Çekimleri ve kurgusu 85 yıl süren filmim dün nihayet sona erdi. Neredeyse tamamı Film Fabrikası üyelerinin yardımıyla, desteğiyle, teknik ve sanat bilgisiyle çekilen filmin adı Neredeyim Hiç, süresi 3' 43". Filme emeği geçen tüm arkadaşlarıma çok çok teşekkür ederim. Ağır ağır, sakin sakin, acele etmeden çektik. Geç oldu, eh biraz da güç oldu. Ben yönetmen olarak filmimi pek sevmedim, bakalım sizler ne düşünüp ne hissedeceksiniz. Filmin künyesi şöyle:
Senaryo-Yönetmen: Ali Ünal (ali.ünal)
Görüntü Yönetmeni: Firar G. Kayran (kaydıraklıyılan)
Kurgu: Eylem Caner (The Dude)
Müzik: Kerem Çakıroğlu (sickman)
Renk Düzenleme: Bilâl Bay (payitaht)
Oyuncular
İsmail Karabağ (payitaht'ın kuzeni)
Erkan Uzdur (enjeksiyon)
Ali Fuat Seğmen (hegel)
Duygu Paracıkoğlu
Özgür Bakar (beetlejuice)
Ekstra Teşekkürler
Harun Özakıncı
Sevim Ak
Evren Aydoğdu
Engin Behlül
İsmail Yılmaztekin
Serhat Eser Erdem (eserdem)
Neriman Özdemir
Zeytinburnu Mahallesi
[vimeo] http://www.vimeo.com/7756266 [/vimeo]
2 şeyi beğendim. Müzik ( aslında filmin tüm ses bandı ) ve sonda çıkan abinin ( Harun ÖZAKINCI sanırım) ifadesi. Bunun dışında söyleyebilecek pek sözüm yok.
Filmin girişi biraz Omo reklamları gibi geldi,en son "kirlenmek güzeldir" sloganıyla sonlanacak zannetim.
Ama işin şakası bir yana ,ben beğendim.Hoş görüntüleriyle,güzel müziğiyle ve herkese hitap eden temasıyla insanı içten içe etkileyen bir film olmuş.Tebrikler.
Asıl güç yokluğun içinde varlık gösterenlerdedir.
http://www.rmznuysal.blogspot.com" onclick="window.open(this.href);return false;
herşeyiyle çok çok beğendim.
forumun en iyilerinden biri olmuş bence.
i've been twelve forever
forumdaki herkes bir şekilde içinde olduğundan yorum yapacak insan kalmadı galiba 🙂
biraz da "sıkıysa beğenme" havası var bence :=) o kadar forumda aktif insanları görüp
"olmamış" demek de olmaz :=) .
neyse;
ben hakketen beğendim güzel olmuş.
"yaşlanmak, gitmek korkusuyla başlar. bir ikindi vaktinin ne kadar çabuk geçtiğini düşününce yaşlanır insan" havasını aldım .
yanlız o çocuğun gülümseyerek(takıldığım nokta gülümsemesi) diğer çocuklara bakması sanki filmin genel duygusunda bir sıkıntı yaratmış olabilir mi acaba ?
Ayrıca konusu ne ? Sizin planladığınız bir konu yok muydu ?
yoksa ;
"ben yaptım, izleyici ne anlarsa konu o " tarzında bir filim mi ?
Yani burada ben biraz yaşlanmayı anladım, ayrıca bunun hüzünlü birşey olduğunu anladım.
ama şöyle de anlayabilirdim ;
hiçbir yerde yaşayan hiçbir şey yapan, hiçbir şey alıp, hiçbir şey satan , hayata hiçbir eliyle hayata sarılmış
hiçliğin kıyısındaki bir yaşam.
ya da başka türlü de anlayabilirdim
var mıdır efendim bir konusu ? Ne anlatmak istediniz ?
Bariz ortada da ben mi göremiyorum ?
harcore sanat dedikleri bu mudur ?
hasta la victoria siempre
"biraz da "sıkıysa beğenme" havası var bence :=) o kadar forumda aktif insanları görüp
"olmamış" demek de olmaz :=)
Olur abi neden olmasın? Adam kendi demiş ben beğenmedim diye, beğenmeyen söylemezse hiçbirimiz ilerleyemeyiz. Ben beğenmiyorum misal çünkü derdini anlatamıyor. Temposu ayarlanamamış bir film. Beğenmeyen diğer insanlar da söylesin. Misal 1 kişi de çıksın ne anladığını söylesin (hegel söylemesin, zira projenin içinde, bir de tadı kalmaz o vakitten sonra tam çözümler o), bakalım kaç kişi bir şey anlamış filmden. Çünkü sadece beğendim demenin ego pohpohlamak dışında insana hiçbir faydası olmaz. Esas eksi yönlerini düzgün bir üslupla gösteren eleştiriler değerli.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
forumdaki herkes bir şekilde içinde olduğundan yorum yapacak insan kalmadı galiba 🙂
biraz da "sıkıysa beğenme" havası var bence :=) o kadar forumda aktif insanları görüp
"olmamış" demek de olmaz :=) .
Olur olur, eğer film olmamışsa olur tabi. Oyuncusu sitenin sahibi diye, yapanlar üyeleri diye filme kötü diyemeyiz diye bir şey söz konusu olmaz. Sitenin amacı buradaki insanlara yardım etmek, ortaya bir şeyler çıkarmalarına yardımcı olmaktır. Yoksa sitenin resmi filmi havasına sokmayın işi, Dude'ün dediklerine kulak verin, kim ne anladıysa söylesin ya da ben anlamadım desin, müziği kötüm gibi olmuş desin. Sıkıyosa tabi, eheh.
Ben filmi neden olmadığını bir sebepten dolayı sevdim. Ali de çok sordu oğlum neresini sevdin diye; bilmem dedim sevdim sadece. Sebebi olmuyor bazen. Sevimli ama hüzünlü bir film.
formda, yıllardır yazılarını okuduğumuz arkadaşları ortak bir projede görmek çok güzel.. inşallah devamıda gelir.. burada bir şeyler paylaşmanın boşuna olmadığını bir kere daha kanıtladınız..
öncelikle renkleri ve özelliklede geçiş efektini çok beğendim.. tebrikler..
ama elinde top olmasına rağmen maça katılamayan "çocuk" ve elinde hediye olmasına rağmen kıza ulaşamayan "genç" geldikten sonra "orta yaş"ında şehrin içine karışamaması içinde elinde betimsel bişey olsun diye bekledim ama yoktu hatta "yaşlı" halinde bile yanlızlığı ve hiç olmayı belirten bişey de olabilirdi belkide yıllardır hiçliğini sağladığı bir sandık (tamamen sallıyorum şu anda özür:):)
tekrar tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim
not: Özgür'de oynamış demişsiniz ama ben göremedim..:(:( Bayan oyuncunun yanındaki Özgür müydü? yoksa:):)
ANKARADAN AYDIN
Goruntuler, muzik, kurgu, oyunculuklar temiz olmus. Itinali bir el yazisi gibi...
Ali "Ağır ağır, sakin sakin, acele etmeden çektik." demis. Bu sakinlik filme yansimis zaten. Gercekten de film yapmak icin acele etmeyen, paylasmak istedigi meramini gereksiz diyaloglardan, karikatur oyunculuklardan arindirip, rafine bir sekilde damitmis. O yalinlik ve acele etmeyis bence cok ama cok onemli.
Ellerine saglik Ali ve arkadaslari. Aheste aheste cekilen yeni filmlerini merakla bekliyorum.
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;
Benim anladığım kadarı ile olayların hep dışında kalan bir kişilik var. Çocukken maç , gençken kız ortamı, orta yaşta da hayatın akışına giremiyor hep uzaktan izliyor. Sonunda da bir aile kuramadan yanlız ve tek başına kalıyor. (Boş olan salıncak bana bunu çağrıştırdı) Bunda aslında fazla risk alamaması ve temkinli olması da etken oluyor. (Yaka düğmelerini sonuna kadar kapamasından temkinli ve titiz biri olduğunu anlıyoruz? )
Çocuk ve genç hallerin duruşları, ellerindeki nesneler birbirleri ile uyumlu ve güzel olmuş, fakat mavi t-shirtlü kişi ile orta yaşı canlandıran kişi aynı kişi mi tam anlayamadım. Sanki ikisi farklı kişiler ama oyuncu kadrosuna bakınca mavi t-shirtlü kişi gözükmüyor o yüzden bu kısmı havada kaldı. Filmin genel olarak havası güzel bence, özellikle çocuk ve genç kısmına kadar güzel gelişiyor, sonrası ise yoruma açık (konu açısından). Benim bir eleştirim de Eminönün'deki tramvay - trafik planı için olacak. Çekimin yapıldığı açı sanırsam simit sarayı gibi bir yer. Çok tanıdık bir yer olduğu için filmden az da olsa kopartıyor izleyeni. Yani o planı izlerken Eminönünde o simit sarayında oturup çay içtiğim, ve dışarı baktığım gün, o günkü düşüncelerim ve ruh halim aklıma geldi, beni filmden bir anlığına uzaklaştırdı.
Sonuçta filmin özgün ve farklı bir havası var, tebrikler.
ama elinde top olmasına rağmen maça katılamayan "çocuk" ve elinde hediye olmasına rağmen kıza ulaşamayan "genç" geldikten sonra "orta yaş"ında şehrin içine karışamaması içinde elinde betimsel bişey olsun diye bekledim ama yoktu hatta "yaşlı" halinde bile yanlızlığı ve hiç olmayı belirten bişey de olabilirdi belkide yıllardır hiçliğini sağladığı bir sandık (tamamen sallıyorum şu anda özür:):)
Elinde bavul var zaten ama görünmüyor muhteşem ayarlamış Firar. Biz de çok ağladık görünmediğini farkettiğimizde. Gerçi jenerik sonrasında biraz el sallıyor ama o kadar sabretmemişsiniz belli 😀
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Elimizde hayatı yaşamaya dair yeterli donanıma sahip olmamıza rağmen hep burada sabit kalışımıza bir gönderme / bir ayrıntı olarak görüyorum filmi. Topu olmasına rağmen oynamayan çocuk, bir muhataba sahip olan ama beraber olamayan genç ve bavulu olmasına rağmen gidemeyen adam.. En sondaki ortayaş üstü adamın yüz ifadesi ise sanırım tüm bu hayata dahil olamayışın simgesi.
İsminin ise "bana göre" -Buradayım Hep-in ters yüz edilmiş hali olan -Neredeyim Hiç- olması ise oldukça güzel bir seçim.
Ali'nin anlatmak istedikleri bana güzel geliyor ama sanıyorum ki Ali'nin ruh halini çok az da olsa ıskalıyor bu film. Özündeki nihilizmi hissettiriyor ama bu nihilizm boşvermişlikle kaybetmişlik arasında sıkışıyor sanki. Aslında ben hep Ali'nin nihilist hali ile Ali Fuat'ın karanlık ve kafkaesk halinin bir birleşimini hayal ediyorum böyle filmler için. Beraber bir şeyler yapmayı düşünmeliler bence. İşin mizah yönü bile oldukça vurucu olacaktır.
Kısa kesersem hali ve tavrıyla duruşu olan güzel bir film. Filmi yanlış okumuş olma ihtimalim yüksek ama okuduğum haliyle sevdiğimi söyleyebilirim.
Edit: Eylem'le konuştuktan sonra filmle ilgili okumamın tamamen yanlış olduğunu fark ettim (o anlatmadı, konuşmanın sürecinde gözler önüne serildi). Ama olsun, filmin tamamen farklı bir yönde bile okunabilmesi filmi çeken açısından güzel bir şey olsa gerek. Filmin asıl anlatmak istediğini ise görebilmek çok basit aslında. Ben çekeni tanıdığım için yanlış çıkarımlara bulundum ama düzgün bir gözle her şey apaçık ortada.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Bence gerçekten güzel bir hissi olan güzel bir film olmu. "İyi" olmamış olabilir ama "güzel" olması benim için daha değerli bir şey. Çocuğun topu olduğu halde oyuna giremeyişi bence daha bir anlamlı çünkü oyuna girebilmek top sayesinde olamıyor işte. Başka nedenler var başka içsel yaralar var. Ben bunu anladım çocuğun durumdan. Büyüdükçe oyuna dahil olamama durumuda büyüyor ama değişen pek bir şey yok. Bütün karakterlerin baktığı yönle amors çekimi kullanılmaması özel bir seçim gibi geldi bana. Çünkü o asla onların kadrajında olamadı kendi açısından bile olamadı. Nerede yani : Hiç işte hiç!
Eline sağlık Ali Ünal his olarak sana yakışır bir film olmuş. İçinde vulunmul olmaktan dolayı mutluyum...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
- Film biraz vasat gibi. Gerçi hızlandırılmış görüntülerle bu acık kapatılmaya çalışılmış, zamanın hızla aktığı vurgunlanmak istenmiş ama bu hızlandırılmış görüntülerin filmin ritmine katkısı olmamış. Film yine vasat yine vasat.
- Sahnelere girerken yakın plan değilde, ana karakterlerin ve seyrettikleri olaylar, uzak planla çekilseymiş hoş olurmuş. Aksi taktirde balıklama yakın planla girince insan soruyor kendi kendine; “Nereye bakıyor bu insanlar?”
- Arada ses aracılığıyla girilen uğultuları çözemedim
+ Renk düzenlemesi özene bezene yapılmış.
+ Filmin finalinde ki son plan, tek kelimeyle harika(yaşlı adamın bakta oturup denizi seyrettiği sırada salıncağın da atfosfere uym sağlayarak sanllandığı plan).
+ Müzik güzel.
Eğer senaryosunu eleştirecek olursak; benim filmden anladığım ana fikir, bazı insanlar emsalleri tarafından dışlanabilir/umursanmayabilir, onların yaptıkları, kendilerinin de yapması gerekenleri yapamayabilirler ve yaşlanana kadar o şekilde yaşarlar.(Tabi yanlış anlamışda olabilirim:)
Bu ana fikirle yola çıkılarak, “diğer insanların bu karakterleri dışlaması(veya umursamazlığı)” fikri biraz daha iyi işlenebilirdi. Çünkü diyalog yoklugundan film biraz yavan olmuş.
Örneğin, aralara kısa diyaloglar koyulabilirdi. Sahne 1 de çocuk oyuna neden alınmadığını sorgulayabilirdi. Flört eden çifte bakan genç çocuk, içses aracılığıyla neden kız arkadaşı olmadığını sorgulayabilirdi. Böylece filmin anlamına güç katılıp, “Neredeyim Hiç!” diyen karakterler ortaya çıkardı. Bu da filme en az 2 + katardı. Bence..
Puan verecek olursam 10 üzerinden 5