artık alay etmekten başka çareleri kalmadı çünkü:D
tabi canım ne demezsin herkes düşman burada size, kimse sizi çekemiyor. bu arada yaş kaç yegenim 🙂
bad boys,bad boys whatcha gonna do whatcha gonna do when they come for you?
*our AC-130 in the air
bad boys girer girmez tartışma başlatacaak şeyler söylemişsin . yeter artık , milleti gerip durma . kim ne yazarsa yazsın , ben kafa geçmelerinede açığım . benim ne yaptığım ortada , kafada geçseler mesele değil : )
Teknik ve içerikle ilgili eleştirilere saygı duyarım fakat yol yakınken vazgeç , berbatında bir sınırı var gibi bir yorumun art niyetli olduğu çok açık . Belliki 2 senedir üzerinde çalışılarak , çok fakir bir setle görsel anlamda zengin bir aksiyon filmine imza atıyor olmamız bazılarını rahatsız ediyor . Filmi yerden yere vurun ama daha izlemeden , vazgeç , berbatın bile ötesinde diyerek , yıllardır sarf edilen onca insanın emeğine saygısızlık yapmayın . Bu yorumu Kezzap nickli arkadaşadır.Filmin yapım şirketinin tims yada pana film olmadığını ve arkadaşlarımı bir araya toplayarak çektiğim bir AMATÖR film olduğunu hatırlatırım 🙂
merhaba, pek çok yorum var, kimisine katılıyorum, kimisine kendimce katılmıyorum. Evet, görsel anlamda bir pırlanta değil yaptığınız çekim, orası kesin. Ama film dediğimiz şey aslında hareket eden görüntüler vasıtasıyla görsel hikaye anlatma sanatıdır (amerika'lıların 'movie' kelimesi de aslında 'moving pictures' yani 'hareket eden resimler' deyişinin kısaltılmışıdır). Ve film teorisine göre film piramitinin en üstünde hikaye vardır. Yani sinemada en önemli şey hikayedir, ve onun nasıl anlatıldığıdır. gişede iyi filmlerle kötü filmleri birbirinden ayıran şey de budur. Özetle elinizde iyi bir hikaye varsa görsel kaliteden ödün vermek zorunda kalsanız bile izleyici onu beğenir ve aklında kalır. öte yandan elinizdeki hikaye kötüyse (veya kötü anlatıyorsanız) istediğiniz kadar kaliteli görüntü çekin, istediğiniz kadar kaliteli ve inanılmaz görsel efektler kullanın, sonuçta seyircinin ilgisini kaybedeceği dandik bir film olacaktır, aynı gecenin 2'sinde tv'de yayınlanan c kalitesindeki filmler gibi. Bu ikisindeki kaliteyi en üst seviyede birleştirenler de zaten dünyaca ünlü sinemacılar.
Eğer kariyer hedefiniz görüntü yönetmeni olmaksa çektiğiniz filmin görsel kalitesi çok iyi olmalıdır ve buna ağırlık vermelisiniz. Ama eğer hedefiniz iyi bir yönetmen olmaksa öncelik hikayenin ve onun anlatımının kalitesinde olmalıdır ve bence şu aşamada görsel kalite ikinci planda olmalıdır. Önce hikayeniz iyi olsun ve onu izleyiciyi o koltukta 2 saat boyunca oturtacak, enterese edecek karelerle anlatmayı becerin. Bunu yaptıktan sonra görüntü kalitesi zamanla düzelir, olmadı bir görüntü yönetmeni bulursunuz o yapar.
Kendimce ukalalık yaptıktan sonra (ben de iyi bir yönetmen filan değilim kimse yanlış anlamasın, ben de yeni yeni birşeyler yapmaya çalışıyorum) henüz bahsi geçen filmin tamamını görmedim onu da belirteyim. Fragman daha etkileyici olabilirdi, o konuda arkadaşlara katılıyorum. Genelde fragmanlar filme izleyiciyi çekmek için yapılır, dandik bir film olsa bile fragmanı çok iyi olmalıdır ki izleyici gelsin. Konuya gelince çok iyi onu belirteyim. Bizim de var benzer bir senaryomuz, hikayemiz farklı yanlış anlama olmasın. konuyu beğendim ve filmi izlemek istiyorum.
pardon iki defa çıktı.. yeniyim..
Teknik ve içerikle ilgili eleştirilere saygı duyarım fakat yol yakınken vazgeç , berbatında bir sınırı var gibi bir yorumun art niyetli olduğu çok açık . Belliki 2 senedir üzerinde çalışılarak , çok fakir bir setle görsel anlamda zengin bir aksiyon filmine imza atıyor olmamız bazılarını rahatsız ediyor . Filmi yerden yere vurun ama daha izlemeden , vazgeç , berbatın bile ötesinde diyerek , yıllardır sarf edilen onca insanın emeğine saygısızlık yapmayın . Bu yorumu Kezzap nickli arkadaşadır.Filmin yapım şirketinin tims yada pana film olmadığını ve arkadaşlarımı bir araya toplayarak çektiğim bir AMATÖR film olduğunu hatırlatırım 🙂
merhaba, pek çok yorum var, kimisine katılıyorum, kimisine kendimce katılmıyorum. Evet, görsel anlamda bir pırlanta değil yaptığınız çekim, orası kesin. Ama film dediğimiz şey aslında hareket eden görüntüler vasıtasıyla görsel hikaye anlatma sanatıdır (amerika'lıların 'movie' kelimesi de aslında 'moving pictures' yani 'hareket eden resimler' deyişinin kısaltılmışıdır). Ve film teorisine göre film piramitinin en üstünde hikaye vardır. Yani sinemada en önemli şey hikayedir, ve onun nasıl anlatıldığıdır. gişede iyi filmlerle kötü filmleri birbirinden ayıran şey de budur. Özetle elinizde iyi bir hikaye varsa görsel kaliteden ödün vermek zorunda kalsanız bile izleyici onu beğenir ve aklında kalır. öte yandan elinizdeki hikaye kötüyse (veya kötü anlatıyorsanız) istediğiniz kadar kaliteli görüntü çekin, istediğiniz kadar kaliteli ve inanılmaz görsel efektler kullanın, sonuçta seyircinin ilgisini kaybedeceği dandik bir film olacaktır, aynı gecenin 2'sinde tv'de yayınlanan c kalitesindeki filmler gibi. Bu ikisindeki kaliteyi en üst seviyede birleştirenler de zaten dünyaca ünlü sinemacılar.
Eğer kariyer hedefiniz görüntü yönetmeni olmaksa çektiğiniz filmin görsel kalitesi çok iyi olmalıdır ve buna ağırlık vermelisiniz. Ama eğer hedefiniz iyi bir yönetmen olmaksa öncelik hikayenin ve onun anlatımının kalitesinde olmalıdır ve bence şu aşamada görsel kalite ikinci planda olmalıdır. Önce hikayeniz iyi olsun ve onu izleyiciyi o koltukta 2 saat boyunca oturtacak, enterese edecek karelerle anlatmayı becerin. Bunu yaptıktan sonra görüntü kalitesi zamanla düzelir, olmadı bir görüntü yönetmeni bulursunuz o yapar.
Kendimce ukalalık yaptıktan sonra (ben de iyi bir yönetmen filan değilim kimse yanlış anlamasın, ben de yeni yeni birşeyler yapmaya çalışıyorum) henüz bahsi geçen filmin tamamını görmedim onu da belirteyim. Fragman daha etkileyici olabilirdi, o konuda arkadaşlara katılıyorum. Genelde fragmanlar filme izleyiciyi çekmek için yapılır, dandik bir film olsa bile fragmanı çok iyi olmalıdır ki izleyici gelsin. Konuya gelince çok iyi onu belirteyim. Bizim de var benzer bir senaryomuz, hikayemiz farklı yanlış anlama olmasın. konuyu beğendim ve filmi izlemek istiyorum.
ronaldogiggs çok teşekkür ederim değerli yorumun için. eleştirilerini bir başka çalışmamızda dikkate alıcağımızdan emin olabilirsin. bu film bitme aşamasına geldiği için elimizden gelen şekliyle yayınlamak zorundayız. konuyu beğenmene sevindim , bazı arkadaşlar gibi kurtlar vadisiyle ilişkendirmediğin için de ayrıca tebrik ederim. kurtlar vadisi özentiliğinin bizden çok uzak olduğunu fark etmişsiniz.
bu kadar mı basit bu iş?
sinema basit denklemler üzerine kurulu değildir. hikaye iyi - görüntü kötü=izlenebilir. bu mu denklem? afedersiniz ama bu denklem sizi hiç bir yere götürmez.
bir filmi film yapan bir çok etmen var. bunların başında tamam öykü gelir ama koltuğa oturan kişi salt hikayeye tav olup o dandik oyunculukları yapay diyalogları 2 saat boyunca izemek zorunda değildir. "bu ne ya" der ve çıkar-kapatır. bu budur, bu bir realitedir.
sorayım size acaba kaç izleyici (hatır için ya da değerlendirmek için izleyenler dışında) kötü kadrajları, karanlık sahneleri, flu görüntüleri, hele ki hele o baş belası olarak niteleyebileceğimiz yapay diyalog ve amatör oyunculukları "dur bakalım hikaye iyi heralde" diye sabırla izler? sene 2013 arkadaşlar, 70'l yıllarda değiliz. ne çekersen çek, kimi oynatırsan oynat insanlara izletemezsin artık. zamanımız izleyicisi oturup 'koyunun olmadığı yerde keçi' mantığıyla film İZLEMEZ.
sizin başarılı olarak nitelendirilecek bir iş çıkartmanız için önce o oyunculuk ve diyalog meselesini aşmanız gerek ki filminizi amatörlükten kurtarabilesiniz. hadi anlaştın bir firmayla adamlar sırtladı ekipmanı geldi cam gibi çekti. neyi çekecek? amatör oyuncu ve yapay diyalogları mı? efedim benim öyküm var. varsa da sen o öyküyü sergileyemiyorsun. öyküyü oyuncu anlatır, oyunu ve diyalogları ile. bak kaç sayfa görkem'in filminde oyuncu kızın korku dozajını tartışıyoruz, neden? filme etkisi çok büyük de ondan.
burada kimse sana düşman ve çekemiyor, daha da önemlisi seni anlayamıyor değil değerli kardeşim. bu argümanı sıralayarak kendine yazık ediyorsun. alaycı bile olsa her eleştiride bir gerçek payı vardır. yok beni çekemediler, beni anlamadılar gibi tripler adamı ileri götürmez geri götürür. hele ki 'öykü iyiyse koy gerisine' mantığı adamı sinemacı yapmak bir yana, içindekini de alıp götürür, şevkin bir kırıldımı elindeki ekipmanı sahibinden.com'da satarsın, sinemaya masa başlarında film felsefesi yaparak devam edersin.
nolan eşekti değil mi, prestige filminde tesla rolünü david bovie'ye vermek için 70 takla atarken? nolan bu, rolü kime götürse adam atlar. ama bak filme neler katmış david bovie. "ya sen de bizi nolan'la mı karşılaştırıyorsun" diyebilirsin ama mantık bu ve doğru mantık. ya da malick'in the new world filminden colin farrell'i çıkar kimi koyarsan koy bakalım film o film olacak mı?
izleyici senin ne şartlarda film çektiğinle zerre kadar alakadar olmaz. önüne sunulana bakar ve acımasızdır. peki bir denklem de ben sunayım o halde; (öykü iyi + görüntü iyi) - oyunculuk sanatsal sunum amatör = kapat gitsin bunu mu izlicez.
tiyatro bile böyledir. oynayamadığın zaman oyun bitmiştir. istersen hamleti oyna.
sen şimdi bir uzun metraj yaptın, ben de izleyiciyim, senin yokluklarla bu filmi yapmış olmandan bana ne? ben önüme sunulana bakarım. afişe "bu film zor şartlar altında eş-dost ile çekilmiştir bu yüzden oyunculuklar, diyaloglar ve seste problemler olabilir, üzerinde durmayın, öyküye dikkat kesilin" mi yazacaksın? hadi kısa olsa tamam ama uzun dediğin zaman, tonla masraf-emeğin heba olmaması için bir çok şeye dikkat etmek şart güzel kardeşim. toplamayla uzun metraj olmaz. olursa da ne derece başarılı olur orası da izleyiciye kalmış. ha, çıkarsın daha önce dediğin gibi "anlamadınız değerlendiremediniz, gidin eğitim alın sonra gelin konuşun" dersin egonu tatmin edersin, orası da sana kalmış. (darren aronofsky olduğun ve the fountain'i çektiğin için bir çok yeri anlaşılamadı kusura bakma)
bunları ısrarla anlaşılamadığını belirtmen, eleştirileri şahsına alay olarak vasfetmen, yarenlerinin vur-kaç taktikleri, çekememezlik iddiaları üzerine söylüyorum. yoksa elbette ki ilk filmdir aksaklıklar olur ama ortada görünen bir iş var ve bunu ısrarla savunuyorsunuz. sanki kimse film izlemedi şimdiye kadar.
exx , filmin sahibi benim ve filmi yapan olarak hiç bir olumsuz eleştiriye tepki göstermiyorum. diğer arkadaşları kastediyorsun sanırım
Kabahat bende ki senin filmini savunuyorum.. sende seninle alay edenleri savunuyorsun )) bu ne çelişki anlamadım oğuzhan
Kabahat bende ki senin filmini savunuyorum.. sende seninle alay edenleri savunuyorsun )) bu ne çelişki anlamadım oğuzhan
bu ne yaman çelişki anne
kurtlar forumuna düştüm
hani benim filmim anne
heeey bad_boy
espritüel bir yaklaşımla yapılan eleştiriyi alaydan ayırt edene kadar sana yorum yasağı getirilmesi için gerekli resmi mercilere başvuruldu ve hakkında fezleke hazırlandı, bilesin 🙂
Kabahat bende ki senin filmini savunuyorum.. sende seninle alay edenleri savunuyorsun )) bu ne çelişki anlamadım oğuzhan
dostum burası avukatlık bürosu değil ki , niye savunuyosun ? gerçek neyse onu söyle. başta sana teşekkürlerimi bildirdim , ama sen ortamı gerici ifadeler kullanıyosun. senin yüzünden millet bana tepki gösteriyo : ))
oğuzhan kardeşim senin youtube'daki sosyal fobi isimli çalışmanı daha önce de izlemiştim, tekrar izledim gerçekten güzel bir konu ve senaryonu da güzel hazırlamışsın ama bu filmde düştüğün vartalara aynen orada da düşmüşsün ve güzelim çalışmayı pert etmişsin. denizi geçip derede boğuluyorsun. bak şimdi orada psikolog rolündeki arkadaş olmuş mu, oto kiralamada konuya müdahil olan ve "böylelerine araç kiralamayacaksın" diyen arkadaş olmuş mu? bunlar güzelim filmden neler alıp götürüyor bilmem farkında mısın? sadece genci oynayan arkadaş filmi biraz kotarabilmiş ama sence bu yeterli mi?
sonra, filmin sonunda dayak yiyen çocuğun gençle uzaktan yakından bir benzerliği var mı? neden tuttuğunu oynatıyorsun da onca emeğini heba ediyorsun? bak bu filmde de o kadar kafa patlatmışsın, yazmışsın çizmişsin ama iş oyunculuğa gelince onca emeği bir çırpıda savurup atıyorsun. eğer sen bu oyunculuk işini çözersen mutlaka başarılı olacaksın orası kesin. eğer aksi olsa sosyal fobi filmin (oyunculuklara rağmen) tad vererek izlenmezdi. yahu yapma etme çöz şu oyunculuk ve ışık işini, biraz da oraya kafa patlat güzel kardeşim, Allah muvaffak etsin yapacaksın sen bu işi.
tiyatrocu arkadaşlarla çalışabilirsin. Ben oyunculuktan anlamayan kişilere göze batacak roller verilmesine karşıyım. Burdada o görülüyor, Exx de aynı konuya değinmiş zaten. Fragmanda gördüğüm kadarıyla oyunculuklar çok sırıtıyor ne yazıkki.
After Effects kullanımı için ehliyet verilsin. Her patlama efekti yapmayı öğrenene her silahla ateş ettirmeyi öğrenene after effects kullandırılmasın. Fok balıkları yalnız kalmasın. Her kaşlarını çatabilen adam ben oyuncuyum demesin. Çocuklar ölmesin herkes film yapmasın.