Forum

Yağmurun Çocukları ...
 

Yağmurun Çocukları (mç'imaşi berepe) (2011)

21 Gönderi
9 Üyeler
0 Reactions
5,151 Görüntüleme
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

....

 
Gönderildi : 26/04/2011 11:16 pm
(@mtnrdgn)
Gönderi: 0
 

Tebrik ediyorum. Umarım mesaj olabildiğince çok insana ulaşır. Kullandığınız kamera ve lensler nelerdir?

 
Gönderildi : 27/04/2011 12:24 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Görüntü kalitesi, renkler iyi. Açılış fevkalade. Final ise mükemmel olmuş. Çaya ve Kazım Koyunca'ya yapılan vurgu da çok iyiydi. Bunlar övgülerdi, gelelim filmi yermeye.

İlk sorum buradaki dil, Lazca mı, Gürcüce mi?

Her ne kadar doğaya bağlı olarak insan ve mücadele anlatılmışsa da, film de o kadar doğallığın dışında olmuş. Oyuncularda gereksiz bir yılgınlık var. Taa filmin başından beri herkesin Karadeniz'de gemileri batmış. Hele hele kızın akrabası olan bey amcamızın kız ve tamirciye 1986'yı anlatma olayı çok acemice olmuş. Aklıma ilkokuldayken bayram dönüşü öğretmenler bayramda neler yaptığınızı yazın derdi. Tüm sınıf bayram sabahı kalktım, yüzümü yıkadım, annemin ve babamın elini öptüm şeklinde başlardı. Burası aynen böyle olmuş. Olayı anlatmak için neden o kadar en başa gittiniz, o sahne de çok yapay durmuş. O olayı tekrar anlatmak değil, oradakilere anlatmak çok yapay durmuş. Oradakiler bu felaketi nasıl bilmez sorusunu akıllara getiriyor. Ha tamam belki o çırak ve kız biliyordu diyebilirsin, o zaman da çırağın ve kızın bildiğini bize göstermeleri gerekirdi. Ben kız ve çırağı sanki olayı ilk defa o gün duyuyormuş gibi gördüm.

Kısa filme aykırı birçok sahne var. Ama meramınız kısa film yapmak dışında başka bir şey de olabilir. O yüzden bu kısmı es geçiyorum.

Hanım teyzeler filmin en gerçekçi yanıydı.

Gençlerin sahilde, kıza numaramı verdim muhabbetinde "şşş adamsın" repliğini söyleyen ve o repliğin kendisi; abi ne yaptınız ne gerek var ki buna. Fıkralarla Türkiye gibi olmuş.

Gereksiz sahneler çok fazla var. Bazı sahneler anlamsız şekilde uzatılmış. Ve bu sahneler seyirciyi filmden soğutuyor. Bu filmin amaçlarından biri de seyirciyi biraz olsun ateşlendirmek; lakin bir çok yerde tam tersine hizmet ediyor.

Oyunculara diyalog metni verildi mi çok merak ediyorum. Sanki konu şu, sen şöyle dersin sen de böyle dersin hadi motor, denmiş gibi. Kısaca doğaçlama yapıldı herhalde.

Bey amcamızın yeğeni kızı, ilk defa gördüğü kısım hiç olmamış.

Filmle ilgili söylenecekleri bunla sınırlandırırsam iyi olacak. Anlatımınızı başka bir dille ve daha hikayeye oturmuş olarak çekseydiniz. Bu filminiz daha çok tanıtım amaçlı olmuş. Sinemasal olarak uğraş verilmesini tercih ederdim.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 27/04/2011 12:46 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

....

 
Gönderildi : 27/04/2011 1:48 am
(@pckopat065)
Gönderi: 42
 

öncelikle ellerinize sağlık, kalbürüstü bir iş çıkartmışsınız. daha doğrusu çıkarmaya ramak kalmış diyeyim ...

oyuncu konusunda profesyonel destek alsaydınız keşke. bir de diyaloglar tekrar elden geçirilip doğallık yakalansaymış tadından yenmezmiş.
senaryoyla ilgili gereksiz uzun sahnelerden dem vurulabilir.
filmin ilk sahnelerini önce mi çektiniz bilmiyorum ama o sahnelerdeki motivasyonu, geriye kalan sahnelerin çoğunda göremedim. oysa ki film, uzun metraj tadında başlamıştı ne güzel. arabanın gidiş sahnesi için bir çok güzel plan kullanmışsınız vs. ama sonrasında bu detaylı anlatım yok olmuş...
filmin "ben mesaj kaygılıyım" diye bağırması, izleyiciyi biraz bayıyor...

sıcağı sıcağına bunları yazabilirim...

not: bu filmin kat be kat gerisindeki filmlerin daha az eleştirilip pohpohlanması veya sizin daha çok eleştirilmenizin sebebi, sanırım "iyi işler" çıkarabileceğinize inanılmasındandır. (en azından benim için öyle)

 
Gönderildi : 27/04/2011 3:23 am
(@mehmetozkan89)
Gönderi: 0
 

sağlam bir film olmuş izmirden bir arkadaşımızdan böyle birşeyin çıkması çok güzel tebrik ederm,gerçekten kalite açısından çok beğendm

 
Gönderildi : 28/04/2011 3:47 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Yahu şu filmi izleyeceğim izleyeceğim diyorum hep tam uykumun geldiği saatlerde aklıma geliyor ertesi güne atıyorum sonra yine unutuyorum tabi. Ama senden daha çok kendime sözüm var izleyeceğim bu haftasonuna kadar. Çünkü başına biraz baktım geçilen yerlerden biri benim memleket (En azından oraya benzettim) Rize/Pazar (Aslen Çamlıhemşin ama). Yani ben orada doğmadım hatta babam bile 7 yaşındayken gelmiş İstanbul'a ama babam hala daha sene de 3-4 ay orada kalır ben de en kötü 2 sene de bir 1-2 aylığına giderim yani bağlarımızı hiç koparmadık diyebilirim. Ayrıca bu kanser olaylarına falan da gayet aşinayızdır daha yeni halamı kaybettik bu illetten. Tabi bizim ailenin çoğu 60'lardan beri İstanbul'da olduğu için aslında direk olarak ilintili diyemem ama bu illetin ne kadar pis bir şey olduğunu bilirim. Neyse daha fazla uzatmayayım, izledikten sonra yazarım gerisini artık.

 
Gönderildi : 28/04/2011 4:09 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

süper süper süper emeklere saglık ... video,tek bir cümleyle özetlenırse;
Karadenizin bir sakin bir coşkun o dalgaları gibi,dinamik ve durağan karelerin o müthiş mesajla harmanlanmış hali.
diyebilirim...

bir de bi sorum olacak ben iletişim fakültesi 1.sınıf rts ögrencisiyim.filmi çekerken kullandıgınız teknikler nelerdi?, veya özel bir anınız oldu mu çekim aşamasında?
şimdiden teşekkürler....

 
Gönderildi : 30/04/2011 4:39 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

bir de bi sorum olacak ben iletişim fakültesi 1.sınıf rts ögrencisiyim.filmi çekerken kullandıgınız teknikler nelerdi?, veya özel bir anınız oldu mu çekim aşamasında?
şimdiden teşekkürler....

Sinema kısmını bilemem ama şu soruyu soruyorsan ben sana söyleyeyim radyo ve televizyon kısmı garanti senin için 😆

 
Gönderildi : 30/04/2011 6:19 am
(@homeros)
Gönderi: 0
 

Şu anda izledim baştan sona ve ne yalan söyleyeyim ben de bir hayal kırıklığı yarattı. O yörelerin yerlisiyim diyemesem de aslımın o bölgeye ait olduğunu rahatça söyleyebilirim ve daha önce de bahsettiğim üzere en kötü 2 sene de bir oraya hala giderim yani bağlarımızı da koparmadık kesinlikle. Bir de filmin Pazar'da geçiyor oluşu zaten beni daha da konunun içine çekiyor, dediğim gibi Çamlıhemşin/Pazar'lıyım, kütüğüm bile orada hala. Neyse bu kadar uzattıktan sonra neden hayal kırıklığı yarattığına geçeyim madde madde.

1) Film inanılmaz ahlakçı bir altyapı taşıyor. İlgisiz ve umarsız olanın cezalandırıldığı bir film olmuş. Bu benim pek hoşuma gitmeyen bir şeydir filmlerde. Öte yandan onu geçtim Rize ve özellikle çay üretiminin inanılmaz yüksek olduğu Pazar ve köylerinde -yani radyasyon ve kanserden en çok etkilenen yer diyebileceğimiz bir bölgede- insanların nükleere karşı bu kadar ilgisiz olması baştan sona bir kere külliyen uydurmadır. Dediğim gibi o yörelerde hala akrabalarımızın %80'inden fazlası yaşamakta ve biliyorum ki sadece benim akrabalarım değil tüm Pazar -ve belki de Rize- nükleere karşı az da olsa bilinçli ve kesinlikle karşı. Evet biliyorum bu kurgusal bir filmdir ve sizin oradaki amacınız toplumun geneline bir gönderme de bulunmaktır lakin yine de gerçeklikten kopmamanız gerekmektedir bunu yaparken.

2) Genel de kız ve erkek arasında geçen diyaloglar gerçeklikten tamamen uzaktır. Yani daha yeni tanışmış 2 insanın -Rize gibi insanların hemen kaynaşabildiği bir yer olsa dahi- bu kadar hızla kaynaşıp bu şekilde tartışması gerçekçiliği adeta yok ediyor. Öte yandan diğer insanların diyalogları yer yer göze batsa da genel de Rize ve dokusuna uygun konuşmalar. Yalnız Lazca konuşan insan Pazar'da öyle o kadar çok değildir, Lazların bölgesi daha çok Çamlıhemşin'de biraz başlar ve Ardeşen'den sonra çoğalır (Buna da hep gülerim Ar-deşen 😀 ) Yani öyle Pazar'ın göbeğinde o kadar çok Lazca'yı günlük hayatında bu denli kullanan insan bulmak çok zor. Olanlar da zaten köylerde yaşayıp günlük olarak ilçeye inenlerdir. Tabi sanırsam dayının evi de Pazar'ın köylerinden birindedir, merkezde öyle ev bulamazsın çünkü.

3) Dedikodu. Filmin belki de en doğru noktası bu olsa gerek. Pazar halkı iyidir, hoştur ama deli dehşet de dedikoducudur. Yani "2 kişinin bildiği sır, sır değildir" lafının en doğru olduğu yerdir belki de 😀

4) Kurgu inanılmaz derece de yanlış yapılmış. Özellikle Flashback vb. anlarda yapılan geçişler sanki böyle duygusal yüklü bir filme değilde bir sitcom dizisine ait geçişlermiş gibiydi. Filmin en yanlış noktasıydı diyebilirim.

5) Son olarak sanki 2 belki de 3 farklı senaryo kafanda canlanmış da hepsini birleştirmeye çalışırken ortaya böyle bir şey çıkmış gibi. Yani sen bir taraftan bireysel duygusallığı vermeye çalışmışsın lakin araya giren başka konular, özellikle bu şarkı-eylem mevzusu o bireyselliği tamamen dağıtmış. Yani ortaya böyle karışık bir şey yapacağına 2 farklı proje yapsan çok daha başarılı bir iş çıkabilirmiş. Hem böyle o eylem-şarkı vs. görüntüleriyle birlikte bu insanlarla yaptığın konuşmaları birleştirip bir belgesel yapabilirdin, hem de kalan diğer taraflara da iyi bir dekupaj çalışması yapıp güzel bir kurgusal çıkartabilirdin. Tabi bence o ahlakçılığından çıkartılması gerekir. Çünkü sen konuyla hiçbir alakası olmayan ve tamamen suçsuz bir halkın bu kazadan etkilenmesini anlatıyorsun sen orada çocukla kız arasındaki yakınlaşmayı verip filmin sonunda oğlan yerine kız hasta olsa, yani suçsuz olan hasta olsa bu halkın suçsuzluğunun metaforunu çok ama çok iyi kurmuş olurdun. Neyse en azından ben de Pazar'ı gördüm, özlem giderdim hiç yoksa :mrgreen:

 
Gönderildi : 30/04/2011 5:22 pm
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

......

 
Gönderildi : 01/05/2011 5:13 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

......

 
Gönderildi : 01/05/2011 5:53 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Merhabalar. Ben filmin başrol oyuncusu ve yardımcı yönetmeniyim.
Barış arkadaşıma benimde eklemek istediğim bir şey var. Kızla çocuğun konuşmasına gerçeklikte uzak olduğunu söylemişsin. Bu iki insan daha önceden tanışıyor. Çocukluk arkadaşı gibi birşey. Bu zaten filmde geçiyor gözden kaçırmış olabilirsin. Kaçamak bakışlar, hoşgeldinler; tatile geldin galibalar falan.. Böyle düşünürsen ve karadeniz insanının aniden patlayan sinirlerini de işin içine koyarsan o sahnelerin doğallığı konusunda daha gerçekçi fikirlere sahip olabilirsin.
Eleştirinde yersiz daha birçok nokta var fakat Miraç arkadaşım bunlara kısa kısa değindiği için tekrar söylemeye gerek yok.
ilgine teşekkür ederim

 
Gönderildi : 01/05/2011 2:57 pm
(@homeros)
Gönderi: 0
 

1- Demek ki orada tanıdığımız insanlar farklıymış, benim tanıdıklarıma orada biri ben Ankara'dan gelen mühendisim nükleer santral yapacağım desin bak bakalım onu ne yapıyorlar. Tabi bu bir senaryo detayıdır, yani teknik bir şekilde değil öznel bir şekilde eleştirdim. Bir nevi ben olsam ne yapardım gibi bir şey. Sen öyle tercih etmişsin saygı duyarım. Öte yandan bu bir kurgusal hikaye sen istersen herkesi nükleer sempatizanı da yapabilirsin lakin işte bu benim gözümdeki gerçekliğini öldürüyor kısa filmin.

2- Rize'nin göbeğinde Lazca konuşan insan bulmak zor dedim ama daha da açmak için " Yani öyle Pazar'ın göbeğinde o kadar çok Lazca'yı günlük hayatında bu denli kullanan insan bulmak çok zor." dedim bir de. Ben dediğim gibi orada bulunduğum süre boyunca Pazar'ın göbeğinde öyle günlük hayatında Lazca konuşan insana çok rastlamadım zaten bir de öte yandan "dayının evi köylerden birinde, öyle evi merkezde bulamazsın" diye de ekledim fark ettiysen. Aynı zaman da şunu da belirtmemişim -o da benim hatam- kurgusal bir hikaye olduğundan -tıpkı 1. madde de yazdığım husus gibi- sana kalmış bir şey bu, istersen kürtçe bile konuşturabilirdin, sana kalmış bir şey.

3- Zaten bir eleştiri değildi, üstünde fazla durmayayım.

4- 2:00'a kadar her şey gayet iyi gidiyor ve hatta bir önceki izleyişimde de hemen hemen buraya kadar izlemiştim sonra çıkmam gerekmişti ve hayran kalmıştım lakin hatalar burada başlıyor. Kurgunun yanı sıra planları da yazayım dedim bir de.

  • 2:00 - Müzik geçişi tam bir keşmekeş olmuş. Müzikler ya ritm noktasında cut ile kesilir ya da yavaşlama noktasında kısılarak kesilir ama bu şekilde parça düzgün bir şekilde ilerlerken lök diye kısmaya başlayınca bir de neşeli bir parçanın üstüne arkasından tam tersi bir şekilde hüzünlü bir parçayı hiçbir dramatik altyapı ve sinematografi ile sunmayınca (üstüne üstlük bir süre daha o parçanın ritmi arkada duyulur bir şekilde devam ederken) ortaya keşmekeş ve anlamsız bir plan çıkıyor.

    2:18 - Bu nokta da başlayan ikili diyaloglar sırasında tercih edilen planlar tamamen yanlış olmuş. 2 karakterinde kafası kadrajın tam ortasına yerleştirilmiş. Oysa ki bu tür diyaloglar sırasında sol da olan kişi kadrajın biraz daha solunda, sağ da olan kişi de biraz daha sağında verilir merkezin, sen ise tam tersini yapmışsın diyebilirim. Bunu ben söylemiyorum Eisenstein ve ona takiben dünya sineması diyor. İstersen internette Eisenstein Kurgu Prensiplerini aratabilirsin. Biliyorsan eğer ne ala.

    2:51 - Kadrajın üstüde altı da yanlış diyebilirim. kafa boşluğunun -özellikle soldaki adam göz önünde bulundurularak- daha fazla bırakılması gerekliydi, aynı zaman kadrajın aşağı tarafı da eklem bölgelerine denk gelmemesi için tercihen biraz daha üstten veya aşağıdan alınması gerekirdi. Ayrıca bu planda amcalar tam karşıdan çekilmediği için oluşan perspektiften ötürü özellikle arka taraf sanki devriliyormuş gibi gözüküyor. Kamerayı biraz daha sağa almanız gerekliydi.

    4:50 - Flashback, zaten sen de kabul etmişsin, üstünde durmayacağım.

    7:42 - Kazım Koyuncu detayı tamam hoş olmuş ama planda çok zorlama duruyor gibi gözüküyor. Burası tabi daha çok sanat yönetimini ilgilendiren bir konu ama yine de ekleyeyim dedim.

    7:52 - Başka bir flashback...

    8:20 - Yine bu sıralarda kız ile oğlan arasında geçen ikili diyaloglarda kızın kadrajlarında hata var. Ya yine merkezde ya da sağda kalmış hep kadrajın. Öte yandan oğlanın kadrajları doğru alınmış.

    12:31|16:24 - Eğer bu süreler arasındaki çekimler film içerisinde seni gerçekten tatmin etti mi? Mesela bunu merak ediyorum...

    16:24 - Fade in/out sahne başlangıç ve bitimini temsilen kullanılır, lakin sahne bitiyor desek ses devam ediyor, sahne devam ediyor desek açılma kararma oluyor. Fade in/out izleyiciye aha bu sahne bitti, sen bir kafanı dinlendir, artık bundan öncekilerin bundan sonrakilerle alakası yoktur demektir. Lakin ses devam edince seyirci bu sahneden de kopamaz ve ortaya yine böyle keşmekeş bir plan çıkar.

  • 5- Bu konuda haklısın, sonuçta sinema öznel bir şey ben öyle bakmışım ama evet sen kendi düşünceni anlatınca o da olabilirmiş gibi geldi bana. Ama şahsen ben yine de tercih etmezdim orası ayrı. Ama sen böyle savunuyorsan tezini saygı duyarım ve kabul ederim.

    Öte yandan bence filmin en iyi tasarlanmış ve çekilmiş sahnesi son sahnesi diyebilirim. İnsana gerçekten o duyguyu iyi veriyor. Ayrıca keşke kızla oğlanın arasındaki köprüyü dayı değil kendileri kursaymışlar o erkek ile kızın arasındaki samimiyeti daha rahat kabullenebilirdi izleyici.

    Şimdi gelelim Emre arkadaşımıza, özellikle foruma yeni kaydolan arkadaşlarımız ilk mesajlarının heyecanıyla mı yoksa hemen forumda kendime yer edineyim mantığıyla mı bilmiyorum karşılıklı saygı çerçevesini zorlayan mesajlar gönderiyorlar. "Eleştirinde birçok yersiz nokta var", bak arkadaşım ben burada kimseye yorum yazmak zorunda değilim ki çoğu filme de yazmıyorum. Kendimi öyle sadrazamın sol testisi olarak gördüğümden değil zaman ayırmak istemiyorum ama arada sırada iyi olduğunu düşündüğüm veya ilgimi çeken filmleri izliyorum ki onların bile çoğuna mesaj yazmıyorum. Ya çoğunu sallamıyorum ya da sıkılıyorum. Ama bu arkadaş hem hemşehrim diye hem de filmin genelinde hatalı gördüğüm noktalar olması rağmen bir emek hem de ara ara güzel noktalar gördüğümden dolayı bir yorum yazmaya değer buldum. Yoksa ben burada gördüğüm kötü bir filme niye yorum yazayım ki, eğer gerçekten kötüyse ben yazsam n'olcak, yazmasan n'olcak. Ama bu tarz arada kalmış, özünde iyi olan ama birkaç ufak hata yüzünden tadı kaçan filmlere eleştiri yazarsam ve filmin sahibi olan arkadaş bunları anlarsa en azından ileride çekeceği filmlerde bu söylediklerim ona yardımcı olabilir. Ki bu nokta da bir savunmadan öte saldırıya geçen Miraç hemşehrimin beni yanlış anladığını düşünüyorum ve özümde biraz üzülüyorum. Yani Pazar gibi ufak bir ilçeden çıkmış, sinemacı olmak isteyen ve bu yönde ilerleyen bir başka kişi bulmuşum, seviniyorum ve o yüzden kendi naçizane bilgilerimle ufak da olsa ona yardımcı olabilmeyi amaçlıyorum. Yoksa benim kötü bir niyetim yok, kakalamaya falan çalışmıyorum. Aksine konunun merkezi kendi memleketim olduğundan aşırı duygusal davranıyorum ve bahsettiğim 2-3 ufak hata beni üzüyor. Çünkü konu kendi memleketim olunca mükemmel olsun istiyorum açıkçası.

    Düşün yani oturdum 20 dk'lık filmi durdura durdura, inceleyerek 45 dk'da tekrardan izledim üstüne bir de 20 dk da bu yazıya ayırdım. Zaten umursamıyor olsaydım ya he, ya da eh der geçerdim, bana ne...

     
    Gönderildi : 02/05/2011 2:02 am
    (@anonymous)
    Gönderi: 0
    Başlığı açan
     

    ......

     
    Gönderildi : 02/05/2011 12:56 pm
    Sayfa 1 / 2
    Paylaş: