Otizmli bir genç kızın alkolik ablası ile olan hayat mücadelesi....
İyi seyirler...
elinize sağlık...
iç çekimlerdeki seste duvardan yansıma var gibiydi, bunu önlemenin bi yolu yok muydu, ya da bir tercih miydi bu şekilde olması.
çünkü sizin kırmızı ojeli kadın filminizde ve bunda da tiyatral bir hava var belki kasıtlı bir tercihtir bilemedim...
renklerle biraz daha oynayabilirmişsiniz çoğu yerde ham görüntü kullanılmış gibi geldi...
senaryo bilmediğim dünyalardan olduğu için fazla bi şey demek istemiyorum ama tutuk geldi, belki ablanın durumundan kaynaklanıyordur...tekrardan elinize sağlık ve izlememize imkan sağladığınız için teşekkür ederim 🙂
Yorumun icin tesekkur ederim.sesler konusunda ozellikle bu tip ses kullanmak istiyorum.goruntulerin hicbiri han goruntu diil.
gözünün önünde eşi bıçaklanarak öldürülmüş.
cevap. Hiç ruhsuz bir şekilde: "Katili bulunmuştur inşallah" dedi.. Şaşırmadı yada üzülmedi bile. Sanki normal bir olay anlatıyordu.
Onun dışında teknik olarak bir sıkıntı yoktu benim gördüğüm kadarıyla. Sonunda abla neden öldü acaba ben bişeymi kaçırdım diyorum kendime şuan. Daha etkili bir son beklerdim gerçekten. Bazı dialoglar oyuncuların ağzına tam oturmamış gibiydi bazı sahnelerde. Özellikle araba sahnesinde.
--
Birçok kusuru olan bir film... İkna edici olmaktan çok uzak ne yazık ki... Yukarıdaki yergilerin çoğu yerinde ve ama özellikle belirtilmesi gereken zaaf, yazılmış olan replikler. Gerçekten replikler ve okunuşları... Neredeyse tamamı izleyiciye bilgi vermek için biçimlenmiş, hiç doğal değiller, çoğu gereksiz.
İyi bir film olduğu kanısında değilim...
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Geneli itibari ile başarılı bir deneme. Renkler güzeldi. Bazı tercihler yapılmış, sebebini anlayamadım. Örnek, sesteki ekolar (yapımcı arkadaş bunu özellikle tercih ettiğini söylüyor) ve özellikle abla eve geldiğinde kullanılan ışık. Orada soft yan ışıkla ya da ne bileyim yerden yansıtma ile ya da aplik ışığı tabir ettiğimiz ışıklandırmayla karakterlere derinlik verilebilirdi. Tercih meselesi tabi ama böyle de atmosfer aşırı yavan ve sığ kalmış. Bana göre tabi, özellikle tercih edilmiş de olabilir, ama bu tercih bana göre filme herhangi bir artı kazandırmamış.
Replik-diyalog eleştirileri bence de yerinde. Ama benim asıl değinmek istediğim ise, otist kızın hareketlerindeki aşırılıklar.
Şöyle özetleyeyim; otizm, diğer davranış bozukluklarında görülen belirtiler ile kendini göstermez. Yani otist bir spastik değildir, onlara özgü davranış bozuklukları ve tepkiler vermez. Sosyal etkileşimleri ve diğer insanlarla iletişimleri kendilerine özgü bir çizgide seyreder ama bu olumsuzlukları davranış bozuklukları olarak gözlemlemek genelde güçtür. Kendi iç dünyalarında gayet başarılı olup (burada resim yapmaktaki başarı ile bu gösterilmiş, güzel de uymuş) iş iletişime gelince sıkıntılıdırlar ama patolojik şiddette belirtiler göstermezler. Diyeceğim şu ki, yürüyüşleri, oturup kalkmaları, yemek yemeleri bir spastik gibi değildir, aşırı mimik ve davranış bozuklukları göstermezler, genelde bir içe kapanıklık ve hareketlerde ağırlık hakimdir. Burada maalesef bu yakalanamamış, oyuncu arkadaş aşırıya kaçmış ve otizmi diğer travmatik davranış bozuklukları düzeyine taşımış. Yönetmen burada bu ince çizgiyi özenle korumalıydı. Anlaşılan, gerekli araştırmalar gerektiği ölçekte yapılmamış. Bu gibi yapımlarda araştırmalar çok sıkı yapılmalı ki anlatılmak istenen her yönü ile eksiksiz verilebilsin.
Gene de başarısız demek mümkün değil. Elinize sağlık.
Yorumlar için teşekkürler.Yersiz ve yanlı olarak düşündüğüm soruları yanıtlamak gereği duymuyorum.
Öncelikle ses konusu benim kendi seçimim.Hafif ekolu ses seçiminin filmde iyi olacağını düşündüğümden dolayı sesi bu şekilde kullanmak istedi. Açıkcası eko o kadar rahatsız edici şekilde durmamakta. Kadının kocası uzun yıllar önce ölmüş.Dolayısı ile uzun yıllar önce kocasını kaybeden bir kadın ilk kaybettiği günkü hassasiyetini, acısını ve kinini çok fazla gösteremez bu çevremizdeki insanlardada görebileceğimiz bir davranıştır.Dolayısı ile kadının slowluğu, acısından gelen bıkmışlığı ile bişeyler anlatması bana göre anlamsız ve gerçek dışı değildir.Ablanın ölmesi filmdede replikde söylenildiği gibi ablaya alkol yasak. Çünkü sağlık sorunları oluşmakta ama abla bunu dinlememekte. Abla alkol bağımlısı olduğundan dolayı gece komaya girerek ölür.ben filmde komaya girme sahnesini atlayarak anlatmak istedim.Tercih meselesi yani.Senaryounun eksikliği ve teknik konularda söylenen bir çok şey filmde mevcut değil ama ses konusunda bazı yerlerdeki teke inme ve cızırdama gözümüzden ve kulağımızdan kaçmış olabilir. Bunu tekrar dinleyip bakacağım. Son olarak internette ve diğer sitelerde otizmli gençler altını çiziyorum çocuk değil gençlerle ilgili pek video yok..bunun için oyuncu arkadaşla ve ben otzimli gençlerle ilgili gerekli yerlere giderek ve bu işin dalında uzman kişilerle görüşerek bu yaştaki genç kızların nasıl davrandığu hakkında bilgi toplayarak yaptık..Zaten oyuncum otizmli gençlere eğitim veren bir yerde çalışmış olan ve onların içinde olan biridir. Buda benim için bir artı oldu tabi. Böyle bir film çekip kafamıza göre araştırılmadan yapılması zaten amatörce olurdu.Yorumlarınız benim için önemli her ne kadar karşı bir cevap gibi alıngılansada yorumlarınızı bir sonraki projemede göz önünde bulundurarak dikkat edicem..
Araştırma yaptığınız çok açık, kesinlikle buna bir şey demiyorum. Zaten 'gerekli ölçekte yapılmamış' demiştim. Tabi yanılıyor da olabilirim görüşlerimde, sözlerim şahsi gözlemden öteye gitmez.
Bir de, eko meselesinde bir şeyler söylemek isterim. Eko karşılıklı diyaloglarda istenmeyen izlenimler verebiliyor. Bunun şahsi seçiminiz değil de, ses kaydı esnasında ve post aşamasında yapılan bazı eksiklikler olarak algılanması çok büyük bir risk, olasılık. Bu olasılıklar filminizin amatör bir havaya bürünmesine ya da izleyenler tarafından o şekilde değerlendirilmesine sebep verebilir. Ben bu sebepten ekonun bazı vurgulama gerektiren planlar haricinde kullanılmaması taraftarıyım. Lütfen yanlış anlamayın sohbet mahiyetinde söylüyorum, tabi ki tercihlerinize saygı duyuyorum.
--
yani; kız terk edildikten sonra eve sinirli gelse, ufak tefek sebeplerden kardeşine bağırsa çağırsa, kardeşi de korkup/üzülüp öteki odaya gitse...
sonra bizimki içmeye başlasa.. gözüne masanın üstünde bir kağıt takılsa. kardeşinin yaptığı kendi resmini görüp duygulansa.. henüz bir kaç yudum aldığı alkolü alıp çöpe atsa ve kardeşinin odasına gidip sımsıkı sarılsalar.. "benim en büyük aşkım sensin" dese ya da "seni kimselere değişmem" dese..
Sayın callosum
Eğer bu senaryo tarafınızdan kaleme alınsa ve isteğiniz doğrultusunda oylamaya sunulsa, emin olun kaybedersiniz. Sizin alternatif senaryonuzu okudum üstteki mesajınızda. Sene 2013 bilmem farkında mısınız? Artık bazı mesajlar 70'lerin Yeşilçam mantığı ile verilmiyor. O ona sarılacak, bu ağlayacak ve mutlu son. Lütfen bunları geçiniz. Ya da, hiç zaman kaybetmeden postdamarvision (şimdi icat ettiğim bir kavram) dizi senaryosu yazmaya başlayınız, eminim o konuda başarılı olursunuz ama sinema? Dost tavsiyesi, alınmayın sakın.
ne yani sinemada mutlu son olmazmı 🙂 sen hikayeyi sağlam anlat mesajını güzel ver her türlü sonla o etkiyi yaratırsın izleyicide. Mesajı vermek için binlerce yol var. Ve emin ol birini öldürüp diğerini ağlatmak en basit olanı. Yeşilçamın suçu ne?
Sayın callosum
Eğer bu senaryo tarafınızdan kaleme alınsa ve isteğiniz doğrultusunda oylamaya sunulsa, emin olun kaybedersiniz. Sizin alternatif senaryonuzu okudum üstteki mesajınızda. Sene 2013 bilmem farkında mısınız? Artık bazı mesajlar 70'lerin Yeşilçam mantığı ile verilmiyor. O ona sarılacak, bu ağlayacak ve mutlu son. Lütfen bunları geçiniz. Ya da, hiç zaman kaybetmeden postdamarvision (şimdi icat ettiğim bir kavram) dizi senaryosu yazmaya başlayınız, eminim o konuda başarılı olursunuz ama sinema? Dost tavsiyesi, alınmayın sakın.
sırf önyargı.. başka bişi yok. gelde şimdi birine daha laf anlat 🙂
mutlu son mu? hani nerde? bu kadar basit olmayın yaw. düşünmeden ve cevap yazacağınız yazıyı okumadan yazmayın işte...
nerde mutlu son? kardeşine, annesine, babasına bakmak zorunda olduğu için evlenemeyen, sosyal hayatından vazgeçen, türlü sıkıntılar çeken insanların ki mutlu son mu? bu mu senin mutlu son anlayışın? tüküreyim öyle mutlu sona. yaşanmadan tükenen hayatlardan bahsediyoruz.. velev ki mutlu son olsun, mutlu sonla bittiği zaman tu kaka mı oluyor ? hey allahım..
senaryo konusuna gelince. sen daha okuduğun yazıyı anlamaktan bile acizsin ki hangi senaryonun daha iyi olduğuna karar verebilesin. 🙂 iyi oku, tekrar oku.. anlamazsan bir daha dene..
o yukardaki yazdığım senaryo değil. o yazdığım "öyle kısacık haliyle kalsaydı bile daha iyi olurdu" olayıdır. anladın mı şimdi? kaldı ki senaryo yazıp oylamaya sunalım olayı daha çok bir serzenişti. yani "senaryomda kusur yok" cümlesine bir göndermeydi.. azıcık anlamışsındır umarım. haa bundan daha iyi senaryo yazacağıma da inanıyorum ama mesele bu değil zaten.
halen daha anlamadıysan yuuuhh. 🙂
sana da bir dost tavsiysi.. git wc de bekçilik yap. alınma sakın.
@callosum
Sizi Bollywood'a havale ediyorum. Ne zaman uçmak istersiniz? Kalırsanız Türk sinemasının sizden çekeceği var. Ya da sinemayı bırakıp kahvehane işletmeciiği, çek senet gibi işleri düşündünüz mü? Görülen o ki sanat ile uyuşan bir ruh haline sahip değilsiniz, şimdi yavaşça o klavyeyi yere bırakabilirsiniz.
Film sahibi arkadaşın başlığını kirletmeme adına kısa kesiyorum. Sizin, başlığına bu tarzda yorumlar yapmanızı da kendisi adına bir şanssızlık olarak niteliyorum. Umarım, yazdıklarını-söylediklerini düşünerek yazan ve söyleyen insanlardan olma şansına siz de sahip olursunuz (ileride).
@callosum
Sizi Bollywood'a havale ediyorum. Ne zaman uçmak istersiniz? Kalırsanız Türk sinemasının sizden çekeceği var. Ya da sinemayı bırakıp kahvehane işletmeciiği, çek senet gibi işleri düşündünüz mü? Görülen o ki sanat ile uyuşan bir ruh haline sahip değilsiniz, şimdi yavaşça o klavyeyi yere bırakabilirsiniz.
Film sahibi arkadaşın başlığını kirletmeme adına kısa kesiyorum. Sizin, başlığına bu tarzda yorumlar yapmanızı da kendisi adına bir şanssızlık olarak niteliyorum. Umarım, yazdıklarını-söylediklerini düşünerek yazan ve söyleyen insanlardan olma şansına siz de sahip olursunuz (ileride).
al işte. ne oldu? yani konudan vazgeçtin, olayı şahsileştirdin tamamen. yazdıklarının arkasında duramıyor musun? şurda haklıyım diyemiyor musun? yahuu bişiler yazıyorsun tamamen akıl dışı ve hoş olmayan bir üslupla.. sonra da aynı üslupla karşılığını alınca kuyruğunu kıstırıp gidiyorsun.. yazık. arkasında duramayacağın yazı yazma.. ilk yazını savunamayacak durumdaysan özrünü diler gidersin. olay bu.
senin gibiler ancak zavallıdır. okuduğunu bile anlamaz. ortada böyle ezik ezik dolaşır işte.