AAUS Kısa Film Ekibi'nin son filmi.
[vimeo] http://www.vimeo.com/5025610 [/vimeo]
Film hakkında daha fazla bilgiye facebook grubundan ve blog sayfasından ulaşabilirsiniz.
Facebook grubu: http://www.facebook.com/home.php?ref=ho " onclick="window.open(this.href);return false; ... 752&ref=ts
Blog adresi: http://fahrettinordamilan.blogspot.com/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
Tuba Özkan, benim sınıf arkadaşımdı. Ortaokuldan. Filme gelince çok aceleye getirmişsiniz. 2/10
"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."
İlk iki filminde sade olan teknik yapını bırakıp başka alanlara yelken açmışsın. Hem biçim hem içerik olarak filmi beğenmedim. Nedenleri şu şu diye sıralayamam ama senden daha farklı bir şeyler bekliyordum. Benim için hayal kırıklığı oldu. Suratım asıldı.
Öncelikle bu filmle yaşamış olduğun değişim çok cesaret istiyor.
Özellikle beğenilen filmlerin ardından böyle bir değişim yaşamak herkesin cesaret edebileceği bir şey değil.
Bu açıdan öncelikli bir tebriği zaten hakkediyorsun.
Filmi kendi içinde incelemeye başlamadan önceki filmlerinle karşılaştırmalı olarak incelemek istiyorum.
Geçirmiş olduğun ciddi bir görsel evrim var. Bu acaba adaptör'ün etkisi mi diye sordum kendime,
bu kadar basit olamaz kararına ulaştım. Çünkü ciddi değişmiş/gelişmiş kadraj tercihlerin var.
En basiti kamerayı tripottan çıkarmışsın.
Fakat Ateş filminde de var olan ışık kullanımı sorunun özellikle giriş sahnesinde hala mevcut.
Neden bu kadar özensiz anlam veremedim?
Film sindirilmesi zor yüklü bir içeriğe, anlam ve cümlelere sahip.
Filmi en sıkıntıya sokan noktalar bu "felsefe" cümleleri.
Dur ulan anlayayım derken filmden kopmalara neden olabiliyor!
Filmin takdir edilesi yönü içeriğinden ziyade biçimi oldu benim için.
Genel bir çerçeve çiziyor filmin içeriği kafamızda.
Çok bilindik bir konuyu ele almış bir film. "Yazar-kurgu-gerçeklik"
Michel Gondry'nin sevdiği konular.
Ama işte biçim, filmin özgünlüğünü sağlayan nokta.
Kurgu, müzik kullanımı, kameranın muğlak hareketleri, adaptörün kaçınılmaz flu etkisi...
Bunlar içeriği o kadar başarılı bir atmosfere oturtuyorlar ki, filmin özgün yapısını sağlayıveriyorlar.
Söyleyebileceğim içerik cümlelerinin filmin biçimini sarstığı olacaktır.
Keşke yazarın etkisi bu denli ağır olmasaydı filmin üzerinde.
Zaten konu bu diyeceksin ama işte mesele şu:
Yazarın etkisi, "hayatımızdaki yazarların etkisi" filmin temel konusu ama bu etki "ağır" olmamalı.
Şimdi bir sürü eleştiri alacaksın. Filmi anlamayanlar olacak. Bu tamamiyle bu gereksiz "ağırlığın" etkisi.
Şunu söylemeye çalışıyorum, filmin içinden örneklerle açıklayayım:
Arkadaşın bilgisayar başında oturduğu sahnenin ardından kurulan cümleler ile, maskeli cümleler arasındaki zıtlık!
Zaten ağır bir konu, ikinci cümle örneğindeki cümleler ile donatılmak yerine birinci cümle örneği gibi daha "gerçeğe" indiren cümleler donatılsaydı film bir dengeye oturacaktı.
Yani biraz fazla laf kalabalığı var filmde.
Ve filmin sonu! Çok iyi bir son. Gerçekten yine harika bir biçimsel tercih diyebilirim.
Neticede uzun süre sonra biçimi iyi olan fakat içeriği biçiminin yanında daha kötü olan bir kısa film izledim.
Ama film genel olarak, açıp birkez daha izlemek isteyeceğim bir film durumunda.
Puan versem 7 verirdim.
Çok bilindik bir konuyu ele almış bir film. "Yazar-kurgu-gerçeklik"
Michel Gondry'nin sevdiği konular.
tam olarak michel gondry'nin değil
charlie kaufmann ın sevdiği konular =)
i've been twelve forever
Çok bilindik bir konuyu ele almış bir film. "Yazar-kurgu-gerçeklik"
Michel Gondry'nin sevdiği konular.
tam olarak michel gondry'nin değil
charlie kaufmann ın sevdiği konular =)
Doğru pardon, karıştırdım. 🙂
@sinemanınkurtadamı
Filmin aceleye geldiği doğrudur. Sıkışık bi zamanda çektik. Arkadaşların projeleri, ödevleri, sınavlar falan filan toplanmakta güçlük çektik. Ama 2/10 da sert geldi.
@paytaht
Hep aynı türden filmler çekerek nasıl daha iyi olcaz abi. Biraz farklılıkları denemek lazım. İyi de olsa kötü de olsa ben böyle de bi film çektim, bu da benim filmim, benim tarzım. Sonraki filmlerde bu tecrübeleri birleştirip daha damardan giren bi film yapabilirim diye düşünüyorum ki sonbaharda yeni filmlere başlıcaz inşallah ve çok ümitliyim, gaza geldim. Bu film benim için gerçekten büyük tecrübe oldu.
Bu görsel evrimde Ali Demirel'in de adını yazmak lazım. Kamerayı ilk Ali çıkardı tripottan, sonra ben de öyle çekmeye başladım. Farklı insanlarla çalışmanın kazandırdıklarından biri.
Filmin senaryosu benim teyzeogluna ait aynı evde kalıyoruz zaten ve çok tartıştık senaryo üstünde. Diyaloglar ağır olabilir, belki ilk dinleyişte çözümlenemeyebilir ama öyle de olması gerekiyordu. Çünkü onlar Sadun'un (psikopat olanın filmdeki adı. filmde isim geçmiyo ama biz isim koyduk.) sözleri ve Sadun herşeyi çözümlemiş, ermiş biri. Onun da laptoplu sahnede olan diyalotaki gibi basit konuşması karakterin yapısını bozardı.
Filmi biraz daha uzun tutmak istedik ama başta da söylediğim gibi sıkışık bi zamanda çektik, 4 günü geceli gündüzlü kullandık, belki bi 2 günümüz daha olsaydı daha anlaşılır olabilirdi. Tabiki vakit sıkışıktı, paramız yoktu, ekipmanımız yoktu falan gibi şeyler bahaneden öteye gitmez ama durum bu.
Filmi anlamayanlar herzaman olacaktır. Mesela Ateşi izleyip "Çok güzel olmuş. Gerçekten çok komik." diyen de oldu (Tolga'nın bi arkadaşı. Tolga da Ateş'in yazarı) Tabi bu uç bi örnek ama bazı arkadaşlarımdan bu film için aldığım ilk tepki "Şimdi bu sarışın olan şizofren mi?" oldu ama başka bi arkadaşım da filmi gayet iyi çözümleyebildi. Bu biraz insanların ne bekleyerek izlediklerine bağlı bişey bence.
Müzik kullanımına gelince, (sondaki müzik haricinde) müzikleri Samet Çubuk yaptı. Daha önce tiyatro oyunlarına ve belgesellere müzik yapmış bi arkadaş ve bence çok iyi bi iş çıkardı. Filmin ekibindeki en profesyonel adam da Samet'ti diyebiliriz.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
4.22 den sonra dondu, izleyemedim.Ses konusunda iyiydi baya,hangi mikrofonu kullandınız?
Haklısın 2/10 gerçekten acımasızca olmuş. payitaht her şeyi tam anlamıyla açıklamış eksiksiz katılıyorum. Son olarak şunu eklemek istiyorum. Bir fili sala bindirmişler, batmış. Bir fili tekneye bindirmişler, çökmüş. Bir fili gemiye bindirmişler, ne olmuş?
"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."
@paytaht
Hep aynı türden filmler çekerek nasıl daha iyi olcaz abi. Biraz farklılıkları denemek lazım. İyi de olsa kötü de olsa ben böyle de bi film çektim, bu da benim filmim, benim tarzım. Sonraki filmlerde bu tecrübeleri birleştirip daha damardan giren bi film yapabilirim diye düşünüyorum ki sonbaharda yeni filmlere başlıcaz inşallah ve çok ümitliyim, gaza geldim. Bu film benim için gerçekten büyük tecrübe oldu.
Hep aynı türden film çek demiyorum ki. Sadece bunu beğenmediğimi belirttim. Fikri ilk bana ayaküstü söylediğinde ne kadar beğendiysem o fikri film olarak izlediğimde o kadar beğenmedim. Az çok muhabbet etmişliğimiz olduğu için bunları rahatça yazıyorum.
Kezzap'ın yorumlarını okuyunca acaba ben farklı bir film mi izledim diyerek filmi tekrar izledim. Fikrim değişmedi.
4.22 den sonra dondu, izleyemedim.Ses konusunda iyiydi baya,hangi mikrofonu kullandınız?
Joseph diye bi mikrofon. Ankara'da Ulus'tan almıştım, İstanbul'da da İstiklal'de tünelden sonraki müzikçilerde veya elektrikçilerde olması lazım. Ucuz bişey, çekim sırasında yanında yedek kablo da bulundurursan pek bi sorunla karşılaşmazsın.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
İlginç bir şey. Dün izledim, şimdi bir daha izledim ama gene bişe çıkartamadım. Algıda bir sorun yaşıyorum sanırım. Amaç buysa gayet başarılı olmuş.
Yalnız bir şeye değinmek istiyorum. Neyse vazgeçtim.
Dikkat: Yazı baştan sona spoiler içerir.
-2.50- Eleman A bilgisayarın karşısında chat yapar. Derken Eleman B kapıdan girer ve A kişisinin sağına orda her ne varsa işte oturur.
B
Napıyon.
A
Ne olsun işte hatunu kıvama getiriyorum.(ses yok)
Ne oldu, hayırdır?
B
Abicim hayat ne acayip bir şey ya nerden geldik nereye gidiyoruz belli değil. Şimdi bunları söyleyen ben miyim bunu bile bilmiyorum. Sanki bir rol biçilmiş oynuyoruz.................................................................................................................................................... sonra da öleceksem bunları yaşamamın anlamı ne? İki dakika sonra ölsem niye öldüm diye sormam!
A
Off ölüm bize çok yakın be.
Bu film, bu gece Şafak Vaktinden sonra izlediğim ikinci film ve yine aynı şey. Yukardaki türden diyaloglar çok rahatsız edici. Şak diye hayatın anlamını sorgulayan bi karakter. Eğer okkalı laflar ettireceksen karaktere daha farklı bi sahne yarat ve elemanın laflarındaki yoğunluğu yavaş yavaş arttır ama asla yukardaki gibi düstursuz olmasın. Göze ve kulağa çok batıyor ve filmi baltalıyor. Ha yalnız A elemanın oyunu da diyalogları da çok başarılı sorun B kişisinde.
-4.07- Telefon çalar. A kişisi telefonu açar. C kişisi bağırır.
C
Fahrettin orda mı lan?
A
Nesin lan sen deli misin? Neden peşimi bırakmıyorsun?
C
Herkes gibi etten kemiktenim.Maskeler yapardım önceleri üzerime yazılan rolleri oynamak için.Bi sabah kalktığımda maskelerim yoktu. Çok korktum lan köşe bucak maskelerimi aradım................................................................................................................................................................
Burda da aynı şey var. C birden bire anlatmaya başlıyor. Halbuki illa ki anlatacaksa hikayesini seyirciye sağlam gelecek bir nedeni olmalı. Daha doğrusu bu neden aşama aşama yaratılmalı. İkilinin diyalogları yavaş başlamalı ve temposu gittikçe artmalı. Düstursuz olmamalı.
Sonra esas adamımız aşık oluyor ve yine bir klip.
Ve final. Senarist filmin başındaki yazılarla kör göze parmak kıvamı açık etmişti zaten kendisini. Sonra C kişisiyle dile geliyor ve film boyunca tekrar tekrar anlatıyor. Senarist Fahrettini arıyor, kendi yarattığı karakterde. Fahretttin tanrıysa yaratarak senarist de fahrettin oluyor. Ve belki de Fahrettinler yaratmak istiyor. Fahrettin hayal etti biz de izledik. Güzel. Alt metin sağlam, keşke diyaloglara dikkat edilseydi. Daha sade müzkler kullanılsaydı.
Finali çok beğendim, her şeyiyle, müzik de film boyunca ilk kez güzel kullanışmış. Diğer kısımlarda müzik resmen filmi baltalıyor. Daha sade olmalıydı.
Anlatılmak istenilecek mevzu ile mevzunun nasıl anlatıldığı üzerine kafa yorulmuş bir film olmuş. Fena olmamış ama çok çok iyi olabilirdi ama yukarıdaki anlattığım sebeplerden ötürü olmamış. Daha da dikkat edilirse, çok iyi işler çıkacak belli. Ateşten biliyoruz zaten Alperi.
Benim diyeceklerim bu kadar. Ellerinize sağlık.
Teşekkürler Erçin. Gerçekten çok yapıcı bir eleştiri oldu. Eleştiriler sonraki filmlerime yansıyacaktır mutlaka. Çekirdekten sonra Ateş geldi, bundan sonra da daha sağlam bişeyler gelecek inşallah. EASports'un FİFA'da çift sayılı senelerde yenilik deneyip, tek sayılı senelerde yenilikleri oturutması gibi bişey heralde benim durumum da.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
Tüm ekibin emeğine sağlık. Baya bir emek harcandığı ortada. "Çekirdek" ve "Ateş"den sonra farklı bir tarza yönelmişsin fena da olmamış. Ama ağır bir film olmuş anlaşılabilirlik açısından .Kadrajlamalar başarılı 35 mm etkisi de gayet hoş olmuş. Sanki film biraz fazla müziğe boğulmuş gibi. Ama gene de sürekliliği ve izlettirmesi başarılı. Çalışmaların devamını bekliyoruz. Şimdiden kolay gelsin...
Akın var güneşe akın! Güneşi zaaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!Toprak bakır gök bakır.Haykır güneşi içenlerin türküsünü,hay-kır haykıralım!