Genel olarak DSLR kayıtlarında, akışkan bir görüntü değil de, daha donuk bir biçimde ilerleyen, işlemciniz yetersizmiş gibi takılma/atlamalar olan video ortaya çıktığını görüyorum. En azından profesyonel eli değmemiş amatör filmlerde. Ancak uzun metraj filmlerde kullanılan DSLR görüntüler öyle bir işleniyor ki, uzman bir göz bile eminim baktığında anlamakta zorlanıyordur. Örneğin RED ONE kameranın karakteristik yapısını çözdükten sonra, bu kamera kullanılan filmlerde, ben de "tamam, bu kesin RED ONE'dır" yargısı oluşuyor ve IMDb teknik ayrıntılarına baktığım zaman karşıma bu kamera çıkıyor. Bunun haricinde Sony F35 kamerasında da aynı şey oluyor.
*Beginners (2010) filmini izlerken kameranın RED ONE olduğu kanısına vardım. Doğru çıktı.
*Perfect Sense (2011) filmini izlerken, emin bir şekilde Sony F35 dedim. Doğru çıktı.
*Black Swan (2010) filmini izlerken, ARRI modelinden birisidir dedim. Bir anlamda doğru çıktı. Ancak DSLR kullanılmış, 5D Mark II ve 7D.
*Drive (2011) filminde de 5D Mark II kullanılmış ama hiçbir yerde sırıtmadığını söyleyebilirim. Bir kaç sahneden şüpheleniyorum ama, tam anlamıyla emin değilim.
Sorum şu: DSLR görüntüsü nasıl işlenmeli ki akışkan görüntü elde edilebilsin? Bakanlar DSLR olduğunu tahmin edemesin.
DSLR'nin karakteristik görüntüsü derken bunun akışkanlık ile ilgisi olmadığını hatırlamalıyız. Yani akışkanlık dediğiniz sorun (ben yanlış anlamıyorsam) aslında kameranın hatalı kullanılması sonucu ortaya çıkan bir durum ve görüntünün işlenmesi ile düzeltilebilecek bir durum değil.
DSLR'ler dinamik yelpaze açısından dar aralıklarda çalışan makineler ve çekim koşullarında çok kontrollü davranmaz ve iyi prova yapmazsanız renk düzenleme vb post aşamalarında dağılabiliyorlar. Müdahale belli sınırları asla aşmamalı ve pozlama çok iyi yapılmalı. Gördüğünüz sorunların çoğunun nedeni çekim anında yapılan hatalar. Adam ışık sorunları nedeniyle shutter arttırıyor, sonra görüntü kopuk ilerliyor. ND filtre kullansa sorun çözülecek.
DSLRler çok dikkatli kullanılırsa oldukça iyi sonuç verirler. Tereddütsüz Red dediğim bir videoda bizzat kendi makinem 600Dnin kullanıldığını görünce ben de çok şaşırmıştım. DLSR kullanıcıları genelde kit lenslere takılı kalıyorlar. İyi bir lens ve çekim bilgisi ve elbette sanatçı bir GY gözüyle bir DLSR de çok iyi sonuç verir. Yani iş teknik hünerde yatıyor. İşlemede değil. O cilası oluyor.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Açıkcası anlatılanlar doğru, zaten kit lens veya Canon lensler dışında direk PL lenslerle veya Zeiss'lerle harikalar yaratıyor.Öncesinde B kamerası içini yetersiz diye düşünüyordum ama yakın zamanda çıkan kayıtçılarla kayıpsız videoları izleyince inanamadım.Tabi bunu bir de perde de izleyince kesinlikle B kamerası için alternatifi yok. Kontrolü biraz zor olsa da, kiti tamamlamak biraz zahmetli ve RED ile neredeyse eş değer olsa da kiraları şuanlık.Eğer kendiniz bi kit kuracaksanız çok yeterli bir kamera oluveriyorlar.
Postta ise iyi bir colorist harikalar yaratabiliyor.
*our AC-130 in the air
Bir de şunu unutmamak lazım, özellikle amatörler arasında yaygın olan bir hata, filmin zaman formatında hatalı ve dikkatsiz davranmak. Örneğin Avrupa'da 25, Amerika'da 24 (23,976) kare/saniye çekim yapılır. Standart budur. Siz DSLR ile 30 FPS çekim yapar, sonra 25 FPS olacak şekilde export eder veya TV'de oynatmaya kalkarsanız görüntüde kesinti ve atlama hissi oluşur (çünkü pulldown denen bir metod uygulanır ve 30 karelik görüntüde her 6 kareden 1'i silinerek 25'e düşürülür)
Bir de şunu unutmamak lazım, özellikle amatörler arasında yaygın olan bir hata, filmin zaman formatında hatalı ve dikkatsiz davranmak. Örneğin Avrupa'da 25, Amerika'da 24 (23,976) kare/saniye çekim yapılır. Standart budur. Siz DSLR ile 30 FPS çekim yapar, sonra 25 FPS olacak şekilde export eder veya TV'de oynatmaya kalkarsanız görüntüde kesinti ve atlama hissi oluşur (çünkü pulldown denen bir metod uygulanır ve 30 karelik görüntüde her 6 kareden 1'i silinerek 25'e düşürülür)
Kaynak: http://www.moviola.com/book/export/html/269
Tayfun, PAL geçerli ülkelerde 25, ABD ve Japonya'da 30 fps standarttır. 24 sadece sinema modudur ve sinematik çekim için önerilir. ABD kameralarında (NTSC) genelde 24 ve 30 sunulur. PAL sistemlerde 25 ve bazen de ek olarak 24 sunulur. Her ne kadar 24 sinematik olsa da 25 çekmekten şaşmayın derim. Elektrik frekansı ile yaşanan sorunlardan kurtulursunuz ve aynı görüntünün iki formattaki hallerini üstüste izlemek hariç, ben bugüne dek 24 ile 25 fps farkını görsel sezebilen adama pek rastlamadım. O nedenle 25ten şaşmamak iyidir. Hem TVde hem projeksiyonda sorun olmaz.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
24 sadece sinema modudur ve sinematik çekim için önerilir.
Amerika'da sitcom'lar dahil bütün diziler, programlar ve filmler 24 kullanıyor yani sinematik olup olmaması unsuru pratikte çok dikkate alınmıyor görünüşe göre 🙂
Ekstra bilgi için teşekkürler, konu çekim yapılan formata dikkat edilmesiydi ben de onu uyarmak istedim.
Doğrudur. Yani çekerken ve çıktı alırken gereksiz dönüşüm yapmamalı.
Ama NTSC HD yayın formatı 30 fpsdir. Yani neyle çekersen çek, yayına bu kez 30p (ya da 60i) gireceği için yine dönüşüme uğrayacak. O diziler genelde motion blur vbden faydalanmak için öyle yapıyorlar. Oradaki sinematik ifadesinden kastım o idi.
Ben o nedenle Türkiye dahil her PAL ülkesinde ister TV hedefli olsun, ister DVD hedefli olsun, isterse de sinema hedefli olsun (ki kaç kişinin DSLR çekimi 35mmye dönüşüp 24p projeksiyonla gösterilmiştir bilemem) standart 25p çalışmasını öneririm. 30'a gerek yok, 24 ise çok gerekliyse basit bir hız numarasıyla tutturulur. Dediğin gibi, en büyük sorun 30p çekip sonra 24 ya da 25e dönüştürmeye çalışmak. Yani 25p iyidir.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Sanırım bu söz ettiğim şeye lenslerin etkisi de var. Aşağıdaki vidyoda Canon 35mm f 1.4 ile, Sigma 30mm f 1.4 lenslerini karşılaştırmışlar. Canon lensinde daha keskin, daha donuk bir görüntü varken, Sigma lensi daha bir yumuşak, daha akışkan görüntü elde etmiş.