Anlıyorum ben sizi de siz mesajı anlamadınız. (Ve ayrıca sizleri sallamama gibi bir olayım da yok) Ayberk'in bir diğer filmi de forumda paylaşıldı bir sorun olmadı. Ancak Ayberk'in söylediklerini iletince FF yönetimin hoşuna gitmedi. Ve siz şuanda da anlamış değilsiniz durumu sadece şahsa bir yorum olur ise vimeo'dan konuşalım denildi. Her neyse... (Gene avukatlık yaptım ama...)
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!Toprak bakır gök bakır.Haykır güneşi içenlerin türküsünü,hay-kır haykıralım!
En başından beri Ayberk'in atılmasının yanlış olduğunu savunuyorum ve ısrarla geri gelmesini istiyorum. Kadir'in yazdığı gibi iki taraftan birileri geri adım atmalı.
Film buraya koyulduğu için ısrarla da yorumumu buraya yazacağım.
Filmi yorumlamaya başlamadan önce şunu belirtmeliyim.
Arkadaşı üreticiliğinden dolayı oldukça takdir ediyorum.
Fazlasıyla aktif ve devamlı bir şeyler yapmak derdinde olan birisi.
Bu açıdan tebriği hakkediyor.
Filme gelince...
Baş karakter filmin başında ve beyaz giymiş ablayla (umuduyla, umut veren iç sesiyle, bir türlü açığa çıkaramadığı yanıyla, yoruma açık fakat aşağı yukarı bizi yaşama bağlayan iyi yanımızla) konuşurken aşağı yukarı varoluş bunalımı yaşayan herkesin eline kalemi aldığında kuracağı klişe ötesi cümlelerin hepsini kuruyor. Kaç kere okudum, kaç kere dinledim, bu cümleleri. Çoğumuzun da böyle olduğunu düşünüyorum.
Biraz daha derinleşebilmek adına bkz: Sartre, Camus, Kafka, Oğuz Atay,
Samuel Beckett, James Joyce, Yusuf Atılgan, Sabahattin Ali vs.
Hal böyle olunca, karakter derinleştirilemeyince, yüzeyde kalınca, bütün dialoglar iğreti oluyor karakterler de iyi oynayamıyorlar.
Oyunculuk karakterler gelişmediği için kötü.
Ve tüm bunlar birleşince, film ümidi hikayeye bağlıyor.
Fakat hikaye de karakterin ruh halindeki değişimler üzerine kurulu olunca ve daha önce de dediğim gibi ruh hali fazlasıyla yüzeysel dialog ve sembollerle anlatılınca iyi bir sonuca varamıyor.
Filmdeki tek beğendiğim sahne girişteki telefon sahnesi.
"Arayış içinde olma" güzel aktarılmış.
Bazı başarılı kadrajlar da var.
Üretkenliğinin devamını dilerim.
En başından beri Ayberk'in atılmasının yanlış olduğunu savunuyorum ve ısrarla geri gelmesini istiyorum. +1
Melekler Şehrini severim. Ha ilk film Arzunun Kanatlarını daha çok severim.
Şafak Vaktini izledim. Sarışın kız, melekler, final sahnesi. Uyarlamaya çalışmıssın. Emeğine sağlık ama ben pek tatmin olamadım, çok daha iyisini yapabilirdin.
Nedenleri:
Giriş güzeldi, ama biraz daha düsturlu konuşmalı karakter. Çok didaktik laflar. Daha konuşma diliyle ve az ahkam keserek konuşturmalıyız karakterleri. Bu filmin büyük sorunlarından biri zaten. Diyaloglar da öyle ki bu etrafta konuşan insanları dinledikçe ve filmleri çok dikkatli izledikçe hallediliyor.
O klip olmamalıydı.
En büyük sorunsa hikayeyi nasıl anlatacağına karar verememiş olman. Melekler Şehri çıkışın olmuş zaten, varoluş sancısı çeken bir gencin yalnızlığı, klip ve aşk bir bütünlük yakalayamıyor filmde. (Bu bütünlüğü yakalamak için ben de çok düşünüyorum.) Bu bütünsüzlük bana, bu filmi Melekler Şehrinin finalini çekmek için çektiğini hissettirdi.
Önce dert, sonra bu derdi nasıl anlatırım (görüntülerle ve daha az kelamla) aklının bi köşesinde kalırsa sana naçizane faydam olur diye düşünüyorum. Bence çok güzel işler yapabilecek bir biçimde kullanıyorsun kameranı, filmin en güzel tarafı bunu ispatlamış olman zaten.
Devam diyorum ve başarı diliyorum.
Herkes nedense çok gidiyor Ayberk'in üstüne. Adam banlıyım giremiyorum, bana bir şey diyecekseniz vimeo'ya yazın diyor, filmi buradan da eleştirebilirsiniz diyor hâlen öyle şey olmaz diyorsunuz. Zaten haksız yere banlanmış adam, üstüne bir de hesabı silinmiş..
Eleştiri yapmayın dememiş ki.. Cevap almak istediğiniz bir şey varsa buraya yazmayın demiş sadece.
Neyse kardeşim. Filmi beğenmedim. Her anlamda kötü bir film, özellikle de teknik anlamda. Plan plan anlatabilirim ama ice banlı olduğundan anlamı yok. Yüzyüze görüşme fırsatımız olursa orada derinlemesine anlatırım ona neden beğenmediğimi.
İlk bölümde hislerime tercüman olduğun için çok teşekkür ederim Eylem. İkinci bölüm için ise artık burdayım (en azından şimdilik) ve senden ricam tekrar izleyip bahsettiğin eleştirileri yapman. Hem ben hemde forumdaki diğer arkadaşların görmesi açısından yüzyüze yerine burdan paylaşman daha faydalı olur sanırım.
Teknik anlamda ortalamanın üzerinde bir iş çıkarttığıma inanıyorum çünkü. Eksik ve hatalarım yine var elbette, zaten daha önce de bahsettiğim gibi ben bu filmleri kendimi geliştirmek için çekiyorum. Komedi, aksiyon, dram, korku, reklam, tanıtım... akla gelebilecek her tarzda kısa filmler çekmek istiyorum. Her türde kendimi sınamak istiyorum ki sonunda kendi tarzımı bulabileyim.
Bu arada KEzzAP'ın eleştirilerine bu kez çoğunlukla katılıyorum. Diyaloglar zayıf ve karakter yüzeysel kalıyor. Tek ekleyeceğim bunun aslında bilinçli tercihler sonucu oluşmuş olması. Yine okul projesi olarak çektiğimden çok basit ve kaba tabirle en salak insanın bile anlayabileceği bir film çekmem gerekiyordu. The Gift'i çekip anlaşılmadığı için CC aldığım dersi inat yapıp tekrar almıştım. Yine imgelerle dolu ve şu an izlediğinizden daha dolu bir film vardı kafamda fakat bu kez popülize edip sadeleştirdim ve AA aldım dersten. Nasıl olsa kendi istediğim tarzda filmler de yapma fırsatım olacak diye düşündüm yani.
Bu filmde kendimde eksik bulduğum bazı yönleri geliştirmeye çalıştım her zamanki gibi. Fakat bir şeyleri düzeltirken başka şeylerin eksik kaldığını ya da yeni zorluklar çıktığın farkettim. Bundan sonraki filmlerimde de o eksiklerimin üzerine gitmeyi planlıyorum.
Kısa bir süre sonra paylaşacağım "Sıfır" isimli filmde özellikle ışık kullanımına yoğunlaştım fakat bu kez de yakın planların eksikliği yüzünden yine yeterince tatmin olamadım. Yeni filmde görüşmek üzere. 🙂
Öncelikle klişenin dibinden tebrikle başlayayım.
Yorumuma geçecek olursam; olmuş ama olmamış bir film gibi diyebilirim, pişmemiş, ham kalmış demek daha doğru olur. Olay çok hızlı gelişiyor ve sonlanıyor, doyurmuyor.
Tabi beğendim kısımlar da vardı. Yorumlarım hep kamera kullanımı üzerine olacak. İlk bir dakikalık kısmını çok beğendim. Tripodsuz çok başarılı olmuş ve geçişlerde çok iyiydi.
Eline sağlık. Yeni projelerinde kendini aşman dileğiyle.
Tunes of the City
Yine imgelerle dolu ve şu an izlediğinizden daha dolu bir film vardı kafamda fakat bu kez popülize edip sadeleştirdim ve AA aldım dersten.
Yazdiklarim elestiri degil. Samimi bi sekilde soruyorum. Sanki sert bi elestiriymis gibi geldi bana okuyunca ama cidden degil, merakimdan soruyorum.
Filmle ilgili degil ama, okulun nasi bi faydasi var yani ne ogretiyolar. Soyle yaparsan seyredilir, boyle yaparsan guzel olur, genelde su sekilde filmler yapmalisiniz gibi bisey mi? Yani filmin ders olmasinin disinda bi anlami var mi okulda? Ben de dersi gecmek icin hocanin istedigi cevaplari veriyorum yani ne bildigim degil hocanin ne istedigi onemli. Edebiyattan gecmek icin 2 satir da Orhan Pamuk`tan ornek vermek gibi. Ama filmde boyle olmamali bence, sonucta ogrenciye genel bi cerceve olusturmak yerine, ogrencinin kendini bulmasini saglamak onelmli, biraz daha duzgun degerlendirme yapilmali, ciddiye alinmali.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
hangi kamera kullanıldı acaba?
hasta la victoria siempre
@abap: Sony Z1 kullandık.
@iLAN: Diğer okullar nasıl bilmiyorum fakat bizim okulda ne yazık ki yeterli bir öğretim kadrosu yok henüz. Bu yüzden de bahsettiğin gibi ders işleyen bir hoca değildi bizimki. Kendisi sektörde uzun yıllar çalışmış bir misafir öğretim görevlisi. Gördüğüm kadarıyla sinemayı Hollywood'dan ibaret değerlendiren ve yeni nesil sinemayı 80'lere kadar düşünen bir hoca. Benim sinemaya bakış açımla uyuşmadığından ters düşüp inatlaştığım için düşük not almıştım. Daha sonra ne yapmam gerektiği konusunda bir şeyler oluştu kafamda ve bu filmi çekmekteki amacım "gerekirse bunu da yapabilirim" demekti aslında. Yine de kendi istediğim şeyler de yok deil sonuçta filmde. Sadece kendi tercihlerime kalsaydı tamamen daha farklı bir film olurdu demek istedim.
Şunu da ekleyeyim ki hocamıza dersten sonra "Nasıl buldunuz hocam, bu sefer anlaşılır olmuş mu?" diye sorduğumda "Güzel ama beyazlı kızın hayal mi gerçek mi olduğu pek belli olmuyor yine. Efekt yapsan daha iyi olurdu glow falan verseydin." cevabı aldım. Varın gerisini siz düşünün.
Sonunda izleyenildim tekrar :). Senaryoyu saymazsak hakikaten de abarttığım kadar kötü değilmiş. Teknik anlamda dediğin gibi vasatın üzeri bir işçilik var. Özellikle dublaj kendini belli etmesine rağmen bir kısa filmde gördüğüm en iyi dublajlardan. Fazla diyalog olmaması buna olanak tanımış tabii.
Geç oldu ama eline sağlık Ayberk :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Hehe teşekkür ederim Eylem. 🙂 Bu arada ağır da olsa ayrıntılı eleştirilerini de özelden değil burdan yazarsan sevinirim çünkü ben şahsen kaldırabiliyorum. Hiçbir problem yok yani. Yeter ki "çok kötü" diyim geçme. 🙂