Forum

Evsiz Bebek

42 Gönderi
21 Üyeler
0 Reactions
10.3 K Görüntüleme
(@alice)
Gönderi: 0
 

benim!

i've been twelve forever

 
Gönderildi : 17/03/2010 12:03 am
(@zepra)
Gönderi: 0
 

vay vay vay. ne filmler çekiliyormuş.

bir kere ilk defa bu kadar profesyonelce çekilmiş bir kısa film görüyorum diyebilirim. belli bir sinema duygusunu başarıyla veriyor. ayrıca çok güzel görünüyor film. pürüzsüz bir görselliği var. özellikle çizim bölümlerini hayranlıkla izledim. (çizerin ismi yazmıyor sonda) yalnız renkli de olabilirmiş. aynı sinematik görselliği renkli olarak sağlayabilseydiniz çok çarpıcı bir şey olurdu.

5d'nin marieti buysa gerçekten iyiymiş. yalnız netlik hep sabit tutulmuş. bu biraz da bilerek yapılmış gibi ama sadece bazı planlarda affedilir durumda. örneğin pencereden girdiği yerde hatalı görünüyor bana. o kamerada netliği ayarlamak zor mu sahiden?

hem çekenler adına hem de amatör sinemacılık adına umut verici.

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 17/03/2010 1:19 am
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Hiç bir yapıya sığmayan, çok cesur hamlelerle çekilmiş enteresan bir film. Jarmusch'un Dead Man'i tadında ama öyle de değil. Yine de eksik olan bir şeyler var gibi. Ne bilmiyorum. Sadece sesli düşünüyorum şu anda. Özenli seçilmiş kadrajlar, iyi oyunculuk ve sade bir akış, o olmayan şeyi bizden uzaklaştırıyor. Peki bu durum bizi filme yakınlaştırıyor mu? Kısmen evet, kısmen hayır. Anlam veremediğim bu kısıma Tarkovsky'nin günlüklerinden bir alıntı ile cevap vereyim:

"Tanrım! Zaman ne basit, neredeyse ilkel bir kavram. Bu sadece maddesel farklılığımızı gideren, hepimizi birleştiren bir araç çünkü yaşamın maddesel yanları bireylerin sarf ettikleri çabaları değerlendirmemiz için bize gerekli. Zaman sadece bir iletişim aracı. Biz onun içinde sarmalanmış ve kozaya girmiş durumdayız. Hiçbir şey bizi üzerimize yığılmış ve bizi sarmalamış yüzyılları parçalayıp, onlardan silkinip kurtulmaktan alıkoyamaz. Böylece farkındalığımız ortak, tek ve anında olur."

Yani zaman diyorum. Ya filmin kendi içinde -12dk.dan biraz daha fazla- zamana ihtiyacı var ya da bizim onu anlamamız için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Kozadan çıkacağız hep birlikte.

Bu yorumu yazarken filme ve benim yorumuma paralel olarak Cemal Süreya'nın şu dizeleri geldi aklıma. Onunla bitireyim yorumumu:

Zaman mı? değil zaman.

Akan zaman değil mesafelerdir.

Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç,
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında.
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini
Sınırlar kesik,
Yerleşme yerlerinde balkıma.

Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında

 
Gönderildi : 17/03/2010 3:19 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

İçeriği sağlam ama içerdiğini illa cımbızla almak isteyenlere veren bir film daha.
İşçiliği sağlam ama bunun keyfini almak için illa uykunuzu almanızı isteyen bir film daha.
Yönetmenliği sağlam ama bu yönetmenlik becerisinin izleyiciye değil, kendisine hizmet ettiği bi film daha.

Bu film için söylemiyorum aşağıda yazacaklarımı, bu film iyi bir iş, yapanları tebrik ederim.
Ehm.... Aslında bu söyleyeceklerim için yeni bir başlık açsam daha iyi olacak sanırım....

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 17/03/2010 6:09 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 0
 

uzun zamandan beri, hatta ilk defa, bu forumda, bu kadar iyi, bir, film, seyrettim.
emeklerinize sağlık herkesin.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 18/03/2010 4:25 am
(@bensgolia)
Gönderi: 31
 

tebrikler.

 
Gönderildi : 24/03/2010 3:22 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

uzun zamandan beri, hatta ilk defa, bu forumda, bu kadar iyi, bir, film, seyrettim.
emeklerinize sağlık herkesin.
Bunlar ne sığ Hepa yorumlarıdır ya. Neyini beğendin? Niye beğendin? Ne anladın, bunları anlat bize bakalım.

(İş bu mesaj, verbal ile düd arasında önceden konuşulup planlanarak atılmıştır, laga luga etmeyiniz)

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 24/03/2010 3:43 am
(@verbal_kint)
Gönderi: 0
 

Adam dalgasız bir denizde oturmaktadır. Filmde görmediğimiz bir kaynaktan bir ses gelir. Adam ufka bakar.Sıkıntılı haline bizi çeker. Taş sektirmek yerine kocaman bir taşı aldığını göstermeden( detay plansız ), hissettirir ve denize atar. Görmediğimiz kaynaktaki ses susar. Görmediğimiz kaynak bir anda filmin en başından beri gördüğümüz kaynak olduğunu anlarız.Adam.Kamera arkadadır ve 15 saniye boyunca profilden gördüğümüz adamın arkasına geçeriz. Adam artık önemli değildir. Taşın denizde oluşturduğu dalgalanmaya bakarız.
Tekrar profile geçer. Ses devam eder. Aslında taşı atmamıştır. Belki de atmıştır. Rüya mıdır? Adamın taşı atma arzusu mudur? Taşı atıp o sesi susturma ümidi midir? Sıkıntısı neyse, taşı atıp sesi kesecek kadar kolay bir hamleyi kahraman olmayan kahramanımız becerememekten mi? Bu sorularla film "çat" diye başlar ve jeneriksiz filmin jeneriğini oluşturur. Tamamen bir meydan okuma, filmin ilk saniyelerinde biçimini ortaya koyan, içerikten doğan merakı bizi sarmasını sağlayan iki plandan oluşan bir giriş.
Tam bunları düşünürken adam taşı atma gücünü kendinde bulur-eğer düş ise- Adam taşı atar, ki düş değilse tekrar ses kesilir. Aynı dalgalanmalardan denize bakarız ve kahramanımız, çirkin adam,estetik olmayan,kirli,dağınık adamla tanışırız. İşte biz bu adamın hikayesini izleyeceği birazdan.
Ağacın arkasından bir şeye bakar. Hemen merak giderilir, çünkü baktığı yer evdir. Eve gidecek. Neden? Birisi mi var orda? Giremediği kendi evi mi? Kaynaksız ses neden hala devam ediyor? Sorularıyla film devam eder.
Adam camdan içeri bakar. Demek ki onun evi değildir. Önce "camı" çalar. Sonra diğer cama gider. Kapıyı neden denemez? Denemiştir yoksa bize göstermenin bir gereği mi yoktur?
Tesadüf mü camın açık olması diye düşünürken belki de hususi açık bırakılmış bir camdan adım atar. Hırsızlık, birine ait olan bir şeyi çalmak için mi o evi gözetlemektedir. Eğer hırsızlık için girmiş olsa içeri bakmazdı camdan çünkü ev sahibinin gitmesini dört gözle beklerdi. Demek ki tesadüfen görmüş evi, tesadüfen içeri dalmış.
Adam içeri girer. Müzik yoktur artık. Adam bizimle beraber ama müzik çalmamaktadır. Filmin başından beri ne olduğunu anlayamadığımız müzik kesilmiştir. Adamın sıkıntısı? Beklemeliyiz çünkü şu anda kahraman güzel bir yastık bulup uzanıp uyumakla meşguldür.Siyaha düşer.
Gece olur. Müzikle adam kalkar. "Ne işim var burada" demesinden ziyade kalkar ve açtığı ışığı söndürerek diğer odaya, mutfağa geçer. Işığı açar çünkü karanlık odada yaşanmaz, soluk alınmaz. Ama odayı terk ederken söndürür, çünkü onun evin değildir. Deniz kenarında tuğlaya oturmasından daha rahattır koltuklar. Bunu da ona ev sağlamıştır.Mutfağı ilk defa görmüş gibi süzer. İçinden yemeklik çıkartır. Tezgahta işini hallettikten sonra tezgahın ışığını tekrar kapatır çünkü onun tezgahı değildir. Salon gibi tezgah da görevini yapmıştır. Yanmasının gereği yoktur. Oturur masaya, sol elle içki içer, günahkar elidir, sağ elle peynir yer, sünnettir.Yoksa tam tersi mi? Mutfağa girdiğinden beri masada duran kutu ancak dikkatini çekmiştir. Açar ve içinden dürbün çıkar.
Ne olduğunu daha önce bilmediğini anladığımız adam,içine fotoğrafları koyar ve bir hikaye izler.
Hikayenin ilk kısmı ilgisini çekmez çünkü fotoğrafa dairelerini değiştirirken peynirini atıştırır. Hikayenin ikinci kısmını bitirmeden yerinden kalkar. Kaynağını görmediğimiz bir bebeğin ağlama sesiyle.Diğer odaya gider. Bebek bağıra bağıra ağlamaktadır. Kapıyı dinler çünkü emin olmak ister,çünkü gizlilik önemlidir,çünkü kendisine ait olmayan bir şeye müdahale etmek istemez.
Kapıyı açar,içeri girer. Oyuncak bebeği paltosunun içine koyar,çalar.Bebek susar. Kapıdan çıkar. Kahramanın dürbündeki resimlerden görmediği kısmı ekrana gelir. Yükselen müziğin sesini denize atılan taş keser.
Uzunca filmdeki eylemleri sıraladım ki benim filmdeki karakterin yaptığı eylemleri yorumlamam bu şekilde. Bunlar üstünden filme tekrar bakmam gerekiyor. Bunu yapınca da filmin üst öyküsüyle alt öyküsünde imgeleri, metaforları ve çağrışımları doğru yaptığını düşünüyorum.Deniz, denizin dinginliğini bozmak için atılan taş kahramanın ilk görünümü. Bunların hepsi ana, doğurganlık ve yeniden dünyaya gelmeyi destekliyor. Gizlilik içerisinde girilen evde aslında "Kabe" ve "Hac" resimleri olan fotoğraflardan adamın kendindeki derdini,güdüsünü görmesi gayet tutarlı. Öksüzlük, doğum kaynağından-anne&baba-dan koparılma ve kendindeki parçandan uzak olman, hakimiyet ve temsilin asıl sembolü olan evle betimlenmesi bence çok yerinde. Doğru bir seçim. Pencereden girme, kapıyı hiç göstermemek de bunu destekliyor. İçki-peynir geleneğinin; bellki de zevkinin farkındalığı fakat hemen hemen dinsel bir sembol olan hacı dürbününün kahramaının bilmemesi tezatlığı,hatta içki olan bir evde hacı dürbününün mevcudiyeti. Kutu aslında pandoranın kutusu ve orada yasaklanan,gizlenen,hapsedilen ve ortaya çıkmaması gereken şeyin ortaya çıkması Vb. Kısacası üst metin ile alt metinin kuvvetle desteklenmesi konusunda bu kadar güçlü bir kısa izlemedim forumda.
Işıklar yeterince ve içerisinde devamlılığı var. Bu anlamda aydınlatması oldukça iyi.
Plan azlığı ve kameranın durduğu yerdeki kritik seçimler yeterince, hatta ustalıkla seçilmiş. Alan derinliğinin gerçek anlamda Flu-net derdi olmadığı konusunda mu Yurttaş Kane'i hatırlattı. Kadrajlarda tek bir fazlalık nesne,dikkat dağıtıcı fon vb ayrıntılar yok. O kadar doğal ki zaten bir sonraki karenin "o" olduğunu biliyorsunuz gibi.
Kahramanın ağacın arkasından eve baktığı plan "Ivan'ın çocukluğu", uçan bebeğin kucak açan kadına doğru uçması " Rıcky" , filmden çıkardığım iki gönderme.
Sabit ve stabil kamera kullanımı bizi atmosfere girmemiz için katkı sağlarken aynı zamanda hacı dürbününden baktığımız şüphesine de düşür müyor mu?
Filmin siyah beyaz olması tamamen bence doğru bir tercih çünkü zıtlığı, başka bir dünyayı,kimine göre de aslında grileri gösterme çabası olarak da okunabilir. Kaldı ki hacı dürbününden baktığımızda,veya gösterdiğindeki renkli hikaye de hangi hikayenin ( adamın mı, dürbündekinin mi) daha donuk,daha heyecanlı ve gerçek olduğunun farkına varmamızı sağlıyor.
Çok uzattım, artık toparlamam gerekirse,her detayı düşünülmüş olduğuna emin olduğum bir film. Düşünülmemişse bile sinema melekleri yönetmenin yanındaymış.
Bir de bu filmi, "zaman" ve "doğum" kavramları üzerinden de okudum,onu da buluşmada anlatırım:)
Teşekkürler.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 24/03/2010 4:51 am
(@tmmchn)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yorum yazan herkese teşekkürler. Bir sayfa dolusu analiz yapan verbal_kint'e de özel teşekkürler.
zepra'nın "çizerin ismi yazmıyor sonunda" tespitine istinaden : Çizen arkadaş genç bir ressam, kendisi sadece resim ile anılmak istediği için isminin yazılmamasını istedi.

 
Gönderildi : 27/03/2010 3:20 am
(@tmmchn)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Filmimiz Altın Portakal "Ulusal Kısa Film Özel Gösterimleri" ne
ve Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali yarışma bölümüne seçilmiştir.
😀

 
Gönderildi : 11/10/2010 12:38 am
(@kaydirakliyilan)
Gönderi: 0
 

[vimeo] http://www.vimeo.com/13740517 [/vimeo]
Bu da renkli hali.

Arada kaynamasın.
Filmimiz Altın Portakal "Ulusal Kısa Film Özel Gösterimleri" ne
ve Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali yarışma bölümüne seçilmiştir.

😀

http://www.vimeo.com/firarland
http://www.flickr.com/photos/firarland/

 
Gönderildi : 11/10/2010 1:00 am
(@aykutkaragol)
Gönderi: 0
 

Filmimiz Altın Portakal "Ulusal Kısa Film Özel Gösterimleri" ne
ve Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali yarışma bölümüne seçilmiştir.
😀
Sanırım kendime sormam gereken birşeyler çıktı...

Tolga seni ve tüm film ekibini tebrik ederim, istanbulda beraber izlemek üzere.

 
Gönderildi : 11/10/2010 1:27 am
(@opticman)
Gönderi: 0
 

harika muazzam tek kelimeyle söylenecek birşey yok. demekki repliksiz bu kadar harika bir anlatım mümkün olabiliyor. tebrikler

 
Gönderildi : 11/10/2010 1:33 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Filmimiz Altın Portakal "Ulusal Kısa Film Özel Gösterimleri" ne
ve Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali yarışma bölümüne seçilmiştir.
😀
Çok iyi, tebrikler...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 11/10/2010 4:29 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Filmimiz Altın Portakal "Ulusal Kısa Film Özel Gösterimleri" ne
ve Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali yarışma bölümüne seçilmiştir.
😀

Çok sevindim tmmchn. Tebrik ederim.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 11/10/2010 12:56 pm
Sayfa 2 / 3
Paylaş: