geliyor.
Yanlış anlamayın ama bu teori kısmı bana ilk olarak değil de, en son olarak öğrenilecek bilgi olarak görüyorum. Derste verdiğim örneği burada da söyleyeyim. Sosyoloji dersindeyiz, artık gına gelmiş bize. Bütün ama bütün kuram derslerinde, isimleri de değişik derslerin, tek öğretilen şey Adorno, Weber, Frankfurt Okulu, Marx vs... Yanlış anlaşılmasın, benim tepkim sürekli aynı şeylerin teori diye öğretilmesi... Dedim hocaya, ''Biz iki bin bilmem kaç yılındayız, daha telefonun, internetin, televizyonun, bilgisayarın vs. keşfedilmediği dönemde yaşayan insanların görüşlerini günümüzde öğrenmenin faydası nedir? Weber günümüzde yani internetin, bilgisayarın, telefonun vs. olduğu dönemde yaşasaydı kendi görüşleri yine aynı mı olurdu yoksa değişir miydi?'' Diye sakin sakin söyleyince hoca bana cevap veremedi ve dersten çıkardı. Ek olarak bir tane daha örnek vereyim. Kamera ve Aydınlatma dersi hocamız var acayip kafa bir insandır kendisi. Öğrencilerine yani bize yeri geldiğinde ''kardeşim, abi, kanka'' diye hitap eden güler yüzlü birisi. RTS mezunu ve mezun olunca özel tv'lerde kameramanlık yapmış, sonra dizi setlerinde yaptıktan sonra trt'ye girmiş. Anlatıyor bize derste; Trt'de NBC ve Demirkubuz hayranı bir iş arkadaşı varmış. Tabi bizim hoca da teoriye çok önem vermez. Bizim hoca bu arkadaşının Kış Uykusu filminde çok sevdiği ve konuştuğu bir sahnenin aynısını kendisi de çekmiş ve arkadaşına gösterince ''bu ne lan'' tepkisi almış. Bize de izletti, en az %80 aynısıydı sahnenin ve hayran olunan tepki ile ''bu ne lan'' tepkisi arasında sadece çeken kişinin farklı kişi olmasıydı tek fark. Ben bu kadar önemsememezlik yapmam ama öğrenilecek en son şey olarak görüyorum bu teori işlerini...
Bu arada her ne kadar senaryo istesem de, ankette ses ile efektin önlerde olmasını beklerdim. Ses çok basite alınan bir de konu ve bir çok film ses sorunları yüzünden izlenmez hale geliyor. Efekt ile bizim milletimizin kanayan yarası zaten, detaya girmeme gerek yok.
Abicim Nuri Bilge ya da başka bir yönetmenin çektiği sahneyi aynen yansıtmak kadar kolay bir iş mi var sinemada? Sen öyle bir sahne çekeceksin ve insanlar o zaman "bu ne lan?" Diyecekler. O yüzden bence bu örnek geçersiz.
Bir de hocanıza verdiğiniz cevaptan sonra hocanızın sizi dersten atmasının nedeni bana göre cevabın akıllıca olması değil hüsrana uğramış olmasındandır.
Kızmayın ne olur ama "bilgisayar çağında yaşasalardı böyle mi olurdu?" Sorusu çok yavan. Cevabı da gayet basit: Belki onlar olmazdı ama bilgisayar çağında da dehalar var ve hepsi teorik kaynakları yalamış yutmuş.