Engin Alkan 01 January at 20:06
"Ben filmi çok beğendim Erkan, ellerinize sağlık. Öküz altında buzağı ararsam, meyhane sahnesine biraz daha çalışılabilirmiş. Atmosferi ve mekanı biraz daha algılayabilirmişiz, özellikle masanın ifratını görmek final karesini daha desteklermiş."
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Harika abi ya. 😀 Yalnız anlamadığım bir şey var. Neden iki kişi gönderiyor borcu ödemeye? Diğeri ağır abi hani lafı geçer diye, öteki de kankisi güveniyor diye mi?
"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."
Aynen öyle. 🙂
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Ya paçino (verbalkint),
"balayındaki insanlar, hemen o hafta içinde mobilya taksidi öder mi? Özgür'ün oynadığı karakter sigara yüzünden senedi orada unutur mu?"
Bunlar nasıl sorular?
Artistic License diye bir kavram var, Türkçe'sini bilmiyorum, aradım ama bulamadım. Film mantıksızlıklarını kendi içinde yedirebiliyorsa sorgulanmamalıdır. Yoksa tüm bir Bilim-Kurgu türünü (sinema, kitap, oyun, resim hepsi) çöpe atmamız gerekir. Geleceğe Dönüş'te mantıklı tek bir kare yoktur neredeyse. Tabii bu sadece Bilim-Kurgu ile sınırlı değil.
Film bunları yedirebiliyorsa sorgulamamak gerekli. Ben hiç sormamıştım örneğin sen sorana kadar. Gerekli de değil diye düşünüyorum.
Sorduğun sorulara hayır cevabını verirsek bu filmin varolması için sebep kalmaz. Bir şeyleri anlatabilmek için bazı şeyleri var saymak gerekir, ki senedinin günü balayına gelirse ödersin, benim kadar unutkan bir adamsan da senetini gayet tabii unutabilirsin. 🙂
Hatta senin filmlerinden örnek vereyim: Boşev'in finalini bana başka türlü açıklayabilirsen bu eleştirilerinde haklısın diyeceğim.
şimdi benim bilgim ışığında, bu konuyu biraz açıklamak isterim.
dikkat ettiğimizde fantastik, bilim-kurgu ve türevleri filmler, kitaplar vb sanat eserleri, kendi içerisinde bir gerçekliği olan ve bu gerçekliği sanat eserini inceleyen insan tarafından önceden kabul edilmiş düzeyde olmalıdır. En büyük sorunu, bu gerçek dışılık içerisinde yapıtı ortaya koyanın muhteşem yaratıcı gerçek dışı zihninin ürünün "kendi içinde tutarlı, amaca uygun " olması.
Bunu bilenler aslında bir sürü şey de ekleyebilirler sonuna, kısa kestim.
Yeni dönem fantastik türlerde ise," her şey gerçek, bir şey ütopik " sınıflandırmasına girmiştir. Bu iskeletli sanat eserleri güncelliğini korumuştur fakat "sanat-gerçek-doğallık" tartışmaları içerisinde de çok zedelenmiştir.
İglia'nın bana verdiği cevaba film üstünden yorum verirsem ise kendi içerisinde doğru ama bu filme yansıttığında halen katılmadığım bir örnek vermişsin canım kardeşim.
geleceğe dönüşteki her şey mantıksız değildi, bir sürü mantıklı ve hatta holivud klişesinin içerisine gerçek dışı bir alet ve olay koyup, türü çekiştirmiş, çekiştirdikten sonra komedinin de ona sunduğu imkanlar dahilinde olay örgüsünü daha rahat oturtmuş.
ikiyüzlüra'da benim demek istediğim ise, fantastik öğe aradığımda bulduğum sadece herkesin 200 lira hesap ödemesi. bunun dışındakilerde ise yönetmenin oturttuğu gerçekliğin dışında gördüğüm, olmayacağını düşündüğüm, hatta filmin çıkış aksiyonuna sebep olan senedin balayında ödemesi vb yazdıklarım.
çok mu gerekli bu soruları sormam, değil. neden sorduğumu zaten enjekt beni tanıdığı için biliyordur.
kılı kırk yarıp, " bu devirde senet mi kaldı, herkes kredi kartı kullanıyor" diye bir yorum ile az önce yaptığım yukarıdaki açıklamalar ile az önce yazdığımı tekrar okursanız demek istediğimi anlayabilirsiniz. anlamazsanız da sorun değil.
boşev'e gelince, yukarıda söylediklerimi tekrar okuyup, tekrar izlemenizi tavsiye ederim.
iyi çalışmalar.
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Bilim-kurgu en sık kullanıldığı alan olduğundan onu örnek verdim kardeşim paçino. Güncel ve türle alakasız örnek istersen Yılmaz Erdoğan'dan Neşeli Hayat'ın finali diyeyim. Deus Ex Machina ile sanatçı özgürlüğü arasında gider gelir. Filmi izlenebilir ve hikâyeyi akıcı kılma adına yapılan şeylerdir bunlar. Yoksa dediğim gibi film var olmaz.
Ha 210 lira fatura olayı bana da kasıntı geldi ama o da başka bir amaçla orada diye affettim.
Ha tabii katılıp katılmamak kişisel beklenti/beğeni vs. ile alakalıdır.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Affınıza sığınarak,
Film hakkında geniş bir yorum yapamayacağım ama, söyleyecek birkaç şeyim var,
mış gibi filmini izlemiştim bir zamanlar (bs'deyken indirmiştim sanırım) hayranı olup defalarca izlemiştim filmi, sonra enjeksiyonu ve son olarak bu filmi izledim. Fakat, mış gibi filminden sonraki filmlerde o havayı soluyamadım, o samimiyeti göremedim nedense, o filmdeki mütevaziliğin kaybolduğunu düşünüyorum (dışarıdan biri olarak) .
İyi çalışmalar diliyorum..
Ne zamandır yapmayı planladığım fakat yapamadığım yorumumu yapayım:
Çok iyi olabilecekken idare eder bir film olmuş gerçekten de.
İki yüz lira gibi görece küçük bir meblanın çevresinde bile dönen bunca çatışmalı olay, aslında kapitalizmin doğasıyla, içindeki güç ilişkileriyle ilgili çok güzel şeyler söylüyor bizlere. Fazla uzatmayacağım, Marx, meta fetişizmini şu şekilde tanımlıyordu:
Artık toplumsal ilişkiler nesneler arasındaki ilişkilere, nesneler arasındaki ilişkiler ise toplumsal ilişkilere dönmüştür.
Bu film tam da bunu söylüyor.
Zaten filmin isminde bile insana ait bir özelliğin yani ikiyüzlülüğün iki yüz lira'nın içine yedirilmesi tam da bu yukarıda söylediğim şeye denk düşüyor.
Film gerçekten tam da, piyasa ilişkilerini betimleyen bir biçimsel özellikle başlıyor.
Bölünen ekranlar, ekranların yer değiştirmesi, çekimlerdeki dinamiklik, müthiş müzik (ellerine sağlık Kerem'in) ile film
piyasanın dinamikliğini harika anlatıyor.
Ama o mobilyacıya girdiğimizde, yani çatışmanın en temel yerinde film bu dinamik biçimini kaybedip,
karakterlerin çatışmalarını yok edecek bir biçimde, bir durağanlığa hapsoluyor.
Ve bu kısım da ne yazık ki, filmin bütün temel meselesini yiyor, götürüyor.
Hayranlıkla izlemeye başladığım film bir hayal kırıklığıyla sonlanıyor.
Ama bu şu demek aslında. Erkan'da ciddi anlamda bir potansiyel var.
Sadece biraz daha çalışma ve imkanla ortaya çıkması gerekiyor.
eline sağlık. başkada bi sözüm yok...
ben Engin ALKAN 'ı nasıl oynattınız onu meerak ettim
İLK UZUN METRAJ FİLMİM : www.zamakfilm.com
http://www.yabancifilm.com" onclick="window.open(this.href);return false;
AZRAİL
http://www.youtube.com/watch?v=F68E08k_U5w" onclick="window.open(this.href);return false;
GERÇEK DÜŞ
http://vimeo.com/10479111" onclick="window.open(this.href);return false;
Fimde oynamaya nasıl ikna ettik onu mu soruyorsun? Yoksa filmi çekersen onu nasıl yönettiniz diye mi soruyorsun?
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Bence ilk soruyu soruyor 🙂
Senaryoyu gönderdik beğendi kabul etti geldi oynadı...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...
Müt olmuş tebrikler 🙂
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!Toprak bakır gök bakır.Haykır güneşi içenlerin türküsünü,hay-kır haykıralım!
ben de az önce izledim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. elinize sağlık.
verbal_kint'in eleştirisine de katılıyorum (görkem'inkine göz gezdirebildim sadece ona da katlıyorum). bu tür ufak tutarsızlıklar benim de gözüme battı. filmi durdurup 210 tl'lik adisyonu inceledim mesela (bence hafif kazıklanmışlar, en azından bir tepki gösterselerdi).
bölünmüş ekran, donan kare gibi şeylerin yerinde kullanılmadığını düşünüyorum. filme hareket katmaktan çok filmin temposunu aksatıyorlar gibi geldi. zamanlama sorunu gibi bir şeyler var.
oyuncular çok başarılıydı. yalnız engin alkan'la amatör oyuncuların oyunu (ve aslında filmin genel havası) arasında bir dengesizlik var.
müzikler başarılı.
bir de sorum var: karısının koltukta kaybolduğu efekti nasıl yaptınız? daha doğrusu bu hazır bir efekt mi yoksa iki ayrı layer falan mı kullandınız? izlerken ona takıldım.
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
ben de az önce izledim ve genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. elinize sağlık.
verbal_kint'in eleştirisine de katılıyorum (görkem'inkine göz gezdirebildim sadece ona da katlıyorum). bu tür ufak tutarsızlıklar benim de gözüme battı. filmi durdurup 210 tl'lik adisyonu inceledim mesela (bence hafif kazıklanmışlar, en azından bir tepki gösterselerdi).
bölünmüş ekran, donan kare gibi şeylerin yerinde kullanılmadığını düşünüyorum. filme hareket katmaktan çok filmin temposunu aksatıyorlar gibi geldi. zamanlama sorunu gibi bir şeyler var.
oyuncular çok başarılıydı. yalnız engin alkan'la amatör oyuncuların oyunu (ve aslında filmin genel havası) arasında bir dengesizlik var.
müzikler başarılı.
bir de sorum var: karısının koltukta kaybolduğu efekti nasıl yaptınız? daha doğrusu bu hazır bir efekt mi yoksa iki ayrı layer falan mı kullandınız? izlerken ona takıldım.
Teşekkür ederim değerlendirmeler için. Söylediklerine ben de katılıyorum.
Kaybolma efektini tamamen manuel yani elle uzun uğraşlarla deneme yanılma yoluyla yaptım. Özel bir efekt yok. Üstüste koyarak.
Bu arada yeni kurgu pc imle ikiyüzlürayı bir kere daha elden geçirmeye karar verdim. Bakalım motivasyon yakalayabilirsem tekrar
Önerilerinize de açığım...
şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...