Forum

Azrail Parmak Arası...
 

Azrail Parmak Arası Giyer

68 Gönderi
32 Üyeler
0 Reactions
11.7 K Görüntüleme
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Adobe Premiere. Gerçi çok ağlattı bizi sağolsun ama. 🙂 Herhalde 200 kez falan hata çıkarttı. Bir ses dosyalarını görmez, bir renderı siler baştan aldırır falan. Çok korktum bitmeyecek bu iş bir türlü diye.

 
Gönderildi : 02/12/2012 4:28 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Pek takip ettiğimiz türden bir çalışma değil ve ben bazı noktaları kaçırmış olabilirim ama özellikle son 10 yılda yaygınlaşan kanka ekolü filmler arasında nerede durabilir diye dikkatle izledim. Daha çok yapanları ve tanıdıklarını eğlendirmiş gibi duruyor. Beğenen beğenmiş, beğenmeyen beğenmemiş. Dediğim gibi bana içerik ve üslup olarak biraz uzak bir türden olduğu için ben daha çok yapım ve sonuç kısmıyla ilgilendim. Kanka ekolüne ek olarak lampoon havası da var ve referanslar biraz daha belirgin olsaymış daha çok kişi farkedebilirmiş gibi geliyor bana.

Şimdi esası itibarıyla matraklık amaçlayan ve absürd yaklaşımı olan bir çalışmada mantık aramak saçma gelebilir ama en azından içsel tutarlılık aranabilmeli. Açılıştaki haber bülteninde 817 sefer sayılı uçak denmiş, TV'deki altyazıda 611 diyor. Daha sonra arka-ses 180 sefer sayılı diyor. Bir kez daha değişseydi kendi içinde bir mantıksızlık olacaktı. Bir de ölenler hep aynı mezara gömülmüş gibi bir durum var.

Mezarlıkta ses uçmuş. Bar mekanında da benzer sorunlar var ve sanki 550D dahili mikrofonu gibi. Rode'u kullanmadınız mı?

Geçmiş olsun ve tebrikler.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 02/12/2012 5:05 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Rode VideoMic kullandık ama cırcır böceklerinden dolayı sesi temizlesek bile bu kadar oldu. Zaten magic lantern sayesinde sağ kanala canon'un sesini sol kanala videomic'in sesini alıyorduk. İkisinden biri belki daha iyi alır diye. 🙂

 
Gönderildi : 02/12/2012 5:59 pm
(@erkayama)
Gönderi: 0
 

Vimeo da youtube'a oranla biraz daha anlaşılır durumda (youtube da kaçırdığım bazı espirileri vimeoda daha net aldım)

Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!

 
Gönderildi : 02/12/2012 7:37 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Valla çok sağol güzel kardeşim senin sayende paylaşmak istediğim çok önemli konulara değinme fırsatı buluyorum. 🙂 Hani Cem Yılmaz diyor ya "Ulan adam önünde uçuyor, herif ordan kesin ip var amk" diye. Seninki de aynı hesap. Bak ben sana o mezar sahnesi çekilene kadar hangi aşamalardan geçiyor anlatayım. Ha zannetme sana özel anlatıyorum. Kızım sana diyorum gelinim sen anla hesabı, insanlar bu işi daha iyi anlasın bilsin öğrensin. Asıl amacım her zaman bu olmuştur. Kendim öğreneyim sonra başkalarına öğreteyim. Hem senin gibi bazı insanlar acaba eğitmenlik nasıl yapıyor bu adam diye düşünüyorsa onlar için de cevap olmuş olur belki biraz. 🙂

AZRAİL PARMAK ARASI GİYER - MEZARLIK SAHNESİ

Öncelikle senaryodan başlayalım. Özgür ve Orkan'ın bana yolladıkları senaryoda ilk mezarlık sahnesi aynen şu şekildeydi:
"SAHNE 5: DIŞ – MEZAR: MEZARBAŞI - GÜN
ÖZGÜR, ORKAN, EMRE, AHMET, HAKAN

Karakterlerin hepsi mezarda dua etmektedir."

Özgür'le aramızdaki konuşmalar şu şekilde gerçekleşti.
Ayberk: Buğra neden yok mezarda?
Özgür: Onu sevmiyoruz ya ondan çağırmamışız.
Ayberk: E seyirci nerden bilecek onu sevmediğinizi?
Özgür: Ya sonradan bana diyor ya yüzme bilmiyon mu diye. Ordan anlaşılır.
Ayberk: İyi de öncesinde buna dair bir sahne yoksa, sonradan gördüğü şeyin ne önemi var? Madem sevmiyorsunuz, bunu izleyici de bir şekilde anlamalı. Bir iki ufak şey eklemek şart en azından. Kutlamada mesela kafana vursun, mezara geçince de Orkan sorsun neden gelmediğini sen de "Çağırmadım gıcık oluyom zaten" de. O zaman anlaşılır. Peki Mahmut neden yok?
Özgür: O ateist olduğu için gelmiyor.
Ayberk: İzleyici nerden bilecek abi onun ateist olduğunu? Kaç kişilik arkadaş grubu olduğunuz hiç belli olmayacak bu sefer. Hadi biri öldü, Buğra'yı da diyalogla anlattık. Mahmut bari gelsin.

*Mahmut'un ateist olmasıyla ilgili detayı yeri geldiğinde belirteceğim. Aklınızın kenarında bulunsun.

Şimdi bir sorunu halettik. Gelelim sanat yönetimine. Mezarlık hangi mezarlık olmalı? Sinematografik olarak güzel gözüken bir mezar bulmak lazım. Yani geniş olmalı. Şehirden uzak sessiz bir yerde olmalı yoksa sorun çıkabilir, gürültü patırtı kalabalık olur. (Cırcır böcekleri hesaba katılamıyor bu aşamada tabi)

Özgür ve Orkan bu aşamada İzmir'deki birçok mezarı geziyor. Hiçbiri çekim için uygun şartlara sahip değil. En son Güzelbahçe'de şehir dışı sayılacak bir yerde (bizim evden 1 saat sanırım) köy yolundaki mezarlığı buluyorlar. Artık mekan belirlendi. Fakat ben yönetmen olarak mezarı görmeliyim yani keşif yapmamız gerek kamerayı da alıp.

Haziran ayının sıcak günlerinden birinde Özgür ile otobüsle Güzelbahçe'ye gidip mezar yolunda iniyoruz. 10 dakika kadar yürüdükten sonra mezarlığa ulaşıyoruz. Çok geniş bir mezarlık. Fakat modern bir mezarlık olduğundan (yani osmanlı mezarlığı falan değil daha yeni kurulmuş) çoğu mezartaşında ölen kişinin fotoğrafları işlenmiş. Mezarın çoğu kısmı yokuşlu. Yani aşağı ya da yukarı doğru gidiyor. Bazı kısımları çok dar. Bazı mezar taşlarının renkleri farklı (siyah ya da gri), bazılarının ise arasında 5 kişinin yanyana ayakta durabileceği kadar mesafe yok.

Ne yapmamız lazım? Görsel olarak mezarlık havasını en iyi anlatan mezar taşları bulmamız gerek. Fakat mezartaşlarındaki isimler net şekilde gözükürse (özellikle de ölüm tarihi yakın olanlar) çok büyük problem yaratabilir. Böyle komik bir videoda bir yakınının mezartaşını görmek yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilir. O yüzden önce arkası bize dönük taşların olduğu bir bölge arıyoruz. Fakat hesaba katmadığımız bir nokta var. Türkiye'de insanlar kafası kıbleye doğru gelecek şeklde gömülüyor. Yani tüm mezarların yönü aynı ve bizim çekim yapabileceğimiz ortadan geçen yol kıblenin tersi istikhamette. Bu yüzden çoğu mezartaşı bize dönük. Aralarda sık sık yüksek inşa edilmiş mezarlar olduğundan uzaktan, doğru perspektifle çekim yapabilmemiz için arada yüksek mezar olmaması gerek. Bu yüzden alçak mezarların bulunduğu, üzerindeki yazılar en azından çok net okunamayacağı, aynı zamanda derinlik vermesi, kompozisyondaki leke ve renk dağılımını ayarlayabilmemiz için kadrajdaki konumları ve kapladıkları yerlerin uygun olacağı bir nokta seçmemiz şart. Bu ve benzeri birkaç faktörü daha göz önünde bulundurarak sadece 2 ya da 3 konum belirleyebiliyoruz. Diğer açılar hep sorunlu. Çekim günü bunlar arasında seçim yaparız diyerek ordan ayrılıyoruz.

Çekimden birkaç gün önce Özgür'e mezarda ne giyeceklerini soruyorum. "Normal kıyafetimiz işte" diye cevap alıyorum. Olmaz olm öyle şey en azından siyah giymeniz gerek diyorum. Matem olayı. Hatta takım elbise giymek lazım diyorum. Fakat yeterli takım elbisemiz yok. Sağdan soldan araştırıyoruz, oyuncu arkadaşlara soruyoruz falan bir şekilde 5 tane takım buluyoruz ki bir tanesi XXL beden. Özgür ve Orkan'a beyaz gömlek siyah kravat klasik takım yaparken, diğer karakterleri ayırt edebilmemiz için değişik kravat ve gömlek kombinasyonları yapıyoruz. Ahmet siyah gömlek kırmızı kravat, Cem siyah gömlek gri kravat, Mahmut da bordo gömlek gri kravat. Fakat Emre'ye takım bulamıyoruz. Emre'nin sadece siyah cekedi var bir tane. O zaman sen tişört şort gel, sadece ceket giy. Bütün video şortla gez ki senin tarzın o olsun diyoruz. Videoda Emre'yi gördüğünüz tüm sahnelerde altında şort olduğuna dikkat edebilirsiniz.

Peki ya gözlükler? Herkese güneş gözlüğü lazım. Madem absürd komedi, gözlükler de geyik olsun. Ne olabilir? 3D gözlük var bende. Bir tane de kadın gözlüğü alırız kocaman. Pazarda 5 lira. Aynen de öyle yapıyorum. Perşembe günü pazar kurulunca gidip 5 liraya Özgür'ün taktığı gözlüğü alıyorum. 3D gözlüğü zaten cinebonus'tan aşırmıştım o hazır. 🙂 Şimdi Özgür kendi gözlüğüne bakmadan Orkan'a laf etsin bir de. Orkan'ın o saçma gözlüğü takması için de bir sebep olsun. Başka gözlük bulamamış olsun mesela. Mantıklı mı? Mantıklı. Tamam o zaman Özgür, sen Orkan'a kız niye onu taktı diye, o da mecbur kaldığını söylesin. Buğra'nın neden gelmediğini de bundan sonra sorar.

Peki şimdi herkesin kıyafeti hazır. Yanyana dizdik. Herkes ellerini açmış dua ediyor. Mahmut ateistti ama hatırladınız mı? Henüz izleyici bilmiyor, videonun sonlarında öğrenecek. Ama ateist adam dua etmez. O yüzden Mahmut elleri cepte duruyor. 🙂

Tabi yanyana dizildiklerinde oyuncuların boyları çok dengesiz duruyor. Toprak zemin de girintili çıkıntılı. Kimi bacaklarını açarak duruyor, kimi dizlerini kırıyor. Bir şekilde dengeli bir hizaya getiriyoruz. Bu sırada mezarlığa ziyarete kalabalık bir aile geliyor. Hemen çekimi bırakıyoruz. Yanlış anlaşılmasın güleriz ederiz diye, bir köşeye toplanıp sessizce bekliyoruz. Yarım saat kadar bekledikten sonra aile gidiyor ve çekime devam ediyoruz. Tabi önceden izin aldığımız mezarlık bekçisi o gün izinli olduğundan yerine bakan adam da geçici görevli olduğundan onu ikna etmemiz bir yarım saat sürüyor. Telefon görüşmelerinden olumlu sonuç çıkmayınca abiye dil döküyoruz. "Bak ne sen bizi gördün, ne biz seni" yap bir güzellik diyip abiyi ikna etmeyi başarıyoruz. 🙂 Tüm bu olayları 40 derece sıcakta yaptığımızı tekrar hatırlatmama gerek yok herhalde.

Hah şimdi geldik aynı yerde çekme olayına. İlk başta belirlediğimiz diğer 2 noktada aslında çeşitli sorunlar olduğunu görüyoruz. Peki herkes aynı mezara mı gömülecek? Bunu tartışıyoruz bir süre. Ben önce itiraz ediyorum sonra Özgür diyor ki komik bence aynı yere gömülmeleri. Zaten bakıyoruz ordaki mezarlıkta yanyana 3 kişi gömülü. Diğerlerinin mezartaşı yok. Aile mezarı gibi. E o zaman çok da mantıksız değil demek ki. Sonra şunu da hatırlıyorum ki zaten ilk başta o sahneleri planlarken tüm mezar sahnelerini aynı kadraj, aynı kompozisyon ve açıyla çekmemiz, her seferinde birinin eksilmesi mantık olarak çok iyi olmasa da anlatım olarak çok daha etkili olacaktır demiştim Özgür'e. Bunu hatırlayınca tamam o zaman daha fazla tartışmayalım hepsini aynı yerde çekelim diye karar alıyoruz. Her çekimde insanların diziliş sırasının değişmemesine dikkat ederek çekiyoruz.

Yine belirteyim o açı ayarlanırken milim milim oynayarak sağdaki mezartaşını belli ölçüde kadraja alıp arkasında kalan taşın üzerindeki isim okunduğu için onun önündeki bitkinin dalını bükerek ismin bir kısmını kapatmıştım. Tam önünde durduğumuz mezarın ise üzerinde yazan ismin hiç okunamıyor ya da boş olması gerekiyor tabi. Dikkat ederseniz aslında bir isim yazıyor ama belli belirsiz. Bu da işimize geliyor. Çünkü yazısı terste olan mezartaşı çok çok az var. Ters yazılı olanlar genelde duvarın dibinde kalıyor ve derinliğimizi öldürüyor.

İlk seferde ışık düştüğü için parlayıp yazısı kaybolan taş sonraki çekimlerde gölgede kalıp daha belirgin olmuş fakat ismin ilk harfin önü kapandığı için onu görmezden geliyoruz. Fakat arkadaki "Bakkal Dede" yazılı mezartaşını kurguda fark ettik. Ayıp olacak ama ona çok güldük şansa bak diye ve silmedik üzerindeki yazıyı. Kusura bakmayın. 🙂

Bunları niye anlattım? Çünkü biz sadece bir sahne için bunları yapıyoruz. Her sahne için hemen hemen aynı aşamaları yaşadık. Merak eden olursa kare kare her sahnede neleri göz önünde bulundurduğumuzu anlatabilirim.

Fakat kimi insanlarda "ben bunu çeken adamdan daha zekiyim" şeklinde bir ego problemi olduğundan her şeyde hata arama, "o düşünememiş bak ben düşünebiliyorum, onlar becerememiş ben becerirdim" gibi bir önyargı var. Bunu çok iyi biliyorum. Emin olun benim içinde bulunduğum bir projede benim düşünmediğim bir şeyi düşünmeniz demek gerçekten saygı duyacağım bir insan olduğunuz anlamına gelir. Kimi insanlar vardır ki ufak bir kelime eleştirileri sayesinde her şeye bakış açım değişmiştir. Buna örnek, ilk filmime "ışıkları sadece aydınlatmak için kullanmışsın" diyen sevgili Fırat Konuşlu da dahildir. Sinemaya heves etmeme sebep olan Kadir Köymen de dahildir. Bu forumdaki birçok insandan birçok şey öğrenmişimdir. Fakat bahsettiğim gibi "ben senden iyi biliyorum" modunda yazan ukalalara sadece gülüp geçmişimdir. O yüzden son kez söylüyorum: "Merak etmeyin ben hepsini ve daha fazlasını zaten düşündüm, biliyorum. Siz başka şeylere kafa yorun."

Bu sözlerim yaptığım işe saygı duyan, "böyle hatalar var ama söylememe gerek yok sanırım sen zaten benden iyi biliyorsun hatalarını" diyecek olgunluktaki, eleştirileriyle beni aydınlatan insanlara değildir kesinlikle. Yanlış anlaşılma olmasın. Saygılarımla. (Görkem senden uzun yazabilirim istersem, ayağını denk al. 🙂 )

 
Gönderildi : 03/12/2012 4:25 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Gevrek yanında çay gibi gitti bu uzun yazı, keyifliydi, teşekkürler 🙂
Bir de artık şu eleştiri nasıl yapılmalı ile ilgili bir başlık bekliyorum yönetimden, bakın sözlüklerin bir formatı var bizim neden olmasın, o formata uygun eleştiri yapalım okuyalım, ne dersiniz?

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 03/12/2012 11:45 am
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Özgür'den uyarı aldım. Yazımda kurgu hatası varmış. 🙂 Aynı mezara gömülme olayını zaten onlar o şekilde düşünmüşler komik olduğu için. Ben itiraz etmişim mantıksız olur diye. Sonra çekim esnasında tekrar aynı tartışmayı yaşadığımızda ikna olmuşum yukarıda açıkladığım sebeplerden ötürü. 🙂

 
Gönderildi : 03/12/2012 12:40 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Özgür'den uyarı aldım. Yazımda kurgu hatası varmış. 🙂 Aynı mezara gömülme olayını zaten onlar o şekilde düşünmüşler komik olduğu için. Ben itiraz etmişim mantıksız olur diye. Sonra çekim esnasında tekrar aynı tartışmayı yaşadığımızda ikna olmuşum yukarıda açıkladığım sebeplerden ötürü. 🙂
Özgür de takılsa ya foruma, çok komik çocuk ya, çok beğendim, kamusalmizah'taki diğer işlerine de bakılmasını tavsiye ederim, güldürüyor hergele 😀

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 03/12/2012 12:56 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Gevrek yanında çay gibi gitti bu uzun yazı, keyifliydi, teşekkürler 🙂
Bir de artık şu eleştiri nasıl yapılmalı ile ilgili bir başlık bekliyorum yönetimden, bakın sözlüklerin bir formatı var bizim neden olmasın, o formata uygun eleştiri yapalım okuyalım, ne dersiniz?

Güzel öneri, ama kimse umursamayacaktır.
Formata uymayan eleştiriyi silme yaptırımı ile belki biraz daha dikkate alınır.
Ama o da "niye mesajlarımı siliyorsunuz" noktasına taşır bizi.
Yani aslında kurala da gerek yok.
Filmin sahibine değil, filmin kendisine yorum yapılması en temel kıstas benim gözümde.

 
Gönderildi : 03/12/2012 2:37 pm
(@tariktastekin)
Gönderi: 0
 

tebrikler çok beğendim 🙂 rakı masası sahnesindeki kamera titreşimleri biraz daha az olabilirdi. mezarlıktaki ses sorununu açıklamıssın zaten. komedi dalında bizim ekibe öncü olacak bir film. ellerinize sağlık 🙂

 
Gönderildi : 03/12/2012 2:38 pm
(@hefkere)
Gönderi: 53
 

Filmden gerçekten keyif aldım ve hiç sıkılmadan seyrettim... Kahkaha atmadım, karnım yırtılmadı, sandalyeden düşmedim ama Ayberk kardeşimin diğer filmlerinde olduğu gibi yüzümde oluşan tebessüm hemen hiç kaybolmadan oldukça iyi vakit geçirdim. Kısa film, uzun film, orta karar film, video her neyse... Lütfen çekmeye devam et. Et ki; biz de öğrenmeye devam edelim... Emeğine sağlık Ayberk ustam.

 
Gönderildi : 03/12/2012 8:55 pm
(@babaluga)
Gönderi: 0
 

Beğendiklerim: 3D gözlük esprisi.. Genel gayret..

Beğenmediklerim: Filmin kendisi.. Mizah gerçekten çok zor bir iş, çok zor beğeni toplayan bir uğraş.. İnanılmaz teknik ve estetik sorunlar var filmde.. Ses çok çok sorunlu kesin external recorder lazım pratik anlamda, yer yer fluluklar var filmde.. Belki de çok aceleye geldi.. Bilemiyorum..
Kryolan diye bir makyaj malzemesi markası var belki duymuşsunuzdur.. Film&TV make-up malzemeleri var.. Sadece bir fondöten işi çözer burada.. Şu yağlı- terli suratlı oyuncular ne olur olmasın yaa.. Yabancı kısacılar bunlara da dikkat ediyor.. Işıklar çok kabak sektör tabiriyle.. Yağlı suratları daha da kötü yapmış.. Daha çok yazılacak şey var, oyuncuların amatör olmaları sebebiyle lafları anlaşılmaz bir şekilde yuta yuta anlaşılmaz bir biçimde söylemeleri.. Günümüz gençliğinin %90 ı da böyle öte yandan, alelacele harfleri yuta yuta konuşuyorlar.. Yönetmen tarafından uyarılmalıydılar.. Mezarlık sahnesinde hep aynı mezara gömülmüş olmaları ölenlerin benim anlamadığım bir espri herhalde, kaçırmış olabilirim..

Umarım bu eleştirileri hiddetle karşılamazsınız, yapıcı olmaya çalıştım.. Sert olabilecek kelimeler kullanmış olabilirim kabak vs. gibi ama sektör tabirleri olduğunu belirttim.. Çalışmalarınızda başarılar dilerim..

Kemal Güven Erakbaş..

 
Gönderildi : 03/12/2012 10:42 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Kryolan diye bir makyaj malzemesi markası var belki duymuşsunuzdur.. Film&TV make-up malzemeleri var.. Sadece bir fondöten işi çözer burada.. Şu yağlı- terli suratlı oyuncular ne olur olmasın yaa.. Yabancı kısacılar bunlara da dikkat ediyor.. Işıklar çok kabak sektör tabiriyle.. Yağlı suratları daha da kötü yapmış..

Kemal Güven Erakbaş..

İyi de ekip zaten maddi sıkıntısını yazmış. Bir de Kryolan'ın fondötenini alsalar filmi çekebileceklerine pek bir kanaat veremiyorum...

10 mlg 82 lira... 3 ton farkı almaları gerekiyor bu oyunculara... 246 lira eder... Yağlı terli suratlara sırf fondöten de deva olmaz . Bunun üzerine bir de transparan pudra gerekir. 60 gr 71 TL... Bir terden kurtulmak 317 liraya mal oldu. 🙂

Türkiye'de bu tür malzemem olsun, eh biraz da kaliteli olsun dersen Ben-Nye'e gidersin, hemen hemen bu fiyatın yarısının biraz üstünde alırsın...

Daha ucuza mal etmek için Avon, Flomer gibi (isimleri de yanlış yazabilirim) markalara uğramayın. Paranıza yazık olur. Davetiye makyajı değil kamera önü makyajı yapıyorsunuz ve bunun gibi malzemeler cebinizi yakar, sinirinizi bozar...

En mantıklısı yurtdışından getirtmek. 3 de 1 fiyat farkı var... Bu makyaj malzemesi konusunda Türkiye piyasası tamamen tekel olmuş durumda...

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 04/12/2012 1:27 am
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Kemal abi eleştirilerin gayet mantıklı ve haklı, yorumların için sağol.

Bahsettiğin ekipmanları bana kargoyla yollarsan söz hepsini çok iyi kullanacağım fakat benim henüz kıçıkırık bir kameram bile yok. Ne satın alacak, ne kiralayacak param var. Ben bu filmleri, gelirim olmadığı halde kredi kartımda kalan son birkaç yüz lirayı da tüketerek çektim.

Aykut Alp Ersoy sağolsun Canon 550D, rode videomic, 96'lı led, tasarruflu ampul takılan softbox, manfrotto 701 hdv tripod, tamron 17-50 ve canon 50mm f1.4 lenslerini bize verdi de öyle çekebildik. Hatta destek değil köstek olan insanlar oldu, isim vermek istemiyorum ama kendileri utansınlar.

Ordan bakınca çok mu zengin gözüküyoruz acaba? Geçen yaz aldığım Audi TT'mi satıp ekipmana mı yatırım yapsam?

Kabak ışık dediğin bildiğin manav ampulü işte. Kameranın arkasında da bir tek ben varım. Boom mu tutayım? Pudra mı süreyim? Kameraya mı bakayım?

 
Gönderildi : 04/12/2012 3:00 am
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Kemal abi eleştirilerin gayet mantıklı ve haklı, yorumların için sağol.

Bahsettiğin ekipmanları bana kargoyla yollarsan söz hepsini çok iyi kullanacağım fakat benim henüz kıçıkırık bir kameram bile yok. Ne satın alacak, ne kiralayacak param var. Ben bu filmleri, gelirim olmadığı halde kredi kartımda kalan son birkaç yüz lirayı da tüketerek çektim.

Aykut Alp Ersoy sağolsun Canon 550D, rode videomic, 96'lı led, tasarruflu ampul takılan softbox, manfrotto 701 hdv tripod, tamron 17-50 ve canon 50mm f1.4 lenslerini bize verdi de öyle çekebildik. Hatta destek değil köstek olan insanlar oldu, isim vermek istemiyorum ama kendileri utansınlar.

Ordan bakınca çok mu zengin gözüküyoruz acaba? Geçen yaz aldığım Audi TT'mi satıp ekipmana mı yatırım yapsam?

Kabak ışık dediğin bildiğin manav ampulü işte. Kameranın arkasında da bir tek ben varım. Boom mu tutayım? Pudra mı süreyim? Kameraya mı bakayım?
Ayberkcim Spartaküsün malum sahnesinde sakin kalabiliyorsun ama buradaki eleştirilerde sakin kalamıyorsun...Oldu mu bu şimdi bu 🙂

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 04/12/2012 3:36 am
Sayfa 3 / 5
Paylaş: