Ben geliyorum.
Etkinlikten etkinliğin olduğu gün haberim olduğundan böyle "gidemedim ya" şeklinde üzüntüyle oturuyorum bu gece evde! Karaburun'da olmasam kesin gelirdim. Balçova'dayım normalde!
çok da üzülme Fırat;
çok gürültülü bir ortamda, beyaz rengi "sarı" olarak veren bir projektörde, görüntünün parça pinçik olduğu bir duvarda izlemeye çalıştık filmi. haliyle cici olmadı. ama tabiki maksat biraraya gelmekti. filmi ilk kez yukarıdaki ortamda izlememek çok daha iyi oldu bence.
Ayrıca teknik aksaklıklar yüzünden geç kalmamdan dolayı ve kendisini ve diğer arkadaşları bekletmemden dolayı Ahmet'ten ve arkadaşlarından bir kez daha özür diliyorum 🙂
ikinci haberci çok yakında indirilebilir ve ev konforunda izlenebilir olacak
* Fırat ben de Narlıdere'deyim aslında. Sen Balçova semalarına geri dönünce haberleşelim..
cehalet mutluluktur
Aksilik bizim işlerde kaçınılmaz bir etken, bunu sürekli yaşadığımız için ben ve arkadaşlarımız şikayetçi değiliz. Aksine orada olmaktan mutlu oldum.
ve sonunda film artık indirilebilir durumda. 🙂 linkler ilk girdiye eklendi.
şu anda sadece H264 versiyonu mevcut. Yavaş bilgisayarlarda görüntüleme problemi doğurabilir.
cehalet mutluluktur
Eser başta sen olmak üzere bütün ekibinizi ayrı ayrı tebrik ediyorum, gerçekten çok iyi bi iş çıkartmışsınız, görüntülerden kamera açılarına kurgudan oyunculuğa, o kadar profesyonel olmuş ki söyliycek pek fazla bişey bulamıyorum. Film müzikleri de muhteşem olmuş, Ozan da çok güzel iş çıkarmış. Tek eleştrim diyaloglarla ilgili olacak, bazı yerlerde biraz yavan kalmış gibi geldi, genelde konuşma dilinde duymaya alışık olmadığımız cinsten cümleler var bi kaç yerde.
Sonuç itibariyle çok başarılı bi film çıkmış ortaya, tekrar tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.
çok sağol techo, dil ile ilgili eleştiri bekliyorum zaten. 🙂 ancak konudaki özellikle teknik öğeler zaten pek halk dilinde kullanılan sözcüklerle anlatılacak gibi de değil. ama genel olarak konuşursak, bu diyalog problemi listemde birinci sırada düzeltmem gereken yanlışlarımın başında.. 🙂 tekrar sağol yorumların için.
cehalet mutluluktur
Merhabalar,
Teknik olarak forumdaki standardin ustlerinde olan bir calisma olmus zaten cok bariz. Emeklerinizi takdir ediyorum. Basroldeki Okan karakterindeki arkadasin secimi bence en dogru secim olmaktan uzakta. Neden bilmiyorum ama bir onceki filmini de izleyince tekrardan , o Cetin arkadasi kamera onune pek yakistiramiyorum. Yani universite birinci sinif ogrencisi havasi var Cetin de ve onu evli barkli bir biyolog olarak ben inandirici bulmadim. Bu inandirici olamama durumu da filmin genelinde bir empati sorunu yaratti ben de.
Hikayenin bende gerek film esnasinda gerekse de filmin sonunda etkili bir duygu, intiba ve dusunce silsilesi uyandirmadigini belirtmeliyim. Filme konu olan fikri ve senaryoyu etkileyicilikten uzak buldum. Karakterlerin duygu ve motivasyonlari ile empati kuramadim. Sebnem'in aski cok bayagi duruyordu mesela.
Yardimci rollerdeki arkadaslar gayet yerinde ama Sebnem karakterini canlandiran arkadas disinda bence. Sebnem buyuk planini Okan'in arkadaslarina anlattiginda ve sonrasinda masadan kalktiginda neden "Ben sanirim evde olacagim." diyor? Kime ne? Bunun gibi senaryodaki sureksizlik noktalari agizda iyi olamayan bir tad birakiyor.
Muzikleri de bazi yerlerde -18' civari mesela buyuk planini Sebnem Okan'in arkadaslarina anlattiginda- dikkat dagitici buldum.
Sonuc olarak teknik olarak ortalamanin ustunde; hikaye, senaryo ve inandiricilik olarak vasat alti buldugumu soylemeliyim. Daha yerinde oyuncu secimi ve daha kompak, yogun ve etkileyici fikirler etrafinda donen filmler bence daha basarili olacaktir ('Ask' filmin fikir olarak bence bu filminden cok ustun mesela).
Calismalarinda basarilar diliyorum.
Gorusmek uzere,
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;
Bu bir ilk film olsa, tüm hatalarına rağmen idare eder bir film diyebilirdim. Anca Aşk filmini çekmiş ekipten çıktığını düşününce ancak vasat diyebiliyorum. Yazmayı planladığım pek çok şeyi aygunb yazmış.. Teknik hatalar ilk filmde kabul edilebilirdi, ancak bu filmde, bu kalitede iş çıkarabilen bir ekipten bu kadar çok aks atlamalası, hatalı kadrajlar, böyle karışık bir montaj beklemezdim..
Geniş açı kullanma gerekliliğini anlayabiliyorum, ancak o kadar çok lens distortion yaratmış ki gözlerim bozuluyordu artık eğriliklerden.. Tabii bu sizin suçunuz değil.. Sayısal çalışmanın bir dezavantajı..
Oyunculuklar ise beni üzdü.. Ulan sen niye üzülüyorsun demeyin :). Aşk filmindeki sempatik oyunculuktan sonra (yine muhteşem değildi ama daha samimiydi en azından), aynı oyuncuların bu filmdeki performansı üzücü olmuş diyeyim, kalpler kırılmasın..
Aslında daha söyleyecek çok şeyim var filmle ilgili, çünkü izlerken ne kadar çok uğraşıldığı anlaşılabiliyor. Ama sonra Eylem hiçbir boku beğenmiyor oluyor, o nedenle en kısa zamanda görüşmeyi dilerim filmlerinizle ilgili konuşmak ve sohbet etmek için de tabii..
Sonuçta beğenmediğim filmlere yorum yazmıyorum, bu fimi sevdim, ama beklediğim kadar iyi olmadı..
Yine de elinize emeğinize sağlık, Türkiye'de çekilen pek çok filmden çok daha iyi.. Tekrardan tebrikler.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
bayram ve eylem, zaman ayırdığınız için teşekkürler,
@bayram: mazeretlere hiçbir zaman yer olmamalı diye düşünürüm prodüksiyon tamamlandıktan sonra. ancak şunu söylemek isterim ki cast seçiminde kişilerin alternatifleri yoktu. bunda en büyük etken 1.5 hafta ayırabildiğim senaryo yazım ve çekim süresi. (sadece izmir'e izne geldiğimde yapabildiğimiz prodüksiyonlardan biri oldu bu fim de). ancak bu çetin'in performansını yeterli bulmadığım anlamına gelmemeli. sadece görünüşe bakarak eleştriyorsak o ayrı.
filmi sevmemiş olduğun açıkca belli oluyor, konuya ısınamamışsın, konuyu etkileyici bulmamışsın ve film sende düşünce silsilesi uyandırmamış; sanırım bu noktada yapabileceğim birşey yok. eğer ortak kanı da bu şekilde ise zaten, demek ki benim beceremeyeceğim birşey bu ve yol yakınken bırakırsam zamanımı daha iyi değerlendirebilirim galiba..
şebnem karakterinin "ben sanırım evde olacağım" tümcesi hikaye bağlarının kurulması için gerekli olduğunu düşündüğüm bir bilgi içeriyor. yoksa her ne kadar senaryo yazmayı ancak vasat altı seviyede becerebiliyor olsam da çok alakasız bir cümleyi de çok alakasız bir yerde yazmam diye düşünüyorum.
hikaye ve senaryo olarak "vasat altı" bir film çektiğimi de düşünmemiştim. sanırım gerçekten bu işlerle uğraşma konusunu yeniden gözden geçirmeliyim.
@eylem: benim filmin karakteristiği olduğunu düşündüğüm hikaye anlatım şeklini "karışık bir montaj" olarak nitelendirmen beni yine kendi yetilerim konusunda şüpheye düşürdü. demek ki beceremiyormuşum ben bu işi yaptıklarım bu şekilde görülüyorsa. aks konusunda da farketmiş olduğum ciddi bir sıkıntı yokken yine "bu kadar çok" olarak görülmüş olması yine bilgim ve ne yaptığım ile ilgili soru işaretleri doğurdu aklımda. insan önce boyunun ölçüsünü bilip ona göre birşeyler yapmaya çalışmalı demek ki.
ikinize de teşekkür ederim zamanınızı ayırıp yorum yaptığınız için.
cehalet mutluluktur
Ben kota sorunum nedeniyel ne yazık ki hala vimeo linkini beklemekteyim. Komşunun internetini kullanmak böyle bir şey. 🙁
Montaja karışık dediğime bakma, son flashbackleri koymadan da kimin neyi ne zaman aradığını anlamıştım ama bu özel bir çaba gerektirdi benden, solgun renklerin vs.nin kullanımı başta dikkatimi çekmese de kurgunun karışık olduğunu anladığımda dikkat etmeye başladım. Sıradan seyirci (yani rahatlamak için film izleyen veya entten rastgele önüne gelen filmleri izleyen bir karakterden bahsediyorum) için bu karışık bir hikaye kurgusu. Ama bu senaryoyu da dümdüz çekseydin güzle olur muydu? Hayır, bu kadar başarılı olmaz, hatta çok sıradan solurdu. Yani o kötü olduğu kadar iyi de bir özellik. Hangi açıdan yaklaştığına bağlı.
Aks konusunda ise 3 ya da 4 yerde hatırlıyorum, sahildeki koşu sahnesi en bariziydi. Bir de diyaloglardan biri sırasında vardı ama aks atlamalarını bu kadar sık eleştiren biri olarak kendi çektiğimiz bir filmde bile hazırlıksızdan dolayı 3 yerde aks atladığımı (birini filmi ilk izlememden 3 ay kadar sonra farkettim :)) farkettim. Bunun cevabı çok basit, yeterince pre prodüksiyon yapamamış olmak ve o an acele ile çekimleri tamamlamaya çalışmaktan oluyor. O nedenle anlayabiliyorum, bizzat kendim de yaptığımdan. Sen dikkat ettiysen özellikle ve 1 2 yerde dikkatsizlikten kaçmışsa bu bence sorun değil, sonuçta hiçbir "n'oluyo lan burda" moduna sokacak kadar büyük atlamalar değildi.
Neyse özelden de yazdım zaten bir miktar, elinize sağlık tekrar.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Hocam oyuncuya ağır gelmiş senaryo bence. En büyük sıkıntısı bu olmuş derim. Yoksa güzel bir film çıkmış bence. Ellerinize sağlık, verilen emek görülüyor. Aldatma süsü verilen fotoğrafları açtığı sahnedeki kadraş hoş. Pencerenin önündeki sahnede pencereden mi çektiniz bilmiyorum ama açı güzel. Koşma sahneleri çok başarılı. Yere yatırıp bayılma sahnesinde hiç mücadele olmaması göze batmış. Tüm amatör filmler sabah uyanan gençle başlar klişesi de ilk başta kötü darbe vuruyor. Flashback'te kendini seyretmesi sahnesi güzel düşünülmüş hızlıca geçiyor ama keyleme kötü olduğundan hızlı geçirmek istemişsiniz belli, yine de etkisi iyi olmuş bence. Müzikler de on numara.
Bu filme söylenebilecek en güzel şey bence "Elinize sağlık abi".. Gittikçe daha güzel olacak tabi amaç bu değil mi zaten 🙂
- baço
ah çetinin saçları o kadar kıvırcık olmasaydı keyleme daha iyi olcaktı )) dimi eser proje ekibinden biri olarak şunu sölim müthiş bir hızda çalıştık çünkü eserin kısıtlı zamanı vardı 4 iş günü ve 15 mekan civarı çalıştık aşk filminden sonra bütün olarak çıtayı yükselttiğini düşünüyorum izlettiğim arkadaşlardan bazısı sürükleyici olan filmin sonunun daha iyi bitmesi gerektiği konusunda görüş bildirdiler bide profesör haluk un sahnesinin daha fazla olması gerektiğini ))) çokmu şey istiyom heheh saygılar..)))
Filmi bir arkadaşım sayesinde izleyebildim 🙂
Şimdi ben Eser'in bu filmini bundan bir önceki filmi olan Aşk ile karşılaştırarak yorumlayacağım. Böylelikle Eser'in genel olarak hatalı bulduğum taraflarıyla, olumlu bulduğum taraflarını daha geniş bir yelpazede inceleyebileceğim.
Aşk filmi bence çok iyi bir anlatıma sahip bir filmdi ve gücünü kurgusundan alıyordu. Aşk kavramının algısına dair bir film olmanın yanında içinde insanı yakalayan "basit" bir hikayesi vardı.
O filmi bozan şey ne yazık ki dialoglarıydı. Yani oyunculuk demiyorum dikkat ederseniz ki oyunculuk da kötüydü o filmde bence. Burada Demirkubuz'un C Blok'un DVD'sinde filmle ilgili yorum yaparken söylediklerini anımsadım. O filmde oyunculukların genel olarak eleştirilmesine rağmen, oyuncu performanslarında bir sıkıntı olmadığını hatalı olanın dialoglar olduğunu söylüyordu. Sen bu şekilde dialog yazarsan oyuncu da oynayamaz diyordu. İşte Aşk filmindeki sorun, o iki karakterin konuştuğu yerin araba oluşu ve konuşma dilleriydi.
Şimdi aynı olay burada da var. Çok güzel çocuklar sanırım bunlar, çok güzel konuşuyorlar:) Hani teknik konuşma kısımlarını demiyorum, tamamiyle o "arkadaşlık" kavramının ortaya çıktığı, Okan'a yardım etmeye çalışan arkadaşların konuşmalarından bahsediyorum. O konuşmalar o şekilde olunca Okan ile aralarındaki bağı kuramıyoruz işte.
Okan neyin var topla kendini? ile
Okan kardeşim topla kendini neyin var arasında çok fark var!
Bir "kardeşim" sözü çok şeyi değiştirir. Hem oyuncu performasında hem de dialogun kendi anlamında.
Ya da "ben denedim şimdi sıra sende"!
Bir arkadaşım öyle bir durumda bana böyle bir cümle kursa, durar ilk önce ona gülerim, sonra Okan'ın peşinden koşarım 🙂
Yani filmde oyuncu performanslarının iyi olmamasının başlıca sebebi dialogların iyi yazılamamış olması.
Şimdi gelelim bu filmin iyi bulduğum yanına. Bu filmi bilimsel ya da tıbbi bir olay çerçevesinde izlemedim. Elbetteki filmin tek olayı sadece bu değil ama benim de kastım o değil. Öndeki tıbbi mevzu bence sadece bir paravan. Şöyle anlatayım:
"Eternal Sunshine of the Spotless Mind"
filminde önde fantastik bir hikaye vardı:
Hafıza sildirme. Ama bu da bir paravandı. Sevgiliyi unutmak dediğimiz şeyin fantastik bir yolla anlatılışı. Unutmak istemek ve unutmaktan kaçmaya dair çok iyi bir filmdi.
Bu filmdeki mevzu da buna benzer bir şey gibi geldi bana. Burada aslında o hap ayrılan iki sevgiliye dair bir hikaye sundu bize. Yani bu iki sevgili o hapı içmeden de ayrılabilirdi ve birbirlerini unutabilirdi. O zaman da Okan eski sevgilisini anımsatan şeylerden kaçacaktı, yani arkadaşlarından falan. Yani bu hap tıpkı Eternal Sunshine'da olduğu gibi fantastik bilimsel bir boyut kattı filme sadece. Ama arkada anlatılan yine Aşk filmindeki gibi basit bir aşk hikayesi ve buna dair yaşananlar. Bunu özgün bir anlatımla yapabildiği için Eser'i kutluyorum.
Fakat tekrar bir önceki söylediğime dönersem, tüm bu basit ve basitliğinden kaynaklı iyi hikaye kötü dialog ve ona bağlı kötü oyuncu performansları nedeniyle bizi içine çekemiyor. Bu aşılmayacak bir sorun değil. NBC'nin Kasaba'sı da böyle Demirkubuz'un C Blok'u da... Aynı sorunlar var hep. Şimdi Türkiye sinemasındaki en iyi oyunculuklar bu yönetmenlerin filmlerinden çıkıyor neredeyse.