Ne yazık ki kötü bir film olacağı baştan belli olan bir film.
Yani bu filmin kötü bir film olduğunu görmek için izlemeye gerek bile yok.
Çünkü, "kısa film klişeleri"ni maddelesek, (ki yapmışlığımız da var) ilk maddelerin hemen hepsi resmen karşımızda.
Birileri bana, "hayatında izlediğin en klişe kısa film hangisi?" diye sorarsa direk bu filmi gösterebilirim. Nedir bu klişeler?

1- Filmin uyanma ile başlaması
2- Sigara ve sigara içme
3- Silah. Alakasız silah. Gereksiz silah.
4- İntihar
5- Kaynağı meçhul bir karamsarlık.
6- Gereksiz mesaj verme kaygısı.
7- Filmin (derdini yeterince anlatamadığını kabullenircesine) bir dışses ya da final yazısıyla bitmesi....

Ve görüyoruz ki hepsi bu filmde mevcut. Bak arkadaşım, lütfen alınma, çok rica ediyorum lütfen bu cümlelerim seni üzmesin, şevkini falan kırmasın ama filmin accayip derece klişe yani. Bak aynen saydım klişeleri, kendin bak gör. Görsel tarafın gayet iyi görünüyor, renklerin kamera hareketlerin falan fena değil. Ama böyle bir kısa film çekmek, hayatında hiç kısa film izlememiş gibi görünmekle eşdeğerdir, inan bana.

Ve, filmin sonundaki o cümlenin ne gibi bir işlevi var? Anlamış değilim. İlk filmlerini çekme döneminde olan, niyetleri belli bir seviyeye ulaşan arkadaşlara çok fazla öneri, tavsiye, yorum yapılmıştır bu forumda. Biraz gezin, söylenen birçok şeyin peşinen senin filmine hitaben söylenmiş olduğunu kendin de görebilirsin. Tekrar saymayayım şimdi, çoğumuz bıktık bunlarıtekrar tekrar söylemekten.

Dediğim gibi.... Fİlmin, görsel olarak kötü değil ama içerdiği klişeler konusunda rakip tanımayan bir iş olduğu için kötü ne yazık ki.

kamerayla neden oynarsınız anlamam tripod varken yoksa koy sehpaya

hayal desem hayal değil siyah desem siyah değil bu nasıl kısa hiç bişey anlamadım
anlatmak istediğin ne ise

Bence çok basit bi şekilde anlatmış arkadaşımız saçma bir anlam yüklemek doğru değil.
Film karışık değil gayet açık, sade, basit. Sondaki cümleye gerek yokmuş bu daha da basitleştirmiş anlatımını.
Ama şunu söyleyeyim intihar eden kişi yanlız sahnelerde fakat yanında kameramanın olduğu hissini öldürememişsin. Daha bir çok şey var ama en önemlisi bu.
Umarım yorumum işine yarar.
Emeğine sağlık daha güzel şeyler beklerim. 🙂

@Görkem

çok teşekkür ediyorum. Evet genelde ilk amatör çekimler intahara yönelik fakat bu sadece deneme çekimiydi ve paylaşmak istedim. Yoksa üzerinde aylardır çalıştığım diyaloglu, tahmini 10 dk sürecek bir kısa film projem var. Tripod olayına gelince, filmin amatör kokmasını istediğim için tripod kullanmadım aslına bakarsan daha çok titremesi beni daha çok tatmin edecekti ama olmadı.

Azrail yok, masada yazı yazan biri yok, sehpa üzerinde ismi manalı bir kitap yok, dış ses yok. O kadar da klişe bir film değil demek ki. Filmi çeken arkadaş hayatında hiç kısa film izlememiş olabilir (İyisini bulup izlemenin zor olduğu bir tür sonuçta, kısa film.). Bu filmi de tamamen ilk aklına geldiği gibi yapmıştır. Bu bir özür mü teşkil eder? Bahsedilen klişeler basit ama genelgeçer etki taşıyor. Gayet de kullanılabilir. Filmin türü klişeyi kaldırmıyor görünebilir. Filmin bir süreden sonra komedi olduğu farkedilse aynı klişeler iş yapacak belki. Belki o zaman filmin ne için yapıldığını anlayacaksınız. Ben niye durup dururken filmi savundum: Film samimi geldi bana. Tek mekan, siyah beyaz çekildi diye yabana atılabilir bir film değil. Kan bağı - gönül bağı göndermesi hoşuma gitti. Oyunculuk da gayet iyi.

7- Filmin (derdini yeterince anlatamadığını kabullenircesine) bir dışses ya da final yazısıyla bitmesi....

İzlediğim yerli yapımı kısa filmlerin en az dört birinde vardır bu.

Filmin finalinde hikayeyi özetler yazı eklenmesi herşeyden önce izleyiciyi aptal yerine koymaktır."Anlatmak istediklerimi anlamadınız,bunun için yazı ekledim." demektir.

İzleyici aptal değil ve hatta iyi bir izleyici finalin sonunda yazı gördüğünde yönetmen hakkında şunu düşünecektir:"Hikayeyi iyi anlatamadığını düşünmüş olacak ki yazı eklemeye gerek duymuş."

Arkadaşlar,sinema görsel bir sanattır,bakın adı üstünde gör-sel.Filmleriniz izleyicinin gözüne hitap edecek.Bırakın yazıyla izleyiciye mesaj vermeyi,filmlerinizde diyaloğa bile mümkün olduğunca az yer vereceksiniz.
İyi senaryo hocaları "Bir sahneyi diyalog olmadan ifade edebiliyorsan,diyalog koyma." der ve iyi senaristler de senaryolarını yazarken diyalogları es geçerler,senaryo bittiğinde başa dönüp sadece gerekli olduğu yerlere diyalog eklerler.

7- Filmin (derdini yeterince anlatamadığını kabullenircesine) bir dışses ya da final yazısıyla bitmesi....

İzlediğim yerli yapımı kısa filmlerin en az dört birinde vardır bu.

Filmin finalinde hikayeyi özetler yazı eklenmesi herşeyden önce izleyiciyi aptal yerine koymaktır."Anlatmak istediklerimi anlamadınız,bunun için yazı ekledim." demektir.

İzleyici aptal değil ve hatta iyi bir izleyici finalin sonunda yazı gördüğünde yönetmen hakkında şunu düşünecektir:"Hikayeyi iyi anlatamadığını düşünmüş olacak ki yazı eklemeye gerek duymuş."

Arkadaşlar,sinema görsel bir sanattır,bakın adı üstünde gör-sel.Filmleriniz izleyicinin gözüne hitap edecek.Bırakın yazıyla izleyiciye mesaj vermeyi,filmlerinizde diyaloğa bile mümkün olduğunca az yer vereceksiniz.
İyi senaryo hocaları "Bir sahneyi diyalog olmadan ifade edebiliyorsan,diyalog koyma." der ve iyi senaristler de senaryolarını yazarken diyalogları es geçerler,senaryo bittiğinde başa dönüp sadece gerekli olduğu yerlere diyalog eklerler.

Azrail yok, masada yazı yazan biri yok, sehpa üzerinde ismi manalı bir kitap yok, dış ses yok. O kadar da klişe bir film değil demek ki. Filmi çeken arkadaş hayatında hiç kısa film izlememiş olabilir (İyisini bulup izlemenin zor olduğu bir tür sonuçta, kısa film.). Bu filmi de tamamen ilk aklına geldiği gibi yapmıştır. Bu bir özür mü teşkil eder? Bahsedilen klişeler basit ama genelgeçer etki taşıyor. Gayet de kullanılabilir. Filmin türü klişeyi kaldırmıyor görünebilir. Filmin bir süreden sonra komedi olduğu farkedilse aynı klişeler iş yapacak belki. Belki o zaman filmin ne için yapıldığını anlayacaksınız. Ben niye durup dururken filmi savundum: Film samimi geldi bana. Tek mekan, siyah beyaz çekildi diye yabana atılabilir bir film değil. Kan bağı - gönül bağı göndermesi hoşuma gitti. Oyunculuk da gayet iyi.

Valla Tolga, sen de haklısın hacım bir anlamda. Belirttiğimiz ya da belirtmediğimiz klişelerin herhangi birini içeren, klişe içeren her filmi "klişe film" olrak değerlendirmek doğru değildir mutlaka. Ama bu filmde çok sayıda klişe var gerçekten. Bir, iki, üç değil. Yani ben sana soruyorum, bu arkadaş bu senaryoyu çekmeden sana yollasa da fikrini sorsa ne derdin bir düşünsene.... Dediğim gibi, uygulama kötü değil, filmin görselliği fena değil. Ki kykgm kamera kullanımını pek sevmemiş mesela, "üçayak neden kullanmamışsın ki?" demiş, ben tam zıt görüşteyim. Elde-omuzda kamerayı daha hoş buluyorum. Ama hep basbas bağırıyoruz. Bu arkadaş bana gelse "dostum, böyle bir senaryom var, çekeceğim bugün yarın" dese bir saat boşluk bulup bu var olmayan senaryoyu bir senaryo haline getirebilirdim en azından. Küçücük birşeyler eklerdim mesela. Odaya ayrıntılar koyardım örneğin, herifin neden intihar ettiğini anlatmaya çalışırdım belki. Ya da telefonu çaldırırdım, herif açmazdı önce belki, sonra telefon tekrar çalardı. Eleman telefonun ekranına bakar, gülümser, telefonu açıp sıkardı kafasına. Al küçücük bir değişiklik ama anlam değişti birden. Sonra burada beş sayfa "telefondaki kimdi?" diye tartışırdık, fena mı olurdu? Hem bizim için hem filmi yapan arkadaş için....

Kİme naısl duyursak bilmiyorum ki? Bas bas bağırıyoruz. Senaristlerle çalışıııııın! Fİkir soruuuuuun! İlla kendiniz yazmayın, illa kendiniz çekmeyiiiiiin! Çekmeye deymeyecek şeyi, birşey çekmiş olmak için çekmeyiiiiin! Boşa gidiyor tüm emekler işte böyle. 1 hafta, ay geç çekin ama daha iyi bir film çekin.

Bin tane adam yataktan aynı şekilde kalkabilir. Ama siz onu öyle bir gösterirsiniz ki, herkes ayakta alkışlar. Bu bir yönetmenlik becerisidir. Üst sınıf bir iştir. Biraz da oyuncunun karizmasına bakar. Klişelerin içinden ancak bu şekilde sıyrılabilirsin. Ya da vasat bir yönetmensindir ama eline çok sağlam bir senaryo geçer; bütün yeteneksizliğine rağmen kötü çekmeyi beceremezsin. Sonuçta iyi bir film olur. Ama ilk yatış pozisyonun gerçekten hoş. M.Proust'un ölüm döşeğindeki fotoğrafını andırıyor. Bunu bir kameraya alışma filmi olarak kabul etmeliyiz. Sıradaki işlerin biraz daha iyi olmalı. Ayrıca müzik için de jeneriğe ne olduğunu yazmalısın.

@Görkem
Dediklerine katılıyorum. Film, üzerine daha fazla düşünülse daha iyi olurdu. Ben ilk akla gelen fikir konusuna değindim biraz. Filmin ilk karesi denince, ana karakteri yataktan kaldırarak filmi başlatma akla gelen ilk fikir. Başlangıç, baştan alma gibi bir anlam görünüyor galiba. Bu fikir mi tercih mi bilmiyorum ama işe yaradığı için değil akla ilk gelen bu olduğu için kullanılıyor. İlk akla geleni yapmama ya da ilk akla gelecek olan fikirlerin gelişmesi zaman sonra olacaktır. Senaryo konusunda yardım, görüş, düşünme isteği olmazsa dediğin gibi, bu gelişme hiç olmayacaktır bence de.

@hegel

yorumun için teşekkür ederim. Film müziğini yazmayı unutmusum Empriyum - fossegrim. Buraya yazayım bari merak edenler için.

@tolga depo

Senaryo kısmında bundan sonra bilgili daha çok kişiyle iletişime geçeceğim.

kamera kullanımına dıkkat etmek lazım tripod iyi bir çözüm olabilir mesela :))

Mrb.
Arkadaşım,filmini izledim,tüm yorumlarıda okudum.
Yorumlarda yazan herşeye doğrudur, katılıyorum.İyi yorumlarda doğrudur,beğenmeyen yorumlarda(bence ).
İlk defa çektiğini açıkça söyliyorsun,filmin iyi olduğunu sende savunmuyorsun zaten.
Yapacağın şeyler,çok çekmek,her çektiğinde yeni şeyler deneme ve öğrenmeğe çalışmak,bu konuda internetteki bilgilere ulaşıp okumak,gerekli kitapları okumak ve FİLM FABRİKASI nı benim yaptığım gibi, ders veren bir üniversite kabul edip,hergün ,1 yazısını bile kaçırmadan takip etmek.

@ sataman

aynen öyle yapıyorum..