Forum

Mutlu Olduğum Yer (...
 

Mutlu Olduğum Yer (Kısa Film)

22 Gönderi
20 Üyeler
0 Reactions
5,580 Görüntüleme
(@batuhan17)
Gönderi: 29
Başlığı açan
 

Mutlu Olduğum Yer
Yapım Yılı: 2009, Edirne
Süre: 16.30
Hdv, Renkli , İngilizce Altyazılı

[vimeo] http://www.vimeo.com/25890216 [/vimeo]

Yönetmen & Senaryo
Batuhan KURT
Oyuncular
Efsun Jülide ÇAKMAK
Çağrı ŞAHİN

Ömer zeka geriliği olan bir çocuktur ve bazı takıntıları vardır. Hergün balık tutmak için ağaçlı kıyıya gitmektedir. Burası onun Mutlu Olduğu Yer'dir. Yine bir gün ağaçlı kıyıya giderken Zeynep adında bir kızla tanışır. Ömer’in farklılığı Zeynep’i etkilemiştir...

İyi seyirler

 
Gönderildi : 11/05/2010 8:51 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Filmde birkaç aks atlama var yanılıyor muyum? Filmin daha en başında bu dikkatimi çekti. Hemen bir not düşeyim dedim.
Patlamaları bilerek yapmışsınız sanırım. İlk başta gözüme batsa da sonra çok fazla kullanılmış olması "yönetmenin bir bildiği vardır" diye düşündürttü beni. Dur bakalım devam edelim.
Dublaj yapmışsınız sanırım. Fena durmuyor.

Yazılmış dialoglar Ömer karakteri haricinde herkesin ağzında yapay duruyor. (Ömer karakterinin bu şekilde konuşmasını "özel" durumundan kaynaklı olarak olabilir gibi düşünebiliriz.) Hele ki bir ara zuhur eden çocukların konuşmaları.
Bence dialoglar yazıldıktan sonra, bunlar konuşma diliyle nasıl daha doğal hale getirilir diye düşünmek lazım.

Film teknik açıdan bu işi öğrenmeye başladığını, artık bir hikayeyi nasıl anlatacağını bildiğini gösteriyor. Tabi henüz çok yeni. Temel birtakım şeyler var, fakat artık bunların üzerine koyup anlatım dilimi nasıl geliştirebilirim, nasıl bir biçimsel anlayışa sahip olmalıyım diye düşünmeye başlayabilirsin. (Bunu şu ana kadar düşünmeye başlamış da olabilirsin.) Tüm bunların yanında "ben klasik anlatı kalıplarını benimseyeceğim" de diyebilirsin. O zaman çok çok daha derin öykülere ihtiyaç duyacaksın. Bu filmde ben çok etkileyici bir öykü göremedim, ama fena bir başlangıç değil. Biraz daha kalemini kuvvetlendirmeye bakmalısın. Bir yandan kalemini kuvvetlendirip diğer yandan sinema dilini de geliştirip kendine bir yol çizersen yolunun açık olduğunu düşünüyorum.

Yeni çalışmalarında kolaylıklar, başarılar. 😉

 
Gönderildi : 12/05/2010 6:00 am
(@e-yapim)
Gönderi: 39
 

Genel manada güzel, tebrik ederim sizi. Hikayeyi anlatış tarzı güzel, sadece biraz daha kısa olabilir mi dedirtti bana.

Onun dışında KEzzAP 'ın belirttiği gibi, aks hataları mevcut filmin başında özellikle ve dialogların yapaylığı çok belli oluyor,

Ve imkanın olsaydı da mikrofonla çekebilseydin keşke, dublaj ne kadar iyi olursa olsun belli oluyor ve izleyici rahatsız ediyor,

iyi günler.

 
Gönderildi : 12/05/2010 7:24 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Kezzap'a katılıyorum tamamıyla.

Bir de merak ettim: Mekan neresi acaba?

 
Gönderildi : 13/05/2010 6:52 am
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

Dublaj kötü durmuyor mu? Bence filmin en yaralı yeri dublaj. Dialoglarda da bir takım sıkıntılar var evet. Bir de kurgu çok uzun uzudayı anlatıyor herşeyi. 9. dakikadan sonra seste problem var benden kaynaklı olabilir. İzleyemedim. Onun dışında yönetmenlik kadraj seçimi gibi şeyleri sevdim genel olarak beğendim de filmi...Elinize sağlık

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 15/05/2010 9:06 pm
(@batuhan17)
Gönderi: 29
Başlığı açan
 

Filmi geçen yıl lise son sınıftayken çektim. Tüm arkadaşlarımın yoğun bir şekilde üniversite sınavına hazırlandığı bu dönemde bir ekip oluşturmakta epey zorlandım. Oyuncular ve ben dışında bir ekip oluşturamadım da... Kısıtlı zamanda (3te okuldan çıkıp 5te dersaneye gidecek olmak gibi) ellerimizde çantalarla mekana yürüyerek varmak, hazırlanmak ve başlamak çok yorucu oldu. Bazı durumlarda bu zamanı değerlendirip bitirebilmek için bir çok noktaya dikkat etmekte zorlandım.

Evet filmde bazı aks atlamaları var. Aslında bunu göze kötü gelmediğini düşünerek yapmıştım ama söylediğiniz gibi sanırım dikkati fazla çekiyor. Belki hikayeyi de daha kısa sürede anlatabilirdim.

Patlamayla ilgili olarak, diyaframı kıstığımda çok fazla karanlık oluyordu (ya da bana öyle geldi) Bunun için açık kullanmayı tercih ettim. Bu kadar fazla olduğunu montaj aşamasında farkettim. Maalesef geri dönüşüm yoktu.

Sesleri boom mikrofon ile kaydettim. Mikrofonu tutan arkadaşım bu konuda yetersiz kaldı fakat onun yerine bir başkasını seçmek gibi bir şansım da yoktu. Bu yüzden dokuzuncu dakikaya kadar dublaj yapmam gerekti. Devamı mikrofon ile çekim esnasında alınan seslerdir. Ben burada sesin ne kadar önemli olduğunun da farkına vardım.
(Bazı bilgisayarlarda, özellikle hoparlör yoksa dokuzuncu dakikadan sonra ses gelmiyor bunun nedenini bilmiyorum)
Filmin çekildiği yer Edirne.

Beğenilmiş olmasına sevindim. Kendimi geliştirme yolunda olduğumu düşünüyorum her yorum bana bir şeyler katıyor. Tüm yorumlarınız için teşekkür ederim.

 
Gönderildi : 17/05/2010 9:46 am
(@anonymous)
Gönderi: 0
 

aks atlamasi,isigin patlamasi bi yana o yoldaki tasi bize onceden gosterdin,bisikletten dusme sahnesinde.. oyuncununda o tasa takilip bilerek dusuceginiz zaten izleyiciye gosteriosun, bi heyecani kalmio.. son 6 saniye gostercegine son 1 saniye kala gosterki birden aa taaas derken cocuk dusmus olsun zaten 😉 bi de cok uzun uzun konusmalar var.. izlerken bazen skilio insan 😉 basarilarin devamini dilerim 🙂

 
Gönderildi : 24/05/2010 1:38 am
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
 

Çok tebrik ediyorum. Ses problemler, aks atlaması, filmin süresinin uzun olması gibi sorunlardan bahsedilmiş zaten sen de farketmişsindir artık. Bunlar elbet tecrübe oluyordur sana. Fakat görüntü yönetimi konusunda çok iyi bir iş çıkartmışsın bana kalırsa.

 
Gönderildi : 16/06/2010 8:06 pm
(@bahadir177)
Gönderi: 7
 

Filmin farklı, güzel bir havası var, müzik seçimi oldukça iyi bana göre, fakat gereksiz planlar oldukça çok, kurguda atılması gereken bir çok yer var, örneğin ; Çocuğun uyanışıyla beraber hazırlanışı çok uzun ve bir de 02:10'- 02:30'arasında bisiklet sahnesinde gereksiz planlar var gibi...Ama yolun başında birisi için oldukça başarılı.

 
Gönderildi : 30/08/2010 3:17 pm
(@leyal)
Gönderi: 29
 

Yorumlasrın bir çoğuna katılmıyorum. Bence çok başarılı bir film. Arkadaşın bisikletle taşa çarpma sahnesi müthişti. Çarpacağını biliyorsun ama yine de heyecan verici. "Tüh ya" diyorsun "görmüyor musun be arkadaş". :))
Diyaloglara gelince dublaj yer yer sırıtsa da bu teknik bir problemdir. Filmin çekiliş imkanları dahilinde sıkıntı yaratan bir sorundur. Yoksa senaristin vermek istediği ile alakalı bir sorun değildir. Müzik seçimi oldukça iyiydi. Çok basit ve klişe bir film de diyebilirsiniz. Fakat yetenekli bir elde gayet şık durmuş. Özellikle oyunculukları ve oyuncu seçimini çok beğendim. "Han duvarları" şiiri filmin en duygusal anında öyle bir ghiriş yapmış ki neredeyse ağlayacaktım. Tamam abarttım ama bayağı duygusaldı. Bayan oyuncuya da buradan tebriklerimi iletiyorum. Ömer'in öldüğünü duyduğunda verdiği tepki iyi değilse de genelinde görünüşü ve konuşmalarıyla gayet iyiydi. Gayet de sempatikti. Ömer'e zaten laf yok.

Tebrikler.

 
Gönderildi : 31/08/2010 2:30 am
(@serkanyavuz)
Gönderi: 0
 

Genel olarak uzun olması ve dublajdaki problemi saymaz isek gayet başarılı bir iş özellikle çekim yapılan mekanlar çok hoş. Sitede paylaşılan bir çok işten daha başarılı.Bir şey sormak istiyorum yanlız kullandığın makina DSLR mı ? Ve booma ne taktın ses hoş çünkü sonlardaki çekimlerde.

Vimeo : http://vimeo.com/user4550668" onclick="window.open(this.href);return false;
Flickr : http://www.flickr.com/photos/serkanyavuz/" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 31/08/2010 6:34 am
 s_s
(@s_s)
Gönderi: 19
 

Aks atlaması, yapay diyalog, taş sahnesi ve uzunluk hakkındaki yorumlara katılıyorum, bazı sahnelerde müzik uyumsuzluğu var; diyalog sahnesinde gerilime yakın müzik vardı, geneli hoş olsa da bazı yerler müziksiz olsa da olurmuş. Ek olarak Forrest Gump ı anımsattı biraz

 
Gönderildi : 31/08/2010 6:48 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Bana göre bu filmin en büyük olayı, şaşılacak derecede "yönetmenini açık eden bir film" olması. Yani film iyiymiş, kötüymüş, yönetimi şöyle, senaryosu böyle, oyunculuklar, ses sorunları vs. tamam, hepsi, üzerine konuşulur ve çeşitli fikirlerde olunabilir. Ki genelde belirtildiği gibi ses sorunları dışında pozitif fikirde olunur. Yani emek olarak tebrik edilmeyi hak eden bir iş.

Ancak....izleyicisiyle duygusal etkileşim kurma çabasında hoyrat denebilecek derecede "kısayolcu" bir film karşımızdaki. Rahatsız edici derecede formülcü bir film. Yapacağım tanım size rahatsız edici gelir mi bilmiyorum, umarım gelmez ama bana göre bu ve benzerleri "dünyayı anlayamayacak kadar saf ve bu sebeple gariban oluşuyla sempatik (alsında temelde acınma hissi doğurması nedeni ile sempatik) olan bir tiple, (ve yine aslında bu tipe dostluk göstermenin sevap olacağı mantığı ile) kurulan bir dostluk” filmleri. Ve yine temelde “Siz akıllı, zeki, eğitimli, yetenekli, fırlama oldunuz da ne oldu? Bakın bu insan salak malak ama ne kadar iyi, onun dünyası sizinkinden çok daha güzel, o yarım aklıyla sizden mutlu" mesajı filmleri. Ve ötesinde “bu saf, temiz insanı öldürelim, o dişi insan sap gibi kalsın ve monitör başında sap gibi kalan bizi temsil etsin” gibi çok net bir final.

Yani, gebertici derecede formülcü, benim anlayış ve kriterlerime göre, belden aşağıya vuran bir film. Ve bu filmlere temelde ve kabaca "modern masallar" denebilir. (Görünürde zerre gerçekçilik taşımayan ama mesajları gerçek dünyaya ait olan)
Ha, ama bunu söylerken herhangi bir yergi yaklaşımında görünüyorsam da aslında fikrim bu değil çünkü bu filmin etkilendiği birkaç film belirtsem muhtemelen bana göre de gerçek birer başyapıt olan filmlerden bahsetmem gerekir. Amilie gibi. Zaten müzikleri de direk benziyor. Yani bahsettiğim şey kötü olma durumu değil, formülcü olma durumu. Ama şöyle bir fark/gereklilik var. Onlarda, yani diğer örneklerde her ne kadar formülcü olsalar da muhteşem sinematografi, muhteşem oyunculuk, çok zekice senaryo, enfes altmetinler vs var. Burada ne var? Tek, belden aşağıya vuran bir yumruk. Yani Mutlu Olduğum Yer, tek etkileyiciliğini, yukarıda karikatürize etmeye çalıştığım türden filmlerden biri olmaya dayandırıyor. Bu durumda da etkilendiği filmlere yönlendiremeyeceğimiz (gerçi azımsanamayacak bir kesim bunu da yapıyor o ayrı. Forrest Gump’ı sevmeyenlerin iki adet nedeni vardır genelde. Biri Ucuz Roman’ı oskarlarda alt etmesi, ikincisi de bahsettiklerim) yergileri bu filme yönlendirmek pek bir yanlışlık teşkil etmiyor. "Bakın: yalnız, saf, temiz bir genç. Ne kadar da saf değil mi? Saf! Saf olduğu için onun dünyası güzel. Şehrin tüm yeşil alanlarını bilir, bu yüzden saf. Ya da bu yüzden saflaşmış. İlla yeşilliklerde gezer" gibi bir tablo. BU tür filmlerin kaçınılmazı burada da net biçimde karşımıza çıkıyor.

Bu ve benzeri filmlerle ilgili o kadar çok soru sorulup cevap alınamaz ki insan şaşar. Filmlerdeki saf, ağır zekalı, kalın kafalı her ama her insanın bazı ortak özellikleri vardır. Mesela alayı aseksüeldir. Akıllarından zerre fesatlık geçmez. Hırsız olmazlar mesela. Kıskanç olmazlar. Her şeyi severler, her şeye iyimser yaklaşırlar. Dünya bir masal diyarıdır onlar için. Çoğu dünyada devasa kötülükler olduğunu bilirler, o kadar da salak değillerdir ama bu konuları inceleyememeleri, akıllarının ermemeleri durumunu, iyimserlikle kamufle ederler. Aslında tüm bu iyimser tabloyla saf, salak olmanın ne ilgisi vardır ki? Yani bir tane de saf ama delicesine fesat karakterin hikayesini izlesek ya. Bu senaryolara Michael Haneke lazım. Bu saftirik çocuk kızı ormana çekecek, yanında bir hepten saf herif daha olacak. İkisi bu kızı bağlayacaklar bir ağaca, “bizden saf ve engelli olduğumuz için hoşlanıyor olabilir misin?” diyecekler, “acıma hissinizin, senin benzerlerinin alayının canı cehenneme” diye verecekler işkenceyi. “Sence ne kadar seksiyiz? Hadi deneyelim” diye devam edecek sohbet. “Bizim dostumuzsun haa? Yerimizde olmayı, engelli olmayı istersin o zaman” diyip kolunu bacağını kesecekler bunun. Evet, iğrenç, kabul. Ama günümüzü kadar sütten çıkmış ak kaşık olarak çizilmiş trilyon tane saf karakteri dengelemek için ancak bu kadar iğrenç bir “saf adam filmi” lazım.

Özetle: klişe, duygu sömürüsü yapan, formülcü film mi yapıyorsunuz? Yapın, sorun yok. (Konunun ayrıntısını KEzzAP’a sorun, o benden daha iyi bilir. Zaten yaptığı yorumdan konuya hakimiyeti görülüyor) Ama filminizin çekiciliğini buna dayandırmayın. İnanın ki gayet amatör, tecrübesiz bir senarist olarak size yarım saatte on tane bu kapsamda hikaye yazabilirim. Hepsi de çekilecek kadar iyi olur. Ama bu alsında iyi oldukları anlamına gelmez. Çünkü bir senaryonun iyiliğine kağıt üzerinde bakılmaz. Bu örnek gibi çekerseniz teknik işçiliği fena olmayan, izlemesi keyifli bir iş çıkabilir birçok kişi için. Ama izleyicinizle ilişkiniz kötü bir Türk dizisinin kurduğu ilişkinden farklı olmaz.

(Küçük bir hatırlatma: Ben genel olarak buradaki gördüğüm, üzerine inceleme yazdığım her filmi bir yetişkin işi olarak algılayıp yazıyorum. Yani bu filmi, 17 yaşındaki gencecik bir arkadaşın çekmesi harika bir şey, o ayrı. Ama ben bunu bilmiyor olabilirim, bilmesem daha iyi, Yavuz Turgul’da çekse aynı incelemeyi yazarım, bu daha gerekli ve doğru bence. Yaptığım acımasız gibi görünen tüm yergiler tamamen sıradaki işin daha iyi olmasına bir ölçü de olsa ışık tutma amacıyla sıralanmıştır. Kimse yanlış anlamasın ve alınganlık göstermesin lütfen)

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 31/08/2010 6:31 pm
(@tulay)
Gönderi: 12
 

edıus kurgu 🙂 çok güldüm ya jenerikte görünce...gittikçe daha güzel filmler yapacağını düşünüyorum devam hataların var bunlara dikkat etmelisin bi şeye daha değincem ilk sahnede bisiklete binene kadar müzikle oyuncunun hareketleri çok zıt kalmış müzik hareketli daha mutlu heyecanlı oynasa cuk otururmuş bence.....

 
Gönderildi : 01/09/2010 3:46 am
(@ekselans)
Gönderi: 0
 

renkleri sevdim.eline sağlık. Karakterler filme oturmuş. balığın oyunculuğu kötüydü 😉

bir garip ölmüş diyeler,üç günden sonra duyalar,kısa film ile yuğalar,şöyle garip bencileyin

 
Gönderildi : 03/09/2010 2:28 am
Sayfa 1 / 2
Paylaş: