"Herkes hayatta biraz Asım'dır"
iyi seyirler...
https://www.youtube.com/watch?v=
çekimlerde canon 500d ve 600d kullanıldı
Tebrikler çok hoş bir çalışma, esasında hikayeye aşinayız fakat burada gayet başarılı ve dozunda bir yerelleştirme var. Teknik eleştirisi beni aşar, o konuda arkadaşların söyleceklerini ben de merakla bekliyorum. Eskişehir'li olmam sebebiyle atladım öyle 🙂
600d tamam da 500d video çekiyormuydu ya?
İLK UZUN METRAJ FİLMİM : www.zamakfilm.com
http://www.yabancifilm.com" onclick="window.open(this.href);return false;
AZRAİL
http://www.youtube.com/watch?v=F68E08k_U5w" onclick="window.open(this.href);return false;
GERÇEK DÜŞ
http://vimeo.com/10479111" onclick="window.open(this.href);return false;
20 fps olarak çekiyor.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Seyri keyifli bir filmdi, kusurlarını eleştiresim gelmedi.
"Herkes hayatta biraz Asım'dır" sözüne katılmıyorum, bazı insanlar hiç Asım gibi olmadıkları için diğer bazı insanlar Asım oluyor. İnsanlar duyarsız ve cahil olduğu sürece de bazılarımız Asım olmaya devam edecek...
Bu arada bir Eskişehir'li olarak ben de tanıdık yerler görmekten keyif aldım 🙂
Tebrikler, bazı teknik kusurlar hariç eğlenceli bir yapım olmuş, bi ara benim de bu tarz bir senaryom vardı, konu tanıdık geldi o yüzden = )
İyiydi. Hikaye iyi, kurgu iyi, görüntü yönetimi sorunlu, sesler sorunlu. Yinede kendini izlettiriyor. Bitiş jeneriğideki müzikte epey hoş.
Birçok açıdan sorunlu ve sayısız benzerini görmezlikten gelen bir film.
Bazı anlarda dinamikleşen ve sürükleyen kurgusu haricinde genel olarak vasat olduğu fikrindeyim.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Yine ışık ve rengin kullanılamadığı bir kısa film.
Renk düzenlemesi için nacizane bilgiler:
http://www.gerillafilmyapimi.com/?p=398 " onclick="window.open(this.href);return false;
Çerçevelemeler sorunlu. Bilgi için nacizane:
http://www.gerillafilmyapimi.com/?p=408 " onclick="window.open(this.href);return false;
İç çekimlerde beyaz ayarı yapılmamış. Beyaz ayarının olmayışı renklendirmede halledilebilir bir sorun ama siz yine de beyaz ayarı yapın.
Kullandığınız psikolog mekanında, psikologun olduğu plan ile bir önceki plan arasında birçok açıdan uyuşmazlık var. Bir kere orası bir psikolog muayenehanesi değil. Elinizde öyle bir mekan yok mu? Detayları yalıtın. Direkt yüze yakın bir plan ile girin. Ya da hiç kullanmayın sadece sesi gelsin. Bu hem tek bir karaktere olan odaklanmamızı daha da arttırır. Bir yerlerden gelen ses ve sesin geldiği anda bile karakteri göstermemiz Asım'ın içine daha çok girmemizi sağlar. İmkansızlık gibi görünen şey avantaja çevrilebilir.
Geriye kalan sahnelerdeki bunlar dışındaki en büyük hata da yukarıdakine benzer bir şey. Asım'a yaklaşamıyoruz. Bu da çerçeveleme, planlar ve dialog sahnelerinin nasıl çekileceğini bilememe ile ilgili bir sorun.
Ama hikaye kurma vs. gibi sıkıntılar aşılmışa yakın.
Görsel olarak bir hikaye nasıl anlatılır, temel sorun burada.
🙂
hikayenin sonu hoşuma gitmedi, çocukluğunda onun gibi zilyon tane aşağılama yaşar insan...belki bunu bildiğimden,
belki de bitmesini istemediğimden,
elinize sağlık güzel çalışma 🙂
begendim 🙂
Her yönü ile boş bir film. Kulaktan dolma bilgilerle oluşturulmuş metin/senaryo, estetik ve teknik bilgilerden yoksun görüntü yönetimi, kötü oyunculuk, internet üzerinde komik vidyo hazırlayan grupların yaptığı gibi bir kurgu. Psikolojik bir rahatsızlığa bu denli alaycı yaklaşım hiç olmamış. Komik veya trajikomik hiç bir boyutu yok. Kavram karmaşası had safhada.
Karakterimiz doktora sorunlarından söz ediyor, doktor “ha ha ha ilahı Asım” diyor. Yolda giderken karakterimize “saat kaç?” diye soruluyor, karakterimiz daha kolay olanı, yani saati söylemesi gerekirken “çalışmıyor bozulmuş!” diyor. İlerliyor, adamın biri “PTT nerede?” diye soruyor, Asım bey (artık bey demeye başlayacağım) atarlı bir şekilde “bilmiyorum!” diyor. Asosyal kişilik bozukluğu olup da böyle özgüveni olanını ilk defa görmüş olduk. Daha durun! Sonraki sahnede doktor “cilveli” bir şekilde soruyor: “gerçekten bilmiyor muydun? Yoksaa?” Asım bey gülümseyerek yanıt veriyor: “sekiz senedir orada yaşıyoruz” aman ne güzel. Sonra yürümeyi bilmeyen Asım beyimiz bu durumu doktorla konuşurken, pek güler yüzlü doktorumuz yine gülüşür. Asıl bomba asosyal Asım beyimizden: “gülmeyin ama, ne yapmamı bekliyordunuz?”… “Gülmeyin ama“. Böyle bir durumun anlamsızlığını hangi karaktere yükleyeceğimi şaşırdım. Duyarsız doktor mu, yoksa duygusuz Asım bey mi? Filmin öteleri buna benzer anlamsızlıklarla dolu.
Daha fazla yazacak bir tarafı da yok aslında. Başarısız.