8.15 ten sonra dondu kaldı, bitiremedik filmi.
Şehirdeki çekimleri Arka Sokaklar dizisindeki çekimler gibi olmuş. Sağa sola sallanan kamera, hızlı zoom-inler falan, gereksiz ve hiç hoş durmuyor bence. Şehirdeki hızlı hayatı kamerayı sakince kullanarak da gösterebilirdi. Etkileyici bir film olduğunu düşünmüyorum. Sonu biraz daha duygulu olabilirdi. Belki de yüksek beklentilerle seyrettiğimden kötü gelmiştir ama sarmadı bu film beni.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
Şehirdeki çekimleri Arka Sokaklar dizisindeki çekimler gibi olmuş. Sağa sola sallanan kamera, hızlı zoom-inler falan, gereksiz ve hiç hoş durmuyor bence. Şehirdeki hızlı hayatı kamerayı sakince kullanarak da gösterebilirdi. Etkileyici bir film olduğunu düşünmüyorum. Sonu biraz daha duygulu olabilirdi. Belki de yüksek beklentilerle seyrettiğimden kötü gelmiştir ama sarmadı bu film beni.
Bence orada tam da bu bahsettiğin stile dair bir ironi vardı.
Ben bu şekilde anladım.
Yani ortada bir macera unsuru olmamasına rağmen, sanki çok maceralı bir hayatmışcasına gösteriliyor oluşu
benim çok hoşuma gitti. Bu tercihler cesaret istiyor bana kalırsa.
Bu film iki biçimsel ifadenin karşılaştırması olabilecek bir derste bile kullanılabilir.
Bu anlamda ders niteliğinde bir film olmuş bile diyebilirim.
Filmin genel olarak etkileyici olmadığını, fakat biçim içerik dengesini çok başarılı kurduğunu düşünüyorum.
Konu daha derinden incelenebilirdi.
Bu filmin en büyük sıkıntısı içerik ve görsel anlatımın birbiriyle örtüşmemesi.
Oyunculuklarda çok büyük bir sorun yok. Gayet yeterli. Müşfik Kenter de sesiyle filme büyük bir katkı yapmış. Ama konuşma metinlerinde özensizlik var. Mesela kız, şirketteyken "e-mail" diyor. Arabada giderken ise "e-posta" diyor. Üzerinde durulabilirdi.
Filmin sonu ise neden o şekilde bağlanmış çözemedim.
Teknik olarak ise gerçekten emek verilmiş, bu belli. Çekimler de genel itibariyle güzel olmuş. Ama anlatımla içeriğin örtüşmemesi yüzünden bu da biraz arka planda kalmış.
Filmi başta açıkladığım nedenden dolayı pek beğenmedim. Ama en azından teknik anlamda umut verici bir çalışma olmuş. Tebrik ederim.
senaryoyu tam olarak oturtamadım kafamda ama çok hoşuma gitti film. kendine has bi görselliğe sahip. daha güzel işler çıkaracağı kesin.. başarılarını duyarız inşallah.
❗ ➡ benim kamera arkasında çok ilginç biyer dikkatimi çekti. sarsıntılı çekilmiş iki sahneyi sanki steadycamle çekilmiş gibi yapmışlar çekim sonrasında 😯 ben şahsen ilk defa gördüüm için çok şaşırdım ve çok da sevdim nasıl yapmışlar acaba?
senaryoyu tam olarak oturtamadım kafamda ama çok hoşuma gitti film. kendine has bi görselliğe sahip. daha güzel işler çıkaracağı kesin.. başarılarını duyarız inşallah.
❗ ➡ benim kamera arkasında çok ilginç biyer dikkatimi çekti. sarsıntılı çekilmiş iki sahneyi sanki steadycamle çekilmiş gibi yapmışlar çekim sonrasında 😯 ben şahsen ilk defa gördüüm için çok şaşırdım ve çok da sevdim nasıl yapmışlar acaba?
Tracking ile olabilir mi?
Ya da plug-in mi vardı böyle?
Steadymove Pro diye bir eklenti var, titreşimleri gayet güzel alıyor.
Ben şahsen pluginlerden iyi sonuç alamadım. Olması gerekenden daha fazla zoom yapıyorlar. Azıcık reklam yapayım 🙂
http://www.sayisalmedya.com/162-after-effects-ile-tracking-izleme-yapmak.html
Buradan nasıl yapıldığını öğrenebilirsin.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bende bu filmi izmit saraybahçe kısa film festivalinde izlemiştim. Başarılı bir film yapmışlar. Zaten kamera arkasınada baktım, yönetmen baya aktif biri öğrenci haliyle, tebrik ediyorum 🙂 Helal olsun. Bir ekip toplamış, bir kaç yerin desteği var, bakanlık, türsak, üç belediye (sarıyer, bayramiç ve çanakkale). Birçok festivali var filminin katıldığı. Hipokrat adlı bir filmide var vimoeda aynı yerde bu da bakanlığın geleceğin sineması desteğini almış. Kaplumbağaların olduğu bir iki videosuda vardı, demekten geçmişten gelen bir kaplumbağalı bir şeyler çekme isteği var.
Ben burada şunuda sormak istiyorum. Bu şekilde anlatılı kısa filmler hakkında ne düşünüyorsunuz. Mesela filminizi paylaşın kısmında tavla kitabı var aynı şekilde. Delik diye bir kısa film vardı. Kimisi böyle filmler için belgesel havası katıyor, sinema böyle olmamalı diyebiliyor.
baki 3. kez bakanlıktan destek alıyo bildigim kadarıyla.teknik detaya girmezsek film kendini hissettiriyo fakat yerine oturmayan havada kalan biseyler var. saygılar
Kafalar paylaştıkça güzelleşir. @beta
Ya açık konuşmak istiyorum. Ben böyle profesyonel filmleri sevmiyorum. Hem de hiç. Yani tanınmış isimleri oynatarak ya da (alakasız) çok teknik detaylara dikkat edilerek teknolojinin gözünü çıkaran çalışmaları sevmiyorum. Ben sabahları erkenden kalkıp fırından simitleri alıp akşama kadar o simitleri satıp, kenara kıyıya köşeye biriktirip, yıllar sonra bir "Simir Sentır" açan ve rahat eden adamların hikâyelerine ve hatta bu adamların yerşekilleri gibi hayat şekillerinin karmaşasında titreşimlere maruz bırakılan sanat adamlarının duygularına bayılıyorum. Bizim zamanımızda "Kibritçi Kız" vardı. Sonu kötü biten tek masaldı o. Nitekim gerçek de kötüydü, gerçekler de acıydı. Bir o anlatırdı. Yıllarca ağladığımı bilirim. Çocuktuk. Güzeldi... Bir kaplumbağa ile tavşan yokken onlar vardı.
a.
b.
c.
"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."
falla filmi izledim. ama yönetmen duyduğuma göre hiç de maddi zorluklarla cebelleşmemiş. hatta sağlam bi kaynaktan filmin başlangıcındaki kaplumbağa konuşması için 15 000 lira ödemiş. yani buysa madddi zorluklar tebrik ederim...
müşfik kentere 15 lira ödeyene kadar daha iyi bir kamera ile çekerdi o kadar parası olsa. beğenip beğenmemek ayrı ama çamur atmaya lüzum yok bence.
dublaj değil animasyon için diyor sanırsam.
dublaj değil animasyon için diyor sanırsam.
iyi ya, düşüncem aynı yine 🙂