2014'ten sonra pek entry girilmemiş. Millet Breaking Bad'den sonra dizi alemine küsmüş herhalde 🙂 Benim sektirmeden devam ettiğim, devam eden diziler; South Park, GOT, TWD, The Exorcist (Efsanenin hatrına), Stranger Things, Narcos.

Westworld bu aralar beni saran tek dizi,çerez niyetine lucifer izliyorum.

Westworld bu aralar beni saran tek dizi,çerez niyetine lucifer izliyorum.

Westworld güzeldi; sonunu iyi bağladılar. True Detective ilk sezon, özellikle ilk bölümler de seyre değer bence. Matthew McConaughey, Woody Harrelson iyi bir ikili olmuş. Matthew McConaughey seri katilleri derinlemesine araştıran, onlardan kendine bir parça tuhaflık bulaşmış bir karakter.

Buraya beğendiğim dizileri yazayım derken farkettim ki, ben teknoloji severim 🙂

Marvel's Agents of S.H.I.E.L.D.
İzlediğim en iyi bilim kurgu derim. Fringe'e de hayrandım mesela fakat bunun yazarları bambaşka. 1. sezon çok ağır başlıyor. Yavaş yavaş karakterleri tanıyoruz, ekibin içine dahil oluyoruz ve genelde askeri teknolojiler üzerine bilgi sahibi oluyoruz. Fantastik gelen konuların, bilimsel olarak açıklandığını görüyoruz. Ufak ufak marvel evrenine de geçiş yapılıyor ve aksiyon bitmiyor. 3. sezonda Hydra'yı baştan sonra tanıyor ve yegane hedefini öğreniyoruz. Muhteşem bir sezon finali vardı. Sosyal medyayı da güzelce kullanıp son bölümleri büyük dikkatle izlettirdiler.
Sezon öncesinde, son bölümden kısa bir sahneyi paylaştılar. Uzaya çıkmış bir uçak içerisinde bir ceket, kan ve kolye vardı. Anladık ki, kolyenin sahibi olan ajan finalde ölecek. Sonra ise, hemen her bölümde o kolye el değiştirdi.
Beni saran şey, 5. bölümdeki sıradan bir meselenin 25. bölümde de karşımıza çıkıp açıklanabilmesi. Tüm hikaye baştan yazılmış ve hazır. Şimdi 4. sezonu devam ediyor ve bu kez konu Westworld misali, yapay zeka. Yalnız işin felsefi boyutlarını hızlı geçip, aksiyon kısmında daha çok duruyorlar. Pek çok bölümde izleyiciyi ters köşe yaptılar. Hem tüm hikayenin tutarlılığı hem de bu tür şaşırtmacalar çok keyifli. 🙂

Bitenlerden Person of Interest'i de çok sevmiştim. Jonathan Nolan yazıyordu. O bitince Westworld'e başladı. Makine vs. İnsan meselesinde çok güzel felsefi düşünceleri var. Bir ara tekrar baştan alıp izlemeyi düşündüğüm dizilerden.

Black Mirror'ın da bir yeni sezonu daha olacak diye biliyorum. Ekstra 6 bölüm daha bakalım, merakla bekliyorum. Channel 4 dizilerine bakmıştım o yüzden. Humans var yine tamamen insan görünümlü makineler. Evlerde hizmetçi, aşçı, çocuk bakıcısı gibi hizmetlerini yaptırıyoruz. İngiliz dizisi olunca işin aksiyon kısmı zayıf, onun yerine diyaloglar ve ahlaki tartışmalar ön planda.

GOT'tan soğudum aslında başlasa da bitirsek bir an evvel diye bekliyorum. Stranger Things yeni sezonda yine güzel olacaktır tahminen. Mozart in the Jungle diye de bir Amazon dizisini takip ediyorum fakat 3. sezonunu pek beğenmedim. Eğlenceli dizi, 20-25 dk civarında bölümler fakat klasik müzik sevenlerden değilseniz pek ilginizi çekeceğini düşünmüyorum.

GOT son sezon bayağı toparladı, seyircinin gazını aldı. Westworld ve Black Mirror benim de takip ettiğim diziler, atlamışım onları. Westworld kendini izlettiriyor ama etkileyici, kalıcı bir yanını göremedim. Black Mirror'un da bölümleri arası fazla kontrast var. Kimi bölümü çok iyi, kimi çok yüzeysel. Doğal tabi bu. Bir de Breaking Bad'in mirası Better Call Saul var. Onu da unutmuşum.

Biten dizilerden, paçalarından akan klasıyla Mad Men, farklı tarzıyla The Office ve mini dizi 11.22.63 özlemle andıklarım.

Bir de izlemeyi bıraktıklarım var: Suits, Lucifer, Shameless, Mr Robot, Vikings. Belki Vikings'e devam edebilirim.

Takip ettiğim tek Türk yapımı "içerde" dizisinin neden işinin ehli bir kurgucusu yok hiç anlamıyorum, bir yazı stili Ğ harfini yazamıyorsa yazı stilini değiştir arkadaşım bilmiyor musun ya ? Tamam 1 haftada 2 saatlik dizi için yapılabilecekler sınırlı ama montajda bile böyle basit umursamaz hatalar yapılınca insan sinir oluyor... İnsan zekası ile dalga geçilen bir sahne daha vardı içerde dizisinde onunda linkini atacağım birazdan.

Bu da izlediğime utandıran sahnelerden birisidir. Biraz önce merhaba demeyi unutmuşum... Merhaba arkadaşlar

Merhaba David fincher severlere bir dizi önerim var. Suç, gerilim ve dram severler tarafından uzun zamandır beklenen dizi Mindhunter, 13 Ekim Cuma Netflix’te yayınlandı. Yapım, yaratıcısı Joe Penhall olsa da, dört bölüm yönetmen koltuğunda oturan ve Charlize Theron’la birlikte prodüktör olan David Fincher ismiyle daha çok ilgi çekmişti. Kadroda da ilginç isimler olunca, eh kanal da Netflix olunca diziyi heyecanla beklememek imkansız olmuştu haliyle. Bu arada belirteyim dizi, anı kitabı olan “Mind Hunter: Inside FBI’s Elite Serial Crime Unit”i referans almakta.

Mindhunter güzel diziydi, ilgiyle izledim. 70'leri güzel yansıtmış. D.Fincher, Zodiac'tan antremanlıydı zaten bu dönemin atmosferine. Insan psikolojisinden Durkheim sosyolojisine, bireyden topluma, mikrodan makroya ilginç bir gelgit. Karakterlerin tek başlarınayken zavallı hallerinin, bir araya geldiklerinde bir güç gösterisine dönüşümünü görmek ilginç. Tempo ağır, aksiyon az ama dizi, Durgun Akan Don kadar etkili.

Benzer Ingiliz mini dizisi River'a da bir şans verilebilir. 6 bölümlük mini dizi üstteki kadar iyi değil elbette ama insanın yalnızlığı, bencilliği, modernlik sıkıntısından mülteci sorununa kadar eşeledigi konular var. Stellan Skarsgard diziyi ağır ağır ileri doğru çekiyor.

The Safe de mini bir Ingiliz dizisi. Michael C. Hall başrolde. Vasat ama ilgiyi üstünde tutmayı beceriyor. Merak duygusu devamlı diri tutulmuş, bol aksiyonlu ve göründüğü kadarıyla çok da masraf edilmeden çekilmiş, senaryo matematiği iyi dengelenmiş bir dizi. Bizimkiler de yapabilir aslında diye düşündürüyor.

Son olarak da Hinterland diyorum. Ingiltere'nin bir anlamda sürgün bölgesi olan Galler'e atanan kederli bir dedektifin her bölüm bir cinayeti, ekibi ile beraber aydınlattığını görüyoruz. Bir sezonda 4-5 bölüm 90 dakika üzerinden gidiyor. Kırsalda yaşayan çiftçiler, işçiler, kaportacılar, marangozlar vs. Herkes mutsuz, elemanlarımız kadar kederli de. Sanki varoluşun anlamını bulamamaktan doğan bir huzursuzluk ve başarısız olma hali var her birinde.

Netflix gibi bir kapitalist devin, kollarını sola ve solun doğurduğu her türlü kazanıma kadar uzatması keyif alınacak mı yoksa ürkülmesi gereken bir durum mu kestiremedim ama şu bir gerçek ki, geriye dönüş yok ve herşeyin bir şekilde dönüşüp duruma ayak uydurması gerekiyor.

mindhunter okul gibi dizi. tamamen fincher'in dilini uygulayan diger yonetmenler ve fincher'in çektiği bolumleri karsilastirmayi oneririm. kamera nerede nasil hareket eder, ne gosterilir ne gosterilmez fincher'i bu konuda cok inceliyorum ve benim deham da fincher. kalan unsurlar da cok iyi zaten dizide.

en son penny dreadful'u izledim. ucuncu sezonu bitirmedim cunku sanki zorlama olmus hikaye ucuncu sezonda. fantastik karakterlerin gercekci bir uslupla londra'da bir araya gelmesi, her karakterin cok iyi orulmus trajedisi cok basarili. sanat kismi harika, eva green bertolucci'nin dunyaya en buyuk armagani. korku temasi, seytan meytan demeyip bakilasi bir dizi.

Penny Dreadful zamansız biten dizilerden. Sürprüz bir şekilde 3. sezon biteceği açıklanmıştı. O zamanlar senaristin o sezonu oturup hikayeyi bitirecek şekilde tekrar yazdığı, aceleye geldiği için böyle karıştığı iddiaları vardı. Senarist plan başından beri buydu gibisinden açıklama yapmış ama anlayamadım politik mi davranmış, dürüst mü...

Carnivale de aynı böyle ağızda yarım bir tat bırakmak zorunda kalmış güzel fantastik dizilerden.

hannibal benim nazarımda film serisinden iyi olmuş diyebilirim. ilk 5'ime girdi benim. izlemeyenlere tavsiyedir.

Altered Carbon var, genç nesil için "beyin yakıcı", efsane dizi, muhteşem bilim kurgu denilebilecek türde. Yeğenlerimden biliyorum, lise çağı için epey meşhur. Kısaca, 300 yıl kadar ileri gidiyoruz ve insanların bellekleri saklanıp, farklı bedenlere aktarılabiliyor.

Bana göre 5 puanlık dizi. Çok daha iyilerini gördüğümüzden olacak, tat vermedi. Kendine göre kritik olan noktalar tahmin edilebilir seviyede, defalarca izlediğimiz şeyler. Senaryodaki temel konu güzel aslında fakat işin felsefesini tartışamıyorlar. Komik ve eğlenceli olması planlanan karakterler de zoraki geldi. Başroldeki kadın birçok bölümde iyi oynayamamış. Müzikler de çok sıradan ve seçilen şarkılar yer yer rahatsız edici seviyede. 2-3 bölüm hariç, dizi hiç içine çekemedi beni.

Aslında Altered Carbon spidervis'in dediği gibi siber-punk türünün koskocaman bir özeti gibi. Son bölümlere kadar beni fazlasıyla sardı, fakat sonlara doğru öyle klişeye ve basitliğe bağladı ki, yıktı gitti her şeyi.

Devs (2020) dizi - Yön: Alex Garland

Alex Garland'ı Ex-Machina ve Netflix filmi olan Annihilation'dan biliyoruz. Yine aynı sularda yüzüyor Garland. Bu kez biraz daha açılmış, boğulma tehlikesini göze alarak. Kafa açıcı filmlerdi. Ayrıca 50'lik Ingiliz abimiz Sunshine ve 28 Days Later'ın senaristi. En kötü günümüz Danny Boyle olsun diyerek oralardan da feyiz almış. Bunlar hep güzel işler. Bilinmeyene olan açlık, sınırları zorlama, evrenin gizemi vs.

Dizi için günümüzde geçen bir bilim-kurgu diyebiliriz. Hulu isimli, daha seçici bir internet platformunda yayınlanıyor dizi. Amaya (patronun kızının adı, dev gibi olan) adındaki oluşumun Devs adı verilen (Development'in kısaltması) bölümünde kuantum üzerine gizli bir proje yönetilen oluşumun başındaki kişi, öyküdeki çatışmanın bir tarafını oluşturuyor. Iyilik ve kötülük kavramlarını, kuantum kafa yaptığından olsa gerek, aşmış. Herkesin asık suratlı ve karamsar olması neşeli bünyeleri zorlayabilir. Ibrenin diğer tarafında aynı firmanın farklı bölümlerinde çalışan genç aşıklar var ve gencimiz Sergei basamakları ikişer ikişer çıktığı için Devs bölümüne girmeye hak kazanıyor. Olaylar gelişiyor.

Tempo ağır, görüntüler ve müzik güzel. Garland atmosfer oluşturmada usta. Oyuncuları sanki buna göre yoğurduğu için onlar da uyumlu. Henüz 5 bölüm yayınlanan dizide amaçlanan, geçmişe ve geleceğe görüntü ve ses olarak ulaşma çabası olarak görünüyor. Daha fazlası da var elbette. Hz. Isa'yı bulanık da olsa görmek heyecan verici.