Bir kere öncelikle filmin hikayesini özetleme ihtiyacı duymaktayım. Eğer doğru anladıysam hikaye şöyle:

Yetişkin bir adam çocukluğa, çocuklara özenmektedir. Parkta bir çocuk gibi eğlenebilmek, oyuncaklarla oynayabilmek için palyaço kılığına girer. Bunu yapmasının sebebide muhtemelen tanınmamaktır. Adam sabahın köründe palyaço kılığına girer, parkta oynar ve sonra takım elbisesini giyinip işine gider.

Bence çıkış noktası (Çocukluğa özenmek/hasret duymak) gayet iyi. Görsel tercih ve uygulamalar da yeterince iyi belki ama senaryo sorunlu. Ben 34 yaşındayım ama zerre umrumda olmaz, canım çekerse salıncağa da tahteravalliye de binerim. En salak çocuklukları da yaparım. Haftanın 5 günü günün 8 saati ben de takım elbise giyiyorum ama ne çocukluğa özenmekten utanırım, bunu gizlerim ne de içimdeki çocuğu bastırırım. Bunun da yapılması gereken birşey olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda filmin mevcut hali bana pek de etkileyici gelmedi. Hele hele park teması görsel olarak verimliyse de pratikte hiç etkileyici değil. Çünkü yetişkinler için "çocuk parkı" olayı milyar dolarlık bir sektör bir kere. Lunaparklarda çocukların binmesi için "fazla" birçok enstrüman var. BEn de şimdi böyle rengarenk parkları görüp özeniyorum ama "bizim zamanımızda demir/kaynak ustası Abidin yapardı bu beşikleri salıncakları kaydırakları, bak şimdi negzel, rengarenk hepsi" diyorum o kadar. Bir yetişkinin çocukluğu yaşayıp yeniden hissetmesinin görsel metaföronun park olması bana ikna edici gelmedi yani.

Yine de kötü bir film değil tabii ki. ELinize sağlık....

Görkem 'e aynen katılıyorum(keşke çocuklarla birlikte devam etseydi palyaço farklı olurdu birka çocuk eğlendirirdi) I think yaş 30 ama bayram güne öğlede beykoz sahilde sallanıyorum ama etrafımı görme kimi resim çekiyor kimi video bir tek kıravat eksik kimin umrunda 10 dakika sallandım üstüne bide kaydırak yetmedi tahtara valli arkasından semaver keyfi ey gidi koca İstanbul ......

Görkem'e katılıyorum, ekleyeceğim iki şey var.
Karakterin neden böyle bir şeye özendiğini bilmememiz, yoğun çalışan işçi memur olmanın ötesinde ufacık bir sebep, "çocukluğumu yaşayamadım" gibi küçücük bir sahne... Ya da artık çok yoğunum, gün ışığı göremiyorum gibi, 3-4 saniyelik bir kesit belki de, filmi bir kat daha yukarı taşır...

İkinci söyleyeceğim de bu filmi iyi ile -fena değil arası bir görsellikle o zoom sahnesine kadar getirdiniz, ama neden, neden filmin en önemli sahnesi olan o zoom sahnesi teknik anlamda bu denli sorunlu. Ne bileyim? Tripotunuz yoktuysa elde çekseydiniz. Cidden üzüldüğüm için söylüyorum, filmi kafadan 1-2 puan düşürüyor. Yani iyi çekilse güzel de bir fikir o salıncağın yanından zoom-in, zoom-out... Yani post-production'da o tıklayan yerleri çıkararak, bir iki fade-in, fade-out'la görece daha iyi hale getirilebilir, başka da bir şey gelmiyor aklıma.

Çalışmalarının devamını dilerim...

Ses konusunda çok yanlışınız var bence. Diyalog olmayan bir filmde sahneden sahneye ses kesilmeleri ve birbiriyle bağlantılı sahnelerde farklı seslerin (ayakkabıyı bağlarken kuş sesleri, pantolonu giyerken okul zili çalması gibi) duyulması izleyiciyi koparıyor. Ve bence bu filmde aslında o parkın doğal ortamı yerine gayet rahat sample sesler kullanılabilirdi. İnternette bir çok yerde ücretsiz bulabilir ve kullanabilirsiniz örnek sesleri.

Konu olarak basit bir konuyu işlemesi gayet güzel ancak anlatım iyi olmamış malesef. Daha doğrusu anlatımda hatalar var ki konu anlaşılamıyor.

Görüntülerin uzunluk-kısalık hesabı yapılmamış. Bir pantolonu anında çekerken karakter, bir çantanın fermuarını anında kapatırken neden 10 saniyede ayakkabısını bağlar daha doğrusu neden 10 saniye karakterin ayakkabısını bağlamasını seyrederiz? Özellikle bir kısa filmde?

Sonraki çalışmalarınız için şimdiden kolay gelsin.

ufacık bir sebep, "çocukluğumu yaşayamadım" gibi küçücük bir sahne... Ya da artık çok yoğunum, gün ışığı göremiyorum gibi, 3-4 saniyelik bir kesit belki de, filmi bir kat daha yukarı taşır...

Aynen katılıyorum....

İletiniz çok az karakter içeriyor.

Ama filmde kesinlikle bir daha zoom kullanma.
Böyle bir kural mı var yahu?

İyice matematik olmuş senin sineman. "Bence kullanmamalısın" ile "kesinlikle bir daha zoom kullanma" arasında fark var.
Kimse sana sinema yapmak zorunda değil. Senin algın onu düğün görüntüsüne benzetiyor diye asla zoom kullanma demek ne kadar mantıklı?

Hayır adam belki düğün sahnesi çekecek? Bi de kübriğinden hiçkoğuna bu adamlar kullanmışlarsa bu meredi vardır bi nedeni.

Ama filmde kesinlikle bir daha zoom kullanma.
Böyle bir kural mı var yahu?

Böyle bir kural yoktur. Yerine ve aranan duyguya göre paşa paşa da kullanılır. Yeter ki nasıl bir his yarattığını bilin, ona göre davranın.

Peki bana bu filmde zoomu niye kullanmış söylermisin ? ...
Ama filmde kesinlikle bir daha zoom kullanma.

Senin kafan karışmış.

Bu filmdeki zoom gerçekten kötü, ama zoom kullanılır yani. Niye kullanılmasın?
Ama bazen kötü durabiliyor evet.

Yerinde kullanılması gereken birşeydir, bu doğru. Senin hassasiyetin de bu anlamda yerinde.
"Bir kuraldır" dedin demedik, rahat ol. Seninle hemfikir olan da olabilir olmayan da olabilir.

"Zoom kullanılmaz" belki bir kural değildir ama dolly zoom çok daha sinematografiktir. Çünkü insan gözü zoom yapamaz ama konuya yaklaşabilir.