Birinci söylenti, Sony'nin tamamen APS-C ürün geliştirmeyi bıraktığı ve bu evreni Fuji'nin egemenliğine terk ettiği yönünde; ikincisi ise canavar gibi bir makine tasarladığı ve Fuji'nin canını yakacağı yönünde
İkincisi doğru =) Sony 6000 serisini bırakacağına kafasına sıksın daha iyi.
Kesinlikle kafasına sıksın daha iyi, katılıyorum. Bakalım ne olacak, Sony birkaç senedir gerçek bir "upgrade" getirmedi bu seriye. a6600 gövdesine, hiçbir özelliği (IBIS vs.) çıkarmadan yeni ve modern bir sensör eklerse, fiyatı da 1.500-1.600 $ civarında tutabilirse tadından yenmez. Benim tahminim Fuji X-T4'den daha iyi bir makine çıkaracağı, ancak bunu da 2.000 $ veya üstü bir fiyat etiketiyle sunacağı. O da çok hoş bir durum olmaz.
Yine geleyim ve kamera işi boş iş diyip gideyim 🙂 İmza mı yapsam acaba bunu ya 🙂
Yine geleyim ve kamera işi boş iş diyip gideyim 🙂 İmza mı yapsam acaba bunu ya 🙂
Ama farkındaysan boş boş kamera markaları ya da modelleri karşılaştırmaları ya da "ne alalım?" muhabbeti yapmıyoruz.
Hedef kitleler, piyasanın durumu ve geleceği, müşteri algısı ve satın alma psikolojisi gibi konuları işlemeye başladık artık. 🙂
Evet bu açıdan gelişme var. 🙂 (Takılıyorum)
Birazdan gider yeni kamera paylaşımı yaparım.
Evet bu açıdan gelişme var. 🙂 (Takılıyorum)
Birazdan gider yeni kamera paylaşımı yaparım.
Evet yani, hep eleştiriyorsun, kimseye de kaptırmıyorsun yeni kamera başlıklarını. 🙂
Şaka bir yana, gerçekten forumda (ve hayatta) üç grup katılımcı/tartışmacı tespit ettim. Genellikle sinema ve medya üzerine yapılan paylaşımların tamamına yakını bu üç gruptan birinden çıkıyor. Bu arada bu gruplar kesin çizgilerle ayrılmış değiller. Kesiştikleri yerler de var; aynı anda üç gruba mensup insanlar da var.
1. Grup: Teknisyenlik, zanaat olarak sinema. Işık, kurgu, ses, renk gibi teknik tartışmalarla ilginenen kitle. "Şunu çektim, nasıl?" gibi paylaşımlar dahil. Senin gıcık olduğun kamera alma muhabbetleri bu grupta dönüyor mesela.
2. Grup: "Yaratıcılık", sanat olarak sinema. Yaratıcılığı tırnak içerisinde verdim fark ettiysen. Bu grup daha çok sanat yönetmeni, kreatif direktör, oyuncu olmak isteyen, "elimde bir senaryo var" diyenlerin grubu. En büyük kavgalar bu grubun açtığı başlıklarda çıkıyor.
3. Grup: Tuzu kuruluk, elit olarak sinema. Üyesi en az olan, en dar kitle. Kitaplar ve makaleler üzerinden, sanat toplum için midir yoksa sanat için mi seviyesinden siyaset ve toplum eleştirilerine kadar çıkabilen grup. Filmleri, yönetmenleri tartışır, kim ne ödül almış, hakkı mıdır değil midir analizleri yapan kesim. Sesleri maalesef çok az duyuluyor, genellikle forumun senin YouTube kanalını takip eden, podcastlerini dinleyen kesimi.
Bir de aslında dördüncü bir grup var ama bu tam oluşabilmiş değil. O da "meslek olarak sinema" olarak tanımlayabileceğimiz, "ben çorbamı nasıl kaynatabilirim bu işlerden" diyen, ama bunu açık açık soruya/tartışmaya dökemeyen, yerini ve zamanını bulamayan arkadaşlar. Medya sektörünün farklı dallarında/kollarında çalışan, patronuyla sorun yaşayan, kariyerini sorgulayan arkadaşlar var. Belki yeni mezunlar, ya da öğrenciler, sektöre girmeye çalışıyorlar. Firmalarla, rekabetle, fırsatlarla ve önemli gelişmelerle ilgili bir konu açıldığında aktif olarak konuşuyorlar.
Ben işte bu dördüncü gruba oynamak istiyorum biraz. Oradan değerli tartışmalar çıkıyor çünkü. Bu teknolojik gelişim haberlerini sık sık "piyasadaki yankıları nedir" tarafına çekmek istemem bu yüzden biraz.
Ben öğrenci, yeni mezun, bu işlere yeni bulaşmış kimsenin Koray Birand izleyerek moda fotoğrafçısı ya da İlker Canikligil izleyerek reklam yönetmeni olabileceğine, bırak olmayı, faydalı bilgiler edinebileceğine bile inanmıyorum. Evet biraz "underground", biraz dar bir kitleye hitap ediyor bu forum, ama kalitesi çok yüksek. Başarılı olmuş isimlerin boş beleş samimiyetsiz muhabbetlerindense, ünlü olmamış, hatta sektöre yıllarını verip başarısız olmuş insanların podcastlerini dinlemeli gençler diye düşünüyorum.
Fuji başlığını mahvettim, kusura bakmayın.
Yav İlker hocaya laf ediyorsun şimdi gelecek burada hepimize aptallar falan deyip canımızı sıkacak. 🙂 Umursayacağımdan değil de, böyle bir ihtimalin varlığından bahsediyorum. Kendisine laf edenlere cevap vermeyi seviyor biliyorsun.
Ben uyarayım da.
Ben kimseye uyuz olmuyorum bu arada, konuşan ne konuşmak istiyorsa konuşsun forumun sınırları dahilinde.
Sadece araya girip karşıtlığımı belirtiyorum. Kamera hakkında konuşmayı ben de seviyorum. Ama diğer meseleler hakkında da konuşmayı seviyorum. Yani ben kamera konuştuğunuz için değil, diğer mevzuları konuşmadığınız için laf ediyorum ediyorsam.
Benim en çok merak ettiğim asıl konuşulması gerekenlerin ne zaman konuşulmaya başlanacağı bu forumda. Bence dünyanın 3-4 sene gerisindeyiz forum olarak, hep böyle oldu. (Tabi mutlak olarak değil, arada o seviyeye geliyor, sonra geri dönüyoruz, ortalama olarak durum bu. Senin ışık soruların, geçen günki LUT meselesi falan bunlar da radarımızda olmalı. Orada yakalıyoruz dünyayı.) Haliyle şöyle 2025 civarında, bu forumda ışık-görüntü yönetimi mevzularının kameralardan daha fazla rağbet göreceğini tahmin ediyorum. Herkes iyi bir kameraya ulaşabildiğinde ve ben neden hala sinematik görüntü çekemiyorum dediğinde asıl sorular sorulmaya başlanacak. O zaman da dünya muhtemelen HDR mevzusunu daha merkezi olarak tartışıyor olacak, mevzu yeniden kameraya dönebilir yani. Ama ışığı halletmiş olacaklar, fark bu.
Ama tabi bundan daha büyük bir sorunumuz da olabilir. Çektiğimiz görüntünün sinematik olup olmadığını bile kavrayamadığımız bir noktada olabiliriz. O zaman iş çok daha zor olacak. Hatta daha da kötüsü sinematik olmak (sinemasal estetik) üzerine aslında zamansız, çok daha yoğun bir felsefi tartışmayı da devamlı atlayacağız. Bunu dünya genelinde de atlıyorlar ama, o noktada yalnız değiliz.
Zannetmiyorum bu başlığı görüp geleceğini, gelse bile bir şeyler yazacağını ama, forumun işine yarar, ne güzel işte prim yaparız bedavadan, bütün müritleri akın eder buraya "sen hayırdır lan" tarzında; reklamın iyisi kötüsü olmaz. 🙂
İlker hoca diyemem, benim hocam olmadı hiç, kendisini de tanımıyorum; o yüzden İlker Canikligil diyeceğim; şahsına herhangi bir laf da söylemiyorum, tek söylediğim o ve onun gibi medyatik/ünlü simaları takip eden, dinleyen, izleyen insanların bir yerlere gelemeyeceği. 🙂 Tek söylediğim insanların bu tarz "başarı" hikayelerine ilgi göstereceğine, senin ve forumun diğer lokomotif sakinlerine kulak kabartmaları gerektiği.
Kendisiyle tanışmadım, ama programına/kanalına konuk olan 4-5 kişiyi tanıyorum. Aralarından üniversite ders aldığım da var, yanında staj yaptığım da, setinde çalıştığım da, iş görüşmesine gittiğim de... Ve tanıdıklarımın hiçbiri (tanıdığım kadarıyla), YouTube kanalındaki gibi idealist, yardımsever ve arkadaş canlısı değildi. 🙂 O yüzden bana bunlar palavra ve şaklabanlık geliyor.
Biliyorum bu ülkede Koray Birand gibi bir ismin yanında senelerce bedava asistanlık yapmaya meraklı çok insan var, ki abartmıyorum kendi YouTube programında söylemiş "biz asistanlara stüdyo duvarlarını boyatırız" diye; bunu herhalde avam bir Karate Kid/Miyagi tribi sanıyor. Ve yine biliyorum ki bu yazdıklarımı okurlarsa "kıskanma lan göt, çekemiyorsun işte" diyecekler. Bana bunu yalaka müritleri/fedaileri de diyebilir pekala.
Bir gün bu adamların yanlarında çalışmış birisi çıkar, başından geçen mobbingleri anlatır mesela, o zaman susarlar.
Neyse ki Z kuşağı değil bu kurumların/kişilerin takipçileri; Özal kuşağı falan... Yani er ya da geç demode olacaklar. Ben Z kuşağından umutluyum şahsen. Hepsi YouTuber, Vlogger falan olacak; ben zannetmiyorum asgari ücrete Show TV'de çalışmak için ya da Faruk Aksoy setinde getir götür yapmak için birbirlerini çiğneyeceklerini.
Gerilla ve bağımsız filmcilik aslında konvansiyonel tüm medya araçlarına savaş açıyor, televizyonundan ajansına, prodüksiyon şirketinden stüdyosuna kadar. Bu forum da bunun bir parçası.
Birazdan forumdan ban yiyeceğim. 🙂
"Sektör çalışanlarını sektörün büyüklerine karşı kin ve düşmanlığa, hatta isyana yönlendirmekten hakkınızda işlem başlatılmış olup, forum üyeliğiniz askıya alınmıştır." tarzı bir mesajla beraber. 🙂
Yok, şu karateci çocuklara dövdüreceğiz seni 🙂
Dizi çekiyorlar ya, neydi, kaçış bir şeyler. Üşendim şimdi bakmaya. 🙂
Yok, şu karateci çocuklara dövdüreceğiz seni 🙂
Dizi çekiyorlar ya, neydi, kaçış bir şeyler. Üşendim şimdi bakmaya. 🙂
Gerçekten de ne döverler var ya, of diyorum. 🙂
Log kaydı biraz zorladım. Fuji başlığı için arşiv olsun.
O kadar güzel bir doğa ki, Fuji'yle değil, tost makinesiyle çeksen güzel görüntü alırsın 🙂
Şaka bir yana bol ve doğal ışıkta iyi bir kamera olduğunu göstermiş. Ellerine sağlık. Benim elime hala renk düzenlemesi için anlaştığım proje gelmedi. Kurguyu bitiremediler. X-T4 ile çekildi. Biraz uğraşınca fikirlerimi yazacağım.
Hepsi aynı lens mi? Değil sanki, bir iki tane beğenmediğim görüntü vardı, ama lensten kaynaklanmıyor olabilir tabi.
@kezzap Lensten değil de benim ir-cut filtre takılıydı üç yerde. Kaplaması zarar görmüş. Kenarlara doğru korkunç bir sapma gördüm postta. Filtre çöpe gitti tabi.
Lensler
Sigma 18-35
Helios 44-2
Sigma 70-300
3 gündür falan elimde görüntüler. Kameranın bir plan hariç sıkıntısını görmedim şu ana kadar. O da klasik log sıkıntısı, çok düşük ışıkta çekmişler, ışık falan baya kontrolsüz, çıkan sonuçtan memnun olmadım. Ama genel olarak beğendim, iş yapıyor. Sağa pozlama yapmadıkları halde söylüyorum bunu. Aşağı yukarı tam pozlamışlar. Zorlamadı şu ana kadar pek. Şimdilik kliplere parça parça dokunuyorum, belki eşlemede sorun yaratır. Bakalım, yaptıkça daha çok fikrim oluşur, ama genel olarak sonuçlar hoşuma gidiyor.
Fuji Xt4
F-Log
atomos shogun 4.2.2 HQ 10 Bit
Codec Apple ProRes
fujnon lens 16-55 2.8
iso 640
diafram 2.8
fps 23,98
hoya nd filtre/ slim cır-pl polarize
Renk düzenlemesi kendi zevkime göre düzenlenmiştir.