Bu yazı facebook'ta kurucusu olduğum kısa film grubu için hazırlanmış oradan bir arkadaşın tavsiyesi üzerine buraya da gönderilmiştir.
Son dönemlerde kısa film festival ve yarışmaları oldukça arttı bilindiği üzere. Hemen her alandan kurum ve kuruluş kendi yarışma ve festivallerini yaratmaya başladı. Her ne kadar kaliteleri tartışmaya açık olsa da sayıların artması oldukça iyi. Çünkü bu herşeyden önce kısa film üretimin artması demek. Bu çok önemli. Ancak çok fazla film çekildiğinde ve çok fazla insan kısa filme ilgi duyduğunda kısa filmlerin kalitesi de ona bağlı olarak artar çünkü. Ben de elimden geldiğince, işlerimden arta kalan zamanlarda kendime ayıracağım zamanlardan fedakarlık ederek kısa film yarışma ve festivallerini duyurmaya çalışıyorum ve bunu yaparken ayrım yapmamaya gayret ediyorum. Düzenleyen kurum ya da kişileri şahsi olarak sevmem, desteklemem vs gibi kişisel düşüncelerime göre değerlendirmiyorum. Hemen hepsine yer vermeye çalışıyorum. Ve tabi bu kurumların aralarında kısa film ya da sinemayla bağlantılı olmayanlar da olabiliyor. Dediğim gibi bu anormal bir durum değil. Napıyor bu kurum ya da kuruluşlar. Kendilerinden de bir iki kişiyi de dahil ederek oyunculardan, yönetmenlerden, ilgili bölümlerin akademisyenlerinden bir jüri oluşturuyorlar ve ağır aksak da olsa yarışma/festivallerini yapıyorlar. Ama bugün güncellemek için başvurularını açan festival ve yarışmaları kontrol ederken bu yazıyı yazmama neden olan başvuruyu gördüm. Siirt Barosu bir kısa film yarışması düzenliyor. Biliyorsunuz Ankara Barosu da benzer bir yarışma düzenliyor. Peki Siirt Barosu Kısa Film Yarışması'nın bu yazıyı yazdırmasının sebebi ne? Jürisi. Bakalım jüride kimler varmış:
FEVZİ İĞREK (AVUKAT)
M. MURAD KORKMAZ (MEMUR/TİYATO SANATÇISI)
NÜFEL ERSÖZ (DOKTOR)
BÜŞRA ARSLAN MEÇİN (ŞAİR/YAZAR)
MEHMET YEŞİLEL (CAFE İŞLETMECİSİ)
FİDAN PESEN ÖZDOĞAN (ECZACI)
NURULLAH SEYİDOĞLU (ÖĞRETMEN)
SONGÜL GEYİK (EV HANIMI)
HALİL LEYLAK (YRD. DOÇ/ÖĞRETİM GÖREVLİSİ)
SEYDAN ALTUNÇ (JEOFİZİK MÜHENDİSİ)
FETİYE ALGAN (HEMŞİRE)
SABAHAT ERSÖZ (RESSAM)
M. ŞAKİR ÖZMAZI (GAZETECİ/ARAŞTIRMACI)
Düşündürücü. Dediğim gibi yarışmayı ya da festivali düzenleyen kurumdan yetkili isimlerin jüride olması çok normaldir ama bu...
Bizde kısa filmler hep aşağılanır. Festivallerde kısa filmciler festivale çağrılmazlar bile çünkü "ekstra masraf"tırlar. Şansa gittikleri festivallerin çoğunda da büyük "sinemacı" abileriyle ablalarıyla aynı ortamlarda tutulmazlar. Çünkü kısa filmci dediğin pop stara aşık yeni ergen gibidir onlar için. Yanyana gelirlerse saldırabilirler. Kısa film dediğin hobidir kısa filmci dediğin de milletin sırıtarak baktığı bir grup genç. Türkiye'de kısa film çekenleri çoğu sinema öğrencisi, mezunu ya da çalışanı olduğu düşünülürse bu çok acı. İnsanların kısa filmden ne anladıklarının yanında çekenlerin de eğitimlerine, emeklerine duyulan saygının da maalesef açık bir örneği. O kadar emek verdiğiniz bir filmin kimler tarafından değerlendirildiği çok önemli. Benim bir sinemacı olarak iç mimarlıkla ilgili bir yarışmada yapacağım değerlendirme ne kadar verimli olursa bu jürinin kısa film yarışmasındaki verimliliği de ancak o kadar olur. Ve işin acı tarafı da yönetmeliklerinde "Jüri değerlendirmesinde "Temaya Uygunluk", "Senaryo", "Sürükleyicilik", "Görsellik" ve "Kurgu" kriterlerinde puanlama metodu uygulanacaktır." ifadesinin geçiyor olması. Merak ediyorum bu konulardaki eğitim, bilgi ve deneyimleri nedir? Kaç kısa film izlemiş kaçını hangi sebepten sevmişlerdir. "Sevmek" önemli bir kelime çünkü bu jürinin önlerine gelen filmleri akademik olarak değerlendiremeyeceği kesindir. Demek ki kişisel düşüncelerine göre değerlendirecekler. Oysa ki kısa film değerlendirmesi uzun metrajdan daha zordur.
Baronun iyi niyetli olduğuna şüphem yok. Sinema salonunun olmadığı bir şehirde kısa film yarışması düzenlemek gibi güzel bir adım atmışlar. Hatta imkanı olmayanlar için bir günlüğüne kamera desteği de vereceklermiş. Ama aklımda şu soru var : "İyi niyetli olmak her zaman iyi sonuç doğurur mu?" Maalesef hayır. İyi niyetli olmanın yanında iyi ve doğru yolları da izlemek gerekir. Üstelik ben çok iyi biliyorum ki pek çok oyuncu, akademisyen, yönetmen kendilerine bu tarz jüri üyeliği teklifi gittiğinde seve seve kabul ediyorlar. Çünkü herkes gibi onlar da sektöre katkısı olacak her türlü girişimi destekliyorlar. Yani iyi ya da en azından işlevsel bir jüri oluşturmak hiç zor değil. Ben de kendi adıma üzerine düşeni yapıyorum ve ilk defa bir yarışmanın duyurusunu bilinçli olarak yapmıyorum ve onun yerine bu yazıyı yazıyorum. Bu yazı sizinle beraber baronun emailine de gönderilecek. Çünkü sanırım onların da bazı konularda bilgilendirilmeye ihtiyaçları var. En azından bir sonraki yarışmalarında biraz daha dikkatli ve saygılı olmaları bakımından. Ya da belki bir sonrakine kendilerine bu konuda destek olabilecek sorup öğrenebilecekleri bir "bilen" ya da onların deyimiyle bir "bilirkişi" bulurlar. Çünkü "bilgi" sahibi olmadan "fikir" ve "yargı" sahibi olmak şu anki ülke şartlarında hani alanda olursa olsun ihtiyacımız olan en son şey.
Sevgiler.
Heval Hazal Kurt
http://parazithayat.blogspot.com " onclick="window.open(this.href);return false;
Heval Hazal Kurt
Parazit Film
[email protected]
http://www.parazitfilm.com.tr
parazit , hoşgeldin siteye 🙂
Bu yazını beğendiğim ve koymanı istedim kırmadığın için sağol.
Hoşbulduk
Heval Hazal Kurt
Parazit Film
[email protected]
http://www.parazitfilm.com.tr
"Jüri değerlendirmesinde "Temaya Uygunluk", "Senaryo", "Sürükleyicilik", "Görsellik" ve "Kurgu" kriterlerinde puanlama metodu uygulanacaktır."
Yukarıdaki cümleyi okuyana kadar jüride bir sakınca görmemiştim. "Sinemayı halka indirmek" gibi bir şey oluyor bu kabaca. Açıkcası ben her kısa film festivalinde aynı jüri ve filmleri görmekten bıktım. Geçen sene Atilla Dorsay 4 5 festivalde jüriydi. Farklı ve özellikle de sinema alanında çalışmayan insanların jüri olması, eğer festival konseptine uygunsa hiç de sorun değil bence. Ancak dediğim gibi yukarıdaki madde ne yazık ki tüm dediklerinizi haklı çıkarıyor.
Bu çok tartışmalı bir konu özünde. Böyle bir şey yapılsa bile en azından jüri başkanı olarak yetkin birinin atanması gerekirdi, o da başka bir konu.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bence Siirt koşullarında ellerinden geleni yapıyorlar. Sonuçta orada bir sinema çalışanı kitle bulmak zordur ve gördüğüm kadarıyla ellerinden geleni yapmışlar doçent-ressam-şair gibi kişilere ulaşarak. Dolayısıyla daha ılımlı yaklaşmak lazım. Bir nevi önemli olan katılmak tribidir burada mevzu. Oradaki insanlar da kısa filmler seyretsin, kentin entelektüel kesimi ve diğer kesim sosyalleşsin kaynaşsın, eğlensin diye yapılmış gibi bakmak lazım ve katılımı bu hevesle ve niyetle süslemek lazım. Bu insanların beğenisine girip böyle bir sosyalleşmeye dahil olmak isterseniz bence güzel bir tertip.
Bu arada yazıda yazmadığım bir ayrıntı daha var. Seçilen filmler 10.000 adet basılarak Siirt halkına dağıtalacak. Yani telif haklarını koruması gereken avukatların barosundan kopya dvd. İronik.
sickman : Senin gibi düşünmüyorum maalesef. Bunun nedeni de şu. Jüri üyelerinin yanlarında yer alan sıfatlar pek bir şey ifade etmez. Önemli olan değerlendirmenin bu işin içinden birileri tarafından yapılabilmesidir. Doçent olan öğretim üyesi eğitim fakültesinde görevli. Ressam, gazeteci vs olanlarsa Siirt'in yerellerinden. Bu onları bu konuda ilgili ve bilgili yapmaya yetmez. Ayrıca dediğim gibi mantıklı bir jüri oluşturmak zor bir şey değil. 3 telefon 4 email işi sadece. Hayır şunu da anlayabilirdim. Bu jüri bir ön eleme jürisi olsaydı ve sonradan da mantıklı bir tek seçici konulsaydı ona bile razı olabilirdim. Ama kusura bakmayın olamıyorum. Bir sürü saçma sapan yarışmamız, festivalimiz olabilir ama bu kadarı fazla artık. Ve bunu da "iyi niyetliler canım ne olcak" gibi bir mantıkla bağdaştıramıyorum. Kim kötü niyetli ki? İyi niyetli olanlar biraz da sorumluluk ve saygı duygularına da sahip olmalılar. Ne yapmalılar mesela? Böyle bir işin içine giriyorlarsa bir bilene sormalı en azından bir saat internette araştırma yapıp bu işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeliler. Bunlar zor işler değil. Zor olmadığı için ayıpları daha da büyüyor gözümde. Ve orada sinema çalışanının olmasına gerek yok çünkü pek çok şehirde pek çok festival ve yarışma düzenleniyor ve jüri üyeleri İstanbul'dan oluyor. Orada ya da burada olmakla ilgili bir durum değil. Yani benim düşünceme göre bu yarışma "önemli olan katılmak tribi" dahilinde değil. Ama tabi bu benim düşüncem. Herkesin görüşüne de saygı duyarım.
Heval Hazal Kurt
Parazit Film
[email protected]
http://www.parazitfilm.com.tr
Ben şöyle düşündüm. Bir kısa film jüriliği için buradan Siirt'e kimse gitmek istememiştir. Zaten bedavaya gitmez kimse. E İstanbul'dan Siirt'teki festivale film seçme tercihini kullanmamış olabilirler pekala. Bilgili ve yeterliliğe sahip olduklarını iddia etmemişler zaten, kendi çaplarında bulabildikleri "en anlayan" insanları aramışlardır ve baro da şehirde bulabildiği en yatkın insanları toplamıştır, olay bundan ibaret benim için.
Bunun Fakat burada asıl nokta bu değil. Adamlar böyle bir işe girmişler ve eğer desteklemiyorsanız film göndermezsiniz. Ama onların imkanlarını bu şekilde eleştirmek de bana çok doğru gelmedi mesela. Eğer eser sahibine para ödemiyorlarsa ki ödemeleri gerekir sembolik de olsa bence de, yanlış yapmışlar. Sonuçta bu filmleri çekenlerin çoğu genç sinema heveslisi insanlar ve telif bu işlerdeki en teşvik edici olaydır. Madem kısa film festivali yapıyorsunuz o zaman sanatçıyı teşvik edeceksiniz, onun kaçarı kuçarı yok.
Ha bu arada yazmayı unuttum, hoş geldiniz siteye :).
İçinde "sinemadan anlayan" jürilerin bulunduğu festivallerden daha anlamlı olduğunu düşünüyorum bu festivallerin.
Bu çok ciddi köklere sahip bir tartışma. O nedenle çok fazla uzatmayacağım, çünkü düşüncelerinizi üzerine temellendirdiğiniz
"sinema konusunda yetkin olmayan insanlar jüri üyesi olamaz, bir eser üzerinde belirleyiciliğe sahip olamaz" fikri o kadar uzak ki bana, bu tartışmayı bir kenara bırakıp, en temelde sanatsal elitizmi tartışmamız gerekir.
En azından şunu düşünmek gerekiyor ama. Belki de ellerinde sinemacı getirme imkanı vardı ama yine de getirmediler.
Ben çok büyük olasılıkla da böyle olduğunu düşünüyorum. Neden böyle yapmış olabilirler acaba?
"Çok bilenler"e bizim de fikrimiz var demek istemişlerdir.
Fikirleri önemsenmeyecektir belki bu mesajınızdan da anladığımız üzere ama olsun bu bir karşı duruştur.
Bu festivalden birinci çıkacak filmi belki ben de hiç beğenmeyeceğim (hatta Ankara Barosu tarafından düzenlenen festivalin birinci filmini izlemiş gerçekten çok kötü bulmuştum.) ama mesele bu değil.
Mesele sinemanın "bilmeyenler" tarafından da konuşulabilir bir noktaya getirilmesi.
Hele hele filmlerin Siirt halkına dağıtılacak olması.
O ne güzel bir şeydir.
Yarışmaya katılasım bile geldi.
Bilmeyenler tarafından konuşması başka bir şeydir bilmeyenler tarafından değerlendirip yargıya varılması başka bir şey. Kavramlarımız bile net değil daha bizim. Sinemanın herkes tarafından konuşulması önemlidir. Bu hangi sıfata sahip olursa olsun yapılmalıdır da. Eğer ki baro kısa film günleri adında bir etkinlik düzenleseydi ve oraya kısa filmcileri filmleriyle beraber getirip her alandan insanları birleştirip üzerine konuştursalardı dediğin doğruydu. Ama bu bir yarışma ve "yargı" içeren bir sonuç belirlenecek. Yani birilerine "senin işin iyi" "senin işi kötü" denecek. Bu önemli. Özellikle de film çekmeye yeni başlamış olanlar için. Özellikle Siirt gibi bir yerde bu yarışmanın hevesiyle belki ilk defa adımını atacaklar için. Ve evet ben filmlerimi herkesle konuşurum, tartışırım, dinlerim, değerlendiririm ama benim filmlerimi değerlendirip burdan bir sonuca varma adına karşımdaki insanın bilgisi olmasını beklerim. Herkesin olaylar ve durumlar karşısındaki tepkisi kendi kişiliğiyle alakalıdır. Ben kendi adıma bilmediğim alanlarda yargılamamayı ve konuşmamayı tercih ediyorum. O yüzden de bilmedikleri konular hakkında fikre ve yargıya sahip olan insanlara karşı tepki gösteriyorum. Bu kadar basit aslında.
Heval Hazal Kurt
Parazit Film
[email protected]
http://www.parazitfilm.com.tr
Bilmeyenler tarafından konuşması başka bir şeydir bilmeyenler tarafından değerlendirip yargıya varılması başka bir şey. Kavramlarımız bile net değil daha bizim. Sinemanın herkes tarafından konuşulması önemlidir. Bu hangi sıfata sahip olursa olsun yapılmalıdır da. Eğer ki baro kısa film günleri adında bir etkinlik düzenleseydi ve oraya kısa filmcileri filmleriyle beraber getirip her alandan insanları birleştirip üzerine konuştursalardı dediğin doğruydu. Ama bu bir yarışma ve "yargı" içeren bir sonuç belirlenecek. Yani birilerine "senin işin iyi" "senin işi kötü" denecek. Bu önemli. Özellikle de film çekmeye yeni başlamış olanlar için. Özellikle Siirt gibi bir yerde bu yarışmanın hevesiyle belki ilk defa adımını atacaklar için. Ve evet ben filmlerimi herkesle konuşurum, tartışırım, dinlerim, değerlendiririm ama benim filmlerimi değerlendirip burdan bir sonuca varma adına karşımdaki insanın bilgisi olmasını beklerim. Herkesin olaylar ve durumlar karşısındaki tepkisi kendi kişiliğiyle alakalıdır. Ben kendi adıma bilmediğim alanlarda yargılamamayı ve konuşmamayı tercih ediyorum. O yüzden de bilmedikleri konular hakkında fikre ve yargıya sahip olan insanlara karşı tepki gösteriyorum. Bu kadar basit aslında.
"Sinemanın birileri arasında konuşuluyor olmasını kabul ediyoruz, ama bu konuşan kişiler yargıya varmamalı.
Çünkü yargıya varmak bu işi bilenlerin işidir" diyorsunuz.
İşte modern iktidarın en temel tanımı aslında bu.
Bunu kabul ediyorsak sizin savunduğunuzu savunacağız tabi.
Ama bunu kökten reddeden biri olarak bu söylediklerinizi kesinlikle kabul edemem.
O yüzden tartışmayı çok köklü bir yerden yapmak gerekir. Kısaca fikirlerimden bahsedeyim, bu konudaki fikirlerimi bu temel şekillendiriyor çünkü:
Sanat, bir bilgi biçimine dönüşmüştür, hatta o kadar dönüşmüştür ki bunun sorgulanmasına bile tahammül edemiyoruz.
(bkz. bu başlığın mesajı)
Fakat bu çok yeni bir olaydır. Geçmişi çok da değildir. Modern iktidar ile ortaya çıkmış bir şeydir.
Sanat belli kişilerin bildiği ve hakkında "yargıya" ulaşabileceği bir şey haline getirilir, bir çok şeyde olduğu gibi.
En temel yöntem de bilginin akademik alana hapsedilmesidir.
(Avrupa üzerinden düşünürsek kiliseden alınan yetki akademiye verilir.)
Oysa bilim dediğimiz şeyin bile kurumsal olmadığı, tamamıyla halk düzeyinde olduğu çağlar çok da uzak değil.
Ama tabii ki bilimi de sanatı da "iktidar" altında tutmak büyük bir güçtür, o nedenle aslında tabanı tamamıyla halk düzeyinde olan her bilgi "bütünleştirilerek" belli kurumlara verilir.
Eğer ki bilimsel bilgiye sahibi olmak istiyorsan kurumlarımıza, ve tabii ki "devletimize"
ve neticede de iktidarımıza saygı göstermelisin. Aynı şey sanat için de geçerlidir.
İşin özü şudur: Köklerini halk ilişkilerinden alan şeylerin hepsi halktan uzaklaştırılmıştır.
Eğer bu böyle olmamış olsaydı, eminim ki "sokaktaki adam" diye bir şey olmayacaktı.
Sokaktaki adam kendisine bilimsel bir şey söylendiğinde eblek eblek bakmayacaktı ya da "bu ne ya, böyle sanat mı olur demeyecekti en temel sanat eserlerine." Çünkü bilim de sanat da kurumlar içinde değil sokakta üretiliyor olacaktı.
Modern iktidar bunu engellemiştir. Bu nedenle ona karşı direnmeliyiz.
Dolayısıyla bu tarz festivallerin anlamı benim için direniştir.
Bu forum da öyledir mesela.
Çünkü burası da bilgiye halk ilişkileri çerçevesinde ulaşılmaya çalışılan bir yerdir. (kurumsal bilgi de savunulur içinde belki ama neticede oluşum olarak doğrudan kurumsal değildir.)
O nedenle bu forum da bir direnişi içinde barındırır.
Bir sokak festivali yapıldı İstanbul'da. O da öyledir.
Bilgi Üniversitesi de benzer şeyler yapmaya çalışıyor. (ama tabii sorunun kaynaklarondan olan akademi sorunun kendisine ne denli bir çözüm getirebilir ondan da emin değilim.)
Neticede bu yarışma ve festivalleri destekliyorum.
Birçok büyük festivalden daha fazla hem de.
Yahu sinema yapmaya çalışıyorsunuz ama halen sinemayı bir oyuncak gibi görüp göstermeye çalışıyorsunuz.
Eğitimi geçtim, alaylı da olsa olur hatta alaylılar halen bu işi daha iyi yapıyor. Bir film festivalinde bu adamların işi ne ?
Yukarıda çok güzel bir örnek var. Ben mimari yarışmasında jüri olabiliyor muyum ? Bundan sonra olma şansım var mı ? Yok.
Kimsenin de sinemayı ne niyetle olursa olsun böyle ayağa düşürme hakkı yok.
Özgür Bakar 2 yıldır film gösterimleri ve söyleşiler düzenliyor.. Çok büyük bütçelere değil..
Onu geçtim, geçenlerde Bakırköylü bir arkadaş kendi çabalarıyla yine bir organizasyon düzenledi.
Bu adamlar da isteseler iyi kötü birilerine ulaşabilirler.
Burada maksat kendini tatmin etmekten başka bir şey değil bence. Sağda solda anlatacak bir hikayeleri olsun işte..
Çok kolay kestirip atıyorsunuz, o kadar kolay değil Ercan. Sen de gezdin gittin bazı yerlere oralardan çok daha zor şartlar da var. Adamlar sosyalleşmeye çalışıyor, hemen sanat ayağa düştü diye üzerlerine atlamanın alemi yok. Sanat ayağa izleyenler ve değerlendirenler ile düşmez, yapanlar ile düşer. Van Gogh aç gezerken iki tablo çiziktiremedi mi yani. Yapmayın böyle.
Abi mevzu ihtiyacı olan insanlar değil zaten.Gezip görmesem böyle bir yazı yazmazdım belki de.
Mevzu o abilerin daha sonra yaptıklarını BÜYÜKLERİNE yaranmak amacıyla kullanmaları. Kendi sohbetlerinde "yahu bunlara neler verdik bir şeyden anlamıyorlar vs vs.." muhabbetlerini yapmaları.. Kendi sosyetelerini parlatmaktan başka bir şey değil gözümde.
Ve mevzu o sinemadan anlamayanların halka sinemayı nasıl öğreteceği.
Abi mevzu ihtiyacı olan insanlar değil zaten.Gezip görmesem böyle bir yazı yazmazdım belki de.
Mevzu o abilerin daha sonra yaptıklarını BÜYÜKLERİNE yaranmak amacıyla kullanmaları. Kendi sohbetlerinde "yahu bunlara neler verdik bir şeyden anlamıyorlar vs vs.." muhabbetlerini yapmaları.. Kendi sosyetelerini parlatmaktan başka bir şey değil gözümde.
Ve mevzu o sinemadan anlamayanların halka sinemayı nasıl öğreteceği.
Ya tabi bu bir ihtimal.
Böyle bir şey için kullanılıyor olabilir. O zaman el birliğiyle eleştirirsin.
Ama eleştiri bu yönden gelmiyor dikkat edersek.
Jürinin içinde sinemacı olmamasından geliyor.
Sickman'e katılıyorum. Sanatın ayağa düşmesi nedir abi?
Halkı "ayak" olarak görüyorsanız diyeceğim bir şey yok.
Benim savunduğum festivalin ya da yarışmanın mantığı birinin birine bir şey öğretmesi üzerinden değil,
birlikte bir şeyler öğrenilmesinden geliyor. O yüzden sokak festivallerini daha anlamlı buluyorum.
Ha bu öyle bir festival değildir biçiminde bir eleştiri olursa, onu da dinlerim, aklıma yatarsa kabullenirim.