Forum

Halit Refiğ hayatın...
 

Halit Refiğ hayatını kaybetti

7 Gönderi
6 Üyeler
0 Reactions
2,378 Görüntüleme
(@aykutkaragol)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Türk sinema tarihine “yakılan film” olarak geçen “Yorgun Savaşçı” filminin ünlü yönetmeni Halit Refiğ, İstanbul'da bir süredir tedavi gördüğü hastanede öldü.

"YORGUN SAVAŞÇI"NIN SON GÖRÜNTÜLERİ

Memorial Hastanesinde “safra kanalında tümör” teşhisiyle 28 Ağustosta tedavi altına alınan Halit Refiğ, dün yoğun bakıma alındı. Halit Refiğ, doktorların bütün müdahalelerine rağmen, saat 08.20 sıralarında hayatını kaybetti.

Bir süre önce kendisi için organize edilen “Ustalara Saygı” gecesinde yaptığı konuşmada, 1960'lı yıllardan bu yana emek verdiği Türk sinemasının hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu belirten Refiğ, hayatındaki her şeyi sinemaya borçlu olduğunu anlatarak, Türk sineması adına daha yapılacak çok şey olduğunu dile getirmişti.

Yönetmen Halit Refiğ 1934'te İzmir'de dünyaya geldi. Refiğ, ilk ve orta öğrenimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladı, Robert Kolej Mühendislik Bölümünde okudu. Okul bittikten sonra askerliğini yedek subay olarak Kore'de yapan Refiğ, bu sırada amatörce 8mm filmler çekti. Refiğ, 1956'da, Nijat Özön ile birlikte yayınladıkları “Sinema” ve “Kim” isimli dergilerde, “Yeni Sabah” ve “Akşam” gazetelerinde sinema eleştirileri yazdı.

Refiğ, Atıf Yılmaz'ın “Yaşamak Hakkımdır” isimli filmin asistanlığını yaparak sinema alanındaki ilk çalışmasını gerçekleştirdi. 1960'ta ilk film olan “Yasak Aşk”ı çeken Refiğ, 1963'te “Şehirdeki Yabancı”, 1964'te “Gurbet Kuşları”, “Haremde Dört Kadın”, “Bir Türk'e Gönül Verdim” filmlerine imza attı ve bu filmlerle Moskova, Yeni Delhi ve Sorrento Film Festivallerinde çeşitli ödüller kazandı. Refiğ, 1964 yılında “Gurbet Kuşları” ile Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde “En İyi Yönetmen” ödülünü aldı.

Halit Refiğ, 1970'li yıllarda Türk sinemasının bunalıma girmesiyle televizyon filmlerine yöneldi. 1974'de Türkiye'de ilk defa İDGSA Film Arşivi tarafından başlatılan eğitim çalışmalarına katıldı ve Sinema Kursları'nda öğretmen olarak görev aldı. 1975'ten itibaren İDGSA Sinema-TV Enstitüsü'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1975'te TRT Kurumu adına çektiği “Aşk-ı Memnu” ile televizyon dizilerine öncü oldu ve dikkatleri üzerine çekti.

TRT'de danışman kurulunda görev alan Refiğ'in, TRT adına 1981 yılında gerçekleştirdiği Kemal Tahir'in aynı adlı romanından uyarladığı “Yorgun Savaşçı” adlı filminin yakıldığı ilan edildi. Bu film, 1993'te televizyonlarda gösterildi.

1976'da ABD'de Wisconsin Üniversitesi'nde, 1984 yılında Ohio Denison Üniversitesi'nde eğitim çalışmalarına katıldı. Öğrencileri ile birlikte “The Intercessors”, “In the Wilderness” adlı filmleri gerçekleştirdi.

Olgunluk döneminde daha çok düşünsel yanı ağır basan ürünler verdi. “Teyzem”, “Hanım”, “Karılar Koğuşu”, “İki Yabancı”, “Köpekler Adası” gibi filmleriyle yurt içinde ve dışında birçok ödül kazandı. Yurt dışındaki festivallerde filmleri için özel bölümler ayrıldı, çeşitli konferans, seminer ve benzeri toplantılara konuşmacı olarak katıldı.

1997 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararı ile “Onursal Profesörlük” unvanı verilen Halit Refiğ'in 300'ü aşkın makalesinin yanı sıra araştırma yazıları ve “Ulusal Sinema Kavgası” adlı bir kitabı bulunuyor.

Filmleri ve ödülleri

Şu sıralarda yeni versiyonu yayınlanan Aşk-ı Memnu'nun 1975 yılındaki televizyon dizisini çeken Refiğ, Türk sinemasının kilometre taşlarını yaratan yönetmenlerden bir tanesi olarak anıldı. Yazar Kemal Tahir'in hapishanede geçirdiği 3 ayı ele alan "Karılar Koğuşu" isimli filmi ile 1990 yılında Altın Portakal'da, En İyi Film, En İyi Yönetmen ödülünü kazanan Refiğ başka birçok önemli yapıma da imza attı. 1981 yılında çektiği Yorgun Savaşçı isimli filmi ise büyük sansasyona sebep oldu. TRT adına çektiği ve Kemal Tahir'in aynı adlı romanından sinemaya uyarladığı Yorgun Savaşçı'nın yakıldığı ve sansüre uğradığı gündeme geldi. Film bu olayların ardından 12 yıl sonra 1993'te televizyonlarda gösterildi. 1965 yapımı "Haremde Dört Kadın" isimli filmi de yine Kemal Tahir'in senaryosunu yazdığı bir film oldu. Osmanlı'nın son dönemlerindeki olayları, konak hayatı ve haremi ele alan film Türk sinemasındaki lezbiyen ilişkileri ele alan ilk film olduğundan dikkat çekici bir konuya sahiptir. Refiğ'in bir diğer önemli filmi Gurbet Kuşları da yine 1964 yılında Altın Portakal'da En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülüne layık görüldü.

Kaynak :HÜRRİYET.COM.TR

 
Gönderildi : 11/10/2009 5:05 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Türk sinemasının önemli isimlerinden biri tabii ki. Çok üzücü. Türk Sinemasının ve tüm sevenlerinin başı sağolsun.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 12/10/2009 3:10 am
(@sanitarium)
Gönderi: 0
 

Arzu film-Ertem Eğilmez dönemine kadar Metin Erksan, Ömer Lütfi Akad ve Halit Refiğ'i hep beraber düşünürdüm, önemli 3 ekolün sinemaya bakışları açısından. bu isimlerle beraber daha sonraki yıllardan Yımaz Güney'i de çıkardığımızda geriye, bomboş demek haksızlık olur da, çok ama çok büyük bir boşluk kalıyor.

ogni suono diventa realta...

 
Gönderildi : 12/10/2009 4:31 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Önemli bir sinemacıydı. Türkiye Sineması'nın yüz aklarından...
Başımız sağolsun.

 
Gönderildi : 12/10/2009 7:26 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Ve yine sinir olduğum birşey, kanlı canlı sağlıklı hatırladığımız değerli insanların son düşmüş hallerini görmek istemiyorum ben yaa!
Bazı yılanlar da özellikle "bakın o sevdiğiniz, aslanlar gibi insan ne hallere düştü" dermiş gibi inatla bu değerli insanların son hallerini resmedip veriyorlar. Ben Halit Retiğ'i o tombul, güleryüzlü haliyle hatırlamak istiyordum. İskelet gibi, çaresiz halini değil! :@

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 12/10/2009 8:34 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

Bu adamın filmlerine ulaşmak da zordur. Ne bir DVD kopyası vs. vardır, ne de internette vardır. Ama İşçi Filmleri Festivali'nde hemen her sene en az bir filmi gösterilir. Bu sene de şahsına özel bir bölüm yapacaklarını umuyorum.

 
Gönderildi : 13/10/2009 4:13 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

İstedik ki Halit Refiğ'in ölümü dolayısıyla onun ve "hocası" Kemal Tahir'in görüşleri şöyle enine boyuna bir tartışılsın... Ne çare, Hadi Uluengin'den başka kimse aldırmadı, Atilla Dorsay da "eski küskünlüklerini" şöyle bir hatırlattı, o kadar.
Dünyanın en tatlı, en güzel insanlarından biri olan merhum Refiğ, bir "ulusal sinema" üretmek istiyor ve bunun "teorisini" de yapıyordu.
Bu sinema, Kemal Tahir'in ağır etkisiyle, Batı'dan farklı, hatta Batı'ya karşı olacaktı.
Ne çare, Refiğ, bu sinemayı araştırmakta "Yeşilçam koşullarından ve kalıplarından" kurtulamadı. Kurtulamazdı, çünkü hem bağımsız bir sermaye birikimi yoktu ortada, hem de çağdaş teknoloji. Türkiye geriydi, Yeşilçam da geriydi. Refiğ sonuçta "lumpenlerle iş yapmak" ve üretimini de lumpenlere seyrettirmek zorunda kaldı.
Dolayısıyla ortaya, ulusal olduğu söylenen çok iddialı ama kötü filmler çıktı. Bunlar, "şucu ya da bucu" oldukları ya da olmadıkları için değil, sinema sanatının evrensel ilkeleri ve ölçüleri açısından kötü filmlerdi. (Tıpkı "İslamcı sinema" denilen ürünlerin de kalitesiz oldukları gibi.)
Nitekim bu sinema da, Yeşilçam'la birlikte ortadan kalktı, kendine şimdi şimdi gelmeye başlayan, yeni yeni "rüştünü ispat eden" Türk sinemasının "prehistoria"sını, "tarih öncesini" oluşturdu.
Kemal Tahir'e gelince...
Tadına doyulmaz bir Türkçe ustası, inanılmaz derecede "lezzetli" bir kalemdir.
Her şeyden önce bize okullarda okutulmayan yakın tarihimizi öğretti, kökümüzün de Osmanlı olduğunu hatırlattı. (Ermeni meselesine, Kürt meselesine hemen hiç girmedi, o çağda giremezdi. Bir hiç yüzünden onu on iki sene hapis yatıran devlet, bu sefer kemiklerini sıyırırdı!...)
Fakat komünist eleştirmenler onu hep yerden yere vurdular, o da onları tabii...
Kemal Tahir, köylünün "azla yetinme alışkanlığına" güveniyor, bunu ileride kurulacak "yerli bir Türk sosyalizminin" temel taşı olarak görüyordu. Köylü ancak şehirliye "koşulduğu" sürece bir işe yarardı, bunun da en güzel kanıtı askerlik değil miydi?
Dolayısıyla, komünistlerin niçin onunla "papaz olduklarını" bir türlü anlayamadım kırk yıldır! Onlardan çok farklı bir şey söylemiyordu ki...
Kemal Tahir, köylü konusunda yanıldı. Köylü hep yoksul yaşamıştı ya, onun yoksulluğu "içselleştirerek" kabulleneceğini sandı. Bunu bir "meziyet" olarak gördü.
Türk köylüsü, tam tersine, "kapitalizmi sevdiğini" kanıtlamıştır!
İşçi de köylü de, sınıfına sıkıştırılıp dondurulmak değil, tam tersine sınıf değiştirmek, hatta ne pahasına olursa olsun sınıf değiştirmek istiyor. Ne kadar ahlasa da vahlasa da, kapitalizmin bencil çıkarcılığını, altta kalanın canı çıksın mantığını kabul ediyor. Serbestlik seviyor. Bu kavgada çoğunun kaybedeceğini, azının paçayı kurtaracağını da görüyor ama itiraz etmiyor. Yoksulluktan "illallah" dedi, hiçkimse onu, insanları "yoklukta ve yoksullukta eşitleyen sola" yatıramaz...
Ama bunun ipuçları vardı... Köylünün oylarını neredeyse "blok halinde" Serbest Fırka'ya, DP'ye, AP'ye yağdırması gözünü açmalıydı... Kemal Tahir, köylünün "Kemalizm'e" tepki gösterdiğini gördü, "İslam faktörünü" de gördü ama sola kayacağını sandı. Ne de olsa, gençliğinde edindiği Marksist dünya görüşü basiretini bağlıyordu...
Kemal Tahir'in "kerim devlet" görüşüne uygun olarak geliştirdiği bir tür "Osmanlı sosyalizmi" nanaydır, nanay...
Türkiye, Kemal Tahir ve birçoklarının (ve bu arada karınca kararınca bu naçiz yazarınızın da) işaret ettiği şekilde bir tür "Neo Osmanlı" kimliğiyle, ama dünyaya eklemlenmiş olarak yürüyüp gidecektir.
Türkiye, kendini tanımış, daha doğrusu kendini "hatırlamış", sorunlarını çözme yolunda epey adım atmıştır.
Onların sandığı şekilde ve yönde olmasa bile, bu dönüşümün temellerini atan Kemal Tahir ve Halit Refiğ gibi sanatçılara çok şey borçluyuz.
Bugünkü "iklimde" yazsalar, bugünkü teknoloji ve olanaklarla film yapsalar kimbilir neler üretirlerdi neler...

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2009/10/18/kemal_tahirin_yanilgisi " onclick="window.open(this.href);return false;

- baço

 
Gönderildi : 21/10/2009 12:59 pm
Paylaş: